Gündem


Başbakan Erdoğan’ın vefat eden annesi Tenzile Erdoğan çevresinde evlatlarına düşkünlüğü, yardımseverliği ve mütevazı kişiliğiyle tanınıyordu. Başbakan Erdoğan’ı politikaya atıldığı ateşten günlerde balkonda endişeyle bekleyen Tenzile Erdoğan, iki gün önce özel bir eğitim kurumu tarafından yılın annesi seçilmişti

1933 yılında Rize’nin eski adı Potomya olan Güneysu İlçesi’nin Merkez Mahallesi’nde doğan Tenzile Erdoğan, 1914’te Osmanlı-Rus Harbine katılan ve Sarıkamış’ta şehit düşen Kemal Mutlu’nun torunuydu. 1950’de Rize’nin sevilen siması gemi kaptanı Ahmet Erdoğan’la evlenen Tenzile hanım ve eşi Ahmet Reis aynı yıl İstanbul’a taşındı. Bu evlilikten 1954’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Erdoğan ve kızları Vesile İlgen dünyaya geldi.

Tepkiler annemden gelirdi

İstanbul Kasımpaşa’ya yerleşen ailenin reisi Ahmet Erdoğan, İstanbul’da Deniz Hatları’nda kıyı kaptanlığı yaptı. Hayatını çocuklarını okutmak için mücadeleyle geçirdi. Tenzile Erdoğan çocuklarına özellikle de sağ-sol çatışmalarının yaşandığı ortamda okuyan ve politikaya atılan oğlu Tayyip’e çok düşkündü. Sokakların parsellendiği, kurtarılmış mahallelerin oluşturulduğu bir dönemde baba Ahmet Erdoğan ve anne Tenzile Erdoğan oğullarının politika yapmasına itiraz etmiyorlardı.

O günleri Başbakan Erdoğan bir röportajında şöyle anlatmıştı: “Annem ve babam bu tür siyasi çalışmaların içinde bulunmamdan rahatsız değillerdi. Ancak zaman zaman karşı çıktıkları oluyordu. Bana müdahalede bulunuyorlardı. Tepkiler özellikle annemden gelirdi. Hele hele anarşinin yoğun olduğu dönemlerde, annem balkonlarda, geceleri geç saatlere kadar beni beklerdi ‘Acaba oğluma bir şey olacak mı’ diye. Anarşi her gün kurban alıyordu. Annem bunları duyuyor, benim için endişe ediyordu. Ben evimize dönen sokağın son köşesini döndüğümde annem hemen kapıya yönelir, yüzüme bakar ve her seferinde boynuma sarılır, kendisini tutamaz ağlardı. Ben Milli Selamet Partisi Beyoğlu ve İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olmuştum. Bizim enteresan yanımız, annemize babamıza anlattığımız şey şuydu: ‘Biz bu anarşi olaylarının içinde değiliz. Olayların içinde olmadığımıza göre niçin bize sataşsınlar?’ Ancak bu sözlerimiz bile onlar için teskin edici değildi. Zaman zaman Milli Selamet Partisi’nin de bazı binaları bombalanınca annem ve babam çok korkarlardı. Ben onlara her ne kadar bir tehlike olmadığını söylesem de, yine de merak ederlerdi. Çünkü gece geç saatlere kadar süren çalışmalarımız olurdu. Geceleri afişlemelere çıkardık. Gece yarılarından sonra eve döndüğümde yine annemi bekler bulurdum. Ben sokağa girdiğimde, annem balkonda bekliyor olurdu. Kadıncağız beni görünce rahatlar, her seferinde bir daha geç kalmamam için sıkı sıkı tembih ederdi. Ama bu sözlerin fayda etmeyeceğini biliyor, çalışmalarına engel olmuyordu.”

Her tarafta silah sesi

30 Eylül 1994’te Meydan gazetesine konuşan Tenzile Erdoğan, o günleri şöyle anlatıyordu: “Evimizin iki tarafı balkondu. Bir tarafa çıkarım silah sesleri: Gır, gır... Diğer tarafa çıkarım gene aynı: Gır, gır... Yüreğim ağzımda bekliyordum Tayyibimi... Her gece sabahlara kadar gözümü kırpmadan beklerdim onu. Sanki ondan kötü haber gelecek sanırdım. Ama o, ne kadar gitme desem de, dinlemez inandığı davada mücadelesine devam ederdi.” Tenzile Erdoğan aynı röportajda “Oğlum o gün bugündür aynı koşturmacayla gidiyor. Doğru düzgün bilmemki bizimle uzun uzun otursun. Biz de belki bir cumartesi-pazar evde durur diye hala bekliyoruz” diyerek oğluna olan özlemini dile getiriyordu.

Başbakan Erdoğan da annesinin nasıl heyecanlandığını şöyle anlatıyordu: “Zavallı anneciğimin gözyaşları hiç dinmedi. Siyasete atıldıktan sonra yaşadıklarım onu çok üzdü. Televizyonda benimle ilgili bir haber duyduğunda hep ağlıyor, ‘Oğlum senden ne istiyorlar’ diye. Ben de onu böyle görünce sarılıp ‘anneciğim olur böyle şeyler, üzülme’ diyerek teselli ediyorum.”

“Kapıları fakire garibe ve talebeye açıktı”

Ahmet ve Tenzile Erdoğan çiftinin kapısı ve sofrası fakirlere, çocukları gibi okuyan bir çok öğrenciye de açıktı. O öğrencilerden biri olan gazeteci-yazar Sibel Eraslan 2009’un Ramazan Bayramı’nda yazdığı bir yazıda Tenzile Erdoğan’ı şöyle anlatmıştı: “Kendisini 22 yıl önce, üniversite öğrencisiyken gelini Emine Hanım ile evlerinde verdikleri talebe iftarlarından bu yana tanıyorum... Onların evi garip gurebaya, fakir fukaraya ve bizim gibi tüm talebelere her daim açık olmuştur. Oğlu, Beyoğlu’na Belediye Başkan adayı olmuş ve türlü tertip düzenlerle seçimi kaybetmiş, sonrasındaysa seçim sırasında yaşanan şaibeli durumlardan şikâyetçi olmuş ve fakat açtığı davada nerdeyse kendisi suçlu hale düşmüştü... Sıkıntılı günlerdi, biz hukuk talebeleri, davayı heyecanla takip ediyorduk... Evlerine uğradığımızda perdeleri açık pencerenin önünde elinde tesbihi ile beklerken bulmuştuk Tenzile Hanım’ı... Gözleri ufukta, tedirgin ve duayla kıpırtılı dudaklarından şu dökülmüştü; “Allah onu bize bağışlasın, Tayyibimi bekliyorum, merak ediyorum, arkadaşları iyidir dediler, birkaç gündür yok, Musa Peygamberi Firavundan koruyan Allah, onu da korusun!...”

23 yıl önce eşini kaybetti

Tenzile Hanım ve çocukları böyle büyük bir acıyı 23 yıl önce 8 Aralık 1988’de eşi Ahmet Erdoğan’ı kaybettiğinde yaşamıştı. Beş kardeşi olan Tenzile Erdoğan’ın halen hayatta olan biri kadın 3 erkek kardeşi bulunuyor. Doğduğu Güneysu’dan hiç kopmayan Tenzile Erdoğan sık sık ilçeye geliyor, akrabaları ve dostlarıyla hasret gideriyordu. Komşuları ve hemşehrileri tarafından çok sevilen Tenzile Erdoğan en son 1.5 ay önce Güneysu’ya gelmiş, burada yakınları ile buluşmuş, Güneysu Belediye Başkanı Ahmet Minder’in annesi Saadet Minder’i de evinde ziyaret etmişti.

Yılın annesi seçildi

Tenzile Erdoğan son olarak iki gün önce Kocaeli’ne bağlı Darıca ilçesinde faaliyet gösteren Özel Çırağan Eğitim Kurumları Okul Aile Birliği, tarafından yılın annesi seçilmişti. Düzenlenen ödül törenine hastalığı nedeniyle katılamayacağı mesajını gönderen Tenzile Erdoğan, teşekkürlerini iletmişti. Son seyahati olan Güney Afrika’dan dönerken Erdoğan, annesinin durumu için “Dünden daha iyi. Daha iyi olmasa yola çıkmazdım. Birkaç güne hastaneden çıkacak. Dua edin” demişti.

İlker Akgüngör/Vatan