Piyasalar sıkıştı: Yeni bir hikâyeye ihtiyaç var

Piyasalar sıkıştı: Yeni bir hikâyeye ihtiyaç var

BIST 100 endeksi 9.600-10.100 arasında yaklaşık 500 puanlık hareket alanına sıkışıp kalırken, uzun vadeli bakıldığında tahvil rallisi sürüyor ve dolar/TL de yükselişini hızlandırıyor.

Piyasalar sıkıştı: Yeni bir hikâyeye ihtiyaç var
16px
24px
14.02.2025 10:48Güncelleme: 14.02.2025 10:51
ABONE OLgoogle

Oksijen’den Güzem Yılmaz Ertem “Piyasalar kış depresyonunda” başlıklı yazı kaleme aldı.

Ertem’in yazısının tamamı şu şekilde:

Borsanın tekrar rekor kırması ve güçlü bir yükseliş yaşaması için yeni bir hikayeye ihtiyaç duyduğu aşikar. Ancak faiz indirimleri hız keserse bu hikaye ilk yarıda gerçekleşmeyecek gibi.

Grafikte de görüldüğü gibi 1 Aralık itibarıyla Amerikan S&P 500, Alman DAX, Gelişen Ülke Borsa Endeksi MSCI EM ve BIST 100 büyük bir ayrışma yaşıyor. Son 2.5 ay içerisinde bütün olumsuz bilançolar ve teknoloji savaşları haberlerine rağmen değer kaybetmemeyi başaran bir ABD borsası var. Bununla birlikte yine aynı negatif haberlerden ve zayıf makro verilerden etkilenmeyen Avrupa’nın hasta adamı Alman borsası %10 yükseliş yaşamış. Gelişen ülke borsaları da dolar cinsinden %1 yükselirken, Türkiye borsası bu dönemi döviz cinsinden %3 düşüşle tamamlamış.

FAİZ İNDİRİMLERİNE “ARA” MI?

%4.5 civarında beklenen ocak ayı enflasyonu, TCMB faiz indirimlerine engel olmamış, TCMB gösterge faiz oranını 23 Ocak’ta %47.5’ten %45’e indirmişti. PPK karar metninde ocak ayı enflasyon tahmininin (o gün itibarıyla ocak rakamı açıklanmamıştı) yıl sonu %21 hedefli patika ile “uyumlu” olduğunu da belirtmişti. Ancak 7 Şubat tarihli enflasyon raporunda TCMB beklenmedik bir şekilde yıl sonu tahminini %21’den %24’e, tahmin üst bandını %26’dan %29’a revize etti. Peki TCMB enflasyon konusunda rahat bir izlenim verirken neden rahatsız konuma geçti?

Enflasyon hedeflerindeki %3’lük yukarı yönlü revizyon TCMB’ye göre enflasyon sepetinde hizmet grubunun ağırlığının artması (%0.8 – artık toplam sepetin içerisinde hizmet grubu ağırlığı %30), tıbbi hizmetlerde SGK katkı payının bazı muayenelerde 5 kata kadar artması (%1.7) ve gıda fiyatlarının yüksek seyrinden (%0.5) kaynaklandı. Peki bunlar halihazırda ocak ayı faiz indirimi yapılırken bilinen bir gelişme değil miydi?

Burada akla ilk gelen olasılık “yönetilen, yönlendirilen fiyatlar” olarak adlandırılan ÖTV, KDV düzenlemeleri, elektrik-doğalgaz zamları, yeniden değerleme oranına paralel artışlar (ulaştırma) ve asgari ücret kaynaklı diğer fiyat hareketlerinde ileriye dönük şüphenin artması. Diğer bir deyişle 23 Ocak tarihinde 250 baz puan faiz indiren ve enflasyon gidişatından memnun olan TCMB’nin 15 gün sonra enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize etmesinin ardında kamu yönetimi/maliye tarafından ilerleyen aylarda yapılacak sürpriz vergi artışları – zamlar yatıyor olabilir.

Diğer bir ihtimal ise hali hazırda katılık gösteren (kira, telekomünikasyon, eğitim, sağlık) hizmet enflasyonunun ağırlığının TÜİK tarafından neredeyse %3 oranında artırılması ve bunun TCMB tarafında bilinmemesi olabilir. TCMB yaptığı sunumda bu konuya da değinmişti.

Revizyonun diğer kaynağı ise “piyasa beklentileri” ile yakınsama ve mayıs enflasyonunu beklemeden harekete geçip “gerçekçi” bir enflasyon patikası belirlemek olabilir. Revizyon öncesinde TCMB’nin yıl sonu enflasyon tahmini %21’de iken piyasa yıl sonu beklentisi %27, hane halkı ve şirketlerin beklentileri ise %40’ın üzerinde yer alıyordu.

Peki tüm bunlar bize ne ifade ediyor? Faiz indirim süreci durabilir mi? Benim görüşüm faiz indirimlerine en azından yılın ilk yarısında devam edileceği ancak eskisi kadar cömert olunmayacağı yönünde. Revize olan enflasyon patikasına bakıldığında TCMB’nin şubat ayı enflasyonunu yaklaşık %3.7 tahmin ettiğini anlıyoruz. Diğer bir deyişle şubat ayı rakamı açıklandığında enflasyonun %3.7’yi aşma olasılığı artık düşük. Bu durumda TCMB, şubat rakamı açıklandıktan sonra “enflasyon patika dahilinde seyrediyor” diyebilir. Banka bundan sonra eylül ayına kadar tüm toplantılarında (6 Mart, 17 Nisan, 19 Haziran, 24 Temmuz) 250 baz puan faiz indirmeye devam etse gösterge faiz oranı %35’e kadar düşüyor. Buraya kadar faiz indirimleri sorun yaratmayabilir (yerli yeniden dövize dönmezse). Ancak eylül ayına kadar enflasyon yüksek seyreder, diğer bir deyişle TCMB’nin kötümser senaryosu olan üst banda yakın olursa, yıllık enflasyon %33-34’lerde oluşuyor. Bu durumda ağustos-eylül ayları itibarıyla TCMB faizleri ile enflasyon arasındaki fark azalıyor.

Eğer o aylarda enflasyon ataleti veya ekonomik aktivitede kırılma olmazsa TCMB yılın ikinci yarısında faiz indirimlerine dur diyebilir mi? Alternatif olarak nisan veya mayısta durup, yıl sonu için kendine yer açabilir mi? Bu olasılıkların ihtimali giderek artıyor.

DOLAR/TL’DE REEL DEĞERLENME HAYAL

Göreve geldiklerinden bu yana -70 milyar dolar civarındaki net döviz pozisyonunu +50 milyar dolar üzerine yükselten ekonomi yönetiminin kura müdahale konusunda eli oldukça rahat. Son dönemde 1 trilyon TL’nin altına gerileyen KKM hesapları ile toplam mevduat içerisindeki payı %60 yükselen Türk lirası mevduatlar da Merkez Bankası’nın elini rahatlatmaya devam ediyor. İnanması güç olsa da Merkez Bankası döviz alımlarına devam etmese dolar/TL kuru şu an 30 TL civarlarında olabilirdi.

Bardağın boş tarafında ise küresel piyasalarda olası bir güçlü dolar ve yüksek ABD faizi riski var. Fed’in faiz indirim sürecini durdurma olasılığının artması nedeniyle ABD faizleri yükselmeye devam ediyor. Tüm bunlara ilaveten Trump’ın 500 milyar dolarlık Çin yaptırım paketinin ABD sanayisinde girdi olarak kullanılan birçok ürünün fiyatını da artıracağı aşikar. ABD eğer daha yüksek bir enflasyon görünümüne geri dönerse ortaya çıkabilecek kaos tüm global piyasaları vurabilir. Türkiye’nin buradaki konumu ise tahvil, bono ve carry trade işlemlerinde yabancının aldığı pozisyonun sadece 40 milyar dolar ile sınırlı kalması (TCMB’nin mevcut durumda satabileceği 55 milyar dolar likit rezervi bulunmakta) ise olası bir global kaosun dolar/TL üzerinde çok da fazla etki yapmayacağını gösteriyor.

TCMB 10 YIL SONRA ABD TAHVİLİ ALIYOR

Bloomberg haberine göre Merkez Bankası 10 yıl sonra ilk kez ABD Hazine tahvillerinde alım yapmaya başladı. Kaynaklar, TCMB’nin rezerv politikasını normalleştirme çabalarının bir parçası olarak ABD Hazine tahvilleri satın aldığını ve döviz varlıklarının şu anda sağlıklı bir seviyede olduğunu söyledi.

Habere göre, Türkiye’nin rezervlerindeki ABD Hazine tahvili tutarı son bir yılda 10 milyar dolar artarak 12 milyar dolara yükseldi. Türkiye, 10 yıl önce neredeyse 80 milyar dolara ulaşan tahvil varlıklarının çoğunu, Donald Trump’ın ilk ABD başkanlığı döneminde ilişkilerin bir dizi siyasi ve jeopolitik anlaşmazlık nedeniyle bozulmaya başlamasının ardından elden çıkarmıştı.

En büyük tahvil alımları, Trump’ın ABD başkanı seçilmesinden bir ay önce, yani ekim ayında yaklaşık 6 milyar dolar olarak gerçekleşti.

BBVA’nın Londra’daki Orta Doğu ve Kuzey Afrika strateji direktörü Tufan Cömert, “Türkiye’nin elindeki ABD tahvil varlıklarındaki artış, daha iyi ilişkilere ve daha güçlü döviz rezervlerine bağlanabilir, bu da çeşitlendirmeyi anlamlı hale getiriyor” dedi. 

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde