Dolar
38,4253
0,03%
Euro
43,7865
0,07%
Sterlin
51,2613
0,16%
Bitcoin
3.652.161
2,18%
BİST-100
9.432,55
-0,61%
Gram Altın
4.057,212
-1,90%
Gümüş
32,97
-1,85%
Faiz
48,44
0,39%

Kurtul: Üç kuşaktır bankacıyız

Dedesi bankacı, babası bankacı olan Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, bu sektörde ailenin üçüncü kuşak temsilcisi. Daha lise yıllarında bankacı olmayı kafasına koyan Kurtul, 'Bankacılık benim için bir idealdi' diyor

13.05.2007 11:39
Haberi paylaşın
Kurtul: Üç kuşaktır bankacıyız
16px
32px

Esin Çetinel'in röportajı

Zafer Kurtul 'İdealim bankacılıktı' diye konuşmasına başlıyor. Hem de lise yıllarından bu yana... Dedesi bankacı, babası bankacı olan Kurtul ailenin
üçüncü kuşağı olmayı lise yıllarında aklına koymuş. Hep 'krediler bölümünde' çalışmayı hedefledim diyen Kurtul genel müdür olmayı ise 'hiç düşünmemiş.'

Kim bilir kaç toplantıda bir araya geldiğimiz ama hep Türkiye ve dünya ekonomisi ile Akbank'ı konuştuğumuz Zafer Kurtul'la bu kez daha 'özel' bir görüşme yaptık. Bankacılığı seçme öyküsünden mesleki kariyerine, aile hayatından, tatil anlayışına kadar çok sayıda sorumuzu yanıtlayan Kurtul'dan tabii ki iki seçimli zor bir yıl olan 2007'ye ilişkin beklentilerini de almadan edemedik.

Bankacılık sizin için bir ideal miydi, yoksa üniversite sınavında kazandığınız okula bağlı olarak mı seçtiniz?
Bankacılık benim için bir idealdi. Lisedeyken bankada çalışırım diyordum. Babamın çok etkisi oldu. Üniversitede İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni seçtim. Son iki yılda da finans bölümünü tercih ettim. Ondan sonra ABD'ye okumaya gittim. Finans alanında master (MBA) yaptım. Okul bitince de hemen bankada işe başladım. Bugüne kadar da hep bankalarda çalıştım.

Ailede sizden başka bankacı var mı?
Evet. Babam bankacıydı, annemin babası dedem de bankacıydı. Babam Yapı ve Kredi Bankası'nda çalıştı, dedem ise bankacılığa Osmanlı Bankası'nda başladı. Ardından Yapı ve Kredi Bankası'ndan emekli oldu.

Peki o dönem hiç genel müdürlük hayali kurdunuz mu?
Hayır, genel müdürlük diye bir idealim yoktu. Ama hep iyi bir kurumda üst düzey bir görevde çalışmayı hedefledim. Akbank'ta bu hedefimi gerçekleştirdim. 1983 yılında bankacılığa başladım. Citibank, BNP Ak Dresdner, Societe General, Tekfenbank'ta çalıştım.

Bankacılıkta en fazla ilgimi çeken krediler oldu. Müşterileri, sektörleri tanımanın, müşterilerle konuşmanın bankacıların tecrübelerine ve bilgi birikimlerine çok katkı yaptığını düşünüyorum. Bugün kredi konusu çok daha gelişti ve çeşitlendi. 2001 yılında Akbank'ta kredilerimizin yüzde 70'i Kurumsal kredilerdi. 2006'da yüzde 70'i Bireysel ve KOBİ kredileri oldu. Bu tablo hem sektördeki hem de bankamızdaki değişimi gösteriyor.

Çok fazla yurtiçi ve yurtdışı seyahat yapıyor musunuz?
Seyahatlerimiz ağırlıklı Türkiye içinde oluyor. Yurtdışı daha az. Açıkçası Türkiye içindeki bu gezilerden çok da büyük keyif alıyorum.

Yoğun temponuz nedeniyle ailenizi ihmal ettiğinizi düşünüyor musunuz?
Boş zamanımı ailemle geçiririm. Hafta sonu bir veya iki günümü çocuklarımla geçiriyorum. 8 ve 5,5 yaşında iki kızım var. Ve genelde pazar günleri birlikte sinemaya, tiyatroya gidiyoruz, yürüyüşlere veya gezilere çıkıyoruz. Büyük kızımla artık birlikte kayak da yapabiliyoruz. Bunun dışında boş zamanlarımda spor yapıyorum. Tabii bol bol da okuyorum.

Bir vejetaryen olarak Türkiye'de zorluk yaşıyor musunuz? Mesela gittiğiniz yerlerde hiç aç kaldınız mı?
Et yemiyorum ancak balık yiyiyorum. Balık, sebze, salata, makarna her yerde buluyorum, zorluk çekmiyorum. Adana, Gaziantep, Kayseri, Bursa gibi mutfağı zengin illerde masaya getirilen et yemekleri açıkçası biraz zorluyor!

Neden vejetaryenliği seçtiniz?
Vejeteryen olmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Daha önce 190-200 civarında olan kolesterolüm eti kesince 150-160'a indi. Çocuklarım tabii ki et yiğiyor ben ise daha fazla baklagil tüketiyorum... Mesela çocuklar kebap çok seviyor ve zaman zaman kepaçıya gidiyoruz, ben salata ve meze seçiyorum.

Düzenli spor yapıyorsunuz ve sigara içmiyorsunuz.
Evet düzenli spor yapmaya çalışıyorum. Haftada iki-üç kez spor yapıyorum. Hayatımda hiç sigara kullanmadım. Beni en çok rahatsız eden şey sigara dumanlı yerler.

Akbank Film Festivali'nin ana sponsoru. Siz hiç izleyebiliyor musunuz?
Bazı filmleri izliyoruz. Ama tabii ki yoğun tempomuz nedeniyle hepsini değil.

Bankacılıkta kararlarınızı nasıl veriyorsunuz, sezginizi kullanıyor musunuz?
Her işte sezgi önemli. Fakat bilgi ve tecrübe sezgileri geliştiriyor.
İşlerimizde rasyonel, rakamlara dayalı karar vermeye çalışıyoruz ama bir noktadan sonra bütün kararlarda sübjektivite de ortaya çıkabiliyor. Bu da iyi birşey aslında. Gelecekle ilgili kararlarda tabii hepsinde belirsizlik var. Belirsizlik olan yerde rakamlar, veriler kararlarımıza yardımcı oluyor. Ancak bu kararların kökenine inince sezgilerin payının çok fazla olduğunu görüyorsunuz.

24 yıllık bankacılığınızda sizin için en zorlu dönem hangisiydi?
En zorlu dönem tabii ki ekonomik krizin yaşandığı 2001'di. Fakat bizim şansımız çok kuvvetli bir kurumda çalışıyor olmamızda. Dolayısıyla krizlerin zorluğunu yaşamadık diyebiliriz. Bir bankacı için tabii ki en zor şey önceden onayladığı bir kredinin problemli hale dönüşmesidir. İkincisi, bankanın Hazine operasyonlarında zarar oluşmasıdır. Akbank'ta bu konularda çok rahatız, problemli kredilere baktığımızda ise bu oran yüzde 2. Takip oranlarının artması, insanın uykusunu kaçıran durumlar.

Akbank olarak 2007 hedefiniz neler?
Bu yıl bireysel ve kurumsal kredilerde büyümeyi hedefliyoruz. Özellikle krediler ve kredi kartında sektörün üzerinde büyüme hedefimiz var. Bu yıl kurumsal ve ticari taraftaki büyüme daha fazla olacak. Bireysel taraf yüksek faiz nedeniyle daha yavaş büyüyecek.

Büyüme hedefiniz nedir?
Bankacılık sektörü 2007 yılında yüzde 20 büyür diye düşünüyoruz. Akbank olarak biz ise onun üzerinde büyüme hedefliyoruz. Yani 2007 yılında da pazar payımız artacak.

'Kritik bir dönemdeyiz'
İki seçim yaşanacak olan 2007 yılına ilişkin öngörünüz ve banka olarak stratejiniz nedir?

