Spor


Murat KAYA

Masada karşılıklı oturan iki oyuncu, 8×8'lik kare bir tahta üzerine dizdikleri 32 taşla, insanlık tarihinin en eski oyunlarından birini çıt çıkmayan bir ortamda oynuyor. 

Gözlerini “fil”, “kale”, “piyon” “vezir” isimleri verilen taşların konumlandırıldıkları tahtadan ayırmayan; yaşları, fiziki görünümleri, duygu durumları ne olursa olsun aynı şeye odaklanan oyuncular, yapacakları hamleyi, o hamleye başka bir hamleyle verecekleri yanıtı ve o hamleye başka bir hamleyle verilecek yanıtın ardından oluşturacakları yeni hamle kombinasyonlarını; şahı, matı, kazanmayı veya en azından bir beraberliği kotarmayı düşünüyor. 

ATA MİRASI PATA SPORU

Belki de  “kazanmak” ve “kaybetmek” anlamına gelen diğer sporların aksine, mücadele sonunda “berabere kalma (pata)” özelliğiyle rekabette zekaya saygının öne çıkmasına da vesile olan bu oyun; bu yüzden dünyada en saygı duyulan oyunları arasında yer alıyor ve rakiplerin birbirleriyle mücadele ederken başka faktörlerden etkilenmeleri için sessiz bir ortam yaratılmasıyla öne çıkıyor. 

Yarısı siyah yarısı beyaz renklerden oluşan tam 64 karede, yine siyah ve beyaz renkli taşlarla oyuncuların bir seferde bir hamle yapabildiği dünyanın en kadim oyunu, ata oyunu, satrançtan bahsediyoruz. 

Bir spor olarak kabul edilmesiyle birlikte dünya çapında turnuvaları düzenlenen bu eski oyun, dünyanın farklı ülkelerinden en zeki insanları bir araya getiriyor ve oyuncu çiftleri karşılıklı, 3-4 saat sürebilecek mücadeleler sergileyerek turnuva kazanımı elde etmek istiyor. 

BUDAPEŞTE’DEKİ OLİMPİYAT TURNUVASI

Son 45 yıldır dünya olimpiyatı olarak düzenlenen satrançı turnuvasının sonuncusu da Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, SYMA Spor ve Konferans Merkezi’nde düzenleniyor. 

Yüz yılı aşkın süre Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimi altında kalan ve bu sayede Türkiye ile bir çok ortak kültürel bağı olan Macaristan’ın turistik harikası başkenti Budapeşte’deki 45. Dünya Satranç Olimpiyatları, açık ve kadın olmak üzere iki kategoride gerçekleşiyor.

KADIN ETKİSİ KATILIM REKORU GETİRDİ

Açılış töreni 10 Eylül’de yapılan, 24 Eylül’e kadar sürecek ve toplam katılımcı sayısının 1884 olduğu turnuvada, 195 ülkeden 975 erkek, 181 ülkeden de 183 kadın sporcu yarışıyor. 

Bu her iki bölümdeki katılım sayısı, rekor olarak kabul ediliyor. Bunun nedeni de birçok ulusal takımın kadınlar etkinliğinde ilk kez yer alması ve bir yaş altı çocuğu olan birçok oyuncunun da oynamaya karar vermesi olarak biliniyor.

Katılımdaki rekorun ayrıca Uluslararası Satranç Federasyonu (FIDE) Kadın Komisyonu tarafından cinsiyet eşitliğini sağlamak ve çocuk bakımı hizmetini desteklemek için yürütülen "Ulusal Kadın Takım Girişimi" ve "ChessMom" programlarının bir sonucu olduğu da belirtiliyor.

MÜLTECİ TAKIMLARI DA VAR

Yine aynı zamanda mülteci takımlarının her iki bölümde de katıldığı ilk Satranç Olimpiyatı olması da katılımcı sayısının artışını sağlamış durumda. FIDE'nin mültecilere yönelik "Koruma İçin Satranç" girişimi bulunuyordu. 

Her iki kategoride 4 asil ve bir yedek sporcudan oluşan ülke takımlarının 11 tur boyunca hamle yapacağı turnuva, İsviçre sistemi formatında gerçekleşiyor. Olimpiyatlarda üst sıralardan başlayarak her turdan sonra puanı yakın olan takımlar eşitliğin bozulması için birbiriyle eşleşiyor. 

