Murat Ülker, karanlık ilişkileriyle bilinen Medici Ailesi'nin ötekini yüzünü yazdı
İş insanı Murat Ülker, kişisel web sitesinde yazdığı yazıda 14. ve 17. yüzyıllar arasında Floransa'da (İtalya) yaşamış güçlü ve etkin bir aile olan, Rönesans'ı başlattıkları söylenen ve 3 Papa çıkartan Medici ailesini anlattı.
Murat Ülker'in yazısı şu şekilde;
Timothy Harold Parks 1954 doğumlu İngiliz romancı, kurgusal olmayan eserler yazarı, İtalyancadan İngilizceye çevirmen ve edebiyat profesörü. Çok sayıda eseri var. En önemli kitaplarından biri Medici Ailesi üzerine; hani şu Rönesans’ı başlattığı söylenen, sanata çok yatırım yapan aile…
Medici ismi çağrışım yaptı; rahmetli Burhan Doğançay: Ben seni Medici’ye benzetiyorum, derdi. Tabii kastettiği sanata olan ilgim ve aramızdaki dostluktu. Mediciler yaşadıkları vakitte sanat ve sanatçının hamisi olmuşlardı. Kabili kıyas mıdır, bilemem.
İşte bunlar beni Medicileri araştırmaya itti. Bakın neler buldum. Bilmem ki insan onların yerinde olmak ister mi? Malum şu sınırlı ömrümüzde, bu yalan dünyada yaşadığımız gibi anılacağız sonra da…
Tim Parks’ın “Medici Ailesi-Rönesans Çağı’nda Bankacılık, Siyaset ve Sanat” isimli kitabı (*), Medici ailesinin, Avrupa’nın en güçlü ve etkili şehirlerinden, sanat, politika ve finans alanında öncü bir dönemi yaşayan 15.yüzyıl Floransa’sının kaderini ve Avrupa’nın ekonomi tarihi üzerindeki etkisini inceliyor, Medici ailesinin gücünü ve başarısını dini, ekonomik ve kültürel bağlamda açıklıyor. Tim Parks’ın bu çalışması, sadece bir finans imparatorluğunun yükselişi ve çöküşünü anlatmakla kalmıyor; Medici ailesinin bu başarıyı nasıl bir iletişim stratejisi ile ördüğünü, halkla ilişkilerdeki ustalıklarını ve sanat aracılığıyla mesajlarını nasıl yaydıklarını da irdeliyor…
(*)https://www.kitapyurdu.com/kitap/medici-ailesi-ronesans-caginda-bankacilik-siyaset-ve-sanat/
Timothy Harold Parks kitabına Medici Ailesi’nin soy ağacı yani kronolojisi ile başlıyor. Yazar romansı ve sarkastik bir anlatım kullanmış; öykülerden arındırıp özetlemek biraz zordu; ama bir okuyunuz bakalım nasıl olmuş.
Hristiyanlıkta, o vakit Avrupa’da Katolik Kilisesi var, faiz yasak. Ticarette ve sair piyasalarda faizli işlemler yapılamazdı. İncil’e dayandırılan bu yasak, “usura” olarak adlandırılıyor ve ihtiyaç sahipleri üzerinden para kazanmayı günah sayıyor. Faiz sömürüsü dinen yasaklanmış ve birçok kilisede dini liderleri tarafından sert şekilde eleştiriliyor. Tabii bu yasağın bir hikmeti kuşkusuz borçlanmanın tefeci usulü yapılmasının ahlaki ve toplumsal zararlarıdır. Ancak, Avrupa’da sermayenin artması ve ticaretin gelişmesi elinde sermaye olanlar için faizli işlemleri daha da cazip kılıyor. Tüccarlar ve devletler, alternatif ticaret yolları bulmak ve ticareti ele geçirmek için harekete geçiyorlar. Hindistan ve Uzak Doğu’dan uzun mesafeli ticaret için büyük meblağlar gerekiyor. Hele kaşiflerin finansmanı; Amerika’nın keşfi önce finasman gerektiriyor. Ama sonra altın ithali ani bir zenginleşme meydana getiriyor. Bu yeni sermaye sahipleri paralarını nasıl ve nerede en karlı istihdam edeceklerdi. Artık faiz yasağının ekonomik gelişmeye engel olduğunu söylüyorlar. Londra’dan Konstantinopolis’e, Barcelona’dan Napoli ve Kıbrıs’a kadar bir kredi ağı tüm Avrupa’yı sarıyor. Bu tefeci ağının merkezi Floransa; ilk kurumsallaşma başlangıcı Mediciler sayesinde oluyor; tefecilik modern bankacılığa evrilirken sanatın desteklenmesinde yepyeni bir anlayış görülüyor. Yani biz Rönesans’ı usuraya mı borçluyuz, hadi canım…
