Özel'den İmamoğlu ve Yavaş'ın önünü açma kararı

Özel'den İmamoğlu ve Yavaş'ın önünü açma kararı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmayacağını kesin ve net bir dille açıkladı. Özel, ileride nefsine yenilmemek ve olası adaylar Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın önünü açmak için bu kararı aldığını belirtti. Özel, “Herkes şundan emin olsun. En doğru adayı belirleyeceğiz. Aday CHP’li olacak ama Türkiye İttifakı’nın adayı olacak ve seçimi kazanacak adayı belirleyeceğiz. Bunun önünde kim engelse, kendi kibrim dahil, kim engelse onu bertaraf edeceğim. O yüzden ilk ve en olası engeli kendim ortadan kaldırdım. Kendi adaylığımı ihtimal dışı bıraktım. Çünkü partide karar vermede, genel başkanlık önemli. Her partide meclis var, o var, bu var ama en üst organ genel başkanlık. Çok önemli bir makam. O genel başkan nefsine düşerse, Türkiye’ye çok şey kaybettirebilir. O yüzden burada, ’En büyük engel kim?’ dedim kendime. ‘Senin nefsin ve senin nefsini şişirecek olanlar olabilir, bu ihtimali baştan tüket’ dedim. Bu ihtimali ortadan kaldırdım ben” dedi.

Özel'den İmamoğlu ve Yavaş'ın önünü açma kararı
16px
24px
28.10.2024 16:01Güncelleme: 28.10.2024 17:18
ABONE OLgoogle

Murat KAYA

CHP lideri gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalında yayımladığı Teke Tek programına katıldı ve 1.5 saat süresince Altaylı’nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

Özel bu yayında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kesinlikle aday olmayacağını, Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş için zamanı gelince kararlarını vereceklerini ve erken seçim olması halinde Erdoğan'ın tekrar aday olabileceğini söyledi. 

BÜTÜN KONULARA DEĞİNDİ

Ancak Özel, sadece bunları söylemekle kalmadı. MHP lideri Devlet Bahçeli öncülüğünde başlayan Abdullah Öcalan tartışması, Demirtaş ziyareti ve Güneydoğu gezisi, TUSAŞ’a yönelik son terör saldırısı, partideki değişim, Cumhurbaşkanı için ayağa kalkma, Anayasa değişikliği, muhalefet tarzı ve eski başkan Kılıçdaroğlu ile ilgili ilişkilerini de sırayla anlattı. 

Devlet Bahçeli’nin başlattığı Abdullah Öcalan’lı çözüm konusu sorulan Özel, çözümün toplumsal geniş mutabakat çerçevesinde ele alınması, bu konuda her kesimle genel bir çalışma yapılması, mecliste konuşulması gerektiğini belirterek Devlet Bahçeli’nin dediği şekilde olmayacağını ifade etti 

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ: TOPLUMSAL TALEP YOK

Kürt meselesinin çözümüyle ilgili tartışmalara açık olduklarını ancak anayasa değişikliği tartışmaları içinde yer almayacaklarını kaydeden Özel, şunları kaydetti:

“Türkiyenin bir anayasa yapması gerektiğine yürekten inanıyorum ama bu şartlarda bir anayasa değişikliği yapılamaz. Özgürlükçü fikirler ortaya atılamayacağı için anayasa gerçek bir toplumsal mutabakata dönüşmez. Brezilya’ya benzer yanlarımız var. Orada ‘anayasayı OHAL altında değiştiremezsiniz’ yazıyor anayasalarında. Bu bizde yazmıyor. Kenan Evren bu güvenceyi koymamış. Böyle bir kazanımımız yok, keşke olsaydı. 

Bir kere bugünkü şartlarda katı partiler ve liderlerin katı grup disiplinleri varken, özgürce el kaldırmak yokken, grup başkan vekili ne diyorsa ona sadakat varken, sadece AKP için de değil, en kötüsü AK Parti ama bizde bile katı grup disiplini var. Olmadığı yerde de tartışılıyor ‘CHP patlıyor mu’ diye. Bir kere katı disiplin olan yerde bu iş biraz zor, ama bunu bahane edecek değiliz.  Bu meclis şu anda tartışmalı bir anayasa değişikliğiyle tahakküm altında bir meclis. Bu meclisin şu anda anayasa yapması çin temel aktör, temel tetikleyici anayasayı meşru kılan şey, toplumsal taleptir. Toplumsal talep yok. Anketlerde anayasa değişikliği isteyenlerin oranı  18. sırada falan. Ama tetikleyici olan bir kişinin talebi. Geçen anayasa da onunu için yapılan bir kişinini talebi; Erdoğan.  Yani anayasalar her doğan için yapılacakken bizimkisi Erdoğan için yapılıyor. Zorluk şu; burada Erdoğan için bir anayasa yapmaya bizim yanaşmamız mümkün değil. Kendisine de ikili görüşmede açıkça söyledim. Anayasaya uymayan biriyle anayasa konuşamayız. Dedim ki; ben Türkiye’nin bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ama bunun şartlarının olmadığını da düşünüyorum. ‘Açıkçası da bunun önündeki en büyük engel sizin ve ortağınızın mevcut anayasaya uymamanızdır. Devlet bey AYM’yi kapatmaktan bahsediyor. Veya siz AİHM kararlarını tanımıyorsunuz. Anayasımızda tanınacağı yazıyor. Can Atalay anayasaya aykırı içerde tutuluyor…’ Ve hepsini dosya dosya yapıp kendisine de verdim.”

EL YÜKSELTME MEVZUSU

Erdoğan’ın kendisini dinleyip notlar aldığını ve arkadaşlarının Gezi davasıyla ilgili çalışmalar yaptığını aktardığını anlatan Özel, mecliste bahsettiği “el yükseltme” konusuyla ilgili soruya karşılık da, ironi yaptığını belirterek, şunları dile getirdi:

“Bana diyorlar ki ‘konuşmanda ironi yapma’…Ben bu vasatlığa teslim olmayı reddediyorum. ‘El yükseltiyorum’ derken derken, salt bir kumar deyimi değildir. Kumara normalde sonradan girmiştir, bazı siyasiler de kullandı.

El yükseltme dediğin mesele düne kadar ‘bebek katili, terörist başı’ dediğin kişiye, ‘gel bu kürsüden konuş’ demekle olmaz. Dikkat çekmek için, ‘Kürtlere devlet teklif ediyorum’ diyorum. Ama cümlede noktayı bırakın virgül yok. Kendini ülkeye tam ait hissetmeyen bütün Kürtlere. Bazıları hissediyor. Büyük şehirde yaşayan sefalet çekmeyen gettolara mahkum olmamış veya belediye başkanı seçebilen mutlu Kürtler var. Ama genel olarak da Kürtlerin çoğu diğer Kürtlere yapılanlardan da rahatsız. Diyorum ki, kendini tam sahibi hissetmeyen, eşitsiz hisseden tüm Kürtlere demokrasi vadediyorum. Onlara Türkiye Cumhuriyeti devletini vadediyorum. ‘Ben Kürtlere toprak vadediyorum’ diyor muyum? ‘Devlet vadediyorum’ diyor muyum. ‘Özgür Özel kadar, Devlet Bahçeli kadar, Erdoğan kadar devletin sahibi olun’ diyorum. 

‘Benim devletim’ diyorsam bana toprak verdiği için değil bana eşit davrandığı için hissediyorum bunu. ‘Kürtlere de bunu hissettirmeliyiz’ diyorum. Meselenin kendisi bu. Kürt sorunu niye var, neden terör doğurdu ve niye çözülemiyor meselesine benim önerim, sosyal demokrat bir partinin genel başkanı olarak demokrasi ve dünya standartlarında demokrasi ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, insan haklarının tam olarak tanınması.”

YENİ ADIMLAR VE SEÇMENİN TAVRI

“Bu yeni adımlar seçmenin tavrını değiştirir mi?” sorusu yöneltilen Özel, “Yeni adımın ne olduğunu görmemiz lazım. Demokrasi odaklı ve mecliste çözülen, mecliste götürülen bir sürece ben bölgenin çok büyük bir kredi açacağını Diyarbakır’a gittiğimde de gördüm. Ama Devlet Bey’in dediği mesele; Abdullah Öcalan konuşsun, al-ver ilişkisi. Bize anayasa ile ilgili Tayyip Bey istediğini versin, özgürlüğünü veya ev hapsini alsın gitsin, ‘Kürt sorunu yoktur’ dersen insanlar nasıl tatmin olsun? Sürecin hem Erdoğan hem Bahçeli tarafından netleştirilmesi ve samimiyet testinden geçmesi lazım. Samimiyetin kendisi sürecin meclise taşınıp milletin vekillerinin tam ve etkin denetimine açılmasıdır.” diye konuştu. 

