Selena Gomes'ten Türkiye sözleri
Yeni filmi için Hürriyet yazarı Barbaros Tapan ile bir araya gelen Selena Gomez'in Türkiye hakkındaki sözleri dikkat çekti.
Jacques Audiard imzası taşıyan “Emilia Perez” ödül sezonunun en çok konuşulan filmlerinden biri oldu.
Cinsiyet değiştirmek isteyen Meksikalı bir narkotik liderini anlatan filmin başrol oyuncuları Zoe Saldana, Selena Gomez, Karla Sofia Gascon ve Adriana Paz, Cannes Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü paylaştı.
Selena Gomez, Zoe Saldana ve yönetmen Jacques Audiard ile Los Angeles’ta bir araya gelen Hürriyet yazarı Barbaros Tapan, film hakkında merak edilenleri oyunculara sordu:
Barbaros Tapan: Türkiye’den kucak dolusu sevgi getirdim.
- Selena Gomez: Ohh Türkiye seni seviyorum.
B.T.: Disney’e katıldığınızda hayatınızın ve kariyerinizin sizi “Emilia Perez”de canlandırdığınız Jessi karakterine götüreceği aklınızdan geçiyor muydu?
- Selena Gomez: Sanırım burada olacağımı hiç düşünmemiştim, gerçekten minnettarım çünkü bu rolü kariyerimde çok uzun zaman bekledim. Bu işe girişmek inanılmazdı ve dürüst olmak gerekirse bu rol kariyerimde yeni bir başlangıç gibi hissettiriyor.
B.T.: “Avatar”, “Galaksinin Gardiyanları” gibi bilimkurgu filmlerinden sonra “Emilia Perez” nasıl ortaya çıktı?
- Zoe Saldana: Emilia Perez bana sonsuza dek bir nevi elveda dediğim ve yine de hayatımın son yıllarında kendimi özlerken bulduğum parçalarımla yeniden bağlantı kurma fırsatı verdi. Gençken korkusuzsun. Gençken elde ettiğim beceriler beni, aksiyon ve bilimkurguda aktif kadın rollerinin bol olduğu bir kariyere fırlattı. New York’luyum, bu yüzden DNA’mda caz var. Ayrıca kalpten bir dansçıyım ve sonsuza dek dansçı kalacağım. Bu filmde canlandırdığım Rita kendi içinde yaşadığı farklı karakterler barındırıyor. Kendini savunma cesaretine veya gücüne sahip olmayan bir kadın. Başkalarını savunan bir avukat ama konu kendisi olunca konuşamıyor. Benim gözümde çok tanıdık bir kadındı Rita. Her ne pahasına olursa olsun değişim ve görünürlük kazanmak isteyen çaresiz bir kadındı.
DANS KRALİÇEMİZ ZOE
B.T.: Film öz kimlik, pişmanlık, keder gibi büyük temaları iletmek için zekice koreografilenmiş müzikal kullanıyor. Prova için ne kadar zamanınız olduğunu merak ediyordum.
- Selena Gomez: Kadroya son katılanlardan biriydim. Dürüst olmak gerekirse biraz daha az prova zamanım oldu. Jacques’ın şarkılarda teknolojik ayarlar kullanmak istememesi hoşuma gitti ve açıkçası büyük bir sürpriz oldu. Şarkıyı her söylediğimizde bizi kaydetti. Ve filmde bu vokallerin çoğunu kullandı. İnanılmaz ham ve doğal kayıtlar... Şarkıların kusursuz olmaması hoşuma gitti. Dürüst olmak gerekirse içimizdeki dans kraliçesi Zoe.
- Zoe Saldana: Haftada beş, altı gün prova vardı. Ve ben gerçekten gergindim. Bir dans stüdyosuna girmeyeli 20 yıldan fazla olmuştu. Yönetmenimiz Jacques provalarımız sırasında hazırlık beklentisindeydi ama aynı zamanda bir deneyimleme beklediğini de fark ettim. Şaşırtacak şeyler bulmak için çok fazla prova yapmamız gerekiyordu. Sanırım ortalama beş ila yedi hafta prova yaptım. Ve çekimler sırasında bile, sürekli olarak koreografiler öğreniyordum.
TÜRKİYE’YE GİDERSEM AYNI DİLİ KONUŞAMAYIZ AMA AYNI MÜZİĞİ DİNLEYEBİLİRİZ
B.T.: Peki müzikle hikâye anlatmak konusunda neler düşünüyorsunuz?
- Selena Gomez: Müzik evrensel dil, öyle değil mi? Eğer Türkiye’ye gidersem ya da herhangi başka bir ülkeye aynı dili konuşamayabiliriz ama aynı müziği dinleyebiliriz. Müziğin insanları birbirine bağlaması çok özel bir şey. Ve ben müzikle bağlantı kurmayı seviyorum. Bu filmde müzik kendimizi ve hikâyeyi ifade ettiğimiz bir araçtı. Karakterlerimizin hislerini müzikle anlattık.
B.T.: Her farklı iş dalınız için karar verme süreciniz nasıl oluyor?
- Selena Gomez: Sadece mutlu eden şeyleri yapmaya dikkat ediyorum.
B.T.: Jacques, bu film dopdolu, güzel, karmaşık ve duygusal... Her şey yazım sürecinde belli miydi? Yoksa bu harika kadınlar tarafından ortaya çıkarılan şeyler oldu mu?
- Jacques Audiard: Karmaşık olmayan fakat çelişkili şeylerle dolu bir film istedim.
B.T.: Öncelikle oyuncularımın zekâsı, bu filme dair yorumlarının beni büyülediğini söylemeliyim. Onlardan bilmediğim şeyleri öğrendim.
-Jacques Audiard: Bugün bu film hakkında sizinle konuştuklarım yazmaya başladığım dört yıl öncesinde konuşacaklarımla aynı değil. Film bu süreçte sürekli olarak farklı görünmeye ve beni şaşırtmaya devam etti. Karmaşık olmayan fakat çelişkili şeylerle dolu bir film istedim. Örneğin, filmdeki tüm kadın karakterler değişiyor. Hepsi A noktasından Z noktasına gidiyor. Her biri değişiyor. Bu değişim sık sık geri dönüp anlattığım eski bir hikâye. Çifte hayatın hikâyesi. Bir insanın kaç farklı hayata hakkı var? Ya da başka bir hayata sahip olmak ne kadara mâl olur?
İlk hayatı biliyoruz ve yaşıyoruz. Peki ikincisi sana nelere mâl olacak? Örneğin Manitas, Emilia’nın gerçek hayatını yaşamadan önceki adı. Manitas o diğer ikinci hayata sahip olmak için çocuklarından vazgeçiyor ama sonra çocukları olmadan yaşayamayacağını anlıyor. Tüm bu çelişkiler filmde mevcut.
patronlardunyasi.com