Ortaçağ Avrupası’nda derebeylikler vardı. Bu aile/sülaleler krallık değillerdi; ama mesela Anadolu’da ancak Selçuklu’nun yıkılıp Osmanlı’nın tüm beylikleri fethetmesine kadar var olabildiler. Günümüzde Cumhuriyet devrinde ise şehirleşme ve zenginleşmenin olmadığı Doğu Anadolu’da ağalar ile halk arasında tarikat veya aşiret ilişkileri altında varlıklarını sürdürüyorlar. Derebeylerinin tarım arazisi ve mahsule dayalı, hatta kendi emri altındaki askeri gücü, bugün dini kisve altında edinilen servet ve siyasi güçle sürdürülüyor. Malumunuz önce İngiltere bilhassa dış düşman yani Fransız işgaline karşı yuvarlak masa şövalyeleri (*) kendi seçtikleri bir kral etrafında birleştiler. Bunun izlerini bugün hala görüyoruz, Keltler, İskoçlar, İrlandalılar ve şimdi onlara katılan Hindu, Budist ve Müslümanlar; yuvarlak masa hareketi devam ediyor… (**)
Ama Avrupa ile yüzyıl savaşlarının ki bu görünüşte kiliselerin yani mezheplerin birbirleriyle savaşı, aslında maddi menfaat kaynaklıydı, sonunda ancak hayat normalleşti ve ekonomik gelişme mümkün oldu. Nihayet Avrupa’da sermaye sahibi olan aileler artık derebeylikle değil ticaretin ve paranın gücüyle iktidarda idiler. Burjuvanın iktidarı Fransa’da krala karşı devrim sonrası Cumhuriyet olarak ortaya çıkmıştı. Ama zaten bir kralın olmadığı Almanya ve İtalya’da birlik ancak yüzyıllar sonra 1871 tarihinde yine cumhuriyet olarak hatta Almanya’da “Bundes” birleşik olarak adlandırılan bir cumhuriyet olarak doğacaktı.
Savaşın sonunda, Fransa ve İngiltere vergilerden sabit bir ordu yaratacak kadar paraya sahip oluyordu. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden beri ilk defa Batı’da ve Merkezi Avrupa’da sabit bir ordu kuruluyordu. Bu ordular kralları için tamamıyla yeni bir güç formunu temsil ediyorlardı. Onlar Kraliyeti sadece bir istiladan korumuyorlar aynı zamanda iç tehlikeden de koruyor ve toplumu kontrol altında tutuyordu. Bu ulus devletlerin erken merkezileşmesine neden olan gelişmenin büyük bir adımı idi. Aynı zamanda milliyetçiliğin de mihenk taşlarından sayılabilir.
Ben böyle okudum, yazdım; ama siz şimdiye kadar okuyup bildiklerinizle biraz çekinceli olabilirsiniz. Mesela, Kalvinizm ile Avrupa’nın iktisadi gelişimi arasındaki ilişki tartışılan bir konu, burada toplum bilimcileri iki gruba ayrılıyor. İlk grup Max Weber’in takipçileri. Bu grup Kalvinizm ile birlikte Avrupa’nın Kalvinizmi kabul etmiş veya en azından azınlık dini olarak kabul etmiş bölgelerinde ekonominin hızla geliştiğini savunur. Buna neden olarak da keşiş Protestanlığının iç disipline ve ağır çalışmaya önem verişiyle ‘modern kapitalizm ruhu’nun doğuşu gösterilir. Ayrıca Kalvinizm’e göre servet sahibi olmak Orta Çağ’daki gibi utanç verici olmamakla birlikte, para kazanmak, iş ahlakını ve kutsal güveni yerine getirmenin bir yolu olarak kabul edilir ve elde edilen gelirle fakirlere yardım etmek, diğer toplumsal gereklilikleri yerine getirmek tanrı adına bir kardeşlik ve dindarlık ifadesi olarak görülür.