“DEMİRTAŞ’IN KÜRT SEÇMENDE ÖNEMLİ BİR KARŞILIĞI VAR”

Devlet  Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’ın düşüncesinde Öcalan’ı aktör görüp Demirtaş’ı yok sayan bir anlayış olduğunu öne süren Özel, “Bu olacak iş değil. Demirtaşın kürt seçmende önemli bir karşılığı var. DEM’e oy versin veya vermesin insanlar.  O bana cezaevinde, ‘Benimle temas olmadı’ dedi. ‘Ben kendi özgürlüğümün pazarlık konusu yapılmasını istemem, ama hiçbir aktörün dışlanmaması lazım’ dedi. Bu doğru. Ben bunu önemsiyorum” değerlendirmesinde bulundu. 

EKREM İMAMOĞLUNU YEDİRMEYECEĞİZ: YOK ÖYLE YAĞMA 

Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelebileceği tartışmalarına da değinen Özel, şöyle devam etti:

“Ayrıca Ekrem İmamoğlu’na yasak meselesi. Bir yandan onu yasaklayalım, bir yandan Demirtaş’ı içeride tutalım, bir yandan Abdullah Öcalan’ı konuşturup sorunu çözelim, anayasayı değiştirelim, iktidarda kalalım…Yok öyle yağma. CHP olarak biz onlara Ekrem İmamoğlu’nu yedirmeyeceğiz, onu bilsinler.  Bütün çalışmalarımızı, hazırlıklarımızı da yaptık. Bin pişman olurlar. Yani çok tarihi bir hatanın eşiğindeler.

İstanbul’u farkla İmamoğlu’na verdiklerinde dursalardı, tanısalardı, kendileri büyürdü ve küçük bir fark olduğu için etkili muhalefetle mecliste de çoğunlukları olduğu için biz zorlanırdık. Mazbatayı iptal ettiler, millet demokrasi tokadı attı. Önce 800 bin fark şimdi bir milyon fark. 

Bu anlayış devam ederse ve benzeri bir şekilde sayın İmamoğlu’nun seçilme hakkı değil Türkiye’nin onu seçme hakkını elinden almaya kalkarlarsa, millet buna çok ağır bir tokat atar. Biz de o tokatı atabilsin diye üstümüze ne düşüyorsa yaparız. İstanbul seçiminde seferber olduğumuz gibi.”

“ONDAN ÇOK EMİN OLMASINLAR” 

Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun aday olup olamayacağına ilişkin soruya karşılık da, “Ondan çok emin olmasınlar. Öyle bir süreç yürür ki Ekrem Bey aday olur. Ayrıca şu an çıkacak karar istinaf kararı. Adaylığa engel değil. Yargıtay aşamasına kadar öyle bir süreç yürür ki pişman olurlar bu kararı verdiklerine” yanıtını verdi.   

AYAĞA KALKMA MESELESİ: OY VERENLERE HÜRMETEN

Mecliste Cumhurbaşkanı girerken ayağa kalkılması talimatıyla ilgili soruyu yanıtlayan Özel, “Hiç kalkılmıyordu değil, çok kalkıyorduk. Abdullah Gül’e hep kalktık. Erdoğan’a Cumhurbaşkanı’yken kalktık. 2017 yılında benim de gerekçelerini anlattığım bir şekilde biz bugüne kadar kalkıyorduk. Sonra partili Cumhurbaşkanı oldu. Son zamanlarda kalkmıyorduk, siyaset çok gergindi. Kemal Bey dönemi anlaşılır bir gerginlik vardı. Ama ben bunu seçmene iyi anlatamadığımızı ve seçmeni yaraladığını düşünüyordum hep ve bu yüzden kalkılması gerektiğini savunuyordum”  şeklinde görüş paylaştı. 

Manisa’ya bir kahveye girdiğinde AK Partili vatandaşların kahveden çıkmasıyla ilgili bir anısını anlatan Özel, şöyle devam etti:

“Birine ‘Niye çıkıyorsun’ diye sordum. Dedi ki, ‘Sen benim seçtiğimi dinliyor musun da ben seni dinleyecem. Kürtlerle bir olup Cumhurbaşkanı’na arkanızı dönmüşsünüz. Cumhurbaşkanı gidiyor ayağa kalkmıyorsunuz, yazıklar olsun’ dedi gitti. Benim ayağa kalkmama meselemi onu seçen seçmen başka anlıyor. O yüzden biz ayağa kalktık ama alkışlamadık. 

Ben orada iki şey yapıyorum. Bir, makama saygı gösteriyorum. Çünkü onu seçen kişi benimle aynı perspektiften bakamaz. Millete hürmeten kalkarım ayağa, doğru bu diye düşünürüm. Kaldı ki hangi CHP’li bir taziye evi, kahve ve kendi dükkanında bir AKP’li geldiğinde, ‘hoş geldin’ diyip ayağa kalkmıyor mu ki biz AKP’ye bunu yapalım. Ona oy verenlere hürmeten ben kalkıyorum, doğrusu bu. Böyle olması lazım. Ona saygımdan değli ona oy verenlere saygımdan. 

“ALKIŞ ALDIM, BELKİ OY DA ALACAĞIM”

Siyasette diyalog ve hakaret etmemenin önemine değinen Özel, “Rize tarihinin en büyük mitinglerinden birini yaptım. Ama orada çay üreticisinin sorununu konuştum. Tayyip Bey’in adını ağzıma aldım ama orda ona hakaret etmedim. ‘Bunların sesini duy Tayyip Bey, onlar sana çok destek verdiler, onlara bunu yapma, çayın hakkını ver’ dedim. Çok alkış aldım. İleride belki oy da alacağım” ifadelerini kullandı.   

“YUMUŞAK MUHALEFET” ELEŞTİRİLERİNE “ETKİLİ MUHALEFET” CEVABI

Kendisine “Yumuşak muhalefet yapıyorsun” diyenlere,  “Sert muhalefeti bana tarif et, ne yapayım?” diye sorduğunun altını çizen Özel, şu değerlendirmelerle devam etti:

Okullara ulaşın, sorunlarını belediyelerce halledin dedim kendi partime. Böyle yaklaşmak mı muhalefet yoksa, ‘Ey Tayyip Erdoğan senin evinde altın varaklı tuvaletin varken, bu okulların tuvaletinin hali ne?’ diye sormak mı sert muhalefet? Bence ilki daha sert muhalefet. Bu kez o sana ‘klozet’ diyor, Sen ona ‘klozet fırçası’ diyorsun. Uzuyor gidiyor, olmuyor..
Benim yöntemim işe yaradı. Köpük köpük yıkadık okulları. Siyaset uğruna çocukların sağlığını tehdit altına aldılar, bazı okullarda temizliğe izin vermediler. Bilen bilsin. Dedim ki, ‘Bence bu sert muhalefet, yani etkili muhalefet.

Yeni doğan bebek meselesinde yumuşak muhalefet mi yaptık?. Üslup başka bir şey. En sert konuşma yapan grup başkanı bendim, bu konuda  çok etkiliydim ben. Özgür Özel hep böyleydi. Siz yanlış anlamışsınız, en sert konuşmam 1-2 dakikaydı. Özgür Özel hep böyleydi. Hiç hakaret etmedim, uyarı cezası falan da almadım mecliste. En sert konuşan ama arayı bulan kişisiydim meclisin. Aynı masanın etrafında çorba içebilen insanlarız. Ben içerde nasılsam dışarıda da oyum. 

TAYYİP BEY BANA DAVA AÇMIYORSA HAKARET ETMEDİĞİM İÇİN AÇMIYOR

Ekibimiz olarak 31 bir seçimlerinden bugüne 46 ile gitmişim, harıl harıl çalışıyorum, bana düşen görev bu. Tayyip Bey bana hakaret davası açmıyorsa, hakaret etmediğim için açmıyor. Ama eleştirmiyor muyum? Ne kadar rahatsız oluyor, neler söylüyor. Ama ‘yumuşak muhalefet’ deniyor buna. Yumuşaklık yok ama tarif ettikleri şey başka bir şey. 

KİŞİSEL POLEMİK MİLLETİN İLGİSİNİ ÇEKMİYOR

Bir de kişisel polemiğe girmiyorum. Nedeni şu; milletin hiç ilgisini çekmiyor ya. Halk tv izleyenler, Fox tv izleyenler bayılıyor. Ama bir gerçek var, onları izleyenlerin oyunu zaten alıyoruz. Beni televizyonda gördüğünde kanalı değiştiren adamın bir dakka ne diyor demesi lazım. Bu olmadan olmayacak. Sertliğin beş katını daha yapabilirim hiç sorun yok. Ama böylece 5 yıl daha Tayyip Erdoğan’a katlanmaya hazır olsunlar. 

YÜZDE 25 CAM TAVANI TUZLA BUZ ETTİK

Ben yenip Atatürk’ün partisini, cumhuriyetin ikinci yüzyılında ilk seçimde iktidar yapmak istiyorum. Bu yöntemle birinci parti olduk. Biz yaptık. Doğru adaylarla doğru yöntemlerle. Örgütle adayı barıştırarak, örgüte hak ettiği kıymeti vererek. İlçe binalarına giderek.   

47 yıl sonra birinci parti olduk ve o günden bugüne de birinci partiyiz. Ama seçimi kazanma potasındayız ve yüzde 25 cam tavanı tuzla buz ettik. Bu yöntemle başarabileceğimize yürekten inanıyorum. Bu meselede başarısız olacağımıza inanmıyorum. 

GENETİĞİM CHP, CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI İÇİN İDEAL İSİM DEĞİLİM

Bizim hepimizin ortak çıkarlarını bir yana bırakıp, kendimi düşünürsem,  kendime inanır, ‘Bu yetkiler bana geçsin, tarihe geçen cumhurbaşkanı ben olayım, Tayyip Erdoğan’ı yenen cumhurbaşkanı ben olayım’  dersem, kendime yenilirsem, o zaman yeniliriz. Onun için de, ‘Cumhurbaşkanı adayı değilim, partiyi iktidara taşımaya adayım’ diyorum, biz kanacağız. 

Asla Cumhurbaşkanı adayı olmayacağım. Çünkü ben genetiği CHP’den olan, sağ seçmenden oy alma noktasında en ideal isim değilim, olsaydım olurdum. Bir de bir anket gerçeği var. Anketlerde çok yüksek oranlarda  kabul gören arkadaşlar varken ‘dış kulvardan, geriden gelecem ben, göreceksin o gün birinci olacam’ demiyorum, demeyeceğim. 

TUSAŞ SALDIRISI

Öyle zor bir soru ki. Bir fikrim var,  birkaç fikrim var ama bunların her birisi parametreyi sabitlemekle mümkün. Şu anda Erdoğan konuşmadığı için, süreç hakkında net ve şeffaf olmadıkları için biz bilmiyoruz ki bu işin ardında ne var. Suriye ile Amerika ile vardıkları bir mutabakat varsa başka teoridir. Bunu Amerika ve İsrail’e rağmen yapıyorlarsa başka teoridir. Suriye toprak meselesinde tutumları değiştiyse başka meseledir. Hedef İran’sa başkadır. Bunun için veriye ihtiyacımız var. Bu şartlarda benim bu konuda bir şey söylemem spekülasyon olur. Çok zor bir şey o yüzden bunu söylemem zor. Düşündüğümü söylesem, ‘Bu bunu biliyor, biliyorsa işin içinde’ falan derler. O yüzden burada Erdoğan konuşacak, sonra biz düşüncelerimizi söyleyeceğiz. 

ERDOĞAN ÖCALAN KONUSUNDA NİYE SESSİZ?

Bir ihtimal ölçüyor. Eğer toplumdan çok ciddi bir itiraz gelecekse vazgeçecek olabilir. Orada der ki, ‘Devlet Bey dedi ama gündemimizde yok.’ Onlar bu konuda manevrayı yaparlar. Ya da bir takvim dahilinde bir şeyler yapılacak. En riskli adımları Devlet Bey’e attırıp kendisini yıpratmama olabilir. Ama eninde sonunda bir taktik olduğu belli. Yüzde beş ihtimal de aralarında kriz vardır, Devlet Bey, ’En olmayacağını söyleyeyim ki tıkayayım bu işi’ diye düşünmüş olabilir. Ya da susarak arka kanaldan revize edelime dönebilir. Ama konuşmadan, netleşmeden o pozisyonunun cesaretle söylemeden bizimkiler sadece fikir yürütmeden öteye geçmez. Çünkü DEM eş başkanları bile, ‘Bizim süreçten haberimiz yok’ diyor. Selahattin Demirtaş da aynı şeyi söylüyor. Kalemlerinden bir şeyler okumadık ve saire. Kendisi konuşacak, başka yolu yok. 

İSRAİL TÜRKİYEYE SALDIRIR MI?

Mecliste gizli oturum kararı aldık bu yüzden. Doğru bir kararla aldık ve bu ortaya da çıktı. Geçmişte hep yanlış oluyordu. 

İfşa ediyorum. Sizin bilmediğiniz hiçbir şey içeride konuşulmadı. Demek ki neymiş, İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı ile ilgili her iki bakanın ellerinde veri yokmuş. Ben orada hiç yeni bir şey öğrenmedim. Bence de saldırma ihtimali yok. Terör saldırısı, siyasi suikast olabilir. Ama bu değil. İşgal ve direkt saldırı, Türkiye’ye füze atma gibi, öyle bir şey yok. Atamaz zaten. İsrail cürmü kadar yer yakamaz. Türkiye NATO ülkesi. 

EKONOMİ KONUŞULMASIN DİYE

İnsanlar ekonomik zorluklarda. Bunlar konuşulmasın diye bir makro gündem yaratılıyor…Anayasa tartışması da böyle. Tur yaptılar. Sayın meclis başkanı Numan Kurtulmuş’a da söyledim, ‘Bunlar makro tartışmalardır, sis etkisi yapar, ben ekonomiyi konuşmak istiyorum, yoksulluk ve işsizliği konuşmak istiyorum’ dedim. Öyle diyince durdular. Sonra, ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak’ dediler. Bu silahı ellerinden almak istedim. Altı asla doldurulmadı. 

Ertesi dün televizyonların tamamında İsrail-Türkiye savaşı konuşuluyordu. Elde birer tane çubuk. Çubuğun ucunda işsizlik olacağına, İsrail füzesi vardı. Teşbihte hata olmasın. Hitler’in, ‘Çocuklarımz aç’ diyen annelere, ‘Alman çocuklarının tereyağına değil Alman tanklarının gres yağına ihtilacı var’ demesi gibi. Sen, ‘Türkiye’ye İsrail saldıracak’ dersen, ülkedeki bu insanlar ‘Benim çocuğum aç uyusun ama devletimiz var olsun’ der. Öyle bir suni tehdite  karşı o hamleyi yapmıştık. Şimdi de geldik, eğer aynı dizide, aynı seri içindeyse, ‘Abdullah Öcalan gelsin mecliste konuşsun’ demekse, gündemde başka hiçbir şey konuşulmamasına hizmet ediyor. 

Bunun için ben sorunları, emekli sıkıntısını, asgari ücreti, gençlerin sorunlarını, uyuşturucu bağımlılığının artmasını konuştum. Bu gündemi bugün Beşiktaş’ta bunun için haykırdım. Türkiye sadece kendi gündeminden koparılmasın diye. Benim muhalefet anlayışım bu. 

SON ANKETLER

31 Mart  tahminlerim tuttu. Birinci parti olduk ve sonra hiç birinci parti olmayı bırakmadık. Mayıs-Haziran’da yüksek seyirdeydik. Sonra Haziran-Temmuz’da da seyir oldu. Bir tek Eylül ayında ikinci olduk. Bu ay Metropol’ün anketinde birinci olduğumuzu gördük. Yine birinci olduğumuzu gördük tekrar yükseldik. 

Trendimizin bir yerde durup biraz düştüğü ay kendi içimize kapandığımız aydı. Ne yaptık? Tüzük değişikliği…Örgütün ve delegenin arkamızda bütünleştiği, 81 il başkanının tüzüğe oy istediği duruma geldik. 

KENDİ İÇİMİZE KAPANDIK PUAN DÜŞTÜ: DIŞARIYA DÖNMEK LAZIM

Mayıs işsizlik, enflasyon, Haziran da öyle. Temmuz’da asgari ücret, enflasyon…Ağustos ve Eylül’de ön seçim, tüzük, kurultay konuşmuşuz. İçeriye dönünce düşüyorsun. Dışarıya dönmek lazım. Birbiriyle uğraşmamak lazım. Fıkra bile anlatmamak lazım. Dönüp millete anlat. Birbirimizi meşgul etmemek, vatandaşa dönmek lazım. 1.5-2 yıl sonra seçim olacak. Vatandaşa sorunu nasıl çözeceğini anlatmak lazım. Bunun için programı yeniliyoruz. Var bir çaresi, anlatıyoruz. Program yazmanın nedeni o. Çareyi anlatacağız. Çözüm önerileri sunacağız. Herkesin sorununu gören, ne sermaye düşmanlığı yapan ne işçi ezdiren bir program için koşmaya azimliyiz.
 
KILIÇDAROĞLU SİZİ NE KADAR OYALIYOR?

Benim görevim kendisine hürmet etmek, saygı duymak. Onunla tartışmak benim işim değil. Vefa göstermemişim deniyor. Şöyle bir şey var; çok bilge ve yol gösteren bir tavrı var. Buna ihtiyacımız var. Ben Kemal Bey’e bunun için defalarca gittim, yine giderim. Problemim yok. Ama bazı arkadaşlar olmayan bir gücü varmış gibi gösteriyor. Tüzüğe seçim maddesini de ben aldım, ‘çıksınlar, seçim yapalım’ dedim, yok. Çok genç bir MYK ile yönetiyoruz. Buna Türkiye’nin de ihtiyacı var. 

Bu şekilde CHP böyle lider odaklı değil ekip odaklı, hep beraber bambaşka bir anlayışa sahip ve güldür güldür gidiyoruz. Kurultay olacakmış falan. Bitti onlar, olmadı işte.
 
EKREM İMAMIOĞLU İLA ARAMIZDA FİTNESAVAR VAR

Bizim Ekrem İmamoğlu ile olan ilişkimiz bir kardeşlik hukuku. Bunu bozmaya çalışanlar oluyor. Gülüyoruz. Her türlü fitneyi birbirimizle ilk biz paylaşırız. Yani dışarıdan dönüp, ‘Ekrem Bey’e böyle yapmışlar’ demeden Ekrem Bey beni arar, ben de ona söylerim. Bu yüzden aramızda bir fitnesavar var, bu çok işi bir şey. Çünkü biz birbirimize düşersek parti mahvolur. Bu benle Mansur bey için de öyle ama benle Ekrem Bey için özellikle öyle. 

EKREM BEY İLE YEMİNDEN DAHA İLERİ NOKTADAYIZ

Çünkü Ekrem Bey seçimin ertesi günü, ‘değişim’ dedi. Ben de o değişme inanan birisi olarak ve kendisi de değişimi savunan birisi olarak oturduk ve yollarımızı ortaklaştırdık. Bizim umudumuz Türkiye’yi yeniden demokrasiye taşıyacak ve insanların sıkıntısını çözecek bir CHP iktidarı kurmak. Bunun için de Ekrem Bey de ben de yeminden daha ileri bir noktadayız ve bu sözlerimizle, önce kendi namusumuza, sonra birbirimize ve partimize bağlıyız. 

EKREM BEY’İ SEÇTİM DESEM KİMSENİN DİYECEK BİR ŞEYİ YOK

Hal böyle olunca benim açımdan aday belirlemede Ekrem Bey’i seçtik desem, kimsenin diyecek bir şeyi yok. Ama dediğiniz sebeplerden kamuoyu karşılığı açısından bir Mansur Yavaş gerçeği de var. Burada yükü ben kendi sırtıma alırsam bu bencillik olur. Oysa biz, ‘ben’ diyen bir parti olmamalıyız. Durumu anlatırken bazen çok, ‘ben-ben’ değimiz olsa da o ‘ben’ dediklerimiz, kibirden kendinden bahseden siyasette liderler var, liderlik ve güç tartışılmasın diye ‘ben’ desek de her kararı birlikte alıyoruz. CHP, MYK’si, PM’si ile…

HALK OYLAMASI İŞARETİ

Ben iki ayda bir toplanan PM’yi, aday belirleme sürecinde 12 kere toplantıya çağırmışım, net. Ben bu yükü sırtıma almayacağım. Ben bu yükü sadece milletvekili grubuna da bırakmayacağım, PM’ye de bırakmayacağım. Örgüte, belki de daha fazlasına. Bizim tüzüğümüzde şu yazıyor; yöntemlerin içinde aday yoklaması, ön seçim, geniş halk yoklamaları. Yolunu bulursak bize oy veren seçmene erişme yolunu, dünyada bazı şeyleri var bunun. 6,8 - 10 milyon kişiyle  ön seçim yapmaya bile razıyız.

SEÇİMİ KAZANACAĞI GARANTİ ADAY BELİRLEMEK İSTİYORUZ
 
Ama bir kere CHP’nin kayıtlı üyeleri var. Hatta bu da bir fikir. Cumhurbaşkanı adayını belirlemek istiyorsan, gel partiye kaydol. Üyelere sorarak yaparız. Ve biz CHP adayını Türkiye İttifakı adayı yaparak ve aday göstereceği gün seçimi kazanacağı garanti olarak belirlemek istiyoruz. Kırmadan, dökmeden. Ekrem Bey’i seçip Mansur Bey’i sevenleri, Mansur Bey’i seçip Ekrem Bey’i sevenleri kırma lüksümüz yok. Ama demokratik bir şekilde…’Bu kesin böyle olacak’ demiyorum ama en doğrusunu arayacağız ve bunu ortak akılla bulacağız.

KENDİ KİBRİM VE NEFSİM DAHİL KİM ENGELSE BERTARAF EDECEĞİM

Herkes şundan emin olsun. En doğru adayı belirleyeceğiz. Aday CHP’li olacak ama Türkiye İttifakı’nın adayı olacak ve seçimi kazancak adayı belirleyeceğiz. Bunun önünde kim engelse, kendi kibrim dahil, kim engelse onu bertaraf edeceğim. O yüzden ilk ve en olası engeli kendim ortadan kaldırdım. Kendi adaylığı ihtimal dışı bıraktım. Çünkü partide karar vermede, genel başkanlık önemli. Her partide meclis var, o var, bu var ama en üst organ genel başkanlık. Çok önemli bir makam. O genel başkan nefsine düşerse, Türkiye’ye çok şey kaybettirebilir. O yüzden burada, ’En büyük engel kim?’ dedim kendime. ‘Senin nefsin ve senin nefsini şişirecek olanlar olabilir, bu ihtimali baştan tüket’ dedim. Bu ihtimali ortadan kaldırdım ben. 

SEÇİMİ KAZANIRSAK KİM NE YÖNETMEK İSTİYORSA YÖNETECEK

Bunun dışında şu anda dediğiniz gibi iki isim önde. Emin olun Ekrem Bey için de söylüyorum. Tut ki bir üçüncü isim bir yerden, partinin içinden elbette çıktı ve kamuoyu araştırmalarında Ekrem Bey’i geçti. Mansur Bey’i geçti, en yukarıya geldi yerleşti. Vallaha Ekrem Bey bana der ki, ‘Başkanım bunu yapalım aday.’ Mansur Bey de, ‘Bunun yerine ben aday olayım’ demez. Çünkü onlar biliyor ki biz bu seçimi kazanırsak önümüzdeki dönem hem insanlara ve bu ülkeye çok büyük katkılar sunacağız hem de kim ne yönetmek istiyorsa fazlasıyla yönetecek zaten. O kadar çok makam o kadar çok mevki o kadar çok yapılacak iş var ki hepimize yeter. 

BİR KİŞİ HATA YAPAR, 1 MİLYON 600 BİN KİŞİ HATA YAPMAZ

Ben bu meseleyi buradan görüp buradan okuyorum. Süreci böyle yürüteceğiz. Süreç yönetiminde de meseleyi kişiselleştirmemek, kurumsallık içinde ve mümkün olan en geniş katılıma yaymak lazım. Hata yapmamak lazım. Bir kişi hata yapar bir milyon 600 bin kişi hata yapmaz.

 

patronlardunyasi.com

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde