Baraj doluluk oranları artmasına rağmen uzmanlar kuraklık riskinin devam ettiğini ve su yönetiminin önemine dikkat çekti
Kış aylarındaki yağışlar barajlardaki doluluk oranını artırsa da uzmanlar yaz mevsiminde kuraklık riskinin ortadan kalkmadığını ve kuraklığın uzun vadeli bir afet olduğunu belirtiyor. Altyapı sorunlarından kaynaklanan su kaçaklarına ve İstanbul’daki yoğun nüfusa dikkat çeken uzmanlar, sürdürülebilir tarımın yaygınlaştırılması gerektiğini de vurguluyor.

Barajlardaki doluluk oranları, şubat ayından bu yana etkili olan yağışlarla önemli ölçüde arttı. Ancak uzmanlar, yaz aylarında beklenen aşırı sıcaklar ve yağışların azalması nedeniyle su kaynaklarındaki riskin devam ettiğini belirtiyor. Milliyet'ten Sevgi Çavuşoğlunun haberine göre, barajların doluluk oranının yükselmesinin kuraklık riskine karşı yeterli olmayacağını belirten Çevre Mühendisi Prof. Dr. Ece Ümmü Deveci, yer altı su kaynaklarının desteklenmesi gerektiğini, başka bir çözüm olmadığını vurguladı:
“Barajlardaki suyun yüzde 10’u evde kullandığımız musluk ve içme suyuna gidiyor. Yüzde 20-30 arası da sanayide ve geriye kalan kısmı da tarımda kullanılıyor. Kuraklık yaşanması durumunda tarıma ve sanayiye harcanan su miktarından dolayı barajların anlık doluluk oranları genel anlamda su ihtiyacımızı karşılamaya yetmez.”
HATLARDAKİ KAÇAKLAR
İçme suyu hatlarındaki kaçaklara dikkat çeken Deveci, Bodrum’un yüzde 80 oranla en yüksek kaçak oranına sahip kentlerden biri olduğunu belirtti. Deveci, “Bu durum, altyapıdaki eksikliklerden kaynaklanıyor. Son yıllarda kaçakları azaltmak için çalışmalar yapıldı ve belirli bir seviyeye kadar düşürüldü. Ancak yaz aylarında artan su tüketimi nedeniyle suyun yetersiz kaldığı görüldü. Bu gelişmeler, Türkiye’nin su kaynakları konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını gösteriyor” dedi.
Tarımda akıllı sulama sistemleri ve damla sulamanın zorunlu hale getirilmesi ve geleneksel sulama yönteminin yasaklanması gerektiğini vurgulayan Deveci, tekstilde de su kullanımının kısıtlanması gerektiğini belirtti:
“Türkiye tekstil sektöründe dünya çapında önemli bir yere sahip. Bu sektörler çok yüksek miktarda su tüketiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında suyun yeniden kullanımı giderek daha fazla önem kazanıyor. Artık ihracat yapan firmalar, üretim süreçlerinde suyu nasıl yönettiklerini belgelendirmek zorunda. Tekstil sektöründe boyalı suyun geri kazanımı üzerine çalışmalar başladı ancak Türkiye için kritik bir sektör olan tekstilde bu dönüşüm kolay olmayacaktır.”
SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM
Uzmanlar, tarım sektörünün kuraklığa karşı dirençli hale getirilmesi için suyun daha verimli kullanılmasını sağlayacak sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerektiğini vurguluyor. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, özellikle özellikle kuru tarımla yetiştirilen hububat ve bakliyat ürünlerinin yağış miktarına doğrudan bağlı olduğuna dikkat çekerek, “Buğday, arpa, nohut ve mercimek gibi ürünler kuraklıktan en fazla etkilenenler arasındadır. Ayrıca, sulama gerektiren ürünlerde de su yetersizliği nedeniyle verim düşüşleri görülebilir” dedi. Suiçmez; Trakya, Güney Marmara ve İç Anadolu gibi bölgelerde meyve ve sebze yetiştiriciliğinin de risk altında olduğunu kaydetti.
FİYATA DA YANSIR
Kuraklığın çarşıya pazara da yansıyacağını söyleyen Suiçmez, “Su krizi yaşandığı takdirde tarımdan verim alamayız ve ürünler bozulur. Kaliteli ürün sayısı azalır. Bu sebeple marketlerde gıda ürünlerinin fiyatları yükselir. Barajlardan tarlalara su ulaştıracak yatırımların Devlet Su İşleri tarafından artırılması gerekmektedir. Bireysel damlama sulama sistemlerine yönelik kredi desteklerinin sağlanması gibi önlemler, çiftçilerin bu sorunu tek başına çözmesini kolaylaştıracaktır” diye konuştu.
‘İSTANBUL’LA BİRLİKTE ÇEVRE İLLERİ DE ETKİLER’
Nüfus yoğunluğu ve sınırlı su kaynakları nedeniyle İstanbul’un kuraklık için en riskli bölgelerden biri olduğuna dikkat çeken Çevre Mühendisi ve İklim Uzmanı Dr. Baran Bozoğlu, İstanbul’un su ihtiyacının çevre illerden sağlandığını hatırlatarak “Yaşanacak su krizi sadece İstanbul’u değil, çevre illeri de ciddi oranda etkiler. Bu krizi çözmek, çevre şehirlerin de sürdürebilirliğini sağlamak anlamına gelir” dedi. Kuraklıkla mücadelede, nüfus artışının da kontrol altına alınması gerektiğini belirten Bozoğlu, “Bu sene su sıkıntısı yaşanmasa bile önümüzdeki yıllarda yaşanma olasılığı oldukça yüksek. Gelecek yılların ve nesillerin güvencesi için İstanbul’a göçün durdurulması şart” dedi.
RİSKLİ BÖLGELER
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Trakya, Güney Marmara, Ege, Batı, Orta ve Doğu Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu’nun batısında bölgesel kuraklıkların arttığını belirtti. Yıldız, “1 Ekim 2024’te başlayan yeni su yılında ülkemizin yaklaşık yarısında alansal yağışlar normallerin çok altında kalmıştır. Bahar yağışları yetersiz kalırsa Edirne, Bursa, İzmit, Konya, İzmir, Bodrum, Adana ve Hatay illerimizin yer aldığı bölgelerde hidrolojik ve tarımsal kuraklıklar yaşanabilir. Su yönetiminde ve kullanımında düşünce yapımızı ve kullanım alışkanlıklarımızı mutlaka değiştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
İSKİ: 2025 VE 2026’DA SORUN YOK
İSKİ tarafından Milliyet’e yapılan açıklamada, hesaplamaların minimum yağışa göre yapıldığı ve aylık, haftalık ve yıllık olmak üzere su dengesinin hesaplandığı belirtildi. İstanbul’da 2025 yılında su teminine yönelik yüzde 99 oranda bir sıkıntı görülmediği ve yağışlar normal düzeyde seyrederse 2026 yılının da rahat geçeceği ifade edildi. Açıklamada, “Su kaynaklarımız farklı bölgelerde bulunuyor. Melen ve Düzce tarafından yeterli su transferini gerçekleştiriliyor. Melen’den su temin etmeye devam edilecek. Bu sene İstanbul için su sıkıntısı yaşanmaz” denildi.
HAYAT KAYNAĞI DİCLE'DE KURAKLIKTAN ETKİLENİYOR
Diyarbakır’da çok sayıda canlı türü için hayat kaynağı olan Dicle Nehri ve civarı, iklim değişikliğinin etkisiyle yaşanan kuraklıktan olumsuz etkileniyor. Geçen yılın kasım ayında çekilen bu fotoğrafta geçimini hayvancılıkla sürdüren vatandaşların, küçükbaş hayvan sürülerini suların kısmen çekildiği bölgeye getirerek su ihtiyaçlarını karşıladıkları görülüyor.
patronlardunyasi.com