Türkiye'nin geleceğiyle ilgili çok olumlu düşünüyoruz. Türkiye son yıllarda dünyadaki ilk 10 ülke arasında. Tabii iki seçimli 2007 çok önemli. Bir yerde yeni gelecek yönetim önümüzdeki dönemin geleceğini oluşturacak. Bu yüzden kritik bir dönem. Son beş yıldır önemli birçok reform yapıldı. Şimdi önemli olan bu sürecin daha olumlu giderek sürmesi. Reformlara baktığımızda örneğin borcun GSMH oranı yüzde 100'lerden yüzde 60'lara enflasyon yüzde 70'lerden yüzde 7-8'lere indi. Paramızdan altı sıfır atıldı. Özelleştirmeler ortada. Geçen sene ülkeye 19 milyar dolar doğrudan yatırım geldi. Bütün bunlar çok olumlu.

Ancak hâlâ çok önemli, yapılması gereken reformlar ve işlerimiz var. Dolayısıyla bunların devamı seçimden sonra gelecek yeni yönetime kalıyor. Bu nedenle ülkenin geleceği açısından çok kritik. Bunlar sürerse ülkemizin geleceği çok parlak.

Önümüzde reel faizlerin düştüğü yatırımların arttığı daha çok iş imkânı yaratılan bir dönem göreceğiz. Tabii tüm bunlar ülkemizin rekabet gücünü artıran unsurlar olacak. Gelişen ve gelişmekte olan ülkeler arasında ciddi rekabet var. Dolayısıyla bu rekabette iyi olmalıyız. Politik ve ekonomik istikrar lazım ancak bu da yetmiyor. Dünya ölçüsünde rekabetçi şirketlerimiz olmalı.

Bu olumlu gelişmelerin yakalanabilmesi için neler değişmeli?
Toplam kamu borcunun GSMH'ya oranı yüzde 60 değil yüzde 30-40,'a enflasyon yüzde 2-3'lere inmeli.

O zaman göreceğiz ki faizlerde önemli düşüş olacak. Ama bugün reel faizlerin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni bazı konulardaki belirsizlikler diyebiliriz. Seçimlerin etkisi olabilir.
Ancak faizde yılın son çeyreğinden başlayarak 2008'de daha önemli düşüşler görebiliriz.

'Konutta faize değil, eve bakın'
Büyük umutlarla beklenen mortgage çıktı ama faizleri yüksek konut kredilerinin yanına yaklaşılamıyor. Sizce bu faizlerle ev alınabilir mi?
Konut kredisi faizleri şu anda ortalama yüzde 1,5 seviyelerinde. 10 yıl vadeli bir kredide aylık faizi yüzde 1'e indirdiğimizde anaparada yüzde 20 bir fazlalık sağlanıyor. Yani faizin yüzde 50 düşmesi alacağınız anaparayı yüzde 20 oranında artırabiliyor. Başka deyişle bu 100 bin YTL yerine 120 bin YTL alacağınız anlamına geliyor.

Faiz düşünce fiyat artıyor
Burada asıl önemlisi evin fiyatı. Faiz düşünce ev fiyatları 100 bin YTL'den, 120 bin YTL'ye çıkıyorsa ki öyle oldu o zaman aynı hesaba geliniyor.
Ancak konut kredisi alırken, öncelikle bu krediyi geri ödeyebiliyor muyuz ona bakmalıyız? Eğer ev fiyatı uygunsa şu anda da konut kredisi kullanılabilir. Faiz düşsün diye beklemek yerine gerçekten insanlar hayallerini gerçekleştiriyorsa o evi almalılar.

Kültüre yılda 10 milyon dolar
İstanbul Film ve Caz Festivali'ne yıllardır sponsorluk yapan Akbank'ın kültür sanata katkısının çok eskilere dayandığına da dikkat çeken Kurtul, bu konudaki faaliyetleri şöyle özetliyor: "Birçok sosyal projede katkımız var. Ayrıca Türkiye'de en uzun süredir caza destek veren ilk kurum Akbank. 1990'dan bu yana. Film Festivali'nde ise üç yıldır sponsorluk yapıyoruz. Çocuk tiyatromuz 35 yıldır var. İlk oyuncuları Erol Günaydın, Selim Naşit, Perran Kutman, Göksel Kortay, Bülent Kayabaş gibi isimler.

Bu isimler zamanında Akbank çocuk tiyotrosunda görev aldı. 1993 yılında o zamanki adıyla Ak Sanat'ı açtık. 3 yıldır da modern dans konusunda projemiz var. Özetle Türkiye'de sanatın gelişmesi için her alanda destek veriyoruz. Sanat ve kültüre ayırdığımız bütçe yıllık 10 milyon dolar civarında.

Radikal