BÜYÜK USTALARIN TAKIMI: TÜRKİYE MİLLİ TAKIMI

Türkiye’yi bu olimpiyatlarda Erkek A Milli Takımında IM (Uluslararası Usta) Oğulcan Kalmazalp (32) kaptanlığında; henüz 13 yaşında “Büyükusta (GM) ünvanı alma başarısı gösteren Yağız Kaan Erdoğmuş ve 16 yaşındaki Ediz Gürel ile GM Mustafa Yılmaz(32), GM Vahap Şanal (26) ve GM Emre Can (34) temsil ediyor. 

Kadınlar A Milli Takımı’nda ise ülke adına, Nijat Mammadov (39) kaptınlığında; IM Ekaterina Atalık (42), WGM (Kadın Büyükusta) Betül Cemre Yıldız Kadıoğlu (35), WGM Kübra Öztürk Örenli (33), WIM (Kadın Uluslararası Usta) Gülyenay Aydın (18) ve WIM Hayale İsgenderova (36) yarışıyor.

Milli sporcular aynı zamanda online olarak da GM Burak Fırat, GM Cem Kaan Gökerkan, GM Dragon Solak, IM Selim Çıtak ve IM Okan Özsakallıoğlu eşliğinde maçlara hazırlanıyor.
 
TÜRKİYE İŞ BANKASI’NIN 19 YILDIR DEVAM EDEN DESTEĞİ

Her turnuvada olduğu gibi bu turnuvada da Türkiye Satranç Federasyonu (TSF) ve A milli takımı, ülkenin köklü bankacılık kurumu Türkiye İş Bankası destekliyor.

Aralık 2005 yılından bu yana tam 19 yıldır TSF’nin ana sponsorluğunu üstlenen Türkiye İş Bankası, uzun günler süren ve dünyanın diğer ülkelerinde gerek kalacak otel, gerek diğer masraflarla maddi olanakları zorlayan satrancın gelişimi için hiçbir masraftan kaçınmıyor, sponsorluğuyla ülke sporuna büyük katkı sunuyor. 

Satrancın çocukların kolayca erişebileceği bir spor dalı olması ve yaygınlaşması, ülke genelinde popüler ve talep edilir bir spor haline gelmesi için yetenekli çocuklara ulaşılmasına yönelik çalışmalar yürüten banka, son turnuvada boy gösteren 13 yaşındaki Yağız Kaan Erdoğmuş ile 16 yaşındaki Ediz Gürel gibi çocukların satranç ustası olmaları, onların uluslararası başarılarıyla ülke puanına katkı vermesinde başat rol oynuyor. 

DİĞER KURUMLARIN DA DESTEĞİNE İHTİYACI VAR

Ancak pahalı bir spor haline gelen satrançta,  ilerlemeyle birlikte gelecek uluslararası başarılar için tek bir kurumun verdiği destek yetmiyor. Satranç federasyonu ve oyuncular, bu sporun gelişimine verilecek her türlü desteği diğer kurumlardan da bekliyor. 

Bu desteğin nasıl sağlanacağına yönelik tartışmalar sürüyor. 

Sponsor İş Bankası’nın davetiyle Budapeşte’deki turnuvayı gözlemlemeye ve oyuncuları daha yakından tanımaya giden gazeteciler; birbirinden değerli sporcu başarı hikayeleri yanında, satrancın geleceğiyle ilgili pek dile getirilmemiş iç acıtıcı gerçeklere de şahit oldu.

ONLAR DESTEK VE İLGİ İSTİYOR

Organizasyonlardaki zorluk, bu oyunun diğer popüler oyunlara göre daha az popüler olarak görülmesi, oyuncuların tanınmaması ve destek eksikliği gerçekliği, federasyon yetkililerinin ve milli takımı oluşturan farklı yaşlarda oyuncuların da dile getirdiği, hatta şikayetçi oldukları bir konu.

Başka sorunlarla ilgilenirken, Türkiye’nin en zeki sporcularının ter akıttığı, büyük mücadeleler sergilenen, gerek oyuncular, gerek ailelerinin büyük özverisini barındıran ata mirası bu spora, diğer milli sporlara oranla daha az ilgi gösterildiği gerçeğiyle karşılaşan gazeteciler şaşkınlık yaşıyor.  

Oyuncular da, antrenörler de, federasyon yetkilileri de, aynı gerçekliği dile getiriyor. Onlar ülke adına yarışırken gazete veya televizyon haberlerinde daha çok görünmek, başarılarıyla sosyal medyada daha çok konuşulmak, diğer sporlara gösterilen ilgiyi görmek ve bu sayede bir sonraki turnuvaya daha motive bir şekilde hazırlanmak istiyor. 

OLAĞANÜSTÜ ÖNLEMLER VE ÇIT SESİ BİLE ÇIKMAYAN SALON

PD editörünün de yer aldığı farklı kurumlardan gazeteciler, satranç ve sporcularına dikkat çekmek için onların son Dünya Satranç Olimpiyatları mücadelesini “sessizce” sergiledikleri spor salonunu ziyaret etti. 

Etkinliğin 10 bin kişi kapasiteli mekanı SYMA Spor ve Konferans Merkezi’ne giden gazeteciler, vestiyerin yakınındaki gişeden tribünlere yol almak için kayıt yaptırdı. Ancak burada gazetecilerin, telefondan saatlerine ve hatta güneş gözlüklerine kadar ne eşyaları varsa görevlilerce teslim alındı, kollara organizasyon bileklikleri takıldı, ziyaret de bu şekilde gerçekleşebildi. 

GAZETECİLERİN ŞAŞKINLIĞI

Bu oloğanüstü önlemlere şaşıran gazeteciler, tribüne oturup ne olup bittiğini görmek istediklerinde daha büyük bir şaşkınlık yaşadı. 

Zeminde kurulan turnuva masalarında bine yakın sporcu ter dökerken, tribünlerde oturan yüzlerce insandan tek bir “çıt” sesi dahi çıkmıyordu. Öyle ki iki insanın kulaktan kulağa konuşması bile koca salonda duyulacak gibi oluyordu. Buna yeltenenleri de her köşe başında bulunan yelekli görevliler, gelerek işaret diliyle uyarıyordu. 

Bu sessizlik; satranç sporunun ne kadar ciddi bir oyun olduğu ve tek bir dış etkenin bile oyuncuların konsantrasyonunu bozmaya neden olabileceği gerçekliğini gazetecilere bir kez daha kanıtlıyordu.

OYUNCULARIN SESLERİ

Sesli sporların gürültülü başarılarına şahit olmuş bizler; asil bir sporun sessiz çığılığını ilk başta böyle duymuş olduk. Ancak asıl çığlık, oyuncuları kaldıkları otelde ziyaret etmemizle gün yüzüne çıkıyordu.

Salonda sessizce oturup rakibi tartan ve o sessizlikte belki de kafasında onlarca hamle geliştiren oyuncular; otelde gazeteci abileri-ablaları, kardeşleriyle karşılaştıklarında bütün sessizlerinden kurtulmuş, hayatlarını bağladıkları bu spora olan ilginin azlığı ve ilginin daha çok paylaşımla artırılması gerektiğine dair yüksek sesle konuşmaya başlamıştı bile.

ONLAR SATRANCIN GÜLEN YÜZLERİ

Saatler süren bir sessizlikle devam eden mücadeleler yaşandığı için “ciddi” bir oyun olarak bilinen satranç, oynarken somurtkan ya da düşünceli görünen zeki oyuncuların görüntüsüyle de bu duruma katkı sağlıyor. 

Ancak Türk milli takımında ter döken oyuncuları tanıdığımızda bunun ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu öğrenmiş olduk. 

Karşımızda espri yapan, kendileriyle dala geçebilen, mücadelelere farklı motivasyonlarla hazırlanan, ideallerine hayatın güzelliğini bir kenara itmeden erişilebileceklerine inanan ve spor hayatlarına olduğu gibi sosyal hayatlarına da çok önem veren genç oyuncular bulduk.

Onların renkli ve cıvıl cıvıl sesleri, bizim tersini düşünüyor olmamızla beliren bütün önyargıları yakıp yıktı adeta.