İkinci grup toplumsal bilimcilerin yani Avrupa’nın iktisadi gelişimi ile Kalvinizm arasındaki paralelliği reddeden grubun düşüncesi; Kalvinizmin kapitalizmin gelişmesine yardımcı olmak bir yana, ona aykırı bir yapıya sahip olduğu ve Kalvinist kiliselerin kapitalizmi hiç de tasvip etmediği yönündedir (***). Bu noktayı da belirteyim.
Kitapta daha sonra Medici sülalesinin on beşinci asırdaki icraatları, sahip çıktıkları sanatçılar ve bankaları, siyasi faaliyetleri, evlilikleri, köleleri ve metresleri, atlattıkları komplolar üzerinden anlatılıyor. Aslında Parks’ın hedefi onların hikayesinden yola çıkıp günümüzde kültürle kredi kartları arasında var olan ilişkinin köklerine inmekmiş.
Kitapta beş nesil ele alınıyor. Banka 1397’de kurulup 1494’de batıyor. 15. yüzyılda İtalya’da yükselen Medici ailesi, hem Floransa’nın siyasi ve kültürel hayatını şekillendiren hem de bankacılık ve sanata yaptıkları katkılarla dönemin en etkili ailelerinden biri haline geliyor. Ailenin hikayesi Giovanni di Bicci de’ Medici ile başlıyor; bu figür Medici Bankası’nı kurarak ailesini Floransa’nın en zengin ve etkili ailesi yapmış, aynı zamanda kiliseyle olan bağlarını güçlendirmiş.
Giovanni di Bicci de’ Medici (1360-1429)
Giovanni, Medici Bankası’nı kuruyor. Dini bağlantılar kurarak bankaya destek buluyor, Vatikan’la bile iş birliği yapıyor.
Cosimo de’ Medici (1389-1464)
Giovanni’nin oğlu Cosimo, Medici Bankası’nı daha da büyütüyor, faaliyetlerini Roma ve diğer Avrupa kentlerine yayıyor. Eşi Contessina de’ Bardi, Floransa’nın soylu ailelerinden birine mensup ve bu evlilik, Medicilerin toplumdaki prestijini artırıyor. Cosimo sanatla çok ilgili, Floransa’nın Rönesans’ın merkezi haline gelmesinde büyük rol oynuyor. Cosimo siyasi olarak da güçlü bir figür; rakipleri tarafından sürgüne gönderiliyor; ancak halk desteği sayesinde Floransa’ya geri dönerek gücünü pekiştiriyor.
Cosimo, Medici ve Albizzi aileleri Floransa’nın yönetimi ve geleceği üzerinde etkililer. Albizzi ailesi, o dönemde Floransa’nın en güçlü ve nüfuzlu ailelerinden birisi, şehrin yönetiminde söz sahibi. Medici ailesinin yükselişi ve halkın desteğini kazanması ise Albizzi ailesinin gücünü tehdit ediyor.
Floransa’nın ticaret ve politika alanında kilit bir konumda olan Albizzi ailesi, oligarşik yönetim anlayışında, zengin, aristokrat sınıfın çıkarlarını koruyan bir sistem kuruyor. Halkın katılımını sınırlayarak gücü elinde tutmayı hedefleyen Albizzi ailesi, bu nedenle toplumun alt kesimlerinde rahatsızlık yaratıyor.
Medici ailesi ise Floransa’da yeni yükselen bir güç, Floransa’nın en zengin ailelerinden biri ve halk arasında da büyük bir popülerlik kazanıyor. Cosimo, servetini ve nüfuzunu sadece ekonomik alanda değil, aynı zamanda politik ve sosyal alanlarda da kullanarak kendine geniş bir destekçi kitlesi oluşturuyor. Medici ailesi, Albizzi ailesinin aksine halkın desteğini kazanmaya yönelik bir siyaset izliyor ve Floransa halkının taleplerini dikkate alan daha kapsayıcı bir yönetim anlayışını benimsiyor.
