Dolar
38,3162
0,03%
Euro
43,6729
0,63%
Sterlin
51,0865
0,34%
Bitcoin
3.566.023
0,00%
BİST-100
9.312,13
-0,10%
Gram Altın
4.142,144
2,28%
Gümüş
33,52
-0,19%
Faiz
48,21
0,00%

Altaylı: Sabah'ın sahibi benim

Sabah gazetesi Genel yayın Yönetmenliği'ne getirilen Fatih Altaylı'nın aslında Sabah gazetesinin sahibi olduğu ortaya çıktı! Turgay Ciner ise sadece hisse sahibi!

03.02.2006 11:19
Haberi paylaşın
Altaylı: Sabah'ın sahibi benim
16px
32px

Sabah gazetesinin yeni genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, şimdiye kadar yaptığı tüm işlerde olduğu gibi Sabah’ın başında da çok iddialı olduğunu ve zirveyi hedeflediğini söylüyor. Altaylı, Sabah’ı Türkiye’nin bir numaralı gazetesi yapmak için kendisine üç yıllık bir müddet tanımış.

Fatih Altaylı ile söyleşi yapmak üzere Sabah gazetesine vardığımızda saat tam altıydı. Bu, randevu saatinden yarım saat önce geldiğimiz anlamına geliyordu. Trafikte takılırız diye hesaplamıştık, ama o gün trafik –nedense- rahattı. Beklemeden yukarı çıktık ve Altaylı’nın odasında beklemeye başladık. Haber verilen Altaylı çok geçmeden geldi.

Arada sırada ev uğrayan koca verin

Altaylı büyük bir yoğunluğun içinde bize zaman ayırmıştı. Söyleşinin ortasında bize de okuduğu, daha önce eşinden gelen bir SMS bu yoğunluğunun bir işaretiydi. Altaylı gazeteyle birlikte neler verilebiliriz diye tartıştıkları bir promosyon toplantısı sırasında arayan eşine, “Senin de aklına bir şey gelirse, söyle” demiş. Biraz sonra SMS ile bir promosyon tavsiyesi gelmiş: “Arada sırada eve uğrayan koca verin!”

Sabah gazetesinin başına geçtikten sonra haberciliğe ve muhabirlere çok önem vereceğinizi beyan ettiniz. Bu tam olarak ne anlama geliyor?

Bugün Türkiye’de hangi gazeteye giderseniz gidin, muhabirlerin çok ciddi sıkıntıları olduğunu görürsünüz. Muhabirlik müessesesi yıllardır ihmal ediliyor. Dünyada medyanın güçlü olduğu hiçbir ülkede böyle bir durum yoktur. Bir gazetenin temeli muhabirleridir. Muhabir yoksa gazete de yoktur.

Bizde bozulma Özal döneminde başladı. Özal, muhabirleri es geçerek doğrudan doğruya patronlarla, Ankara temsilcileriyle, yayın yönetmenleriyle ve çevresindeki bazı yazarlarla muhatap olmaya başladı. Başbakan düzeyinde böyle olunca, diğer haber kaynakları da muhabirleri es geçerek daha yukarıdakilerle irtibat kurmaya çalıştılar. Bu yüzden muhabirlerin önemi azalmaya, ücretleri düşmeye başladı. Ben gazeteciliğe başladığımda bir yayın yönetmeniyle bir muhabirin maaşı arasında uçurum yoktu. Şu anda Sabah gazetesinde en düşük maaş alan muhabirle benim maaşım arasındaki fark yaklaşık 14 kat. Başka gazetelerde bu fark daha fazladır.

Muhabirlik çocuk işi oldu

Hal böyle olunca muhabirlik cazip bir meslek olmaktan çıktı. İnsanlar muhabir olmaktan mutsuzluk duymaya başladı. Ne zaman servis şefi olurum, ne zaman köşe yazarı olurum, ne zaman gazete yöneticisi olurum derdine düştüler. Deneyimli insanlar muhabirlikten koptu. Muhabirlik birdenbire çoluk çocuk işi olarak görülmeye başlandı. Bu durum haber akışını da etkilemeye, gazetelere duyulan güveni sarsmaya başladı.

Sizin muhabir derken kastettiğiniz şey, araştırmacı gazeteci mi?
Araştırmacı olmayan bir gazeteciye gazeteci denmez ki. Bugün muhabirlik güç kaybettiği için kıdemli muhabirler kendilerine araştırmacı gazeteci demeye başladı. Araştırmacı gazetecilik diye başka bir şey var ve bu da muhabirliğin dallarından biri. Ama bence her muhabir araştırmacı olmalıdır. Yani başkentte mikrofon tutan muhabir de öğrendiği şeyin arkasını araştırmalıdır.

Siz haberciliğe önem vereceğim diyorsunuz ama ortada teknik bir mesele var. Gazetenin sürat konusunda internet ve televizyon haberciliğiyle rekabet etmesi imkansız. Bunu nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz?
İyi habercilik yaparak bunu telafi edebiliriz. İnternet siteleri bizim haberlerimizi ertesi gün alıp yayımlıyor nitekim. Televizyonların ise başka kaygıları var. Televizyon çok