Patronlar


Oyak'ın kurucu Genel Müdürü Selahattin Özmen, hatıralarına yer verdiği kitabında, 1960'lı yıllarda Oyak'a bağlı ‘ordu pazarları' aracılığıyla sosyalizmin güçleneceğine inanıldığını açıkladı. Buna göre ordu pazarları, piyasa fiyatının altında mal sattığı için sosyalist aydınlardan büyük destek görmüş. Esnaf ise kurumu haksız rekabet yapmakla suçlamış. Özmen, medyanın o dönemde Oyak'a bakışını şu sözlerle aktarıyor: "Medyada çok okunan kişiler kurumu tutardı. Oyak yoluyla sosyalizmin güçleneceğine inananlar vardı." Bu arada Koç Holding'in kurucusu merhum işadamı Vehbi Koç'un nasıl dışlandığını da anlatan Özmen, “Deneyimlerinden yararlanmak için yönetimde yer verdikleri Vehbi Koç'u ‘Genelkurmay'ın içinde Bulgar subayı olamayacağı gibi ekonomik bir kuruluş olan ordu yardımlaşmanın rakibi de bünyemizde yer alamaz' diye suçladılar. Koç, bu suçlama karşısında gözyaşlarını tutamadı.” bilgisini veriyor.

Selahattin Özmen, ‘80 Yıla Tanıklık' isimli kitabında, 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Oyak genel müdürlüğü görevine emrivaki ile getirildiğini anlatıyor. 1961-64 yılları arasında aynı görevi sürdüren Özmen, ilk genel kurulun Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı binasında yapıldığını aktarıyor. Vehbi Koç ve Kazım Taşkent gibi iş dünyasının önde gelen isimleri de tecrübelerinden istifade etmek amacıyla genel kurul üyeliğine seçilmiş. Buna karşılık ilk genel kurulda İstanbul'dan gelen bir albay söz alarak, “Bu kurum bizimdir. Sivillerin bilgi ve becerileri önemlidir. Ancak bizim öz adamlarımız duruma tam hakim olmalıdır. Asker yönetim kurulu üyeleri sürekli olarak gözetim denetim yetkisiyle sivillerden ayrılmalıdır.” sözleriyle buna tepki göstermiş. Özmen ise sivil üyelerin hiçbirinin görev için talepte bulunmadığını ve haberleri olmaksızın üyeliğe seçildiklerini bildiriyor. Özmen, asker üyelerinin ilk yıllarından itibaren sadece malk mülk almakla sınırlı kalmayıp Oyak'ın ülke sanayiinde yer almasını, sanayi yatırımlarına yönelmesini istediği bilgisini veriyor. Vehbi Koç ve Kazım Taşkent gibi bazı genel kurul üyeleri buna karşı çıkmış. Hatta bir genel kurul toplantısında yaşanan sert tartışmalardan sonra Vehbi Koç kurum üyeliğinden istifa etmek zorunda kalmış. Yaşananları Özmen şöyle anlatıyor: “Dünyadaki uygulamalar açıklanarak doğrudan girişim için izin isteniyordu. Sayın Taşkent öneriye şiddetle karşı çıkıyordu. ‘Bu öneriyi hazırlayanlar başka inançta olmalılar' diyordu. Bu ifade üstü kapalı biçimde komünist suçlaması idi. Koç da aynı kanaatteydi ve gerekçelerini ekonomik temellere dayalı olarak açıklıyordu. Ardından kurumun bazı asker üyeleri söz alıp görüş belirtiyordu. Bunlardan İhsan Albay saygılı olmakla beraber çok çarpıcı konuşma ile öneriyi destekliyordu. ‘Bizim temel yanlışımız var. Önce o yanlış düzeltilmeli, sonra yatırım politikası ve programına karar verilmelidir. Koç çok büyük bir girişimcidir. Ama bir tacirdir ve ekonomik bir kuruluş olan Ordu Yardımlaşma’nın rakibidir. Çok yetenekli bir Bulgar kurmayına Genelkurmay'da görev vermek herhalde düşünülemez. Koç haklı olarak kendi çıkarlarını gözetecektir. Güçlü mali imkânları elinde tutan kurumun kendisinin kâr etmeyi umduğu alanlara girmesine engel olmak Koç'un çok doğal hakkıdır. Kendisini suçlamak yanlış olur. Yanlış giderilsin; sonra neyi, niçin, nasıl yapacağız noktalarında daha sağlıklı karara vararız' diyordu.” Özmen, albayın konuşmasının Koç'u çok etkilediğini, onursal olarak kabul ettiği görev sırasında kişisel çıkar kovalayacağının düşünülmüş olmasının kendisini derinden sarstığını belirttiğini anlatıyor. Gözyaşlarına boğulan Koç, izin alarak albayın söylediklerine şu cevabı vermiş: “Arkadaş beni hırsızlıkla suçluyor. Ben buna layık değilim. Kurum ile rekabetim olabilir; ama ben bunun çözümünü yakışıksız tutumla değil, namuslu çalışkan gayretimle bulurum. Böyle bir suçlamayı hak etmedim. Bundan böyle sevdiğim yurduma hizmet için kurum üyesi kalmak gereğini duymadığımdan genel kurul üyeliğinden istifa ediyorum.”