Medici ailesinin Floransa’da nüfuzunu artırması, Albizzi ailesi için ciddi bir tehdit haline geliyor. Rinaldo degli Albizzi, Cosimo’yu Floransa’nın yönetimini ele geçirmeye çalışmakla suçluyor ve halkı kışkırtarak onu tutuklatıyor. 1433 yılında yapılan duruşma sonucunda Cosimo sürgün ediliyor. Fakat halk ve Cosimo’nun destekçileri, Albizzi ailesinin oligarşik yönetiminden rahatsızlık duyuyor ve sürgün sadece bir yıl sürüyor; Cosimo, 1434’te Floransa’ya zaferle geri dönüyor ve Rinaldo degli Albizzi sürgüne gönderiliyor.
Cosimo de’ Medici’nin Floransa’ya geri dönmesi sonucunda Floransa’nın siyasi yapısında daha halk yanlısı ve kapsayıcı bir yönetim anlayışı yer alıyor. Medici ailesi, Floransa halkının desteğini kazanmaya yönelik bir siyaset izliyor ve sanat, bilim ve kültüre büyük yatırımlar yaparak şehri Rönesans’ın merkezi haline getiriyor. Medici ailesi Floransa’da yaklaşık 300 yıl sürecek bir hanedanlık kuruyor.
Piero de’ Medici (1416-1469)
Cosimo’nun oğlu Piero “Gutlu Piero” olarak biliniyor; sağlığı zayıf, ancak babasından devraldığı bankayı ve politik gücü korumayı başarıyor.
Lorenzo de’ Medici (1449-1492)
Piero’nun oğlu Lorenzo, il Magnifico “Muhteşem Lorenzo” olarak biliniyor ve Medici ailesinin en tanınmış figürü. Lorenzo’nun eşi Clarice Orsini, Roma’nın güçlü Orsini ailesinden ve bu evlilik, Medici ailesine Roma’daki siyasi ve dini bağlantıları sağlıyor. Lorenzo, sanatı, şiiri ve bilimsel gelişmeleri destekliyor ve Michelangelo gibi sanatçılara himayesinde yer veriyor. Floransa’da “Medici Sarayı” bir sanat ve düşünce merkezi haline geliyor.
Lorenzo’nun Papa ile ilişkisi de dikkat çekici. Özellikle Papa IV. Sixtus ile sıkı bağlantılar kuruyor.
Piero de’ Medici (1471-1503)
Lorenzo’nun oğlu Piero “Ahmak Piero” olarak biliniyor. Babasının ölümünden sonra aileyi yönetmeye çalışıyor, ancak siyasi anlamda zayıf bir figür ve kısa süre sonra Fransa Kralı VIII. Charles’ın Floransa’yı işgaliyle şehirden sürgün ediliyor. Piero, babasının bıraktığı sanatsal ve politik mirası sürdüremiyor ve ailenin Floransa’daki etkinliği bu dönemde sona eriyor.
Medici ailesi, 5 nesil boyunca halkın ve kilisenin nazarında madden ve manen itibarlı oldular. Yazarımız Parks, Medici ailesinin finansal operasyonlarının ardında bir ‘güç iletişimi’ stratejisinin yattığını ileri sürüyor. Aile, zenginliğin doğrudan sergilenmesi yerine, sanat himayesi ve kiliseyle ittifaklar kurarak itibar kazanıyor, bu sayede halk nezdinde meşruiyetini pekiştiriyor. Parks, faiz yasağına ait dini öğretilerin Medici ailesinin iş modeliyle olan çatışmasını vurgularken, ailenin bu çelişkileri ustaca yönettiğini gösteriyor. Medici Bankası, Avrupa’nın ilk modern bankacılık sistemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Aile, kiliseye ve Avrupa’nın çeşitli krallıklarına borç vererek nüfuzlarını artırıyor. Kilisenin faiz yasağı, Medicilerin yaratıcı finansman yöntemleri geliştirmesine neden oluyor; örneğin, faiz almamak yerine “vekalet ücreti” gibi çeşitli finansal terimler kullanıyorlar. Bu yöntemler, dini otoritelerle sorun yaşamadan borç vermelerine olanak sağlıyor. Çift girişli defter tutma, çek, akreditif mektubu ve banka hesabı yanı sıra ana şirketle bağlı şirketler arasında tesis ettikleri ilişki açısından holdinglerin ilk örneğini oluşturuyor. Banka 1397’de kuruluyor, merkezi Floransa, zamanla Venedik, Roma, Londra, Ceneviz, Brugge gibi Avrupa’nın ticaret merkezlerinde şubeler açarak genişliyor.
Medici Bankası, farklı şubeler aracılığıyla uluslararası bir finans ağı kurarak Avrupa’nın ilk modern bankacılık sistemlerinden birini oluşturuyor. Bankanın genel müdürü Floransa’da bulunuyor, ancak her şubenin başında bankanın yerel işlerini yürüten yetkili temsilciler var. Bu temsilciler, borç verme işlemlerini, para transferlerini ve diğer finansal işlemleri düzenliyor.
Orta Çağ boyunca, Katolik Kilisesi faiz almayı “tefecilik” olarak gördüğü için yasaklıyor. İncil’e göre faiz alarak para kazanmak günahtır. Medici ailesi, kilisenin ihtiyaçlarına karşılık verdiği için bu dini yasağı aşmanın yollarını buluyor, kiliseye borç verirken faiz yerine bazı dolaylı yöntemler kullanıyor, “hizmet bedeli” olarak adlandırıyor. Kilisenin ticari işlemleri üzerinden ise para transferleri, kambiyo senetleri ve diğer ticari işlemler karşılığında yüksek ücretler alıyor. Medici ailesi, kredi verirken bazen paranın değer kaybı riskini kullanarak kazanç elde ediyor, yani borcun değeri, nominal faiz oranına denk bir şekilde artırılıyor. Sonra borç tahsilatı için kiliseye doğrudan mal ya da değerli taşlar karşılığında kredi verebiliyor. Bu malların değeri, kilisenin ödeyeceği paradan daha fazla olduğunda dolaylı bir faiz işlevi görüyor. Böylece, paranın doğrudan faizle verilmesi yerine mallar üzerinden kâr elde ediliyor. Medici ailesi, kilisenin ihtiyaçlarını karşılamak için belirli projelere örneğin katedral yapımları, manastır yenilemeleri gibi şartlı bağışlar yapıyor. Ancak, bu bağışlar geri ödeniyormuş.
Medici ailesi ve Papalık arasındaki ilişkiler, İtalya ve Avrupa siyaseti açısından kritik bir öneme sahip. Bu ilişkiler sayesinde Medici ailesi, yalnızca Floransa’da değil, tüm Avrupa’da etkisini genişletebiliyor. Bu ilişkiler, kiliseye mali destek sağlamaktan kendi üyelerinin Papa olarak seçilmesine kadar geniş bir yelpazede gelişiyor. Bankanın Roma şubesi, Papalığın resmi bankacısı olarak görev yapıyor, mesela kiliseye borç vermek, Papalık adına mali işlemler yapmak gibi hizmetler. Özellikle San Marco Manastırı gibi dini yapıları yenileyip donatarak hem halkın hem de kilisenin gözünde itibar kazanıyor.
Lorenzo de’Medici döneminde Papa IV. Sixtus ile olan ilişkiler gerginleşiyor. Papa IV. Sixtus, Floransa’nın siyasi kontrolünü ele geçirme niyetinde ve Medici ailesine düşman, bir suikast girişiminde Giuliano öldürülüyor, ancak Lorenzo kurtuluyor ve Mediciler, Pazzi ailesine karşı sert bir misillemede bulunuyor. Papa IV. Sixtus, Lorenzo’yu kınayarak Floransa’yı aforoz ediyor ve şehre karşı askeri bir sefer düzenlemeye çalışıyor. Ancak Lorenzo’nun diplomatik çabaları sayesinde, bu kriz zamanla yatışıyor ve Medici ailesi, Papalık ile barışçıl ilişkilerini yeniden kuruyor.
