TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, Ankara’da gerçekleştirilen Yüksek İstişare Kurulu (YİK) toplantısında yaptığı konuşmada belirsizliklere işaret etti ve “Ülkemiz, bölgemiz ve dünyamız zorluklar ve belirsizliklerle dolu bir dönemden geçiyor. Belirsizliğin içindeki imkanları yakalamak, zorlukları aşma yollarını keşfetmek için gereken irade umuttan beslenir” dedi.
TÜSİAD Başkanı konuşmasında denetimin önemine de işaret ederek, “Belki de liyakate göre atanmış kadroların hakkını vererek yapacakları denetimler, çeteler, suç ekonomisi, sağlıkta çeteleşmeler, gıda güvenliği, kaçak göçmenler, çevre ihlalleri, iş kazaları, inşaat projelerindeki usulsüzlükler gibi yakın zamanda içimizi çok yakan olayları önleyebilirdi” ifadesini kullandı.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın konuşmasından ana başlıklar şöyle:
PUSULAMIZ DEMOKRASİ OLMALI
Küresel jeopolitik rekabetin dünyaya büyük bir siyasal belirsizlik ve öngörülemezlik getirdiği bu dönemde, pusulamız demokrasi olmalıdır. Son on yıldır çok kanlı bir iç savaşın ardından Suriye’de mevcut rejimin düşmesiyle yeni bir süreç başladı. Yerel, bölgesel ve uluslararası düzlemdeki aktörler arasında var olan şiddetli çıkar çatışmaları sürecin bundan sonra nasıl evrileceğine ilişkin birçok belirsizlik ve öngörülemezlik yaratıyor. Suriye’nin sorunlarının çözülmesini ve istikrarın tesis olmasını temenni ediyoruz. Ancak, gelişmeleri yakından takip etmek gerekecek.
KAYYIM SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN…
Suriye’deki gelişmeler ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Dünyada terörden en çok etkilenen ülkelerden biriyiz. Terörün geri dönülmez bir şekilde gündemden kalkması elzemdir. Temel hak ve özgürlüklerin ve hukuk devletinin garanti altına alınması konularında mesafe alınması gerekiyor. Ancak, son dönemde, görevden alınan seçilmiş yerel yöneticilerin yerine atanmış yöneticilerin getirilmesini toplumsal istikrar ve refah hedefiyle bağdaştıramadığımızı söylemiştik. Partilerimizin kayyım sorununu çözmek için başlattığı diyaloğun sorunun çözümüne katkıda bulunmasını umuyoruz. Ülkemizin dünyadaki siyasi ve ekonomik gücünü, demokrasisinin gücü ve hukuk devletinin sağlamlığı belirleyecektir.
ENFLASYON HALA ÇOK YÜKSEK
Son yıllardaki makroekonomik istikrarsızlık döneminin ardından uygulamaya geçilen rasyonel para politikaları neticesinde enflasyonla mücadelede yol kat etmeye başladık.
Ancak enflasyon hala yüksek. Gelecek yıl için yapılan tahminler de esenliğe çıkmamız için daha zamana ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Bu süreçte sıkı para politikasının ve ekonomideki soğumanın devam etmesi enflasyonla mücadelenin bir parçası. Fakat enflasyonla mücadelenin gerektirdiği fedakarlıkların hem reel kesimin hem de hanehalklarının dayanma gücünü zorlamaya başlamış olduğunu da görüyoruz.
KAMU DA YÜKÜ PAYLAŞMALI
Bu nedenle enflasyonla mücadelenin kamu kesimini de içine alacak biçimde sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi halde, sadece para politikasına dayanan bir yaklaşım ile enflasyonla hızlı ve sonuç alıcı bir mücadele hem çok zor hem de tüm yükü reel kesimin ve hanehalklarının üzerine yüklüyor.
LAYAKATE GÖRE ATANMIŞ KADROLARDAN HAKKINI VEREN DENETİMLER OLSA…
Bu açıdan vergilemede ve kaynak tahsisinde etkinliğin sağlanması ve adaletin artırılması ve kayıt dışılıkla kararlı biçimde mücadele konularında güçlü adımlara ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Kayıtdışı ile mücadele dezenflasyon sürecine destek olmaya ilaveten piyasa ekonomisinin temellerinin geliştirilmesi ve verimliliğin yükseltilmesine de hizmet edecektir. Kayıtdışı faaliyet genellikle verimsizlikle beraber seyreder. Kayıtdışı konusunda genel ve muğlak bir söylem yerine samimi bir mücadele başlatılmasını ve iyi tasarlanmış bir eylem planının hızla hayata geçirilmesini bekliyoruz. Kayıtdışı ile mücadelenin bir boyutu da denetimlerin artırılması. Belki de liyakate göre atanmış kadroların hakkını vererek yapacakları denetimler, çeteler, suç ekonomisi, sağlıkta çeteleşmeler, gıda güvenliği, kaçak göçmenler, çevre ihlalleri, iş kazaları, inşaat projelerindeki usulsüzlükler gibi yakın zamanda içimizi çok yakan olayları önleyebilirdi.
5.3 MİLYON KAMU PERSONELİ VAR
2007’de 2 milyon civarında olan kamu personeli sayısı 2017’den sonra hızlı bir artışa geçerek önce 5 milyona bu sene de 5.3 milyona ulaşıyor. Fakat, kamu personeli sayısındaki artış kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyete yansımıyor. Bu artış ilave istihdam yaratmaya yarıyor.
Nitekim rakamlara iller bazında bakınca ortaya daha ilginç bir fotoğraf çıkıyor. Nüfusu 500 binin altındaki illerde istihdamdaki her dört kişiden birisinin kamuda olduğu hesaplanıyor.
Kamu kaynaklarının etkin kullanılması için, amaç ve araç arasındaki uyumun gözden kaçırılmaması gerekiyor. Bu da kamunun tüm alanlarda küçülmesini değil, tam tersine bazı alanlara ayrılan kamu kaynaklarının artmasını gerektiriyor.
AB İLE ENTEGRASYON CANLANDIRILMALI
Geçtiğimiz gün AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen, Suriye’deki kritik gelişmeler ışığında, uzun bir aradan sonra, ülkemize bir ziyaret gerçekleştireceğini açıkladı. TÜSİAD olarak, Türkiye ve AB arasında istişare ve iş birliğinin derinleştirilmesi ihtiyacını her zaman vurguladık, vurgulamaya da devam ediyoruz. Ancak bu istişare ve iş birliği, göçmenler veya Suriye konularının ötesine geçmeli. AB’nin genişleme politikası çerçevesinde her alanda AB-Türkiye entegrasyon süreci canlandırılmalı.
patronlarunyasi.com