Suriye'nin gümrük vergisini yüzde 500 artırması tepki çekti, akıllara ilk boykot uyguladığımız ülke olan Avusturya'yı getirdi

Suriye'nin gümrük vergisini yüzde 500 artırması tepki çekti, akıllara ilk boykot uyguladığımız ülke olan Avusturya'yı getirdi

Suriye’deki yeni yönetimin gümrük vergisini yüzde 300 ila yüzde 500 arasında artırması Türk iş insanlarının tepkisine yol açarken “Suriye’ye boykot” çağrısı yapanlar bile oldu. 117 yıl önce fes aldığımız Avusturya’yı boykotumuz, Avusturya'ya 100 milyon franka mal olmuştu ama kendimize de epey zarar vermişti.

Suriye'nin gümrük vergisini yüzde 500 artırması tepki çekti, akıllara ilk boykot uyguladığımız ülke olan Avusturya'yı getirdi
16px
24px
26.01.2025 11:53Güncelleme: 26.01.2025 12:17
ABONE OLgoogle

Burak ARTUNER

İttihat ve Terakki, uzun bir mücadelenin ardından amacına ulaşmış ve İkinci Abdülhamid'i 23 Temmuz 1908'de İkinci Meşrutiyet'i ilân etmeye zorlamıştı. Meşrutiyet yönetimine geçilmesiyle Sırp, Bulgar ve Yunan çetelerinin Makedonya'daki faaliyetleri tamamen durmuş, Avrupa devletleri de burada yapılan ıslahatı kontrolden vazgeçtiklerini duyurmuşlardı.

İttihat ve Terakki liderleri, ihtilâlin daha 10'uncu gününde Abdülhamid'i devirmeye henüz güçlerinin yetmeyeceğini anlamışlardı. Devlet yönetme konusunda son derece tecrübesiz olan ihtilâlciler, Osmanlı İmparatorluğunun hangi sınırlar içinde kalacağı konusunda da belirli bir fikre sahip değildiler. 

BOSNA HERSEK'İ ASLINDA 1878'DE KAYBETTİK                                                                    

13 Haziran 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’nın 25’inci maddesine göre, Bosna-Hersek Avusturya-Macaristan’ın askeri yönetimine bırakılıyordu. Bu antlaşmanın ardından Babıâli, Bosna-Hersek vilâyetinin işgalini önlemek için açık bir teşebbüste bulunamamıştı. Çünkü, işgalin ne şekilde olacağı iki devlet arasında görüşmeler  yoluyla tespit edilmesi kararlaştırılmış; görüşmeler başlayınca İstanbul hükümeti, önce işgal süresinin belirlenmesini istemiş ve  Osmanlı memurlarının görevleri başında bırakılması talebini öne sürmüştü.  Müzakereler uzamaya başlayınca, Avusturya devleti Bosna Hersek’i işgale girişmiş, İkinci Abdülhamid işgal şartları kararlaştırılmadan Avusturya askerinin Bosna Hersek’e girmesinin önüne geçilmesi için  İngiltere Kraliçesi’ne bir telgraf çekmişti.  Kraliçe, verdiği yanıtta kargaşalıkların giderilmesi için işgalden başka çare bulunmadığını bildirerek, Abdülhamid’in tüm umutlarını söndürmüştü. 

Avusturya imparatoru ile Bulgar Prensi, Abdülhamid'in altından halıyı çekiyor. Bu resim Paris'te LE PETIT JOURNAL'ın resimli ekinde, 18 Ekim 1908'de yayınlanmıştı. Altındaki yazıda şöyle deniliyor: "Şark meselesinin yeniden doğuşu; Bulgaristan istiklâlini ilân ediyor, Avusturya Bosna ile Hersek'i alıyor."

 

Bosna-Hersek'in Müslüman halkı, Avusturya işgaline boyun eğmek istemeyerek, büyük bir direniş başlatmıştı. Bosna şehrinde patlak veren ayaklanmaya, Osmanlı askerleri de katılmış, isyancılar, etrafında toplandıkları vatanseverliği ve kahramanlığıyla tanınan  Hacı Salih Efendi’yi hükümet başkanı ilân etmişlerdi. Hacı Salih Efendi, yayınladığı bir bildiriyle, herkesin servetinin yüzde 20’sini vatan savunmasına vermeye mecbur olduğunu duyurarak, 17 yaşından 60 yaşına kadar herkesin silâh altına koşmasını emretmişti.  Bir kaç gün içinde 90 bin kişiye yakın kimse silâhını kapıp geldi ve Avusturyalılara direnmeye başladı. Avusturya buna rağmen işgal harekâtını sürdürmüş ve Bosna Hersek’teki asker sayısını 185 bine çıkararak,  Boşnakların 1.5 ay süren direnişini bastırmış ve ülkeyi tamamen işgal etmişti. Ancak direnişin faydası olmuş, Avusturya  Yenipazar’ı işgalden vazgeçmişti.  Avusturya ile Bosna-Hersek meselesinde sonunda anlaşmaya varılmış, buna göre Osmanlı Padişahı’nın bölgedeki hâkimiyet hakları saklı kalmak şartıyla, Bosna Hersek süresi belirsiz olarak Avusturya’ya bırakılmıştı.  