Medici ailesinin Papalıkta en büyük başarısı, Lorenzo’nun oğlu Giovanni’nin Papa X. Leo olarak seçilmesiyle gerçekleşiyor. Giovanni, 1513 yılında Papa olarak göreve başlıyor ve bu durum, Medici ailesine Vatikan’da olağanüstü bir güç kazandırıyor. Papa X. Leo, Rönesans sanatını ve mimarisini destekliyor. Medici ailesi, Papalığın siyasi ve mali kontrolünü elinde bulunduruyor. Papa X. Leo, İtalya’daki diğer güçlerle diplomatik ilişkiler kurarak Papalığın etkisini Avrupa genelinde artırmaya çalışıyor. Ayrıca ailesine birçok avantaj sağlıyor; Floransa üzerindeki Medici hakimiyetini pekiştiriyor ve bankalarının Avrupa genelindeki işlerini kolaylaştırıyor. Ancak Papa X. Leo devri finansal sıkıntılarla da anılıyor. Bazilika’nın inşaatı ve diğer sanatsal projeler nedeniyle büyük mali kaynaklara ihtiyaç duyulması, kilisenin mali dengesini bozuyor. Bu mali açıkları kapatmak için kilisenin para karşılığı günah çıkarma belgeleri satması gibi absürd gelişmeler Martin Luther’in protesto hareketini başlatmasına neden oluyor. Bu gelişmeler Katolik Kilisesi’nde Reform hareketine yol açarak Avrupa’da kalıcı dini ve siyasi değişiklikler yaratıyor.
Papa X. Leo’dan sonra Medici ailesinden bir başka isim, Lorenzo’nun gayri meşru oğlu Giulio, Papa VII. Clement olarak Papalık makamına getiriliyor. Papa VII. Clement, Vatikan’ın en zor dönemlerinden birinde görev yapıyor. Martin Luther’in başlattığı Reform hareketi büyüyor ve Avrupa’da Protestanlık hızla yayılmaya başlıyor. Ayrıca İtalya’da Fransız ve İspanyol kuvvetleri arasındaki rekabet, Papa VII. Clement’i zor durumda bırakıyor. 1527 yılında Kutsal Roma Cermen İmparatoru V. Karl’ın birlikleri Roma’yı işgal ediyor ve Roma yağmalanıyor. Artık Medici ailesi gerileme dönemine giriyor. VII. Clement, Fransa Kralı 1.François ile stratejik bir ittifak kurarak siyasi arenada etkisini sürdürüyor. Medici ailesinin Papalık ilişkileri, İtalya’nın siyasi, dini ve kültürel tarihine damgasını vuruyor. Ama neticede kiliseye sağlanan krediler ve büyük projelere ayrılan kaynaklar, Medici Bankası’nın batmasına neden oluyor.
Medici Bankası’nın en büyük gelir kaynaklarından biri, Avrupa’nın dört bir yanındaki ticari işlemler ve kambiyo senetleri. Banka, farklı para birimleri arasında dönüşüm sağlayarak yüksek kâr elde ediyordu. Özellikle Roma şubesi, kilise için büyük miktarlarda para transferleri gerçekleştiriyor ve bu transferlerden alınan komisyonlar, bankanın gelirini artırıyordu. Ayrıca Medici ailesi Vatikan’a sağladığı kredilerden dolaylı olarak kazanç sağlayarak servetini büyütüyordu. Medici ailesi, bankacılık sistemine getirdikleri yenilikler sayesinde modern finansal uygulamaların temelini atan bir aile olarak kabul ediliyor. Medici ailesinin bankacılık faaliyetleri ve geliştirdikleri akreditif mektubu ve çift girişli defter tutma gibi yenilikler, modern bankacılığın temel taşlarını oluşturuyor. Medici Bankası, alışılmış muhasebe yöntemlerini geliştirerek faiz oranlarını gizlemek için kambiyo işlemlerini yani döviz alım satımını kullandı. Medici ailesi, yatırım yaptığı kişilere faiz yerine “kârdan pay” şeklinde ödemeler yaptı.
Medici ailesi, özellikle Lorenzo’nun himayesi altında, birçok sanatçıyı destekleyerek Rönesans sanatının en önemli destekçilerinden biri oluyor. Michelangelo, Botticelli ve Leonardo da Vinci gibi isimler, Medici ailesinin himayesi altında çalışıyor ve eserler yaratıyor. Ayrıca Medici Sarayı’nda felsefe, şiir ve bilimle ilgili tartışmalar yapılıyor, sanatçı ve düşünürler bir araya geliyor. En ilginci, Medici ailesi, sanatla olan ilişkilerinde dini temalı tablolarda kendi varlıklarını ve isimlerini öne çıkaran bir yaklaşım benimsiyor. Rönesans döneminde sanatı, dini inançları yüceltmek ve siyasi, sosyal statülerini güçlendirmek için kullanıyorlar. Özellikle Floransa’daki kiliseler ve dini yapılar için yaptırdıkları eserlerde, kendilerini ve aile üyelerini dini figürlerin arasında resmettiriyor veya kendi sembollerini bu eserlere dahil ettiriyorlar.
Bir örnek, Benozzo Gozzoli’nin Floransa’daki Medici Sarayı’nda (Palazzo Medici Riccardi) yaptığı “Doğu’daki Üç Kralın Yolculuğu” (1459-1461) freskinde, Medici aile üyeleri ve hatta çocukları dini bir olayın içinde resmediliyor. Özellikle, genç Lorenzo de’Medici (Muhteşem Lorenzo) genç bir kral olarak resmediliyor. Sandro Botticelli’nin “Müneccim Kralların Tapınması” (1475-1476) eserinde ise İsa’ya tapınan Müneccim Krallar arasında Medici ailesinin üyeleri de tasvir ediliyor. Bu ikinci örnekte, en yaşlı kralın Cosimo de’Medici’yi, diğer iki kralın ise oğulları Piero ve Giovanni’yi temsil ettiği düşünülüyor. Ayrıca, Lorenzo ve Giuliano de’Medici’nin de eserde yer aldığı kabul ediliyor.
Bu şekilde kutsal mekanlarda ve dini temalı eserlerde Medici ailesinin Floransa ve kiliseyle olan güçlü bağı vurgulanıyor. Aile, bu sembolleri dini anlatılarda kullanarak kendilerini Tanrı’nın gözünde seçilmiş bir aile gibi göstermeyi amaçlıyor. Döneminin en yetenekli sanatçılarına sağlanan finansal destek ve sanatsal özgürlük, Rönesans sanatının gelişimini hızlandırıyor ve dünya çapında etkili birçok başyapıtın ortaya çıkmasını sağlıyor. Örneğin Michelangelo, Medici ailesinin desteklediği en önemli sanatçılardan biri olmuştu. Medici ailesinin desteğini almış diğer ünlü sanatçılar Botticelli, Leonardo da Vinci. The Adoration of the Magi (Müneccim Kralların Hayranlığı) eseri, Leonardo da Vinci tarafından Medici ailesi için yapılmaya başlanıyor, ancak tamamlanamıyor. Müneccim Krallar’ın bebek İsa’ya saygı sunduğu bu dini tablo, Leonardo’nun dini sahnelerdeki ustalığını gösteriyor. Medici ailesinin sarayında sergilenen ve siyasi bir sembol ve sanatta yenilik olarak kabul edilen Donatello’nun bronzdan yaptığı David heykeli, Rönesans döneminde yapılan ilk çıplak erkek heykeli ve Medici ailesinin sanat koruyuculuğunun simgelerinden olmuş. Bu heykel, Judith ve Holofernes Heykeli Medici ailesinin güç sembolü ve adaletin zaferini simgeliyor. Donatello’nun Holofernes’i öldüren Judith’i tasvir ettiği bu eser, Medici ailesinin koleksiyonunda önemli bir yere sahip. Doğu’daki Üç Kralın Yolculuğu (Journey of the Magi) Gozzoli’nin Medici Sarayı’nın şapelindeki freskleri. Fresklerde Medici ailesi üyeleri, dini figürlerle birlikte resmediliyor ve böylece aile kutsallaşmak istemiş. Özellikle Lorenzo de’ Medici, fresklerde görkemli bir figür olarak tasvir ediliyor. Medici ailesinin desteklediği Floransa’nın en önemli mimarlarından biri olan Brunelleschi, Floransa’nın simgelerinden olan kubbeyi tasarlayarak Rönesans mimarisine büyük katkılarda bulunuyor. Floransa Katedrali’nin Kubbesi (Santa Maria del Fiore) Rönesans mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Medici ailesi, bu katedralin inşaatına büyük mali destek sağlıyor. San Lorenzo Kilisesi, ailenin defnedildiği kutsal mekan oluyor.
