Hangi yatırım aracı avantajlı? Özel sektör tahvilleri…
Küresel piyasalardaki finansal aktörlerin ana odak noktası olan ABD Merkez Bankası (FED) enflasyona karşı zafer kazanamıyor. FED enflasyonu hedeflediği hızda düşüremedikçe uzun süre yüksek faizleri sürdürme söylemi ortaya çıkıyor.

Oksijen yazarı Mete Yüksel bugünkü köşe yazısında hangi yatırım aracının daha avantajlı olduğunu yazdı.
İşte o yazı:
En son noktasal grafikte FED’in karar verici FOMC üyeleri 3 faiz indirimi öngörüyorlardı. Yani yüzde 5,5 olan fonlama faizinin yıl sonuna kadar 4,75’e ineceği ana beklentiydi. Şimdi 12 Haziran’daki noktasal grafik ve FOMC üyelerinin tahmin setinin nasıl evrileceğine odaklandık. Swap fiyatlamasına baktığımız zaman piyasanın FED’in bu yıl sadece kasım ayında bir faiz indirimi yapacağını fiyatladığını görmekteyiz. Büyük ihtimal noktasal grafikte medyan beklentinin bu yıl tek faiz indirimine düştüğünü göreceğiz.
Enflasyon dirençli, satın alma yöneticileri endekslerindeki yükselişler ABD’de büyümenin hızlanacağına işaret ediyor. Şu anda ABD’de istihdam piyasası hala sıcak. Açık olan her iş pozisyonu için 0,8 çalışan var. Tarihsel olarak ABD’de 2-3 kişi bir işe talipken şu anda işyerleri çalışan bulabilmek için ücret yükseltmek zorunda. Bu veriler bize kasımda dahi ilk indirimi göremeyebileceğimizi gösteriyor. Düşük ihtimal de olsa faiz artırımı gerekebilir mi diye bile düşünüyorum.
ABD’deki yüksek faizlerin finansal piyasalar için sonuçları var. 10 yıllık tahvil faizleri yıl başında yüzde 3,8 iken şu anda 4,6’ya tırmanmış durumda. Bu artış yüzde 7 değer kaybı demek. Yüksek faiz borsanın düşmanıdır. Hem cazip alternatif yaratır hem de temel finans matematiğinde değerlemeleri aşağı çekmesi gerekir. Oysaki S&P 500 endeksi yıl sonundan bu yana yüzde 11 yukarıda, birkaç günde bir yeni zirve rekoru kırıyor. Bunun sürdürülebilir olmadığı benim için net. Bir kere o ABD tahvillerini taşıyan sigorta şirketleri ve bankalar, düşük sermaye ve likidite ile çalışan bölgesel oyuncular kar kaybediyor. Krediler daha da pahalanıyor ve erişimi güçleşiyor. Borsaya alternatif olmaları ve değerlemenin temel bileşeni olmalarının yanında şirketlerin finansal sağlığını bozduğu için de yüksek faizlerin küresel borsalar üzerinde menfi etkisi olmasını beklerim.
EUROBOND VE ALTIN
Yükselen faizlerden sadece doğrudan ABD tahvili tutan yatırımcılar da etkilenmiyor. Diğer ülkelerin Eurobond’larına yatırım yapmış olanlar da faizlerin çıkış noktası ABD tahvilleri olduğundan para kaybediyor. Kabaca ABD tahvil faizi artı CDS primi o ülkenin benzer vadedeki borçlanma enstrümanlarının faizini verir. Türkiye uyguladığı sıkı para ve maliye politikası ile yabancı yatırımcıları çekiyor. Düşen CDS primimiz neticesinde Türk Hazine kağıtları ve özel sektör döviz borçlanma araçlarına yatırım yapanlar kar ediyor. ABD tahvil faizleri düşüyor olsaydı Türk yabancı para tahvilleri çok daha fazla kazandırırdı. CDS’te aşağı hareketin devamını beklemekle birlikte düşüşün büyük kısmının geride kalmış olabileceğini düşünüyorum. Bu beklentimi yataya bağlamış kur ile birleştirince eurobond almaktansa TL varlıklara yatırım yapmayı tercih ediyorum.
Ons altında anlamlı bir düzeltme öngörüyorum. 2.350 dolar seviyesindeki fiyatın 2.200 dolara kadar sarkmasını beklerim. Yüksek faiz altının da düşmanı. Dolara yüksek faiz almak varken getirisi olmayan bir kıymetli madene yatırımcının eli pek gitmeyebilir. Altında tabii ki başlıca belirleyici jeopolitik riskler. Bunların fiyata ne kadar yansımış olduğunun ölçüsü bana göre bunları konuşmaktan artık sıkılmış olma durumumdur. Halen süren bölgesel savaşların tamamen fiyatlandığını düşünsem de gerilmekte olan Çin-Tayvan ilişkilerinin akıbeti belki altındaki düşüşü sınırlayabilir. Trump seçilirse korumacı politikalar, ticaret savaşları, Çin’e karşı önlemler küresel gerginlikleri besleyebilir. Ben bu gibi kara kuğu risklerini, gerçekleştiklerinde fiyatlamayı tercih ederim.
Altında önemli bir nokta da fon yöneticilerinin pozisyonlanmaları. COMEX’teki vadeli altın kontratlarındaki kısa pozisyonlar uzun yılların dibini tarayıp yavaş yavaş yükselme trendine giriyor gibi görünüyor. Yani tek yöne birikmiş olan uzun pozisyonlar kademeli olarak geri sarıyor gibi. Satma ilgisinin başladığını gösteren önemli bir indikatör bu.
Kur hareketsizken, altın fiyatında aşağı riskler ağır basarken portföylerdeki altın pozisyonlarının, altın fonlarının, S1 sertifikalarının ağırlığını biraz azaltıp faizli TL varlıklara geçmekte yarar görüyorum ki burada ilk tercihim özel sektör tahvili ve para piyasası fonları. Geleneksel TL mevduat faizleri yüzde 60’a yakın seviyelere yükseldikten sonra tekrar yüzde 50’nin altına indi. Buna rağmen tasarruf sahibi dövizli varlıklardan çıkıp TL mevduata ilgi gösteriyor. Bankalar ise, fonlama ihtiyaçları azaldıkça mevduata yüksek faiz vermekten kaçınıyorlar. Şu noktada eski yüksek faiz oranlarından istifade etmenin tek yolu özel sektör tahvil (ÖST) fonları ve bu kağıtları barındıran para piyasası fonları. Mevduat faizlerinin zirve yaptığı dönemdeki bono ihraçlarından yüzde 70’e varan yıllık bileşik faizlerle portföy oluşturmuş bu tarz fonlar TL getiri maksimizasyonu için bu dönem tercih edilebilir.
patronlardunyasi.com