Patronlar


Can Dündar'ın kaleminden

Vehbi Koç 1975 yılında gittiği bir camideki hutbeden rahatsız olup Diyanet İşleri Başkanlığı'na başvurdu ve "Hatip, 'Tanrı' demememizi 'Allah' dememizi söylüyor. Bunu kendileri mi söylüyorlar, talimatla mı oluyor?" diye soruyor Koç mektubunu, 'Yüce Tanrı'dan başarılar' diyerek bitiriyor Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan imzalı cevap mektubunda bu konuda özel bir talimat verilmediği belirtiliyor. Mektubun son satırı manidar: 'Yüce Tanrı'dan sağlık dileriz'

 


 


Vehbi Koç, dindar bir insandı. Cuma namazlarını kaçırmaz, ama bunun duyulup görüntülenmesinden de hoşlanmazdı.
1975 yılı başında gittiği Dolmabahçe camiindeki bir Cuma'da verilen hutbe dikkatini çekti.
Hatip şöyle diyordu:
"Bazıları 'Tanrı' diyor, 'Tanrı' demeyin, 'Allah' deyin."
Vehbi Koç bunu hayretle dinledi.
O akşam bir başka arkadaşı, başka bir camideki hutbeden söz etti. O hutbede de hatip, "'Günaydın' demeyin, 'Selamünaleyküm' deyin" demişti.
Bu iki örnek Vehbi Koç'u harekete geçirmeye yetti.
Hemen dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan'a hitaben bir mektup kaleme aldı ve bu örnekleri aktardıktan sonra şunu yazdı:
"Bu bir talimatla mı oluyor, yoksa hatipler kendileri mi söylüyorlar? Büyük bir reaksiyon yaratmaktadır. 'Tanrı' sözü çok güzel bir sözdür. Bu hususu sizin gibi geniş görüşlü bir din liderimize duyurmak için bu mektubumu yazıyor, saygılarımı sunuyorum."
"Yüce Tanrı'dan başarılar"
Diyanet'in cevabı yaklaşık 3 hafta sonra geldi. Lütfü Doğan imzalı bu mektupta şu satırlar vardı:
"Başkanlıkça 'Tanrı, Günaydın demeyin' diye özel bir talimatımız yoktur. Hatipler kendi anlayış seviyesine göre hareket ediyorlar. Sürdürdüğümüz eğitimlerle uygun anlayışa getirmeye çalışıyoruz. Takdir edersiniz ki bu, zaman isteyen bir konudur."
Başkan Lütfü Doğan, mektubunun son satırlarına kendi eğilimini yazarak, adeta Koç'a mesaj veriyordu:
"Uyarınıza teşekkür eder, Yüce Tanrı'dan sağlıklar, başarılar dua eder, selam ve sevgilerimi sunarım."


ÇOCUKLARA TAVSİYELER:
Sosyeteye katılmayın!

Vehbi Koç'un arşivinde, çocuklarına yönelik çok sayıda uyarı mektubu var.
Yanına çağırıp çocuklarına nasihat eden ebeveynlerden farklı olarak Vehbi Bey, bu işi yazılı yapıp kalıcılaştırmayı tercih ediyor.
O sayede bu uyarılar sadece kulaklarda değil, arşivlerde de yer ederek günümüze ulaşıyor.
İşte 4 Eylül 1968 tarihinde yazılmış bir mektup... Bir nasihat mektubundan çok bir iş mektubunu andırıyor.
"Gönderilen: Bay Rahmi Koç...
Gönderen: Vehbi Koç..."
Bilgi için Bayan Suna Kıraç'a da gönderilmiş. Şöyle diyor:
Bir insan:
a)Her davet edilen yere gitmemeli,
b) Bu sosyete yerlerinde mümkün olduğu kadar az görünmeli,
c) Kendisi sosyeteye katılmamalı, davet ve ziyafetleri çoğaltmamalı,
d) Görüştüğü adamlara çok dikkat etmeli.
"Son zamanlarda her nedense kokteyl vermeye alıştık. Bu 6-7 sene zarfında kokteyllere ordu kumandanlarını, Harp Akademisi kumandanını ve deniz kuvvetleri kumandanını davet ettim, hiçbirisi gelmedi. Ya bir veya iki kere Celal Eyicioğlu geldi. Bununla şunu söylemek istiyorum: herkes ne kadar dikkatli...
'Sosyete adamı' damgası
"Bunun çaresi her çağırılan yere gitmemektir. Gitmeyince bir daha davet etmezler, siz de davet etmek mecburiyetinde kalmazsınız, bu sosyete hayatı da bu şekilde biter. Radyonuzu dinler, gazetenizi okur, dünyaya takip eder ve hayatınızı yoluna koyarsınız. "Size de bize de çok şey olur.
"Damga yememek, gazetelerin dedikodu sütunlarına geçmemek lazım. Bir defa, 'Bu aile işadamı değil, sosyete adamı' damgasını yedikten sonra çok şey kaybedilir. Hayatta çok dikkatli olmak lazım, her itibar genç yaşta kazanılır ve kaybedilir. Başkalarının başından geçen, size de tecrübe olmalı."

Allah rızası için israftan kaçının

Bir uyarı mektubu daha...
Bu kez 1973 sonundan...
Vehbi Bey, 15-20 gün sonra 73 yaşına girecek. Eşini yeni kaybetmiş. "Benim de artık ne kadar ömrüm olduğunu bilmiyorum" diyor, "Türkiye'deki vasati ömürlere bakarsanız, işin sonuna yaklaşılmış olduğu görülür" diye ekliyor.
Oysa önünde daha bir çeyrek asır var.
Konuya giriyor:
"Seyahat, yakıt, enerji ve nakil araçları masraflarınızda büyük israf olduğuna kaniyim. Bana diyeceksiniz ki, bazen de dersiniz, 'Bu yaşa geldin, hala mı bunlarla uğraşıyorsun. Otur rahatça keyfine bak, tatlı canını üzme.'
Ben bunları kendim için değil,
a) sizler için
b) memleketim için yazıyorum. Teferruata girmek istemiyorum fakat beğenmiyorum. Her biriniz müesseseden ve şahsi hesabınızdan senede ne sarf ettiğinizi biliyorsunuz. Bu memleketin en ufak bir israfa, gösterişe tahammülü yoktur. Sizlerin bir çok insanlara örnek olmanız lazımdır. Memleket ve dünyanın halini benden daha iyi biliyorsunuz. Allah rızası için çok dikkatli olun ve israftan kaçının.
Gözlerinizden öperim."

Memleket, dünya sosyalizme gidiyor, dikkat etmiyorsunuz

1 Aralık 1964'te Suna Koç'a, Çiğdem ve Rahmi Koç ile Sevgi ve Doğan Gönül'e yollanan mektup "Babanız olarak bugüne kadar geçirdiğim tecrübelerden ders alarak size şifahen yaptığım tavsiyeleri bu yazımla bir defa daha hatırlatmayın vazife bildim" diye başlıyor ve maddeler halinde şu öğütleri sıralıyor:
"1.Memleket ve dünya matbuatını takip etmiyorsunuz. Bunları okumak için vakit lazımdır.
2. Haftanın bir gününde eğlenmeniz, misafirliğe gitmeniz, misafir kabul etmeniz hakkınızdır. Buna hiç riayet etmiyor, işin dozunu kaçırıyorsunuz.
3. Vaktinde uyumayarak vazifesine giden bir işadamının randımanı düşüktür.
4. İsraf derecesinde paranın kıymetini düşünmeden masraf yapılmaktadır. Çeşmenin suyunun bir gün azalabileceğini, kurak giderse kesilebileceğini aklınızdan çıkarmayınız.
5. Memleket ve dünya sosyalizme doğru gidiyor. Halkın gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Bunu bilerek yürümek lazım gelirken hiç dikkat etmiyorsunuz.
Hayatımda yukarıdaki kaidelere riayet etmeyen birçok insanların servetlerini, sıhhatlerini, mevkilerini ve aile saadetlerini kaybettiklerini gördüm. Bu lüks hayata alışmış insanların, çoluk çocukları perişan hale düşmüşlerdir. Zaman zaman sizlere bunları anlatmaya çalıştım.
Babanız olarak, büyüğünüz olarak hayatta muvaffak olmanız, iyi tanınmanız için uğraşıyorum. Verdiğim nasihatlere dikkat ediniz. İyi olduğunuz takdirde ancak sevinir, övünürüm. Aksi halde beni üzer, hasta edersiniz. Yükümün ne kadar ağır olduğunu yakından görüyorsunuz. Yardımcı olacağınız yere üzüntü vermemenizi rica ediyorum.
İnşallah bundan böyle beni bu tarz bir mektup yazmaya mecbur etmezsiniz.
Gözlerinizden öperim."

'Günseli Başar'a imam nikâhı kıydı' dedikoduları hakkında:

Solcular laf çıkarıyor...

Türkiye'de Ecevit dönemi...Yıl 1974...
Vehbi Koç, hakkında üretilen dedikodulardan dertli...
Kendini iyi hissetmediği 13 Mayıs 1974 günü kaleme aldığı notta şunları yazıyor:
"Enver Güreli Bey yanıma geldi ve şunları söyledi: 'Babıâli'de bugün yine sizin isminiz çok geçti, Başbakan Ecevit'e, kaçırdığınız 118 milyon lira vergiyi affettirmek için gitmişsiniz.' Kendisi bu lafı söyleyenlere "Vehbi Bey ile iki gün evvel hastanede konuştum, Başbakan'a niçin ve ne şekilde gittiğini bana detayı ile anlattı. Başbakana böyle bir iş için gitse Nejat Eczacıbaşı ile beraber gider mi?" dediğini anlattı.
Dün Ankara'dan gelen Rahmi M. Koç, Ziya Tansu Bey'in Günseli Başar'a 5 milyon lira verdiğime ve imam nikâhı kıydırdığıma dair Ankara'da dedikodu dolaştığını söylediğini nakletti.
Bunların hepsi bir taraftan tertiplenerek dağıtılan laflar. Bana öyle geliyor ki solcular halkın gözünden düşürmek için mütemadiyen çeşitli yollardan bu gibi laflar çıkarmaktalar."


SADBERK KOÇ'UN SON MEKTUBU:

Hayatım, kocam, sen dünyanın en iyi insanısın

Vehbi Koç'un arşivinin en hüzünlü sayfası, 19 Eylül 1973 tarihinde Londra'dan gelen mektup...
İki sayfalık bu mektubu eşi Sadberk Koç kaleme almış.
Tedavi gördüğü hastaneden yazıyor.
Bu, onun, bir ömrü birlikte geçirdiği eşine, "son mektup"u...
"Vehbiciğim, canım,
Bugün ameliyata karar verdiler. Sen bana birkaç defa elmaslarını taksim et, dedin. Bundan bir şey anlamadım. Kemal Bey iki defa geldi, Yeniköy'deki dairenin tapusu kimin adına olacak, dedi. Yine bir şey anlamadım. İnsanlar gafil oluyor.
Sana bir şey yazacağım. Bundan hiçbirisinin haberi yok. İstersen yap, istersen yapma. Benim arzum bu.
Pırlanta yüzüğü Suna'ya
Pırlanta küpem ile armutlu elması Semahat'a
Sevgi'ye pırlanta kolye
Rahmi'ye pırlanta taş.
Bunların hepsi kıymetlidir.
Gelelim emlake. Yeniköy'de sen otur. Şişli'deki kat pek büyük, yorucu. 60 yaşından sonra bu yükü taşıma.
Rahmi'ye evinin yanındaki arsa verilsin.
Semahat çocukların en hayırlısı. Her gece sabaha kadar seccadede dua eder, gözyaşı döker. Ona ferağ et.
Suna'ya Lalezar'ın üzerindeki yarım katı ver, tam kat çıksın.
Sevgi'ye gelince, ona da ya para ya da hisselerimden bir kısmını ver. Hak geçmesin.
Holdingdeki hissemi, Zafer Apartmanını herkese taksim et. Sen kendin nereyi seversen orayı al. Sen dünyanın en iyi insanısın.
Bak Vehbiciğim,
Benim için 1 milyon TL'lik cami, veya çeşme, veya bir hayır yap. Annemin parasını ağabeyime, evdeki Ali Efendi, Kerim, Samiye, Huriye'ye 5.000'er TL ver. Ekmekçi Fatma hanımın televizyon parasını öde.
50 senelik hayatımız sona erebilir. Allah senden ve evlatlarımdan razı olsun. Çok mesut ol. Çocuklara gelince; bugünün en iyi çocukları. Onlara benim hatırım için kusurlarına kalma. Ben analık hakkımı helal ediyorum. Allah bütün işlerini rast getirsin. Müzemi yapın, Koç Holding'de kalsın, orada devam etsin.
Hayatım, kocam, Bütün düşüncelerim sensin, kendini yorma, ne istersen onu yap. Allah bütün işlerini rast getirsin.
Bu mektubumu gözümün yaşları akarak yazıyorum. İnşallah iyi olur kalkarım, beraberce okuruz.
Sadberk Koç."

Milliyet