Medici ailesi, sanatçıların yaratıcı yeteneklerini tam anlamıyla ortaya koymaları için onlara çalışabilecekleri güvenli bir ortam sağlıyor. Ama Medici ailesi sanata yaptıkları yatırım ve desteği, siyasi ve sosyal bir araç olarak da kullanıyor, Floransa’daki diğer soylu ailelere karşı üstünlük sağlıyor.
Tim Parks’ın Medici Money kitabı, bir ailenin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel anlamda nasıl bir güç merkezi haline geldiğinin detaylı incelemesi olmuş. Bu kitap Avrupa’da sermayenin, ekonomik özgürlük arayışının dini engelleri nasıl dolandığına dair bir analizdir. Sanatın iletişimle bir propaganda aracı olarak kullanılması ve güç haline gelmesini inceliyor. Medici ailesinin kuşaklar boyu yürüttüğü iletişim, dahice halkla ilişkiler, ikna süreçleri ve güç iletişimi stratejileri meydana getirmiş; bugün bile uygulanabilir. Bu, hem geçmişte hem de günümüzde dini veya siyasi iktidar ve sermaye arasındaki derin bağı anlamak için önemli.
Bu arada Medici ailesini hakkında çok sayıda yerli ve yabancı kitaplar var (4). Parks kitabında daha çok Medici ailesinin finansal başarılarına, özellikle bankacılık alanındaki etkinliklerine odaklanmış. Bankacılık işlerinde başarıları, ekonomik stratejileri, ve dini bağlamda yürüttükleri işlerin karmaşıklığını inceliyor. Finansal ve pragmatik bir yaklaşımla ailenin nasıl başarılı olduğunu ve bankacılıkla sanatı nasıl birleştirerek Floransa’nın kültürel zenginliğine katkıda bulunduğunu gösteriyor. Bankacılıkla ilgili ayrıntılar ve finansal süreçler üzerinde duruyor. Mesela Mary Hollingsworth’un Medici Ailesi isimli kitabı çıkardığı sonuçlar aynı olsa da Medici ailesinin siyasi entrikalarına ve Avrupa’daki etkilerine odaklanıyor. Ailenin karanlık ve güç odaklı yönlerini öne çıkararak, onları sadece sanat hamisi olarak değil, siyasi olarak da tartışmalı bir aile olarak resmediyor. Hollingsworth, efsanevi bir aile olarak Medici’nin mitini sorguluyor. Parks alaycı bir dille Medicilerin iletişim dahisi olduğuna vurgu yaparken, Hollingsworth Medici ailesini eleştirel bir gözle ele alıyor ve daha çok onların karanlık yönlerini, entrikalarını ve güce ulaşma yollarındaki etik dışı yöntemlerini vurguluyor. Hollingsworth’un kitabı da sanat hamiliği bağlamında Medici’nin amacını sorgularken, Parks bu desteğin finansal bir başarı ve güç için nasıl stratejik bir araç olarak kullanıldığını anlatıyor. Velhasıl bir konuyu tek kaynaktan okuyup anlamaya çalışmak olmaz, önce en nitelikli kaynaktan başlayın sonra diğerlerini sorgulayın, doğrulayın, derim.
Yazımın başında:”Rahmetli Burhan Doğançay: Ben seni Medici’ye benzetiyorum, derdi.” diye yazmıştım. Tabii kastettiği sanata olan ilgim ve aramızdaki dostluktu. Mediciler yaşadıkları vakitte sanat ve sanatçının hamisi olmuşlardı. Kabili kıyas mıdır, bilemem.” demiştim. şimdi çok şükür, iyi ki üstüme alınmamışım, diyorum.
Amiyane tabirle Mediciler’in bu yaptıklarına suret-i haktan görünüp kendi ipliğini boyamak derler. Halbuki Kuran’da yüce Yaratan “Allah’ın boyasıyla boyandık. Boyaca o’ndan daha güzel olan kim vardır? Biz yalnız O’na kulluk ederiz” diyor (5).
Hep tartışılan, amaca ulaşmak için her yol geçerli mi? Tabii değil, hele ulvi bir amaç ise ancak onun umdelerine uygun araç ve usuller geçerli olmalıdır, değil mi? Böylece amacın tamamına ulaşılmamış olsa bile şerefle yol alınmış olur. Zaten hayat neticede şair Baki’nin söylediği gibi: Baki kalan bu kubbede bir hoş seda, değil mi?
patronlardunyasi.com