Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, ülkeler ve şirketlerin fosil yakıtları azaltmak yerine doğal yutak alanlarına güvenmelerinin ve karbon ticareti gibi faaliyetleri tercih etmelerinin küresel ısınmayı 1,5 derecede tutma hedefine ulaşmada zorluklar ortaya çıkardığını kaydetti.
Orman ve okyanus gibi doğal karbon yutakları, mevcut emisyonların etkisini hafifletmek, atmosferik karbondioksit konsantrasyonlarını azaltmak ve küresel sıcaklıkları dengelemek açısından hayati bir rol oynuyor.
Bununla birlikte, yaklaşık 15 yıl önce geliştirilen ve temel olarak, küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının atmosferdeki artışını dengeleme ilkesine dayanan "net sıfır" kavramı, insan kaynaklı karbondioksit salımlarının dengelenmesi mekanizmasına doğal karbon yutaklarını dahil etmiyor.
Ancak net sıfır kavramını bulan Prof. Dr. Myles Allen'ın öncülüğünde İngiltere'deki Oxford Üniversitesi Fizik Bölümü tarafından yapılan ve bilim dergisi Nature'da yayımlanan bir çalışma, fosil yakıt kullanımından kaynaklanan karbondioksit emisyonlarını dengelemek için ülkelerin ve şirketlerin, orman ve okyanus gibi doğal karbon yutaklarını hesaba kattıklarını ve bunun yanlış bir karbon hesaplaması olduğunu gösterdi.
Doğal yutakların, hem geçmiş emisyonları emdikleri hem de gelecekteki fosil yakıt emisyonlarını telafi edecekleri düşünülerek iki kez hesaba katıldığını, bu "çifte hesaplama" hatasının iklim hedeflerine zarar vereceğini belirten bilim insanları, net sıfıra ulaşmak için ülkelerin ve şirketlerin ilk yapması gerekenin fosil yakıt kullanımını azaltmak olduğunu vurguladı.
PARİS ANLAŞMASI'NIN SON MADDESİ TAMAMLANDI
Çalışmada bahsedilen, ülkelerin hatalı karbon nötr ya da net sıfır karbon salımı anlayış ve hesaplama yaklaşımına dair AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Türkeş, bu konunun 11-22 Kasım'da Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen BM İklim Zirvesi'nde (COP29) karbon piyasalarında kaydedilen ilerlemeyle ilişkili olduğunu söyledi.
Yaklaşık 10 yıllık çalışmanın ardından ülkelerin, Paris Anlaşması kapsamında karbon piyasalarının nasıl işleyeceğini belirleyen, ülkeden ülkeye ticareti ve karbon kredilendirme mekanizmasını yasal olarak belirlenmiş kurallara dayalı işler duruma getiren son yapı taşları üzerinde anlaşmaya vardığını belirten Türkeş, bu kararın, bu yılki COP29 zirvesinin önceliklerinden biri olarak tanımlandığı, böylece yıllardır süren çıkmazın aşılarak Paris Anlaşması'nın son maddesinin tamamlandığı bilgisini verdi.
İklim değişikliğiyle mücadelede esas konunun fosil yakıtların azaltılması olduğunu, başta kömür ve doğal gaz olmak üzere bu enerji türlerinin kullanımına zaman içerisinde son verilmesi gerektiğini vurgulayan Türkeş, şunları aktardı:
"Yenilenebilir enerji arzının birincil enerji içindeki payının artırılması ve enerji tasarrufu da çok önemli. Ormanların, çalıların, ağaçlıkların, savanların, meraların hatta toprağın geliştirilerek karbon tutma kapasitesini artırmak yani yutakları güçlendirmek gerekiyor. Çalışmanın yazarları da, 'Emisyon ticaretiyle, doğanın zaten kendi tuttuğuyla ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmesi, bunlardan karbon kredileri alması doğru değildir. Biz bunu söylememiştik. Yani biz net sıfır salım dediğimizde başka bir şey kastetmiştik.' bunu söylüyor. Bu yanlış hesaplama neredeyse 0,5 derece ek bir ısınma sağlıyor. 2024, hem en sıcak hem de 1,5 derece hedefinin aşıldığı ilk yıl oldu. Zaten 1,5 derece artık belki tartışma konusu olmaktan bile çıktı ki ülkeler Paris Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini böyle hilelerle yerine getirmeye çalışırlarsa, 1,5 hatta 2 derecenin bile tutturulması mümkün olmayabilir."
