Emeklilik hayali yerine dev markaları yarattılar!
Alman girişimci Adi Dassler, 49 yaşındayken Adidas’ı yarattı. Keyifl e kahvemizi yudumladığımız Starbucks’ı, 51 yaşındaki Gordon Bowker kurdu.
NB Ekonomi'den Gökhan Turhan'ın yazısından alıntı
Son birkaç aydır Türkiye gündeminden düşmeyen ilk konu oldu EYT, yani emeklilikte yaşa takılanlar... Kimilerine göre 4 kimilerine göre 6 milyon kişinin ilgiyle takip ettiği bu konu giderek Hükümet nezdinde netlik kazanmaya başlıyor. Kimileri emeklilik hayalini ek bir gelir olarak görürken kimileri de artık işten uzaklaşmayı planlıyor. İşveren içinse durum biraz da farklı. En verimli çağında istihdamın deneyimli kesimini kaybetme riski olarak görünüyor. Zira orta yaş dediğimiz bu kesim, şirketlerin hafızası, üretimlerin de birikimli kesimi olarak tarif ediliyor. Ben ise biraz deneyimlerin şirketlerden uzaklaşmamasından yanayım.
Zira en önemli gücümüz işte bu deneyimli çalışma arkadaşlarımız. Bu hafta işte bu deneyimlerden bahsetmek istiyorum sizlere. İtalya’daki Luigi Bocconi Ticaret Üniversitesi’nin ünlü ekonomisti Francesco Daveri, yaş ve verimlilik arasında ilginç bir yoruma sahip. Daveri’ye göre elektronikte 35-40 yaş arası en verimli çağ. Otomotivde 45, gıdada 50, perakende ve turizmde ise 60… Yani çoğumuzun emeklilik hayalini kurduğu dönemler. Oysa bizler 45-50’lerde emeklilik hayali kurarken, birçok ünlü marka o yaşlardaki yöneticiler tarafından kuruldu.
Dünya devlerinin deneyimli kurucuları
Örneğin Alman girişimci Adi Dassler, 49 yaşındayken Adidas’ı yarattı. Keyifl e kahvemizi yudumladığımız Starbucks’ı, 51 yaşındaki Gordon Bowker kurdu. Yaptığı her işte büyük hüsrana uğrayan Ray Kroc, 50’yi geçtiğinde emekliliği düşünmeye başlamadı. Kroc, McDonald’s’ı dünyaya açtığında 54’ündeydi. IBM, 1911’de kurulduğunda Charles Flint, 61’inci yaşını yeni kutlamıştı. KFC’den her menü aldığımızda karşılaştığımız tonton dede görünümlü Harland Sanders’ın hikayesi ise emeklilikte işe takılanlar olarak tabir edeceğimiz türden. Gelin dünyanın en fazla tanınan ikinci yüzü olan Sanders ve KFC’nin öyküsünü birlikte inceleyelim.
Babasını, çocuğunu, işini kaybetti
1890’da Indiana’da dünyaya gelen Sanders, henüz 5 yaşındayken babasını kaybetti ve kardeşlerine bakmaya başladı. Kardeşlerine bakarak ilk yemek yapma deneyimini gerçekleştiren Sanders, 22 yaşında trenlerde kül tablası temizledi, kondüktörlük yaptı. Ardından itfaiyeci oldu, asetilen lamba üretti. 40 yıl boyunca iş konusunda istediği sonucu bulamayan Sanders, umutsuzluğunu artırdı.
Hatta bir dönem intiharın bile eşiğine geldi. 40 yaşındayken en iyi bildiği işi, yemek yapma konusundaki becerisini denemeye karar verdi. Kentucky yakınlarındaki Corbin şehrinde bir benzin istasyonunda açtığı ilk KFC dükkanında, kendi özel sosuyla kızarmış tavuk satmaya başlayan Sanders’ın menüleri çok sevildi. Ünü kısa sürede tüm eyalete yayılan Sanders’a Kentucky valisi, onu meşhur eden Colonel yani “Albay” lakabını verdi. Sanders’ın bu başarısı da uzun sürmedi.
Sanders’ın hizmet verdiği, herkesin uğrak noktası olan yol, yeni yapılan bir otoban yüzünden kullanılmaz hale geldi ve Sanders battı. Ancak tekrar denemeye karar verdi. 11 baharatlı sosa sahip elindeki tarifl e birlikte ülkenin farklı kentlerindeki restoranlarının kapısını çalmaya başladı. Arabasını evi gibi kullanan Sanders, rivayetlere göre tam 1008 restorandan geri çevrildi. 60’ını aşan bu yaşlı adama şansı 1009’uncu restoranın sahibi verdi. Bur restoranda sattığı tavuk başına komisyon alan Sanders’ın kızarmış tavukları yine müşteriler tarafından çok sevildi. Artan siparişler de franchise taleplerinin de fırlamasına neden oldu.
Dünyanın en fazla tanınan ikinci yüzü
Kentucky Fried Chicken’ın bir efsane haline gelmesi üzerine Sanders şirketini 2 milyon dolar karşılığında yatırımcı John Y. Brown Jr.’a sattı. Tek bir şartla; 250 bin dolar aylık ödeme talebi ve şirketin resmi yüzü olarak kalması. Sanders, bir insanın görebileceği tüm deneyimleri yaşamıştı aslında. “İnsanlar, her başarısızlığın daha iyi şeyler için bir atlama taşı olabileceğini unutmamalıdır” sözüyle liderliğin, girişimciliğin ve yöneticiliğin bir sembolü haline gelen Sanders’ı küresel bir yüz haline getiren de yaşadığı deneyimlerdi. Ben insanları 18 yaşına kadar çocuk, 60’ına kadar genç sonrasını ise deneyim sahibi olarak görenlerdenim. Günümüzde dünyaca ünlü şirketlerin yönetiminde 70 hatta 80 yaşını deneyimlerini paylaşarak, çalışarak, üreterek geçiren bu insanların şirketlere değer kattığını görmekteyim. Daha önce 60’ına yaklaşan çalışanların, yöneticilerin yerlerini genç kuşaklara devretmesi gerektiğini düşünürken ihtiyaç duyulan anlarımızda, kararlarımızda onların fikirlerinin bizleri aydınlığa, doğru yola çıkardığını görenlerdenim. Örneğin 12 yaşından bu yana bir gününü bile boş geçirmeyen 80 yaşındaki babam şu anda şirketimizin kaptan köşkünde. Daha önce bana garip gelen bu durumun şu anda bir ihtiyaç olduğunu gördüm. Risklerimizi, yolumuzu, üretim tarzımızı belirlerken verdiği kararların ne kadar doğru olduğunu görüyorum. Türkiye’nin en önemli sanayi kuruluşu olan Koç Holding’in 92 yaşındaki Onursal Başkanı Rahmi Koç’un çocuklarına, holdingin geleceğine kattığı değer gibi.