Erdoğan yatırıma çağırdı

Erdoğan, onur konuğu olarak katıldığı dünyanın en büyük 250 şirketinin üst düzey yöneticilerinin katılımıyla düzenlenen Sun Valley Konferansı'nda "Demokrasi, İslam ve Siyasal Laiklik Ekseni Üzerinde Türkiye Modeli" konulu bir konuşma yaptı. Dünyanın önde gelen işadamlarının izlediği toplantıya Emine Erdoğan, Devlet Bakanı Ali Babacan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve eşi, Erdoğan'ın kızları Esra ve Sümeyye ile damadı Berat Albayrak, İstanbul Milletvekili Egemen Bağış, Adana Milletvekili Ömer Çelik, danışmaları Yalçın Akdoğan, Cüneyt Zapsu da katıldı.

Uluslararası toplumun, demokrasi anlayışının ve bunun getirdiği özgürlükler ortamının dünya üzerinde en geniş şekilde yayılmasının mücadelesini verdiğini ifade eden Erdoğan, İslam kültürü ile demokratik düzen arasındaki ilişkilerin de bu çerçevede çok uzun bir süredir düşünce dünyasında tartışıldığına değindi.

Erdoğan, Müslüman toplumların özgür, katılımcı ve açık topluma dayanan rejimler oluşturma hususundaki eksikliklerinin, İslamiyet'in bu durum üzerindeki rolü hakkında geniş bir tartışma yarattığını, 11 Eylül olayları sonrasında da İslamiyet'in çatışmaya meyilli, barışçıl olmayan bir din olduğu izlenimini yaratarak, İslam kültürü ile demokrasinin birbiriyle bağdaşıp bağdaşmadığı sorusunu gündeme taşıdığını ifade ederek, " Yani benim, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, "değerler arası soğuk savaş" diye adlandırdığım bir dönem ortaya çıkmıştır. Tabii bu iddialar "İslam" kelimesinin "barış" anlamına geldiğini bilen Müslümanlar ve Müslüman olmayan sağduyulu insanlar arasında şok etkisi doğurmuştur. " dedi.

Demokrasinin siyasi katılımcılık, hukukun üstünlüğü, hesap verebilirlik, çoğulculuk, eşitlik ve şeffaflık gibi evrensel ilkelere dayandığını anlatan Başbakan Erdoğan, İslamiyet'in adalet, eşitlik ve kardeşlik gibi ulvi ilkelere dayanan bir hayat biçimini öngördüğünü belirtti ve şöyle dedi: "Bunlar da esasen tek Tanrılı dinlerin ortak temel değerlerini oluşturmaktadır. Bu itibarla, aynı yüce kaynaktan indiğine inandığımız bu dinlerin birbirlerinden farklı olarak şiddeti ve terörü teşvik ettiği veya insan gelişimine en uygun yönetim biçimi olarak ortaya çıkan demokrasiyi reddettiği nasıl düşünülebilir?"

"Müslüman toplumların çoğunluğunun demokrasi sınavında nispeten başarısız olmalarını din olgusuyla açıklamaya çalışmak ve İslamiyet'le irtibatlandırmak temel bir yanlış olacaktır." diyen Erdoğan, demokarasi sınavında sınıfta kalınmasını, İslamiyet'in özünde yatan yüksek toplumsal değerlerin siyasi amaçlar doğrultusunda istismar edilmesi ve dogmatik bir sistem içinde yanlış uygulanmasına bağladı.

Erdoğan, din üzerinden siyaset yapmak dini ideolojik bir araç haline getirmek, dini düşünceyi dogmalaştırmak ve din adına dışlayıcı siyaset yürütmenin hem toplumsal barışa hem de siyasi çoğulculuğa zarar vermesinin yanı sıra dini yozlaştırdığını ve amacından saptırdığının altını çizdi. Erdoğan şöyle konuştu: "Dolayısıyla bu tutum, bana göre dine, demokrasiye ve insanlığa karşı "suikast" düzenlemekten farksızdır. Dini, bir ideoloji haline getirerek, devlet aygıtı marifetiyle toplumu zorla dönüştürmeye çalışmak, hem topluma hem dine yapılabilecek en büyük kötülüktür.