9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘TMSF’nin devlet içinde devlet gibi bir pozisyona geldiğini’ savunarak, ‘Bunların yaptığına ‘Ali kıran baş kesen’ derler. Artık isyan ediyorum, hukuk için isyan ediyorum’ dedi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Güniz Sokak’taki ünlü çalışma odası... Yine masaların üstünde kitaplar ve notlar...
Demirel, önce duvarında asılı olan kasketli çocuğu gösteriyor: ‘Bu ilkokul fotoğrafım’ diyor. Sonra da fotoğrafın üstündeki çerçeveyi işaret ediyor... Çerçevenin altında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer imzası var.
‘Bu da bana verilen Devlet Şeref Madalyası Beratı, 50 sene bu ülkede demokrasi ve hukuk mücadelesi yaptım. Artık isyan ediyorum...’
9. Cumhurbaşkanı kardeşi Şevket Demirel’in tüm şirketlerine gece yarısı baskınıyla el konulması karşısında kızgın.
MÜCADELE BAYRAĞI AÇTI
Artık Egebank ve Murat Demirel olayıyla ilgili suskunluğunu bozduğu ve mücadele bayrağını açtığı anlaşılıyor. Ve konuşmaya başlıyor:
‘Devletİ 20 milyar dolar zarara uğratıldığı iddiasıyla 20 bankaya el koydular. Ben de tüyü bitmemiş yetimin hakkının yedirilmemesinden yanayım. Ama 20 milyar alacağız diye ülke 30 milyar dolar zarara uğratıldı. Cereyan eden hadise ne kadar vahim olursa olsun hukukun temel kurallarından vazgeçilmemelidir. Nedir hukukun temel kuralı? Kişi suçu ispatlanıncaya kadar suçsuzudur. Suç şahsidir. Yakınlığı ne olursa olsun başkası cezalandırılamaz. Ve adil yargı hukukun temelidir. Yeğenimi korumuyorum. 1999’da Egebank’a el konulmasına izin veren kararın altında Cumhurbaşkanı olarak benim imzam var. Kimse korudu, korumadı gibi tartışmalara girmesin. Ben o zamana kadar Egebank tartışmasına karışmadım. Suçlu varsa şeriatın kestiği parmak acımaz.’
HUKUK İÇİNDE VARIM
Demirel, ‘Şevket Demirel kardeşim olduğu için hadiseye girmedim. Ben hadisenin içinde tamamen hukuk açısından varım’ diyor ve masasının üstünde duran Anayasa’yı alıp 37. maddeyi açıyor:
‘Ben senelerce cebimde Anayasa taşıdım. Ben hukuk ve Anayasa devletinin ve vatandaşın temel haklarının savuncusuyum. Devletin gücünü vatandaşa, sanki bir düşman ülkenin vatandaşı gibi kullanmasına karşıyım.’
Demirel, TMSF’yle Anayasa’nın 37. maddesinin çiğnendiğini vurguluyor ve devam ediyor: ‘Devlet soyulmuştur. Bunları tahsil ediyoruz. Tamam da, tahsil etme hukuk yoluyla olmalıdır. Meclis’in kanun çıkartması bile yetmez. Çünkü kanunun üstünde Anayasa, Anayasa’nın üstünde de insan vicdanı vardır. Devlet içinde devlet olamaz. Nerede idari makamlar yargı yetkisiyle techiz edilirse orada zulüm olur. TMSF devlet içinde devlet oldu. Artık bu durdurulmalı. TMSF kaldırılmasın ama mutlaka yargıya bağlanmalı.’
ALİ KIRAN BAŞ KESEN
Demirel, esas tartıştığı olayın kardeşine yapılan olduğunu söylüyor ve ekliyor: ‘Dişiyle tırnağıyla 60 sene uğraşıp tesisleri yapmış. Bu tesisler Türkiye’nindir. Polis kapısını kırıyor. Evrakların kaçırılmasını önleyeceğiz iddiasıyla tesisleri işgal ediyorlar. Bu hukuk devletine yakışmaz. Bu devletin vatandaşına düşmanca hareketidir. 50 sene savunduğum devletime bunu yakıştıramıyorum. Kardeşime sordum, ‘TMSF’ye borcun var mı?’ ‘Hayır’ dedi. ‘Batık Egebank’tan kaynak aktarıldı’ diyorlar. Hayır böyle birşey de yok. El koymak hukuksuz bir olaydır. Mahkeme kararı olmadan yapılamaz. Buna Ali kıran baş kesen derler. Bu derebeyliktir.’
TMSF, ‘ihtilal doğuran’ Tahkikat Komisyonu gibi
SÜLEYMAN Demirel, ‘Oğlunun borcunu babasından tahsil mi tahsil etmek istiyorsunuz? Bu evrensel hukuka aykırıdır’ diyor ve TMSF’ye karşı uslubunu daha da sertleştiriyor: ‘Yaptığınız linçtir linç. Yargısız infaz yaparak bir keyfilik sergilendi...’
Demirel, TMSF’yi 1960’daki Tahkikat Komisyonu’na da benzetiyor: ‘Tahkikat Komisyonu bir ihtilale sebep oldu. Benim isyanım buradadır...’
9. Cumhurbaşkanı, hükümeti ve Meclis’i de TMSF’yi değiştirmeye çağırıyor: ‘TC devleti mahkeme yetkisini hakim dışında kimse vermemelidir. Mahkeme yetkisi TMSF’nin elinden mutlaka alınsın..