Bir grev, bir şarkı ve bir anı: Ferdi Tayfur’un ardından

Bir grev, bir şarkı ve bir anı: Ferdi Tayfur’un ardından

Arabesk, sadece bir müzik türü değil, toplumsal bir çığlıktı. Gecekondularda, işçi mahallelerinde, fabrikalarda yankılanan bu müzik, sınıf farkını, çaresizliği ve hayalleri taşıyordu. Ferdi Tayfur’un şarkıları, hayatın kendisiydi. Hayatı, hayal kırıklıklarını, aşkı ve yoksulluğu anlatışı, bir kuşağı derinden etkiledi.

Bir grev, bir şarkı ve bir anı: Ferdi Tayfur’un ardından
16px
24px
03.01.2025 15:23Güncelleme: 03.01.2025 15:29
ABONE OLgoogle

Elif Yıldız HARMANKAYA

80’lerin başlarıydı… Sabahın kör karanlığında evimizden çıkarken ablam Makbule’nin elinde tuttuğu çay bardağını kapının eşiğine bırakışı gözümün önünde hâlâ. Paşabahçe’nin Rastaş kapak fabrikasında çalışırdı. Etiler’den Sanayi Mahallesi’ne ulaşmak için iki vasıta değiştirir, o yorgun yolculukları inatla sürdürürdü. Yine de o yıllar, hem emeğin hem de yoksulluğun haysiyetle taşındığı bir dönemdi.

Hafta sonları mesaiye kaldığında bazen onunla giderdim. O gürültülü ortam, tabildot yemekleri, işçilerin kart basışı… Bunların hepsi çocukluk hafızama kazındı. Bir cumartesi, fabrikanın önünde işçilerin halay çektiğini görmüştüm. “Biz işçiyiz, biz güçlüyüz, emperyalizme karşı!” sloganını o gün öğrendim ve unutmadım.

En büyük ablam Mevlüde ise daha çok gençken evlendiği için aynı evde pek yaşamadım ama süt kadar temiz bir kadındı. Bir grev sırasında polis onu alıp götürdüğünde henüz küçüktüm. Onu Sağmacılar Cezaevi’nden alıp eve getirdiklerinde bir şeylerin adaletsiz olduğunu o gün anlamıştım. İşçilerin hak arayışının bu kadar cesaretle yapılması, onların gücünü ve dayanışmasını çocuk yaşımda bana öğretmişti.

O yıllar arabesk müziğin altın çağıydı. Kent yoksulluğu, işçi mahalleleri, varoşlar… Bütün bunlar arabesk şarkıların sözlerinde yankılanıyordu. Ablamın işe gitmek için bindiği minibüste Ferdi Tayfur’un kasetlerini dinlediğimde, onun sesiyle bu dünyaya daha çok yaklaştım. Yanık bir ses, derin bir acı… O minibüs yolculuklarından birinde, “Ben de Özledim” şarkısının sözleri yüreğime dokundu. Daha sonra, Beşiktaş’taki Yumurcak Sineması’nda Ferdi Tayfur’un bir filmini izlemek için ablamla birlikte gittik. Günlerce, haftalarca kapalı gişe oynardı. Salonda herkes ağlardı. Beyaz perdede gördüğüm o hikâyeler, işçilerin, ezilenlerin, yoksulların sesi gibiydi.

Arabesk, sadece bir müzik türü değil, toplumsal bir çığlıktı. Gecekondularda, işçi mahallelerinde, fabrikalarda yankılanan bu müzik, sınıf farkını, çaresizliği ve hayalleri taşıyordu. Ferdi Tayfur’un şarkıları, hayatın kendisiydi. Hayatı, hayal kırıklıklarını, aşkı ve yoksulluğu anlatışı, bir kuşağı derinden etkiledi.

Eski günleri, o saf ve temiz duygularla özlemle anıyoruz.

Bugün onun ölüm haberi, Haziran görünümlü bir Ocak gününde, buz gibi içime işledi. Hiç bu kadar etkileneceğimi bilmiyordum. Bir kuşağın, bir sınıfın, bir dönemin sesi sustu.

Ferdi Tayfur’un ölümünden geriye kalan, onun şarkılarında yankılanan hatıralarımız ve ortak acılarımız oldu. Arabesk, yalnızca geçmişin bir anısı değil, bugün bile bize eşlik eden bir iç çekiştir.

Allah rahmet eylesin…

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde