Güzel Sanatlar Saatchi & Saatchi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Yaratıcı Bölüm Başkanı Alinur Velidedeoğlu'nun adını duymadığınız bir alan yoktur sanırım. Reklamcı mı, grafiker mi, sanatçı mı, film yapımcısı mı, playboy mu, çapkın mı, reklamcılığın harika çocuğu mu? Nedir? Kimine göre "dâhi" olan bu kişinin ne olduğunu kendisine sordum. "Siz kimsiniz?" Biraz mahcup cevap verdi: "Ben gizli bir milliyetçiyim. Yapmış olduğum bütün işlerde ülkemi, kendi vatandaşlarımı ön planda tutan davranışlarda bulunuyorum." Şaşırıyorum. Konumuz reklamlar, milliyetçiliği daha sonraki satırlara bırakıp, hemen reklamlara geliyorum.
Sevgili Alinur, gençlere reklamcılıkta başarılı olmaları için, ne yapmalarını önerirsiniz?
* Her meslekte başarılı olmak için yapılan neyse, reklamcılık sektöründe ilerlemek isteyenlerin de onu yapması gerekiyor. Ben bu soruyu rahmetli Sakıp Bey'e sormuştum. 25 yıl önce uçakta yan yana seyahat ettik. Bol bol sohbet ettik. Sakıp Bey'e, "Başarının formülü var mıdır?" dedim. "Var" dedi ve saydı, "Biiir, çok çalışacaksın" dedi. Düşündüm 12 senedir hakikaten eşek gibi çalışıyordum, "İkiiii, hırslı olacaksın", o da var dedim. Üçüncü olarak "sabretmeyi bileceksin" dedi.
Araştırma inceleme şart
Reklamcılıkta her şeyi bilmen gerekiyor. Her şeyle ilgilenmek zorundasın. Gözlük, moda, inşaat, tekstil, şampuan her konuda, seni ilgilendirmese bile, bilgi sahibi olman ve meraklı olman gerekiyor. En önemli şey merak. Meraklı olmayan emekli olur. Meraklı olan başarılı olur. Bu kadar basit. Bir de eğer yaratıcılığın varsa şanslısın. Yaratıcılık da, gördüğünü değiştirmek değil, daha ortaya çıkmamış bir şeyi ortaya çıkarabilme yeteneği varsa, ki bu, yaratıcı insanlarda, diğer insanlardan yüzde 10-15 daha fazla. Ondan sonrası tamamen araştırmayla, incelemeyle, çalışmayla oluyor. Her yeni girdiğin konuda öğrendiğin şeyleri kendi bilgilerine katıyorsun.
Siz hem hırslı, hem de yaratıcı bir reklamcıymışsınız, reklamla ilgili yayınların hepsini satın alır, başka reklamcıların o yayınlardan yararlanmalarına engel olurmuşsunuz. Var mı öyle bir şey?
* O çok eskiden oldu. 25 yıl önce, Türkiye'ye yabancı kitap getiren bir şirket vardı. Yok, metin yazarı, yok işte marketing, adverteising, en etkili reklamlarla fotoğrafçılık falan öyle kitaplar. Ya iki tane ya üç tane getirirlerdi. Ben o zaman 18 yaşındayım, İstanbul Reklam'da çalışıyorum. Param da var, hepsini alırdım.
İstanbul Reklam'a nasıl girdiniz?
* Süheyl Bilbaşar İstanbul Reklam'ın başındaydı. Ben gittim ona "Ben grafiker olmak istiyorum" dedim, O da "Burada matbaalarda bile grafiker var, sen animasyoncu ol, bu sahada Türkiye'de çok iş yapan yok, o bölüme girersen senin için daha iyi olur" dedi. 1 saniyede karar verdim, "tamam" dedim. Bu bir yön değiştirmedir. Ben oradan filmciliğin ana temalarını öğrendim. 23 yaşında hepsini öğrendim, 24 yaşında kendi şirketimi kurdum. Çünkü Süheyl Bey beni kovdu.
Niye kovdular?
* Çünkü ben dışarıya iş yapıyordum. Param yetmiyordu. Evde kendime atölye kurmuştum. Sabaha kadar başka ajanslara çizgi film yapıyordum. Tabi bunu öğrendiler ve hemen beni kovdular. Süheyl Bey yıllar sonra beni çağırdı, "Kovmaktan dolayı en çok gurur duyduğum adam sensin. İyi ki kovmuşum seni" dedi.
Hayatını Halil Bezmen değiştirdi
Kendi şirketinde ilk önemli işi kimden aldın?
* Halil Bezmen enteresan bir adamdı. Türki- ye'de eskiden büyük reklam verenler tekstilcilerdi. Büyük reklam verenlerden bir tanesi de Santral Mensucat'tı. Benim o işi almam bir tane sloganla oldu. Bir tek slogan bulmuştum o zaman. O sloganın üstüne kurmuştum bütün kampanyayı. Yaklaşık, 25-27 yıl önce, "Lale, farkı fark edin" diye bir slogan bulmuştum. Halil Bey'den, "Farkı fark edin" sloganıyla bu işi almıştım. Halil Bezmen koskoca ajansı bırakıp, geldi ufacık ajansa, "Ben seninle çalışırım" dedi. Ondan sonraki bütün işlerini ben yapmıştım. Çok büyük reklamlar veren bir şirketti
"Deli Ali