Dolar
38,0095
0,20%
Euro
41,9717
1,03%
Sterlin
48,7388
0,39%
Bitcoin
2.937.751
0,03%
BİST-100
9.422,9
-0,57%
Gram Altın
3.720,327
2,30%
Gümüş
30,38
1,93%
Faiz
46,58
0,00%

Kılıçdaroğlu -Auster gitsin Gazze'de piknik yapsın

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğer O yazar (Paul Auster) CHP'nin davetine icabet eder de buraya gelirse, lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler.

07.02.2012 14:26
Haberi paylaşın
Kılıçdaroğlu -Auster gitsin Gazze'de piknik yapsın
16px
32px

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Eğer O yazar (Paul Auster) CHP'nin davetine icabet eder de buraya gelirse, lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır. 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' demek, en hafif tabiriyle yalancılıktır, cahilliktir'' dedi.

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, geçen hafta yoğun şekilde tartışılan, son derece kasıtlı şekilde çarpıtılan bir kampanyaya dönüştürülmek istenen bazı hususları paylaşmak istediğini belirterek, ''Sizin, teşkilatımızın ve en önemlisi de aziz milletimizin bu kampanyayı görmesini, iyi analiz etmesini, bu kampanyanın arkasındaki zihniyeti iyi değerlendirmesini rica ediyorum. Genişletilmiş İl Başkanlarını toplantısında söylediklerimin A'dan Z'ye arkasındayım'' dedi.

Erdoğan, 2002 yılı öncesinde yazılı ve görsel medyada, en çok da devlet televizyonu olan TRT'de bir takım haberler olduğunu hatırlatarak, ''ABD'nin bilmem ne kasabasında yayınlanan bir yerel gazetede Türkiye ile ilgili makale yazıldı, Türkiye övüldü'' gibi haberler çıktığını kaydetti.

O dönemde Türkiye ile ilgili ayda yılda bir haber çıktığı için küçük büyük demeden her haberin dikkat çektiğini, gündeme geldiğini belirterek, ''Çok şükür AK Parti iktidarıyla birlikte Türkiye bu kompleksten, eksiklikten kurtuldu. Şu anda dünyanın tamamında, her hafta Türkiye ile ilgili onlarca haber, yorum, makale çıkıyor. AK Parti, AK Parti iktidarı ile ilgili haberler, yorumlar, tezler yayınlanıyor. Bu hale geldik. Ama unutmayın 14 Ağustos 2001'de yola çıktığımızda bunların olacağını o günden işaret etmiştim'' dedi.

Türkiye'nin ekonomi, demokrasi ve diplomasideki başarılarıyla, gücüyle, etkinliğiyle dünya medyasında geniş şekilde yer aldığını, kimi zaman Türkiye lehine, kimi zaman Türkiye aleyhine haber ve yorumlar yapılabildiğini anlatan Erdoğan, yoğun mesaisi içinde bu haber trafiğiyle çok da ilgilenmediğini, yoğunluğu gereği seçici davrandıklarını kaydetti.

Geçen hafta sonu bir gazetede, Amerikalı yazarın, bir edebiyatçının, Türkiye ile ilgili ifadelerinin yer aldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Normal şartlarda bunlar dikkate alacağımız, önem atfedeceğimiz ifadeler değil. Belli ki o yazar Türkiye hakkında çok yanlış bilgilendirilmiş, yanlış yönlendirilmiş ve yabancı olduğu bir konuda da haksız yorumlar yapmış. Biz buna güler geçeriz. Ancak buradan gözden kaçırılan, saklanan bir durum var; Bu Amerikalı yazarın sözleri CHP Genel Başkanı tarafından cımbızlandı ve iç politika malzemesi haline getirildi. Bu tartışmayı, bu polemiği başlatan biz değiliz. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Tabii bu ifadeler iç politika malzemesi haline getirilince biz de bu yazarın ifadelerine dikkat kesildik. O esnada şunu da farkettik. Türkiye'yi antidemokratik bir ülke olarak değerlendiren, Türkiye'yi gitmeyeceğini ifade eden o yazar, en son 2010 yılında İsrail'e gitmiş, orada Yazarla Konferansına katılmış, İsrail devlet adamlarıyla görüşerek birlikte fotoğraf çektirmiş. Biz bunu hatırlatınca o yazardan çok anlamlı bir karşılık geldi; 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' dedi. Bizim Anamuhalefet partisi genel başkanı, bu ifadeleri adeta bir papağan gibi Türkiye'de tekrarladı. O da 'İsrail'de tutuklu gazeteci sayısı kaç, Başbakan önce onu öğrensin' dedi. Önce Sayın Kılıçdaroğlu'nu, bu tarihe geçecek ifadelerinden dolayı tebrik ediyorum. Umuyorum ki bu sözleri bir papağan gibi tekrar ederek, birilerinin o çok arzuladığı, takdirine, teşekkürüne, hayranlığına mazhar olmuştur. Umuyorum ki İsrail'e arka çıkan bu sözleriyle birilerinin gözüne girmiştir. Hatırlarsanız Mavi Marmara katliamından sonra bizim İsrail'e yönelik eleştirilerimize de Telaviv'den değil, Sayın Kılıçdaroğlu Keşan'dan cevap vermişti. Ardından 'Ben olsaydım Mavi Marmara'nın gitmesine izin vermezdim' diye, Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı, tabii teneke...''

Mahmut Derviş'in şiirini okudu

Erdoğan, en son ifadeleriyle 'İsrail'de tutuklu gazeteci sayısı kaç?'' diyerek Kııçdaroğlu'nun zirve yaptığını belirterek, ''Tabii biz bekledik ki Sayın Kılıçdaroğlu kendi cümlelerini kurabilsin, kendisi politika üretebilsin. Ama maalesef bu mümkün olmuyor. Bakıyorsunuz bir gün BDP'nin vagonu, papağanı oluyor, bir başka gün çıkıyor yabancı yazarlara çanak tutuyor'' dedi.

Kılıçdaroğlu'nun, CHP olarak yazarı Türkiye'ye davet ettiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ben buradan Sayın Kılıçdaroğlu'na tavsiyede bulunmak istiyorum; eğer O yazar CHP'nin davetine icabet eder de buraya gelirse, lütfen Türkiye'den sonra birlikte İsrail'e gitsinler. Aksi takdirde bu seyahat eksik kalır. Şöyle Gazze'yi gören bir tepede birlikte piknik yapsınlar. Arkalarına dünyanın en büyük açıkhava hapishanesi olan Gazze'yi alarak koro halinde o söylediklerini tekrar etsinler; 'İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok' desinler. İsrail'de tutuklu gazeteci ve yazar yok demek, en hafif tabiriyle yalancılıktır, cahilliktir. Bunu söylemek Gazze'ye, Batı Şeria'ya haksızlıktır. Bunu söylemek bir yardım gemisinde şehit edilen 9 masum insana haksızlıktır. O plajda güneşlenen o yavrucuklara haksızlıktır. Filistin davasına, mücadelesine, şehitlerine ve sürgünlerine haksızlıktır. Öyle Filistinli yazar ve şairler var ki sürgünde, gözleri vatan hasretiyle açık gittiler. Hapishanelere bile razıydılar, yeter ki kendi topaklarını bir kere öpebilsinler.''

Erdoğan, 2003 yılında Nazım Hikmet Şiir ödülü alan Filistinli Şair Mahmut Derviş'in ''Anam, ey anam, bu satırları kime yazdım/ Hangi ulak iletir bunları/Karada, denizde, ufukta kapatmışlar tüm yolları. Ve sen ey anam, babam, kardeşlerim, yakınlarımı, yoldaşlarım/ belki hayattasınız, belki öldünüz, belki de benim gibisiniz adressiz/ yurdu yoksa, bayrağı yoksa, nedir kıymeti insanın/ evet nedir kıymeti insanının adresi yoksa'' şiirini okudu.

Derviş'in adresi olmadan Filistin'i çok uzun süre göremeden gurbette gözlerini yumduğunu belirten Erdoğan, ''Onlarca Filistinli yazar, şair ve gazeteci Filistin sokaklarında vurulup öldükleri için gerçekten şanslılar Çünkü Filistin topraklarında şehit oldular. Zira Filistin topraklarında ölemeyen, İsrail hapishanelerini dahi göremeyen, kendi vatan toprağını öpemeyen sürgünde ölen nice yazar, şair ve gazeteci var'' dedi.

İsrail'de tutuklu gazeteci, yazar yok' demek, Mahmut Derviş, Naci Ali'ye, 30 yıl ülkesine gidemeyen Barguti'ye haksızlık, insafsızlık olduğunu belirten Erdoğan, ''Eğer Sayın Kılıçdaroğlu ve o yazar, Filistinlileri insan, yazar ve gazeteci olarak görmüyorlarsa, illa İsrailli arıyorlarsa onun da çok sayıda örneği var. Gitsinler İsrailli gazetecileri, İsrail Askeri Sansür Kurumuna sorsunlar. Onlar eğer cesaretleri varsa, İsrail'deki ifade özgürlüğünü anlatırlar'' diye konuştu.

''Roj TV'yi de savun''

Erdoğan, burada son derece art niyetli, sistemli ve kurgulanmış bir senaryo ve kampanyanın olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''Bazı medya kuruluşlarını ve bazı yazarları da yedeğine alan CHP Genel Başkanı, gerek Türkiye içinde gerek yurtdışında Türkiye'yi karalayarak, lekeleyerek son derece çirkin ve tehlikeli bir kampanya yürütüyor. Kendi ülkesine zarar vermek, kendi ülkesinin imajına zarar vermek adına bu kampanyayı yürütüyor. Asıl önemlisi, CHP Genel Başkanı, devam eden bir davayı, Ergenekon davasını önemsiz hale getirmek adına bu taşeronluğu yapıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, cebinden gazeteci kimliği çıkan polis katili, teröristi savunuyorsun da Roj TV'yi niye savun muyorsun? Onu da savun. Git Danimarka'ya Roj TV'yi de savun. Al yanına bazı avukatlarını beraber git. Batılı gazetecilerin, yazarların, aydınların tecrübe etmedikleri, hiç şahit olmadıkları bir durum var ortada. Batıda gazeteciler darbe planlarının içinde yer almıyorlar. Batıda darbeye zemin hazırlamak için kitaplar yazdırılmıyor. Batıda birilerine kitap yazdırılıp, haber yazdırılıp sonra da bunu parti kapatma davalarına delil olarak koymuyorlar.

Şu andan itibaren biz bu kara propagandayla mücadele edeceğiz, devam eden mücadelemizi yoğunlaştıracağız. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle Türkiye aleyhine yürütülen hem de harici odaklardan destek alınarak yürütülen bu kampanyayı da biz boşa çıkaracağız. Tüm dünyaya Türkiye'de gazetecilerin, yazarların değil, darbe hazırlığı içinde olanların, terör eylemi yapanların yargılandığını tekrar tekrar anlatacağız. Hiçkimsenin Türkiye aleyhine böyle bir kampanyayı yürütme hakkı yoktur. Hele hele haysiyetle bir genel başkan, ülkesine zarar vermek adına böyle kampanyalara önayak olamaz. Fransa'daki yasa konusunda Hükümete destek veriyorsunuz, peki Türkiye aleyhine çirkin açıklamalar yapanlara niye çanak tutuyorsunuz? Türkiye o kadar ifade özgürlüğü var ki bak senin yıllarca içine attığın Dersim meselesini bugün sen hariç tüm Türkiye sorguluyor. Bir Dersimli olduğun halde, kendi partin içinde Dersim konusunda konuşmayı yasaklayacaksın, ifade özgürlüğünden yana ya...Kendi partisi içinde Dersim konusunda konuşmayı yasaklayacaksın, Diyarbakır yönetimini görevden alacaksın, sonra yabancı gazetelere, gazetecilere 'Türkiye'de özgürlük yok' diye makale yazacaksın. Açık söylüyorum bırakın Türkiye'yi, CHP bile böyle bir genel başkanı hak etmiyor. ''