Gündem


Hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi ve adalet kurumlarına güvenin yıkılmasını toplumsal güvenin düşük olmasındaki kritik faktörler olarak sıralayan TEPAV, derbi maçında yabancı hakem görevlendirilmesini de “Türk’ün Türk’e duyduğu güvendeki azalmanın göstergesi” olarak niteledi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yayınlanan politika notunda Türkiye’de toplumsal güvenin son yıllarda giderek daha görünür bir toplumsal sorun haline geldiği belirtilerek, “Farklı kesimler arasındaki kutuplaşma ve kurumlara duyulan güvendeki azalma, günlük hayattan siyasete pek çok alanda hissedilmektedir” denildi.

TEPAV Kalkınma Programı Direktörü H. Ekrem Cunedioğlu imzasıyla yayınlanan politika notunda Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından gerçekleştirilen “Life in Transition 2024” başlıklı çalışmada “insanların çoğuna güvenilebileceğini söyleyebilir misiniz?” sorusuna Türkiye’den “kısmen” ya da “evet” yanıtını verenlerin en düşük oranlardan biri olduğuna dikkat çekildi. Kurumlara duyulan güvenin de benzer biçimde düşük olduğuna dikkat çekilen notta bir başka araştırmada ise halkın yüzde 51’inin hükümetin ülke için doğru olanı yapacağına güvenmediğini ve bu güvensizlik duygusunun siyasal kamplara göre keskin farklılıklar gösterdiği dile getirildi.

“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİNİN ZEDELENMESİ EN TEMEL NEDEN”

Toplumsal kesimler arasındaki bu derin güven uçurumunun, sosyal uyumu tehdit eden bir boyuta ulaştığı vurgulanan notta “Son Galatasaray- Fenerbahçe derbisinde yabancı bir hakemin görevlendirilmesi ve Trabzonspor’un da Galatasaray ve Fenerbahçe ile oynayacağı maçlarda aynı yabancı hakemin görev almasını talep etmesi bile Türk’ün Türk’e duyduğu güvendeki azalmanın göstergelerinden biri olarak değerlendirilebilir” yorumuna yer verildi. Türkiye’de toplumsal güvenin zayıf olmasının arkasında bir dizi yapısal ve güncel neden bulunduğu belirtilen araştırmada bu nedenler hukukun üstünlüğü eksikliği, kurumsal bozulma ve yolsuzluk, medya özgürlüğünün kısıtlanması, liyakat ilkesinden sapma, eğitim sistemine duyulan güvenin azalması, sosyal eşitsizliklerin derinleşmesi ve hızlı kentleşme kaynaklı toplumsal sorunlar olarak sıralandı. Hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesi ve adalet kurumlarına güvenin yıkılmasının toplumsal güvenin düşük olmasında en kritik faktör olarak nitelenirken özellikle temel haklar ve yönetimde güçler ayrılığı en temel sorunlar olarak belirtildi. Toplumsal güvenin artırılmasının hem demokratik istikrar hem de sürdürülebilir kalkınma için hayati önemde olduğu dile getirilen politika notunda şu görüşlere yer verildi: “Güvenin olmadığı bir toplumda büyüme kalıcı olamaz, beyin göçü engellenemez, sosyal barış tehdit altında kalır. Atılacak adımlar sabır ve kararlılıkla uygulandığında, güven erozyonunun tersine çevrilmesi mümkün.”

DÜŞÜK GÜVEN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN ÖNERİLER

-Yargı bağımsızlığı: Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısı, yürütmeden bağımsız olmalı, atamalar siyasi etkilenme iddialarını ortadan kaldıracak şeffaflıkta yapılmalı. Mahkemelerin gerekçeli kararları açık ve erişilebilir olmalı.

-Şeffaflık ve açık veri: Devlet kurumlarının karar alma süreçleri, ihaleler, harcamalar kamuoyu denetimine açılmalı. Tüm kurumlar düzenli faaliyet raporları yayınlamalı, bütçelerini paylaşmalı.

-Yolsuzlukla mücadele: Üst düzey kamu görevlilerinin mal beyanları düzenli denetlenmeli ve kamuya açıklanmalı. Rüşvet ve görevi kötüye kullanma suçlarında cezalar caydırıcı olmalı.

-Vatandaş katılımı: Yerel yönetimlerde mahalle meclisleri, şehir konseyleri aktif hale getirilmeli; önemli politika değişiklikleri öncesi paydaş katılımı ve istişare mekanizmaları işletilmeli.

-Uluslararası şeffaflık: OECD’nin yolsuzlukla mücadele sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin GRECO tavsiyeleri gibi uluslararası mekanizmaların gerektirdiği yasal düzenlemeler tamamlamalı.

-Basın özgürlüğü: Eleştirel haberciliği zorlaştırdığı belirtilen dezenformasyon yasası ve Terörle Mücadele Kanunu uluslararası hukuk ışığında yeniden değerlendirilmeli.

-Kamu yayıncılığı: Kamu yayıncılığı yapan kuruluşların özerkliği teminat altına alınmalı, yönetimleri liyakat esasına göre belirlenmeli; tek bir siyasi görüşün kontrolüne girmesi engellenmeli.

-Eğitim politikası: Eğitimin sık sık değişen bir siyasi gündem olmaktan çıkarılıp toplumsal mutabakata dayalı, uzun vadeli bir politikaya kavuşturulması gerekmektedir.

-Gelir adaleti: Vergi ve sosyal transfer politikaları gözden geçirilmeli. Dolaylı vergilere bel bağlama yaklaşımından uzaklaşıp doğrudan vergilerin payının arttığı adil bir vergi sistemi kurulmalı.

-Planlı kentleşme: Şehir planlamasında insan ölçeği merkeze alınmalı. Yeni oluşturulan uydu kentlerde sadece beton bloklar değil, kamusal alanlar da tasarlanmalı.

patronlardunyasi.com