Patronlar


Dünyanın en saygın haber dergilerinden Newsweek, bu hafaki kapağını İstanbul'a ayırdı. Şehrin 100 yıl boyunca şahit olmadığı bir rönesans yaşadığının yazıldığı Owen Matthews ve Raha Faroohar imzalı makalede, İstanbul'un değişimi şu sözlerle anlatıldı: İstanbul'un İstiklal Caddesi'nde bir yaz gecesi geçirin... Sazdan neye kadar her türlü müziği duyacaksınız. Albüm satan mağazalarda Yunan müziği çalınırken Babylon ve Mojo gibi popüler barlarda gençlerin rock müzik dinlediğini, hemen yanında horon tepildiğini göreceksiniz. Tüm bu seslerin büyüleyici yanı hepsinin İstanbul'u ve insanlarını yansıtıyor olması. Aslında bu sesler Türkiye'nin uzun yıllar süren ekonomik bunalımlar veya askeri yönetimlerin dayattığı milliyetçiliğin ardından İstanbul'un yeniden bir "kavşak" haline gelme arzusunu yansıtıyor.

Dünyayı yönetiyordu
İstanbul yüzyıllar boyunca dünyanın yarısına başkentlik yaptı. Şimdi Avrupa'nın en muhteşem metropollerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Üstelik özgüveninin ne kadar arttığını hemen belli ediyor. Hala tüm kentte geleneksel çarşılar, kahvehaneler, Bizans kiliseleri var. Ama diğer yandan borsa gittikçe güçleniyor. Yurtdışı eğitimi olan gençler ülkelerine dönüp iş kuruyorlar. Aslında istanbul geçtiğimiz 100 yıl boyunca şahit olmadığı bir rönesans yaşıyor. Yalnızca geçtiğimiz yıl kentte iki büyük müze, Modern Sanat ve Pera açıldı. Galerİst ve Platform gibi sanat galerileri hem Türk hem yabancı sanatçıların eserlerini sergiliyor. Türk sanatçılar, modacılar, müzisyenler, yönetmenler her geçen gün uluslararası sahnede adlarından daha da bahsettiriyor. Üstelik artık kendi seslerini buldular. Yıllar boyu yaratıcı olmak batılılık anlamına gelirken artık yerellik ön plana çıkıyor. Mercan Dede ya da Osmanlı'dan esinlenerek başarılı tasarımlar yapan Gönül Paksoy en iyi örnekler. Fransız Sokağı'nda her şey Fransız ama birkaç adım ötede Anadolu yemekleriyle modern menüler hazırlanıyor. Bundan 15 yıl önce Beyoğlu tehlikeli bir yer olarak görülürken şimdi yabancılar bile buradan emlak alıyor.

Sınırlar zorlanıyor
Üstelik sanatçılar artık politik olarak da sınırları zorlayabiliyor. Fatih Akın'ın "İstanbul Hatırası" belgeselinde de rol alan Kürt şarkıcı Aynur "10 yıl önce şarkı söylediğimde polis ensemde biterdi. Şimdi istediğim yerde istediğim zaman söylüyorum" diyor. Yıllardır düşman görülen Yunanlar'la bile her şey daha farklı. Yunan halkını konu alan fotoğraf sergileri, Nazım Hikmet ve Yunan şairlerin eserlerinin okunduğu dinletiler ilgi topluyor. İstiklal'de sürekli Yunan pop müziği çalıyor. İstanbul Modern'in kurucusu Oya Eczacıbaşı "Kültürel bir yenilenme var. İstanbul'un gizli kalmış yanları hem Türkler'i hem yabancıları çok heyecanlandırıyor" diyor.

Doğu-batı harmonisi
Kentin bu değişimi Türkiye'nin Avrupa'yı kucaklamasının bir işareti olarak görülebilir. AB üyeliği için yapılan reformlar, ekonomi ve insan hakları konusunda önemli gelişmeleri beraberinde getirdi. Sonuçta eğer hükümet Avrupa bağlarını göstermekte bu kadar kararlı olmasaydı istanbul'un yeni görüntüsü bu kadar etkileyici olmayabilirdi. Elbette Avrupa Türkiye'yi birliğe almayabilir. Ama bu dünyanın sonu anlamına gelmiyor. Zira, İstanbul Türkiye endüstrisinin yüzde 45'ini, milli gelirin yüzde 55'ini ve ihracatın yüzde 60'ını temsil ediyor.

Ve öyle görülüyor ki İstanbul ne olursa olsun kendini yenilemeye devam edecek. Böylece Türkiye de gelişecek. İstanbul sokaklarının sesini hatırlayın- Avrupa, Türk, Balkan ve Ortadoğu müziği aynı anda duyuluyor. Tüm bunlar garip ama güzel bir harmoniyle bir araya geliyor. Bu sesi hatırlayın...