Dede kurdu, baba büyüttü, torun uluslararası Dünya pazarlarına açıldı…!
Büyük dede saatçi İhsan Gülay’ın yaklaşık 90 yıl önce Yozgat’ta temellerini attığı Gülaylar Group’un üçüncü kuşak temsilcisi İlhan Gülay, 55 ülkeye yaptığı ihracatın ardından gelecek için yeni hedefler ve yatırımlara hazırlanıyor.

Yozgat merkez eşrafından Gülaylar kurumunun hikayesi, ilk kuşaktan kurucuları büyükbaba İhsan Gülay’ın 1926 yılında başlangıcını yaptığı saat satışı ve saat tamirciliğiyle başlıyor.
O zamanki İsviçre saatleri binlerce küçük parçadan oluşuyor, saat tamiri uçak mühendisliği gibi algılanıyor, tüm Türkiye’de en değerli zanaatkarlık konusu saat tamiri, çünki o zaman tümü İsviçre yapımı olan saatler bozulduğunda Türkiyede bu saatleri tamir edebilecek bilgide ve teknik donanımda parmakla gösterilecek kadaraz sayıda, sayılı kişi var.
İkinci kuşak Mehmet Gülay büyüyüp de babasına yardım etme yaşına geldiğinde de baba-oğul iki kuşak birlikte çalışmaya başlıyor. O yıllarda saat işinin yanında her gelen müşterinin güven duyduğu yerden altın alma talepleri sonucu sarrafiye ve altın işini de saat işinin içine dahil ediyorlar.
Mehmet Gülay, altın işini hem Yozgat hem de çevre illerde de yapmayı öngörüyor. 1926 yılında saat, altın, mücevherat olarak başlayan yolculuk bugün kuyumculuk, turizm, inşaat ve uluslararası ticari gayrimenkul portföylerine yapılan yatırımlarla devam ediyor.
500 Yataklı, 5 Yıldızlı Elegance Hotels International, Marmaris’i ve Nişantaşı City’s’i de bünyesinde bulunduran Gülaylar’ ın, hikayesini, hedeflerini, ekonomiyi ve gündemi üçüncü kuşak patron İlhan Gülay ile konuştuk.
• Kuyumculuk, mücevherat denince akla gelen birkaç markadan birisiniz. Hikayenizi anlatır mısınız?
Bundan 90 yıl önce dedemiz İhsan Gülay, saat satışı ve tamirciliği yaptığı Yozgat’ta şirketimizin temellerini atıyor. Babamız Mehmet Gülay Bey, sarrafiye ve altını da işine ekleyerek işleri büyütüyor. Perakendecilikte büyüdükten sonra 1968 yılında İstanbul’da Kapalıçarşı’ya gelerek perakendenin yanında toptancılığa başlıyor ve Türkiye’nin her tarafında birçok kuyumcuya toptan ürün satıyor. Yozgat’tan sonra İlk mağaza 1964’te Ankara Anafartalar çarşısında açılıyor. Bir süre sonra da 1968’te İstanbul’da Kapalıçarşı’da perakende ve toptan mağazalar açılır.
Toptancılıkta da işler iyi gitmeye başlayınca işi entegre üretime kadar götüren markadan, Anadolu esnafı ürün almaya başlar. İşler zamanla katlanarak büyür. Şimdilerde ise Gülaylar, müşterinin istediği ürünü tasarlayıp üretiyor.
• Bu macerada siz ne zaman sahneye çıktınız?
Yaz tatillerinde babama yardım ederken bu işleri öğrendim. Okul yaz tatillerimin tamamında işyerlerimizin her bölümünde çıraklık yaptım. Ürün parlatma, vitrin dizme, temizlik işleri yaparak başladım. Sonra da bayrağı daha ileriye götürmek için uluslararası pazarlara yönelik projeler ürettik. 25 yıldır bu işin içindeyim. Bu süreçte toptan, perakende ve ihracatı bünyesinde bulunduran entegre tesis özelliği taşıyan ilk kurum haline geldik.
• Takı, mücevher tasarımı denince ilk önce akla İtalya geliyor. Türkiye’nin şansı nedir?
Son yıllarda tasarıma verilen ağırlık ve işin eğitimi yanında verilen önem artmaya başlayınca elbette yurt dışında da Türk mücevherat sektörü oldukça göz doldurmakta. Tasarım teknikleri gelişti. Bu da ürüne doğrudan yansıdı. Daha önce gidilmeyen dünya pazarlarına gidildi. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarları hızlı gelişti. Dünyada en çok rekabet ettiğimiz ülke olan İtalya, 5 milyar dolar ihracat yaparken, Türkiye 1 milyar dolar seviyesinde ürün veriyordu. Günümüzde ise Türk ürünlerinin tasarım ve kalitedeki çalışmalarıyla bu rakam neredeyse yakalanmış durumda. Biz marka yatırımı yapan az sayıdaki şirketlerden biriyiz. Bu çalışmalar Türk mücevherat sektörünü dünya çapında bir noktaya getirdi.
• Sizi diğer rakiplerden ayıran nedir?
Türkiye’nin en eski ve en köklü kurumlarından birisi olarak, Türkiye’ye ve endüstrimize bir çok konuda öncülük yapma imkanı bulduk. İlk uluslarararası boyutta ihracat ve toptan satış merkezini biz hayata geçirdik. Nuruosmaniye’de uluslararası standartlarda 2 bin 500 metrekarelik en büyük kuyumculuk, mücevherat merkezini kurduk. Bu Merkezden tüm Türkiye’ye toptan satış ve dünyanın 55 ülkesine ihracat gerçekleştirdik. İlk TV ve basılı reklam çalışmalarını yaptık. Özel günler için proje üreten ilk markayız. AVM’ lerde en çok perakende mağazası olan markayız. Toptan pırlanta işini başlatan, kuyumculukta en büyük pırlanta ihracatını yapan ilk marka biziz.
Son 15 yıldır Türkiye ekonomisine 300 milyon dolar ihracat katkımız var. Ayrıca yine son 15 yılda 30 tondan fazla altın, 100 milyon dolardan fazla da pırlanta satışı yaptık. Türkiye’den en çok özgün mücevher tasarımı ihraç eden markayız. Şu ana kadar 70’in üzerinde koleksiyon tasarımımız var. Her yıl 7-8 koleksiyon ilave oluyor bunlara...!
• Sektördeki yeriniz...
Ana Sektörümüzde ilk sırada olduğumuzu söyleyebilirim. 5 bin toptan satış noktasıyla ve tümü kendimize ait 45 perakende mağaza ile Ana sektörümüzde üretimden toptan satışa, toptan satıştan, ihracata, ihracattan perakende mağazalar zincirine kadar tam entegre vaziyette endüstrimizin tüm alanlarında faaliyet sürdürüyoruz. Grubumuza fayda sağlayacak, rakamsal geri dönüşü olan katma degerli işlere giriyoruz.
• Krizi nasıl geçirdiniz?
Krizleri köklü geçmişimiz ve öz sermaye gücümüz ile daha kolay atlatıyoruz. Ancak bu kriz tüm Türkiye ile birlikte tabi ki göreceli olarak bizi de etkiledi. Satışlar yüzde belirli ürün gruplarında %5-20 arasında düştü. Kriz 2008 sonunda başladı. 2009 yılı kayıp yıl oldu Türkiye piyasaları için. Ancak akabinde güçlü Türkiye ekonomisi rahat atlattı bu stresli günleri. Hükümetin söylediklerine bu anlamda katılıyoruz. Batan ülkeler var, ağır darbe alanlar var. Biz diğer ülke ekonomileri ile mukayese edersek daha ucuz atlattık.
• Peki ihracat...
55 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yunanistan, İspanya, Fransa, İngiltere, İtalya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerine, Uzakdoğu’ya Japonya’ya, Singapura satıyoruz. Ortadoğu’da varız. 72 milyon dolarlık bir ihracatımız var. Avrupa’da 9,14,18 ayardan başlayan daha sade minimalist ürünler satıyoruz. Ortadoğu pazarı 18-21 ayar ve daha ağır geleneksel ürünleri tercih ediyor. ABD’de çok uzun senelerdir ihracat satış ofisimiz var. Franchise isteyenler var komşu ülkelerden.
2011 ikinci yarısından itibaren yurtdışından itibaren mağazalaşma ağırlık kazanacak. Orta ve Uzun vadede Yurt içinde 150 mağazaya çıkacağız, yurtdışında da 25 mağaza açmayı hedefliyoruz, planlıyoruz.
Ürün alırken dikkat edilmesi gereken hususları eğitimli ve bilinçli müşteri anlıyor ama yine de aradaki fiyat farkını göreceği bazı noktalara bakmalı. Mesela taşın kıratı, altının gramı hemen sorulabilecek sorulardan olmalı. Müşteri dikkatli davranmalı. Tüketici ürünün sertifikasına bakmalı ve marka mağazalara gitmeyi tercih etmeli. Bu, müşteriler için bir güvence, tedbir olabilir.
‘Tek taşımı kendim aldım’ sloganı gerçekmiş
Altın bir yatırım aracı. Pırlanta böyle görülmedi. Ancak son yıllarda hem firmalar pırlantayı geri alırken politikalarını değiştirdiler, hem de hanımlar takılarını pırlanta ile zenginleştirmek istediler. Bu nedenle pırlanta satışları arttı. Artık her bütçeye göre pırlanta var. Pırlanta satışlarında Özel Tüketim Vergisi sıkıntı yaşatıyor. İthalatta firmaların ödediği bu bedel üretim sonrası doğrudan tüketiciye yansıyor. Bu verginin yüksekliği ürünün bedelini de yukarıya çekiyor. Ayrıca yabancı rakiplerle mücadelede Türk mücevherat sektörünün elini zayıflatan bu uygulama ülkemizde hâlâ tartışılıyor.
Faaliyet gösterdiğimiz diğer sektörlerdeki yatırım hedeflerimiz içinde, Nişantaşı City’s Alışveriş Merkezi gibi yine çok özel ve nitelikli projelere yatırım yapma hedeflerimiz var. Uluslararası Fon ve “Asset Management” yapılanmasına uygun nitelikte büyük ölçekli yatırımlar düşünüyoruz. 2011’in ikinci yarısından itibaren hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Sosyal alan ve aktivitelerin ağırlıklı olduğu AVM yatırımları. 100 dönüm ve üzerinde arazisi olan yatırımlara konsantre olmayı hedefliyoruz.
Fulya Erdem/Star