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2018'de yayımladığı küresel ısınma özel raporuna göre, küresel ısınmayı 1,5 derecede durdurmanın, yapılamıyorsa 2 derecenin altında tutmanın gerekli olduğunu ifade eden Türkeş, bu nedenle 1,5 derece hedefinin değil, hedefe giden yolların yanlış olduğunu, 1,5-2 derece hedefine zarar verecek uygulamalar yapıldığını kaydetti.
DOĞA VE İNSANLIK İÇİN İKİ DEFTER TUTULUYOR
Çalışmada, atmosfere salınan maddelerin yaklaşık yarısına yakınının atmosferde kaldığına, geri kalanının kara ve okyanuslarda tutulduğuna ve tüm bu karbonun izini sürme ve onu ortadan kaldırma sorumluluğunun kaydını tutmak için bilim insanlarının biri doğa diğeri insanlık için olmak üzere iki defter tuttuğuna değinildiğini ifade eden Türkeş, her yıl karalar, ağaçlar ve okyanuslarda emilen karbondioksidin tamamımın insanın geçmiş karbondioksit salımlarını atmosferden uzaklaştırmak için gezegenin sunduğu bir hizmet olduğunu vurguladı.
Bu durumun karbon tutulumlarının doğanın defterine yazıldığı anlamına geldiğini bildiren Türkeş, "Kara ve okyanuslarda yapılmakta olan işler için ülkelerin karbon kredisi talebinde bulunması gereksiz. Eğer tarihsel salımlarımızı temizlemek için onlara güveneceksek ki bunu yapamayız, aynı zamanda bunları gelecekteki fosil yakıt salımlarını dengelemek için de kullanacağımızı unutmamamız geriyor. Bunlar doğal karbon döngüsünün alt bileşenlerinin doğal yollarla atmosfere saldığı ve yeniden doğal süreçler ve düzenekler aracılığıyla tuttuklarına karşılık gelmektedir. İnsan kaynaklı karbondioksidin tamamını bugün olduğu gibi gelecekte de tutmaları olanaksızdır. Gerçekte atmosfere doğal yutakların tutabileceğinden daha fazla karbondioksit saldığımız için atmosferdeki toplam karbondioksit tutarı her yıl artıyor." dedi.
Fosil yakıt kullanımından kaynaklanan her ton karbondioksit için jeolojik depolamaya bir ton karbondioksit tahsis edilerek, katı yerküreye giren ve çıkan karbon akışının dengelenmesi anlamına gelen "Jeolojik Net Sıfır"a ulaşmanın, kalıcı jeolojik karbondioksit depolamanın maliyeti ve zorlukları göz önüne alındığında fosil yakıt kullanımında önemli bir azalma gerektireceğinin altını çizen Türkeş, şu anda hiçbir ülkenin bunun peşinde olmadığı tespitini paylaştı.
Karbon ticareti ve karbon kredilerinin karbon salımlarının azaltılması ve karbon sıfır hedefine ulaşılmasında bilimsel ve politik yükümlükler açısından doğru bir yol olmadığı değerlendirmesinde bulunan Türkeş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu yaklaşım Paris Anlaşması kapsamındaki 'iklim değişikliği mücadelesi'nin tümüyle pazar ekonomisi kurallarına, neoliberal politikalara ve sermaye gruplarının kar amaçlarına bırakılmasının tarifidir. Kuşkusuz, Paris Anlaşması'nın küresel ısınma hedeflerini tutturmak ve giderek hızlanıp şiddetlenen insan kaynaklı iklim değişikliğini azaltmak için ormanları koruyup geliştirerek yutak kapasitesini artırma yoluyla insan kaynaklı karbonu arazide tutmak çok önemli bir iklim değişikliği savaşımı eylem ve politikasıdır. Ancak, bunlar, doğrudan fosil yakıt kullanımını azaltma, fosil yakıtlı enerji sistemlerinden 10-15 yıllık bir dönemde vazgeçmek ve güneş ile rüzgar gibi yenilenebilir enerjilerin birincil enerji kaynakları içindeki payını artırmak, enerji tasarrufu, iklim ve çevre dostu sürdürülebilir orman ve tarım yönetimi ile döngüsel ekonomi gibi çeşitli ölçeklerdeki etkili iklim değişikliği savaşım politikalarının ve eylemlerinin yerini tutmayacaktır."
patronlardunyasi.com