Avusturya, yerel gelirlerin yerel ihtiyaçlara harcanması, halkın dini meselelerine müdahalede bulunulmaması, hutbelerde Halife’nin adının anılması, eski memurlardan işe yarayanların işlerinde tutulması, yeni açılacak memuriyetlere mümkün olduğu kadar yerlilerin tayin edilmesi gibi şartları kabul etti ve iki devlet arasında antlaşma 21 Nisan 1879’da imzalandı. 

İkinci Meşrutiyet ilân edildiğinde, sadece Bosna Hersek değil, Girit, Doğu Rumeli, Bulgar Prensliği ve de Mısır, fiilen Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altında değildi. Ancak seçimler yaklaştıkça, İttihat ve Terakki, Bosna Hersek, Doğu Rumeli, Girid gibi imtiyazlı eyaletlerin de Meclis'te temsiline karar vermişti. Osmanlı devletinin meclisinde Bosna Hersek’i milletvekilleri aracılığıyla temsile hazırlanması, Avusturya’nın Bosna Hersek’i işgalinin sona erdirilmesi yolunda bir girişim olabilirdi.  

Rus-İngiliz ve Fransız yakınlaşmasından da endişe eden Almanya'nın veya bu üçlü ittifak devletlerinin Osmanlı Devleti'ni kendi taraflarına çekmek için bu meselede Babıâli'nin tarafını tutmaları mümkündü. 

İMPARATOR JOSEPH İLHAKI AÇIKLADI 

Bosna Hersek'i ilhak eden Avusturya İmparatoru Franz Joseph.

Tüm bu ihtimalleri hesaplayan Avusturya İmparatoru Franz Joseph, bir oldu bitti ile karşılaşmamak için harekete geçti. 5 Ekim 1908’de bir beyanname yayınlayan imparator Joseph, Bosna Hersek’i ilhak ettiğini tüm dünyaya ilân etti. Osmanlı Devleti, aynı gün ikinci şoku da Bulgaristan'ın istiklâlini açıklamasıyla yaşadı. Normal bir devlet, böyle bir durumda karşısındakine gerekirse, askeri karşılık vermeliydi ancak maalesef böyle bir gücü yoktu.

SAVAŞ İLAN ETME İHTİMALİ TARTIŞILDI

İttihat ve Terakki tarafından desteklenen Kâmil Paşa, aslında beklenmekte olan bu iki gelişme karşısında nasıl hareket edeceğini düşünürken önce İngiltere'nin kapısını çaldı. Aynı gün buluştuğu İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey'e "Osmanlı Devleti savaşa girerse, tutumunuz ne olur?" diye sordu.  Sir Edward Grey, yeni Türk rejiminin savaş ilân etmekle hiçbir şey kazanamayacağını, Osmanlı Devleti’nin özellikle iki şeye muhtaç olduğunu, bunların da para ve zaman olduğunu, savaş ilânıyla her ikisinin de kaybedileceğini kendisine uygun bir dille anlattı.

İngiltere Dışişleri Bakanı ayrıca, "Zaten fiilen kaybettiğiniz bir şey yok. Osmanlı Devleti Bosna, Hersek vilâyetleri ile Bulgar Prensliği ile yıllardır ilişkide değil" diye akıl verdi. İKDAM Gazetesi, ertesi gün yani 6 Ekim'de yayınladığı bir makalede, bu toprakların çoktandır kaybedilmiş olduğunu yazmış, asıl tehlikeye dikkat çekerek, şu noktalara işaret etmişti: "Avusturya-Macaristan, Bulgaristan'ı da tahrik ederek, bir savaş çıkartmak ve böylece eski istibdad rejimini geri getirme amacındadır. Avusturya'yı bu hareketinde Almanya da desteklemektedir. Türk halkı bu tuzağa düşmemeli ve İngiltere'ye güvenmelidir."

Avusturya’yı protesto için düzenlenen bir mitingte alanlardan taşan halk, ağaçlarda bile kendine güçlükle yer bulabilmişti.

Bu yazı, İttihatçılar'ın Alman İmparatoru’nun Abdülhamid'i ekonomik çıkarları için geniş şekilde desteklediğini unutmadıklarını gösteriyordu. Avusturya ile Bulgaristan'ın bu davranışlarından, faydalanmak isteyen eski rejim taraftarları, Bulgaristan'a karşı savaş çığırtkanlığı yapmaya başlamışlar, bu kayıplardan, daha yeni gelmiş olan Meşrutiyet’i sorumlu gösterme çabası içine girmişlerdi. 

Avusturya tarafından ilhak edilen Bosna eyaletinin merkezi Saraybosna'nın 1908 yılındaki bir resmi.

BÜYÜK ÇAPLI BOYKOT KARARI ALINDI

İşte bu günlerde İttihat ve Terakki liderlerinin aklına Avusturya'ya karşı değişik bir silah kullanma fikri geldi. Savaşacak güçte olunmadığı bilindiği için Avusturya mallarına karşı boykotu kararlaştırıldı. 29 Ekim Cuma sabahı İstanbul'da, Avusturya malı satan dükkânların kapılan önünde toplantılar düzenlendi ve halka bu mallan satın almamaları tavsiye edildi. Tanin gazetesinde de boykotu destekleyen bir makale yayınladı. Bu akım kısa sürede Osmanlı ülkesinin diğer şehirlerine de yayıldı.

O sırada ve özellikle İstanbul ve Selanik piyasalarında görülen ithal mallarının yüzde 65'i Avusturya fabrikalarından geliyordu. İstanbul'da Karlman, Mayer, Tiring, Orusdibak, Stein gibi mağazalar ve Alman pazarından alışveriş bıçak gibi kesildi. Avusturya'dan ithal edilen erkek, kadın giyim eşyası, yünlü, pamuklu fanila, fes, şeker, sigara kâğıdı, matbaa kâğıdı, dantela, kundura gibi malların satışı da durma noktasına geldi. 

Kalem dergisinde, boykotla İlgili yayınlanan bir karikatür. Boykot nedeniyle Osmanlı ülkesine alınmayan Avusturya malları (pamuk, şeker, hazır elbise) Avusturya gümrük kapısına dönmüş, nöbetçi 'Kimdir o?' diye soruyor, eşyalar 'biz geldik' diye yanıt  veriyor.

AVUSTURYA’YA ZARAR VERDİ AMA PAHALILIĞI ARTIRDI 

Halkın boykotu desteklemesi, Avusturya'yı büyük ölçüde zarara soktu. Ancak boykotun hesapta olmayan etkisi de kendini hissettirmeye başladı. Osmanlı ülkesinde birçok malların fiyatları da hızla fırlamış, pahalılık artmıştı. Tüm bunlara karşı, rıhtım hamalları ile mavnacıların birleşerek, boykotu sonuna kadar sürdürmeleri bir hayli etkili oldu. 10 Aralık’a  kadar geçen zaman zarfında Avusturya  malı dolu 26 Avusturya gemisi, limanlarda boşaltma yapamadan gerisin geriye dönmüş,  1908 sonlarına kadar geçen devrede Avusturya fabrikalarının zararı 100 milyon Frank’ı aşmıştı.

Bu boykot hareketi, Avusturya ile 26 Şubat 1909'da bir anlaşmaya varıldığı tarihe kadar devam etti. Hilmi Paşa'nın Sadrazam bulunduğu bir devrede imzalanan anlaşma, Bosna Hersek'in Osmanlı Devleti için kaybedildiğinin kesin şekilde kabul edilmesinden başka bir şey değildi. Anlaşmaya göre, Yenipazar sancağında bulunan Avusturya garnizonları çekilmiş, Avusturya hükümeti, Bosna, Hersek vilâyetlerindeki devlet malları karşılığında iki buçuk milyon altın lira ödemeyi kabul etmiş, ayrıca Osmanlı gümrüklerinin yüzde 11'den 15'e çıkarılmasına; petrol, sigara kâğıdı, kibrit, ispirto ve iskambil kâğıtları tekelinin kurulmasına veya bunlar üzerine vergi eklenmesine, Avusturya postalarının ve kapitülasyonların kalkmasına razı olmuştu. Fakat tüm bu kazanımlar, öbür büyük devletler tarafından da kabul edilince uygulanabilecekti.

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde