Bülent Eczacıbaşı: Hiçbir TÜSİAD başkanı kaçamaz ve er geç 'Boğaz’a karşı oturup viski içerken ahkâm kesmekle' devrin iktidarı tarafından suçlanır
Eczacıbaşı Topluluğu’nun Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Patronlar Dünyası yazarı iş insanı Murat Ülker’in sorularını yanıtladı. Fotoğraf tutkusundan ekonomi politikalarına her konuda soruları yanıtlayan Eczacıbaşı, kendisinin de başkanlık yaptığı TÜSİAD ile ilgili soruya şu cevabı verdi: “TÜSİAD ekonomi politikalarıyla ilgili görüş belirtmezse görevini yapmamış olur. Ama belirttiği zaman da iktidardaki veya muhalefetteki siyasetçiler tarafından mutlaka siyasi tavır almak eleştirisiyle karşılaşır. Bu açmazdan hiçbir TÜSİAD başkanı kaçamaz ve er geç ‘Boğaz’a karşı oturup viski içerken ahkâm kesmekle’ devrin iktidarı tarafından suçlanır” cevabını verdi.
İş dünyasından isimlerle röportajlar yapan iş insanı Murat Ülker’in son konuğu Eczacıbaşı Topluluğu’nun Başkanı Bülent Eczacıbaşı oldu. Eczacıbaşı, Ülker’in liderlikten fotoğraf tutkusuna, yemekten liderliğe kadar birçok sorusunu yanıtladı.
Ülker, “Bugün röportaj konuğum değerli iş insanlarımızdan Bülent Eczacıbaşı, işini devam ettirirken artık benim gibi yazarak meraklılarıyla iletişim kuruyor. 2018’de ‘İşim Gücüm Budur Benim’ isimli kitabını yayınladı. Daha sonra 2022’de ‘Aklımızda Bulunsun’ çıktı ve kısa bir süre önce de ‘Biraz Daha Düşününce’ raflarda yerini aldı. Bülent beye işiyle ve özel hayatıyla ilgili sorular sordum. O da sağ olsun hepsini titizlikle yanıtladı” dedi.
İşte Eczacıbaşı röportajında öne çıkan bölümler:
MİLİTAN SOLCU DİYE NİTELENDİREBİLECEĞİMİZ ÇOK ARKADAŞIM OLDU
• Sağlığa en zararlı olduğuna inanılan ne varsa, onları en çok severim, ama yememeğe veya mümkün olduğu kadar az yemeğe çalışırım. Unlu yemekler, börekler, makarna ve çeşitleri, tatlıların her türlüsü benim çok sevdiğim yemeklerdir.
• Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Annem ve babam, derslerime odaklanmanın tek görevim ve sorumluluğum olduğunu düşünürlerdi. Ben de başka bir kaygım olmadan çocukluğumu geçirdim, ancak bu başka hiçbir şey yapmadığım anlamına da gelmiyor. Yazlarımızı Erenköy-Suadiye sahillerinin en güzel zamanlarında neredeyse denizden çıkmadan, yüzerek ve yelken yaparak geçirdik. Babam yaz tatillerinde haftanın iki günü o zamanki Eczacıbaşı İlaç Fabrikasında staj yapmamı isterdi. Bu dönemlerde çok önemli deneyimler elde ettim. İlaç üretimiyle ilgili pek bir şey öğrendiğimi iddia edemem ama çalışanlarla birlikte olmak ve onları tanımak açısından bana bu stajların çok büyük yararı olmuştur.
• Üniversite yıllarım 1968 yılında, tüm dünyanın öğrenci hareketleriyle sarsıldığı bir dönemde başladı. O günlerde bugün “militan solcu” diye nitelendirebileceğimiz çok arkadaşım oldu. Üyesi olduğum aile ülkemizin özel kesiminde önemli bir isme sahipti, önümde başarılı bir girişimci olarak babamın örneği vardı. Sol felsefeye kendimi kaptırmam mümkün değildi, ancak böyle bir dönemde çok çeşitli görüşleri olan gençlerle birlikte olmak bana çok farklı bakış açıları kazandırdı.
• Babamın beni karşısına alıp nasihat verdiğini hiç hatırlamam. Babamla her zaman aynı fikirde olmadık, ama hiç çatışma yaşamadığımızı söyleyebilirim. Şimdi geriye baktığım zaman, aynı fikirde olmadığımız konularda bazen “Babam ne kadar haklıymış” diyorum. Onun yöntemi hep “örnek olmak”tı.
• Benim iş yaşamına girdiğim yıllarda “patron” sözcüğünün çok olumlu olmayan bir çağrışımı vardı. Bu hem o yıllarda çok güçlü olan sol hareketin etkisinden, hem de serbest piyasa ekonomisi ve girişimcilik kavramlarının tam olarak anlaşılmamasından kaynaklanıyordu. Şimdi çok farklı bir çağda yaşıyoruz. Girişimcinin ekonominin dinamik gücü olduğunu, girişimcilerin değer yaratan kişiler olduklarını, serbest piyasa ekonomisinin toplumlara büyük zenginlikler katmış olduğunu daha iyi görüyoruz.
İŞ İNSANLARININ GÖRÜŞLERİNİ İFADE ETMELERİ DOĞALDIR
• İş insanları ekonominin içinde yaşarlar, ekonominin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri vardır. Bunları ifade etmeleri, doğru buldukları politikaları desteklemeleri, yanlış bulduklarını eleştirmeleri doğaldır. Doğal olmaktan da öteye, gereklidir, karar alıcılara ışık tutmak açısından son derece yararlıdır. Ancak bunu yaptığınız zaman bazen iktidarda olanları desteklemek veya eleştirmekle suçlanmaktan kaçınamazsınız. O nedenle ifade edilen görüşlerin siyasi partilere veya siyasetçilere değil, somut politikalara ve kararlara yönelik olması önemlidir. TÜSİAD ise ekonomi politikalarıyla ilgili görüş belirtmezse görevini yapmamış olur. Ama belirttiği zaman da iktidardaki veya muhalefetteki siyasetçiler tarafından mutlaka siyasi tavır almak eleştirisiyle karşılaşır. Bu açmazdan hiçbir TÜSİAD başkanı kaçamaz ve er geç “Boğaz’a karşı oturup viski içerken ahkâm kesmekle” devrin iktidarı tarafından suçlanır.
• Günün koşullarına göre sorunlara çözüm arayan iş insanlarımızın sayısı bugün azalmış değil.
ELON MUSK ELBETTE KÖTÜ BİR ÖRNEK OLDU
• Elon Musk elindeki çok büyük kaynakları ve iletişim gücünü kendi amaçları doğrultusunda siyaseti etkileyerek kullanıyor. Elbette çok kötü bir örnek oldu. Ancak unutmayalım ki Elon Musk olsa da olmasa da finansal gücün demokratik süreci etkileme biçimi hepimizi düşündürmesi gereken bir konudur.
• Hepimiz iş ortamında eleştiriye hoşgörülü olmayı öğrenmek zorundayız.
• Artık maddi kazanç tek başına yeterli değil; işin anlamlı olması ve kişisel değerlerle örtüşmesi önemli.
• Fotoğrafçılık bence iş insanlarına, iletişimde çok önemli olan “hikâye anlatmayı” öğretir. Cep telefonunun düğmesine basarak kaydedilenler şahane görüntüler de olsa gerçek anlamda fotoğraf olmayabiliyor. Torunlarımla birlikte yapmaktan en çok hoşlandığım şey onların fotoğrafını çekmek.
NAKİT AKIŞINI KONTROL ALTINA ALMAK EN ÖNEMLİ ÖNCELİK
• Artık yeni teknolojilerle dijital alanda üretilen ürün ve hizmetlerin sınır tanımadan küresel pazarlara yayılma imkânı var. Yeni dönemde bizim girişimcilerimiz bu açıdan başka ülkelerin girişimcileriyle eşit koşullarda yarışacak. O nedenle ben önümüzdeki dönemlerde Türkiye'den daha çok sayıda global markanın çıkmasını bekliyorum.
• Savaşlar, salgın hastalıklar gibi olaylar da ekonomide krizlere neden olabiliyor. Koşullara göre her durumda yapılması gerekenler farklı olmakla birlikte genellikle nakit akışını kontrol altına almak krizlerle mücadelede en önemli öncelik oluyor. Maliyetleri azaltmak, işletme sermayesini çok iyi yönetmek gerekiyor.
ENFLASYONUN DÜŞÜRÜLMESİ EKONOMİ POLİTİKALARINDA ÖNCELİĞİNİ KORUYACAK
• 2025 yılında enflasyonun düşürülmesi ekonomi politikalarında önceliğini koruyacak. 2025 yılında devam edecek göreli sıkı politikalarla, enflasyonun 2025 yılını %25-30 aralığında kapatmasını bekliyoruz. Bu beklentimiz, Orta Vadeli Program’da (OVP) öngörülenin biraz üzerinde, ancak dezenflasyon sürecinin devam edeceğine inancımız da tam. Döviz kurlarındaki artışların kontrollü ve sınırlı olmaya devam edeceğini tahmin ediyoruz. Yurtiçi ekonomik aktivite ise ilk çeyrek sonlarında dip seviyeyi görmesinin ardından sınırlı artış eğilimine girecektir. Enflasyonun gerilemesine paralel olarak faiz indirimlerinin de özellikle yılın ikinci yarısında talebe destek vermeye başlamasıyla, yurt içinde 2025 yılı genelinde ekonomik büyüme %3-3,5 düzeyinde gerçekleşebilir.
HUKUK DEVLETİNİN SAĞLAMLIĞI HEPSİNDEN ÖNDE GELİR
• Enflasyonla mücadelenin öncelik kazanması hiç şüphesiz doğru bir politika seçimidir. Olumlu bir yatırım ortamı sağlayabilmek için de öncelik vermemiz gereken ekonomik istikrardır. Yatırımcılar planlarını yaparken öngörülebilir bir ortama, tutarlılık ve devamlılık gösteren kamu politikalarına büyük önem verirler. Tabii hukuk devletinin sağlamlığı bunların hepsinden önde gelir. Yapısal reformları bir tarafa bırakmadan doğru ekonomik politikaları izlersek aynı talihsizlikleri yaşamayacağımızı düşünüyorum.
• Dünya ekonomisindeki büyük dönüşümler sanayi odaklı kuruluşlar için hem fırsatlar hem de riskler yaratıyor. Bu dönüşümler genellikle teknolojik yenilikler, küreselleşme, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve jeopolitik değişimlerden kaynaklanıyor. Örneğin, küreselleşme bir yandan yeni pazarlara erişim olanaklarını artırırken ve kapasitelerin daha verimli kullanımını sağlarken, bir yandan da gelişmekte olan ülkelerdeki düşük maliyetli üretim merkezleri fiyat rekabetini zorlaştırıyor. Teknolojik yenilikler, otomasyon, yapay zekâ ve Endüstri 4.0 uygulamaları, üretim süreçlerini daha verimli ve maliyet etkin hale getirebiliyor; dijitalleşme müşteri taleplerine daha hızlı yanıt verilmesine olanak sağlıyor.
LİDERLİĞİN ÖĞRENİLEBİLİR BİR YETKİNLİK OLDUĞUNA İNANIRIM
• Liderliğin, karizma, cesaret, vizyonerlik gibi kısmen doğuştan gelen özelliklerle bağlantılı olsa da büyük oranda öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir yetkinlik olduğuna inanırım. Liderlik becerileri eğitim, deneyim, kendini geliştirme ve geri bildirim süreçleriyle ilerletilebiliyor. Önemli olan, bu konuda bir istek ve çaba göstermek...
• Hepimiz iş ortamında eleştiriye hoşgörülü olmayı öğrenmek zorundayız. Bu hoşgörü olmazsa açık tartışma ortamı doğmaz, katılım gerçekleştirilemez. Ancak bu konuda bazen zorlandığımız da bir gerçek çünkü eleştiriler bazen insanın özgüvenini, kimliğini ya da çabalarının değerini sorguluyor gibi hissedilebiliyor. Eleştiriyi yapıcı bir öğrenme fırsatı olarak görmeye, savunmaya geçmeden önce karşı tarafın niyetini anlamaya çalışmamız gerekiyor.
patronlardunyasi.com