Dolar
38,0375
0,43%
Euro
43,2218
-0,38%
Sterlin
50,187
0,83%
Bitcoin
3.228.860
1,89%
BİST-100
9.423,62
0,45%
Gram Altın
3.917,257
-0,67%
Gümüş
32,27
-0,09%
Faiz
49,46
1,56%

ABD Başkanı Trump'ın, İsrail Başbakanı Netanyahu'yu makule davet etmesinin, Erdoğan'ı övmesinin şifresi neydi? 

Dünya diplomasi tarihi, gelecekte takvim yapraklarındaki 8 Nisan 2025'i miladi bir gün olarak yazacak. O gün aslında Türk-Amerikan ve İsrail arasındaki ilişkilerin, Filistin ve Suriye'nin de geleceğinin belirlendiği bir günün işaret fişeği olarak kayıtlara geçecek, Türk ekonomisi için de yeni parlak günlerinin başlangıcına göz kırpacaktı. 

08.04.2025 20:06Güncelleme: 08.04.2025 20:08
ABD Başkanı Trump'ın, İsrail Başbakanı Netanyahu'yu makule davet etmesinin, Erdoğan'ı övmesinin şifresi neydi? 
16px
32px

Toygun ATİLLA

ABD Başkanı Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Beyaz Saray'da yaptıkları görüşme sonrası gazetecilerin karşısına çıktıkları günden bahsediyorum. 

Erdoğan için "Sıkı bir adam ve çok zeki" ifadelerini kullandığı sırada Netanyahu'ya dönen Trump, "Türkiye ile herhangi bir sorununuz varsa makul olduğunuz sürece çözebileceğimi düşünüyorum. Bence makul olmalısınız, makul olmalıyız" dedi.

Trump'ın, Netanyahu'ya "makul olma" çağrısı diplomatik dilde son derece önemli bir çağrıydı. 

Kibarca, mevcut politikalarından uzaklaş, "Akla, mantığa uygun davran" diyor, makul olmasını salık veriyordu. 

Trump bu çağrıyı Netanyahu'ya neden yaptı? 

Çünkü; 
Trump, Türkiye'nin bölgedeki önemine ve gücüne güveniyor. Ülkesinin çıkarları gereği de Türkiye ve ikili ilişkilerinin iyi olduğu Erdoğan ile işbirliğini sürdürmek istiyor. 

Trump, İsrail-Türkiye gerginliği sürdüğü müddetçe ise hem kendi ülkesinde hem de Ortadoğu'da istediği oyunu oynayamacağının farkında... 

Gazze'deki soykırım ve katliama son vermesi, kısa vadede Netanyahu'nun "makulle" buluşması anlamına gelecektir. 
Trump, Filistin meselesinde öyle veya böyle bir çözüm arayışında. En azından kendi başkanlık döneminde bir sorun istemediğini anlayabiliyoruz. 
Bence önümüzdeki günlerde bu konuda somut adımlar atacağını hep birlikte göreceğiz. 
Bu adımlar sonrasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Türkiye'nin dış politika ekseninde evrensel düzeyde ön plana çıkacağını düşünüyorum. 

Tüm bu okumaları yaparken, meslektaşım Yahya Bostan'ın bugün yayınlanan "Tel Aviv, Ankara ile uzlaşma istiyor" yazısından çokça faydalandığımı ve puzzle'ın parçalarının birleştiğini söylemek isterim. 

Bugünün en önemli yazısıydı. 

Yahya Bostan, "Tel Aviv, Ankara ile uzlaşma istiyor" başlığı ile kaleme aldığı makalesinde aslında dün gece Trump ile Netanyahu arasındaki görüşmenin şifrelerini saatler öncesinde kaleme almış, olaya ayrı bir anlam ve önem katıyordu. 

Tüm olan biteni anlamaya çalışırken kafamda bir film senaryosu belirdi.
Trump-Netanyahu görüşmesinde politik gerilim filmlerini aratmayacak bir 48 saat yaşanıyordu. 

Washington-Ankara hattındaki görüşmeler, pazarlıklar, saat saat değişiyordu. 
Külliyede, Recep Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan, İbrahim Kalın bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapıyor, Trump'a Netanyahu görüşmesi öncesinde görüşlerini, şartlarını bildiriyorlardı. 
Trump da, Oval Ofis'teki Netanyahu görüşmesine bu motivasyonla çıkıyordu. 

Perde arkasında, "makul olma" uzlaşısı yapılmıştı, bu o gün dünya basının önünde sadece ilan edilmişti. 
Aslında bugün Yahya Bostan'ın yazısının son cümlesi her şeyi açıklıyordu: "Kimsenin savaş istediğini sanmıyorum.

Barışa giden yolda ise her ülkenin kendi çıkarları ön planda olacaktı. 
8 Nisan 2025, tarihi bir gündü. 
Bugün o tarihi günün detaylarına, yapılan gizli protokollere ilişkin bir fikrimiz yok. 
Ancak, başta da söylediğim gibi...
O gün,
Türk-Amerikan ve İsrail arasındaki ilişkilerin, Filistin ve Suriye'nin de geleceğinin de belirlendiği bir günün işaret fişeği olarak kayıtlara geçecek, Türk ekonomisi için de yeni parlak günlerinin başlangıcına göz kırpacaktı.

patronlardunyasi.com

 

benzer haberler
Türk bilim insanı Canan Dağdeviren, 6 kadınla birlikte uzaya meme kanseri teşhisinde kullanılan giyilebilir ultrason gönderdi
Türk bilim insanı Canan Dağdeviren, 6 kadınla birlikte uzaya meme kanseri teşhisinde kullanılan giyilebilir ultrason gönderdi