Ekonomi


Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, küreselleşme trendine bağlı olarak dünyada artan vergi rekabeti karşısında Türkiye'deki vergi sisteminin, beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu savundu.

Sabancı, TÜSİAD'ın ''Kayıt Dışı Ekonomi ve Sürdürülebilir Büyüme: AB Yolunda Değerlendirme ve Çözüm Önerileri'' başlıklı raporunun açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmada, TÜSİAD'ın 2004 yılında ''Türkiye Ekonomisi için Sürdürülebilir Büyüme Stratejileri'' adlı bir proje başlattığını hatırlattı. Bu proje kapsamında ele alınan son konunun, Türkiye'nin yakaladığı büyüme performansının devamı için engel teşkil eden kayıt dışı ekonomi olduğunu dile getiren Sabancı, TÜSİAD olarak kayıt dışı ile mücadeleyi, özellikle son 3 yılda, önceliklerinden biri olarak belirlediklerini ve her ortamda konuyu dile getirme gayreti içerisinde olduklarını anlattı.

Piyasa ekonomisinin hukuki ve kurumsal altyapısındaki boşluklardan istifade ederek, iş dünyasının evrensel iş ahlakı ilkelerini ihlal eden kayıt dışı faaliyetlerin, girişimcilik ve rekabet ruhuna zarar verdiğini, adil rekabet ortamını bozduğunu, kaynakların etkin kullanılmasını engellediğini ve Türkiye'nin büyüme potansiyeli önüne set çektiğini dile getiren Sabancı, şunları kaydetti:

''Gelişmekte olan ülkelerin küreselleşmenin getirilerinden yararlanabilmesi ve bu sürecin verimlilik artışına ve büyümeye yol açması, ülkenin dışa açılma sürecindeki kurumsallaşma seviyesine bağlıdır. Kamu ve denetleyici/düzenleyici kurumlar bazında kurumsallaşmanın sağlanamaması, iş ve rekabet ortamının yeteri kadar iyileştirilmemiş olması, işletme bazında da kurumsallaşmaya geçilememesi ile sonuçlanmaktadır.''

Serbest pazar ekonomisinin şartlarına ayak uyduramayan ve gittikçe artan rekabetçi düzen içinde hayatta kalmak için verimliliklerini yeterli ölçüde artıramayan firmaların, kısmen veya tamamen kayıt dışına geçme yolunu seçtiğini ifade eden Sabancı, diğer yandan kayıt dışılığın varlığının, katma değer ve uzun dönemli büyümeyi sağlayacak gerçek rekabet şartlarının oluşmasına engel olduğunu söyledi. Sabancı, ''Kısacası, kayıt dışı faaliyetin, bu faaliyet içinde bulunan firmaya sağladığı kısa dönemdeki avantaj uzun dönemde dezavantaja dönüşmektedir'' dedi.

KAYIT DIŞILIĞIN KAMUYA MALİYETİ...

Kayıt dışının bugün yol açtığı toplumsal maliyetin ve kayıt dışında çalışan firmalar için yarın neden olacağı zorlukların, kayıt dışı ile ciddi bir mücadeleyi gerektirdiğini anlatan Sabancı, kayıt dışı ile mücadelenin zorluklarından birinin de uğraşılan sorunun boyutlarına ve yapısına ilişkin belirsizlik olduğunu söyledi. Türkiye'de kayıt dışı ekonominin boyutları konusunda, üzerinde uzlaşılan ortak bir rakam bulunmadığını altını çizen Sabancı, bu büyüklüğün tahminine yönelik çalışmalar birbirlerinden farklı sonuçlar verse de, hepsinin, kayıt dışı ekonominin Türkiye'de ciddi bir boyuta ulaştığına işaret ettiğini kaydetti.

TÜİK verilerine göre çalışmakta olan nüfusun neredeyse yarısının hiçbir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı bulunmadığını, kayıt dışı çalışan 10 milyon 655 bin kişinin, hiçbir sosyal güvenlik hakkından yararlanamadığını belirten Sabancı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele projesinde elde edilen bulgulara göre, çalışanların, kayıt altına alınamamasının kamuya maliyetinin yıllık brüt 17 milyar YTL civarında olduğunu bildirdi.

2006 yılında, iş yapmanın en kolay olduğu 10 ülkede kayıt dışı ekonominin milli gelire oranının yüzde 15, bu ülkelerde kişi başı ortalama gelirin de 37 bin 500 dolar civarında olduğunu ifade eden Sabancı, şunları söyledi:

''AB'yi oluşturan 25 ülke ise iş yapma kolaylığı bakımından ortalama 36. sırada yer almakta ve yüzde 21'lik bir kayıt dışı oranına sahip bulunmaktadır. Bu grupta kişi başı gelir 25 bin dolara yakındır. Aynı rakamları, kişi başı gelirin yaklaşık 4 bin 700 dolar olduğu ülkemiz için incelediğimizde, iş yapma kolaylığı bakımdan 175 ülke arasında ancak 91. sırada yer aldığımızı ve kayıt dışılığın yüzde 32'ye yakın olduğunu görmekteyiz. Diğer bir deyişle, iş ve yatırım yapmayı kolaylaştıran adımların atılmasıyla, rekabet ve verimliliğin artması ve kayıt dışılığın azalması mümkün olmaktadır.''

''VERGİ SİSTEMİ BEKLENTİLERİ KARŞILAMAKTAN UZAK''

Son yıllarda, Türkiye'de iş ve yatırım yapmayı kolaylaştıran birçok adım atıldığını, yapılan reformlarla firmaların yasal olarak faaliyetlerine başlayabilmesi için gerekli bürokratik işlemlerin sayısının azaltıldığını anımsatan Sabancı, ''Ancak, lisanslar ve maliyetler alanında hala yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır'' dedi.

Türkiye'de, özellikle, vergi yüklerinin doğurduğu maliyetler konusunda önemli bir sıkıntı olduğuna dikkati çeken Sabancı, bu durumun ülke içindeki yerleşiklerin alacağı yatırım kararları kadar yurt dışından yapılacak yatırımları da etkilediğini, küreselleşme süreci ile beraber, başta sermaye olmak üzere, mal ve hizmetlerin, hatta emeğin daha mobil hale geldiğini anlattı.

 ''Küreselleşme trendine bağlı olarak dünyada artan vergi rekabeti karşısında vergi sistemimiz beklentileri karşılamaktan hala oldukça uzaktır'' diyen Sabancı, bu durumun düzeltilmesinin özellikle makro dengeler açısından istikrar ortamına girildiği bu dönemde, ele alınması gereken öncelikler arasında olduğunu vurguladı. Bu yapının, sürdürülebilir ekonomik büyümenin önünde ciddi bir engel teşkil ettiğini savunan Sabancı, ücretler üzerindeki vergi yükünün ve sosyal güvenlik primi oranları açısından Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında en yüksek konumda bulunduğunu, bu durumun özellikle ihracata dönük üretim yapan firmalarda çok ciddi maliyet unsuru olduğunu, Türkiye'nin rekabet gücünü zayıflattığını söyledi.

''VERGİLER, ÜRETİM MALİYETLERİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR''

 İstihdam üzerinden alınan vergilerin yanı sıra akaryakıt başta olmak üzere enerji üzerinden alınan vergiler, otomotiv ve haberleşme sektörünü konu alan özel tüketim vergilerinin üretim maliyetlerini olumsuz etkilediği görüşünü aktaran Sabancı, bankacılık işlemleri üzerindeki BSMV ve KKDF gibi aracılık yüklerinin de bu çerçevede düşünülmesi gerektiğini söyledi.

Şirketlerin kayıt dışı faaliyetlerde bulunmaları, şeffaf ve hesap verilebilir normlarda çalışmalarını engellediğini, muhasebe ve finans hesaplarının kabul edilen standartlarda hazırlanmasına engel olan bu durumun, şirketlerin, bankalar ve diğer finans kuruluşları ile ticari bir borç ilişkisine girmelerini zorlaştırdığını ifade eden Sabancı, ''Böylece, diğer OECD ülkelerine oranla, Türkiye'deki KOBİ'lerin finansmana erişimleri son derece kısıtlı kalmaktadır. Sermayeye erişim imkanı sınırlı olan firmalar ölçek ekonomilerine ulaşma ve verimliliği artırmada sorun yaşamaktadır'' diye konuştu.

Rekabet dezavantajları ile iş ve yatırım ortamının külfetlerinin kayıt dışılığa yol açtığını, kayıt dışılığın neden olduğu büyümeyi teşvik edecek mekanizmalardaki tıkanıklıkların rekabet ve verimlilik artışlarını engellediğini belirten Sabancı, bu kısır döngünün kırılmasının pahalı ve zor olduğunu söyledi.

Sabancı, ''Güçlü bir siyasi irade, kapsamlı bir strateji ve güçlü bir toplumsal mutabakat gerektirmektedir. Ancak, uzun dönemde elde edilecek kazanımlar karşısında, katlanılması gereken maliyet ve zorluklar çok önemsiz kalacaktır'' diye konuştu.

Kayıtdışı Ekonomi ve Sürdürülebilir Büyüme: Özet Bulgular

 “Kayıtdışı Ekonomi ve Sürdürülebilir Büyüme: AB Yolunda Değerlendirme ve Çözüm Önerileri” adlı raporda şu bulgulara yer verilmiştir:

Gelişmiş ülkelerde büyüme ortalama yüzde 2,5 seviyesinde kalırken, gelişme yolundaki ülkelerin son yıllardaki büyüme performansı yüzde 6"yı aşmaktadır. Çin ve Hindistan gibi ülkeler dünya ekonomisine daha iyi entegre olmuşlardır. Gelişme yolundaki birçok ülke küreselleşmenin doğurduğu fırsatları kullanarak ekonomik büyümelerine hız kazandırmış ve yeni istihdam olanakları yaratmıştır.

Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde kayıtdışı ekonomi de büyümeye devam etmiştir. Ekonomik kalkınma ile beraber kayıtdışının azalacağını öngören ve gelişmiş ülkelerin sanayileşme tecrübesinden yola çıkarak yapılan tahminler doğru çıkmamıştır. Kayıtdışı birçok ülkede kayda değer bir boyut kazanmıştır. Türkiye de kayıtdışının yoğun olarak yaşandığı ülkeler arasında yer almaktadır.

Küreselleşme süreci dünya genelinde kayıtdışı ile ilgili dinamikleri etkilemektedir. Örneğin küreselleşmenin doğurduğu rekabet ile baş etmekte zorlanan şirketler, çare olarak kayıtdışına geçmeyi denemektedirler.

Kayıtdışılığın artışında etkili olan birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar ülkelerin ekonomik, sosyal ve kurumsal özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. 

Türkiye'de kayıtdışılığı etkileyen yeni bir dinamik ise AB sürecidir. Küreselleşme ve AB"ye tam üyelik hedefleri ülkemizde kayıtdışılığı tetikleyen dinamiklerinin yeni bir analizinin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Çalışmamız kayıtdışılığa değişen küresel ve yerel şartlar bakımından güncel bir bakış açısı getirmeyi hedeflemektedir.

Tanımı gereği kayıtlı olmayan ekonomik aktivitelerin, tam, bütüncül, nesnel, ayrıntılı ve kapsamlı bir incelemesinin yapılması mümkün değildir. Yine de bu durum, ekonomik ve sosyal açıdan çok çeşitli sakıncalar içeren bu olgunun ele alınmasını engellemez.
Türkiye"de kayıtdışılığı ölçmeye çalışan çalışmaların varlığına ve kayıtdışılık ile mücadele için çeşitli platformlarda geliştirilmiş olan önerilere rağmen, kayıtdışı ile mücadelede uygulanabilir sistem önerilerinin artması, mücadelede başarı şansını artıracaktır.

Çalışmanın ilk bölümü, kayıtdışı olgusunun teorik çerçevesini oluşturmaktadır. Bu bölümde kayıtdışının tanımı yapılmakta, kayıtdışılık tarihsel bir perspektif içinde incelenmekte ve kayıtdışının varolma nedenlerine ilişkin akademik literatür özetlenmektedir.

İkinci bölüm kayıtdışılık olgusunu Türkiye bağlamında değerlendirmektedir. Kayıtdışılığın Türkiye"de varolma sebepleri,  kayıtdışılığı doğuran ve büyüten hususlar incelenmektedir.

Üçüncü bölümde ise kayıtdışı ile AB süreci arasındaki ilişki ele alınmaktadır. AB"ye tam üyelik hedefi, ülkemizdeki kayıtdışılığın boyutunu hem doğrudan hem de dolaylı yollarla etkileyecektir. AB süreci ile kayıtdışılık arasında dinamik bir ilişki vardır. AB"ye tam üyeliğe hazırlığın getirebileceği ek maliyetler bazı şirketleri kayıtdışına iterken, yasal çerçeve ve kurumsal yapılarda meydana gelecek değişimler bu sürecin sonunda kayıtdışının azalmasını beraberinde getirecektir.

Son bölümde ise kayıtdışını etkileyen bütün bu dinamiklerin ışığında, kayıtdışı ile mücadeleye yönelik bir strateji için bazı önerilere yer verilmektedir.