Fischer'den hata itirafı
IMF eski birinci başkan yardımcısı olan ve halen İsrail Merkez Bankası Başkanlığı görevini sürdüren Stanley Fischer'den itiraf...
2001'den itibaren Türkiye'de dolarizasyonun azaldığını belirten Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Ancak bu olumlu gelişmeler, halen ters dolarizasyon (dolardan kaçışın) sürecinin daimi ve ısrarlı olduğunu söylememiz için yeterli değil. Türkiye'deki dolarizasyon düzeyi hâlâ yüksek" dedi.
Merkez Bankası'nın 75'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen 'Dolarizasyon: Sonuçlar ve Politika Seçenekleri' başlıklı konferansta konuşan Yılmaz, döviz rezervlerinin toplam mevduata oranının yüzde 30'dan fazla olduğu ülke sayısının 1990'da yediyken, 2000'de 46'ya çıktığını belirtip, "Türkiye'de de gayriresmi dolarizasyon, 10 yıllık sürede gelişti" diye konuştu.
Ters dolarizasyon başlaması için Türkiye'nin öncelikle sağlam makroekonomik politikaları ve yapısal reformları kararlı olarak sürdürmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz şunları söyledi: "İkinci olarak da aktif ters dolarizasyon stratejisinin başlatılması önemli. Buna literatürde havuç-sopa yaklaşımı denilmektedir."
Dolarizasyonun genellikle ülkede yaşayanların, ülke para birimine güvenlerinin kaybolduğu durumlarda ortaya çıktığını belirten Yılmaz şöyle konuştu:
"Dolarizasyon bizim için neden önemli. Çünkü dolarizasyon ülkenin şoklara hassasiyetini artıran bir durum. Özel sektörün ve döviz borcu olan kamunun hassasiyeti var. Kamu açısından borcun sürdürülebilirliği konusu da dolarizasyondan çok etkilenmektedir. Dolarize olmuş borç, devletin de hükümetin de likidite açısından sorun yaşamasına yol açar. Bankacılık sektöründe sorun yaratabilir."
Yılmaz, makroekonomik istikrara yönelik adımlar ve dirayetli politikalarla dolarizasyon düzeyinin 2001'den itibaren inişe geçtiğini belirtti. 1990'dan 2001'e kadar döviz mevduatının toplam mevduata oranının yüzde 25.5'ten 57.6'ya çıktığına değinen Yılmaz, 2001 itibarıyla Türkiye'nin dünyanın en dolarize ekonomilerinden biri haline geldiğini ifade etti.
Bu süreçte siyasi ve makroekonomik istikrarsızlıkla enflasyondaki belirsizliğin dolarizasyonda önemli rol oynadığını söyleyen Yılmaz, kayda değer performansın ters dolarizasyon başladı demek için yeterli olmadığını belirterek, "İç veya dış gelişmeyle belirsizlik algılaması artarsa, dolarizasyonda artış olabilir. Dolayısıyla ters dolarizasyon, doğrudan işleyen süreç değil" dedi.
Özince: Mazoşistliğe gerek yok
İş Bankası Genel Müdürü ve Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, gelecek yılla ilgili olumsuz beklentilerin artmasına ilişkin, "Mazoşist tavır sergilemeye gerek yok. Biz de banka olarak istikrarı korumak için elimizden geleni yaparız" dedi.
2007'deki seçim ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in erken seçim önerisi için sürekli olumsuz beklenti içine girilmesini yanlış bulduğunu kaydeden Özince, "Sürekli ümitsiz içine girmek, faizi, verilen vergiyi ve dolayısıyla vatandaşından çıkacak parayı artırır" diye konuştu. Türkiye'nin çok daha ağır süreçlerden geçtiğini ve istikrarın her türlüsünün kıymetinin bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Özince, şunları söyledi: "Ekonomik istikrar alanında bu kadar mesafe alınmışken, siyasi istikrar konusunda da dikkatli olmamız lazım. Ümitsizliğe kapılıp, mazoşist bir tavır sergilemeye gerek yok. Biz banka olarak istikrarı korumak için elimizden geleni yaparız. Öyle de olsa böyle de olsa, büyük pozisyon değişiklikleri yapmayız." Yabancıların sektördeki payına ilişkin ise Özince, "Türkler bankacılıktan bu kadar kolay vazgeçmemeli" dedi.
'IMF'yi reddederek doğru yaptınız'
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) eski birinci başkan yardımcısı olan ve halen İsrail Merkez Bankası Başkanlığı görevini sürdüren Stanley Fischer, kriz döneminde IMF'nin Türkiye'ye Para Kurulu kurulmasını önerdiğini, Türkiye'nin bunu geri çevirdiğini belirterek, "Şimdi bu kararın ne kadar doğru olduğu görülmektedir" dedi.
'Dolarizasyon: Sonuçlar ve Politika Seçenekleri' konulu konferansın açılışında konuşan Fischer, Türk ekonomisinin 2001 yılından bu yana hem hükümetin hem de Merkez Bankası'nın çabalarıyla büyük ilerlemeler kaydettiğini, ekonomi bürokratlarının reformları başarıyla uyguladığını, IMF'nin de bu süreçte önemli katkılarının olduğunu anlattı.
Geçmiş yıllarda IMF yönetiminde yer aldığını ve Türk otoriteleriyle yakın ilişkiler kurduğunu dile getiren Fischer, "Kriz döneminde IMF Türkiye'ye Para Kurulu kurulmasını önermiş, Türkiye bunu geri çevirmişti. Şimdi bu kararın ne kadar doğru olduğu görülüyor. Kurulun kurulması kredibilite için faydalı, ancak yüksek enflasyon olan ülkelerde değil" diye konuştu.
Kısmi dolarizasyona da değinen Fischer "Kısmi dolarizasyonun getirdiği en büyük sorun, ömrünün uzun olmasıdır" dedi. İsrail örneği veren Fischer, yüksek enflasyonun, 20 sene önce kontrol altına alınmış olsa da etkisini uzun yıllar hissettirdiğini, bankaların yüzde 80'lerde dolar tutmayı sürdürdüğünü anlattı.
Avro'ya katılım krizi hafifletir
Avrupa para birimine (avro) katılım konusuna da değinen Fischer, bunun muhtelif politikalarda kısıtlama getireceğini, ancak dolarizasyona bağlı krizleri hafifleteceğini, Türkiye'nin bu konuda önemli avantajlarının bulunduğunu kaydetti. Fischer, hem Merkez Bankası hem de ekonomi otoritelerinin, Avrupa Para Birliği'ne katılımla ilgili konferans düzenleyip, konunun irdelenmesini önerdi.
'AB'ye girmenize izin verilmeli'
Konferansın ardından CNBC-e'ye konuk olan Fischer 'Seçimler ve AB'ye üyelik konusundaki bir soruya "Seçimler konusunda yorum yapmak istemiyorum. Ancak AB ile ilgili süreç Türkiye için önemli ve ümit ediyorum ki Türkiye AB'ye katılacaktır. Çünkü bu Türkiye, Avrupa ve Dünya için çok önemli. Türkiye gibi başarılı bir ülkenin AB'ye girmesine izin verilmesi çok önemli. Ümit ediyorum bu gerçekleşir" dedi. 'Dünya ekonomisinde çok büyük bir şok olacak gibi görünmüyor' da diyen Fischer, Türkiye'ye etkisine ilişkin şu yorumu yaptı: "Küresel ekonomi yavaşlayacaksa ABD ekonomisi yavaşlayacaktır. Öyle görünüyorki Türkiye daha çok Orta Asya ve Avrupa ile ilişki kuruyor ve dünyanın bu bölgelerinde büyüme iyi gidiyor. Bugün Dünyanın Türkiye ile ilgili bölümü sorun yaratmayacaktır."
Radikal