OLİMPİYATLARIN EN BAŞARILISI ŞANAL: SATRANÇ 20 YAŞ ALTINDAKİLERE DAHA UYGUN 
 
Bu oyuncuların en haşarısı, ilkokuldan itibaren satranca ilgi duymaya başlayan, azimli çalışma temposunun yanı sıra ailesinin de desteğiyle 2016 yılında Türkiye’nin en genç GM ünvanlı satranç şampiyonu olmayı başaran 26 yaşındaki GM Vahap Şanal’dı. 

2023 Dünya Kupası’nda dördüncü tura kadar yükselen ilk Türk satranç sporcusu olma başarısı elde eden İzmirli Şanal, turnuvalarda yaşadıklarına dair anlattığı hikayeleri ve orijinal esprileriyle, başarılı bir satranç oyuncusunun sadece sporcu zekası değil, aynı zamanda hayatı çok iyi okuyan bir zekaya sahip olduğunu da kanıtlıyordu. 

Gazetecilerin sorularını bir sözcü edasıyla yanıtlayan Vahap, eski turnuvalarda oranla takımın yaş ortalamasının düştüğüne dikkati çekerek, böylece hayata bakış açısının da değiştiğini aktarıyor.

Vahap Şanal, yaşı küçükken günde 10 saat calışma temposunu devam ettirebileceğini düşündüğünü ancak büyüdükçe aileye zaman ayırmak gibi başka faktörlerin devreye girmesiyle çalışma saatlerinin azaldığını, şu sözlerle belirtiyor:
“Satranç 20 yaş altındakilere daha uygun bence.”

HIZLI SATRANÇ ÖNERİSİ
 
Genç oyuncu, satrancın diğer sporlara oranla daha uzaktan izlenebilmesiyle ilgili soruyu da, bu konuyu çok düşündüğünü belirterek, şöyle yanıtlıyor:

“Hiçbir spor dalında izlenmeyle etkili olamıyor. Hangi futbolcu izlendikçe daha çok iyi olur. Oynamanız lazım. Organizasyon içinde çok şey olabilir aslında. Bence hızlı satranç daha çok izleniyor. Bizim maçlar burada 6 saat sürüyor. Hızlı satrançla onu mesela 20 dakkaya çekseler izlenme 50 katına çıkabilir. Hiç denenmemiş şey değil. Rastgele başlangıçlarla hızlı satranç  turnuvaları geliştirilebilir.”

“BEN DAHA 12 YAŞINDAYIM ABİ”

En genç GM olma özelliğini 13 yaşındaki Yağız Kaan Erdoğmuş’a kaptırmasına ilişkin konuşan Vahap Şanal, 2023’te bu konumunu kaybettiğini, o yaşlarda satrançla yatıp kalktığını ve o yaşlarda yenilmenin oyuncu için çok daha zorluk taşıdığını kaydediyor. 

Vahap Şanal ayrıca en genç usta Yağız Kaan Erdoğmuş ile ilgili bir anısını da anlatarak, sporcular, yetkililer ve gazetecilerin yüzünde gülümseme yaratıyor. Şanal, Yağız’ın yaşının küçük olmasını tiye aldığı konuşmasında şunları anlatıyor: 

“Bakü’de turnuvadayız, Yağız dünyanın 50 numarasıyla oynuyor. Maça girecek, o dönem çok da iyi oynuyor. Seviyesi mücadeleler için gayet yeterli. Ben de destek vermeye çalışıyordum, yürüyoruz. Birden bana, ‘Vahap abi anlıyorum da ben daha 12 yaşındayım, ne kadar satranç oynayabilirim ki?’ dedi. Yağız o maçı kazandı sonra.”

“ŞU AN SADECE ANNE-BABASININ İSMİNİ BİLİYOR”

Yağız ile ilgili bir espri daha patlatan Vahap, “O yaşta ben de onun gibiydim. Ona pek bir şey sormayın. O şimdi sadece anne babasının adını biliyor, beyninin içini biliyorum. Satrançla yatıp kalkıyor ve bu durum normal yani” diye konuşuyor.

“ÇOCUKLARIMLA GEÇİRECEĞİM SÜREYİ KAÇIRMAK İSTEMİYORUM”

Önemli başarılar elde edip evlenen, çocuk sahibi olan ancak çok sevdiği satrancı bırakmayan milli sporcu Kübra Öztürk Örenli de (34) dikkatimizi çekiyor.

Ankara’da doğan ve ilkokul öğretmeninin tasviyesiyle satrança 8 yaşında başlayan WGM Kübra Öztürk Örenli, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliğinden mezun oldu, öğretmenlik yaptı. 

Turnuvalarda şampiyonluk ve ikincilik gibi başarılar elde eden Örenli, evlenip yuva kurdu, iki çocuğu oldu. Bu sporcu küçük bebeğiyle bu turnuvaya katıldı. 

Satranç ve aileye zaman ayırmakla ilgili konuşan Örenli, “Zor bir süreç, hamilelik, lohusalık, ikinci bebek. Birinciye alışamamışken ikincinin olması…İster istemez sporumu etkiliyor. Beni biraz olumsuz etkiledi. Onlarla daha çok vakit geçirmek istiyorum, o yaş bir daha geri gelmeyecek. O süreyi kaçırmak istemiyorum. Benimle ne kadar çok vakit geçirirlerse o kadar iyi olur diye düşünüyorum. Bu benim kendi kararım” görüşünü paylaşıyor.

“BEBEĞİMİ UYUTMAM LAZIM”
 
Samimi anlatımlarına devam eden Örenli, bebek bakımı nedeniyle turnuvaya hazırlanmak için daha az çalışabildiğini ve bunun sonuçlarını da burada gördüğünü söylüyor. 

“Annelik başka bir şey, kimse böyle bir şey anlatmamıştı bana. Kendinizi unutup sadece çocukları düşündüğünüz bir yermiş. 25 yılınızı verdiğiniz sporu bile ikinci plana atıyorsunuz. Eşim en büyük şansım eşim, büyük çocuğumu ona bıraktım gelirken. Kolay bir şey değil ama çok keyifli”  diye devam eden Örenli, özür dileyerek masadan kalkıyor ve “Bebeğimi uyutmam lazım” sözlerini bize bırakıp odasına geçiyor. 

SATRANÇÇILARIN BÜYÜK SORUNU: GEÇİNME

Kübra Örenli gitmeden önce, oyunun popülerliği ve geçinip geçinemedikleriyle ilgili soruya da cevap veriyor. 

Milli satranççıların ek iş yapmak zorunda olduğuna dikkati çeken Örenli, “Sadece milli sporcu değiliz, başka bir iş yapmamız lazım. Futbolcu için aynı şey geçerli değil. Biraz garip karşılanıyor bu durum” ifadelerini kullanıyor. 

Aynı soruya, GM Emre Can da, bu duyarlılıkla cevap veriyor. 

"SPONSOR DESTEĞİ YETMİYOR"

Satranca 8 yaşında başlayan, 2006 yılında FM (FIDE Ustası), 2007 yılında IM ve 2010 yılında da GM unvanlarıyla hızlı bir yükseliş sergileyen Emre Can, satranca sponsor desteğinin yetmediğini üzülerek belirtiyor. 

Federasyonun İş Bankası’ndan başka sponsoru olmadığının altını çizen Emre Can, Türkiye ligi mücadelelerinde destek alınabildiğini ancak uluslararası turnuvalarda bu desteğin çok düştüğünü aktarıyor. 

“NET ‘ŞUNU KAZANIYORUM’ DİYEBİLECEĞİM BİR DURUM YOK”

Bir sporcu olarak “Net şunu kazanabiliyorum” diyebileceği bir durum olmadığını kaydeden milli satranççı, “Senede 6-7 turnuva var. Net kazanırsan biraz dönüş alabiliyorsun. 34 yaşındayım, bir şeyler yapmamız lazım. Onu yapamıyoruz. Sadece Türkiye liginde oluyor. Türkiye’nin büyük kulüpleri bu spora girebilseydi belki farklı olurdu, maddi yönden kazanç elde edilebilirdi” diye devam ediyor. 
 
Emre Can, sporcular olarak turnuvada birbirlerinin modunu yükseltmeye çalıştıklarını, hata yaptıklarında çok zorlandıklarını ancak çabuk toparlanmak için o hatayı bir an önce unutmak gerektiğini, arkadaşlarıyla zaman geçirmek için genelde toplu futbol oynadıklarını, bir dönem turnuvalara oyun konsolu getirdiklerini ve buna kaptanların bir süre sonra engel olduğunu da sözlerine ekliyor. 

13 YAŞINDAKİ GM YAĞIZ: DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU İSTİYORUM

Takımın en genç üyesi olan GM ünvanlı 13 yaşındaki Yağız Kaan Erdoğmuş ise, geçmiş ve sorunlardan çok geleceğe odaklanmış durumda. 

Daha bu yaşta, 2024 Uluslararası Satranç Festivali Genç Ustalar Turnuvası Şampiyonu, 2023 Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatı Milli Takımında ikinci,  2022 Dünya Yaş Grupları Yıldırım Satranç Şampiyonası 12 Yaş Genel Kategorisi Dünya Şampiyonu ve 2022 Dünya Yaş Grupları Hızlı Satranç Şampiyonası 12 Yaş Genel Kategorisi Dünya Şampiyonu payelerini edinen Yağız, “Bir sürü emek harcadık. Hiç kolay değildi ama emeklerimin karşılığını gördüm. Bundan sonra dünya şampiyonluğu istiyorum” diyor. 

Yağız, “Stres yaptın mı büyük ustalıkla ilgili?” şeklindeki soruya karşılık da, bu durumun üzerinde baskı yarattığı cevabını veriyor.

EDİZ GÜREL: DÜNYA KUPASI’NDA HAMLE YAPAN EN GENÇ SPORCU

Sakin duruşu ve gözlerindeki belirgin ışıkla, başka genç bir oyuncuya da gazeteciler yoğun ilgi gösteriyor. 

GM Ediz Gürel, 2008 yılında Bursa’da doğdu ve satranca 7 yaşında okuldaki öğretmeninin ilgisini fark etmesi sonucu başladı. Bursa’da katıldığı ilk iki turnuvada elde ettiği başarılardan sonra, satranca başlayalı henüz 6 ay olmuşken, o tarihlerde Türkiye Satranç Milli Takımı Altyapısına girebilmeyi başaran 16 yaşındaki sporcu, 2023 Dünya Kupası’nda hamle yapan en genç satranç sporcusu olma başarısı da yakaladı.

BÜYÜKUSTA OLAN RAKİBİ MAÇI TERK ETTİ 

Dünya Kupası gibi dünyanın en iyi satranç sporcularının yarıştığı turnuvada birinci turda Büyükusta olan rakibine karşı gösterdiği başarılı performans sonucunda rakibinin 28 hamlede maçı terk etmesiyle dünya satranç gündemine damga vuran Gürel, 2023 Avrupa Kulüpler Kupası’nda Türk Hava Yolları Spor Kulübü takımında hamle yaptı ve dünyanın 1 numarasının dahi yarıştığı Kupa’yı 7’de 7 yaparak en başarılı sporcu olarak tamamladı. 

Dünya satranç otoritelerinin davet etmesiyle dünyanın en başarılı sporcularının yarıştığı 2023 Grand Swiss Satranç Şampiyonası’nda ülkemizi başarıyla temsil eden Gürel, Prag Satranç Festivalinde gösterdiği başarılı performansla son GM normunu alarak Mart 2024’te Türkiye’nin 15. Büyükustası oldu.

Aynı zaman turnuvanın Challengers kategorisinde hamle yapan başarılı sporcu, turnuvayı şampiyon olarak tamamladı, 2025 yılında dünyanın en iyi sporcularının yarıştığı Masters kategorisinde ülkeyi temsil etmeye hak kazandı.

DÜNYADAKİ İLK 20’DE

Dünya Hızlı ve Yıldırım Takım Satranç Şampiyonası’ndaki başarılı performansıyla dünya sıralamasında bir numara olan Magnus Carlsen’in de yarıştığı birinci masada şampiyon olan Ediz, Türkiye İş Bankası 100. Yıl Satranç Süper Ligi’nde gösterdiği başarıyla aynı zamanda Türkiye Elo listesinde birinci sıraya yükseldi. 

Başarılı oyunlarıyla 2602 Elo puanına ulaşan Ediz Gürel, şu anda Dünya 20 Yaş Altı sıralamasında ilk 20’de yer alıyor.

DİSİPLİNİ AİLESİNDEN GELİYOR: DAHA HİÇ KAYBETMEDİ

Olimpiyat turnuvasında mücadele etmenin kendisi için özel bir şey olduğunu aktaran Gürel, adapte olduğunu ve takımı için elinden geleni yapacağını dile getiriyor. 

Genç Ediz, turnuvada daha hiçbir maçı kaybetmediğini de gururla söylüyor.

GM olmaya sevindiğini ancak son tura girerken kazanma hedefiyle mücadele ettiğini belirten Ediz Gürel, “Şimdiki hedefim 2700 Elo puanı almak. Böylece dünyanın ilk 30'una girmiş oluyorsunuz. Ben 8 yaşında satranca başladım, 9 yaşında normal oynuyordum ve alıştım. Benim disiplinim de ailemden geliyor” değerlendirmesinde bulunuyor. 

“OKULDA BANA TORPİLLİ DAVRANILIYOR”

Okul hayatına ilişkin, bazen okula uğradığını gülerek anlatan Gürel, diğer arkadaşları gibi samimi bir şekilde, “Bana torpilli gibi davranıyorlar, çünkü okulda eksiklerim kapatılıyor” ifadelerini de kullanıyor. 

Ediz, satrançtan başka diğer sporlarla ilgilenip ilgilenmediği sorusuna karşılık da, “masa tenisi oynamanın onu rahatlattığı” yanıtını veriyor. 

MOSKOVA TECRÜBESİYLE KONUŞUYOR: GM MUSTAFA YILMAZ

Sporcu grubunun en deneyimlilerinden 32 yaşındaki GM Mustafa Yılmaz ise bu spora ilişkin paylaştığı bilgiler ve konuşmasıyla ne kadar “usta” olduğunu belli ediyor. 

Kastamonu’da doğduktan sonra satranca 7 yaşında başlayan, 2008 yılında FM unvanı, 2009 yılında IM unvanı, 2012 yılında ise GM unvanı almaya hak kazanan Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi’nde başladığı üniversite hayatına satranç gelişimini sürdürmek ve dil eğitimi almak amacıyla Moskova’da devam etti.

2023 Dünya Kupası’nda 3. tura yükselen ilk Türk satranççılardan olan Yılmaz, Dünya satranç otoritelerinin davet etmesiyle dünyanın en başarılı sporcularının yarıştığı 2023 Grand Swiss Satranç Şampiyonası’nda Türkiye’yi başarıyla temsil etti. 

“TÜRKİYE’DE SATRANTÇA BİRÇOK ŞEY EKSİK: RUSYA’DA FARK ETTİM”

Aynı zamanda canlı Elo performansına göre Dünya sıralamasında 68. sıraya kadar yükselen ve dünya sıralamasında ilk 100’e giren ilk Türk sporcu olan Yılmaz, bu turnuvada akım olarak ilk 10’a girebilmeleri durumu olduğunu ve gençlerin tecrübelilere destek vermesi gerektiğini aktarıyor. 

Turnuvada bir tek Norveç’e kaybettiklerini ve diğer maçları kazanmaları gerektiğini de kaydeden Yılmaz, Moskova günleriyle ilgili, oraya eğitim için gittiği, çok mutlu olmadığını, biraz Rusça öğrendiğini, satrançla ilgiliyse iyi deneyim edindiğini ve Türkiye’de birçok şeyin eksik yapıldığını burada fark ettiğini dile getiriyor. 

Yılmaz bu fark edişini şöyle anlatıyor:

“Bizim öğrendiğimiz satrancın satranç olmadığın anlamıştım o dönemlerde.”

“KAPTANLIK OYUNCULUKTAN DAHA ZOR”

Takım kaptanı IM Oğuzcan Kanmazalp ise, kahtan olmanın oyuncu olmaktan daha zor olduğu ve turnuva bitene kadar her oyuncuyla ayrı ayrı ilgilenmek gerektiğini belirtiyor. 

Satranca 6 yaşında başlayan, İzmir Saint Joseph Lisesi’nden mezun olan, üniversite eğitimini de İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Spor Akademisi’nde tamamladıktan sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde sürdüren başarılı oyuncu, zorluklarına rağmen kaptanlığı ve antrenörlüğü daha çok sevdiğini de dile getiriyor. 

Turnuvada maçlar çoğaldıkça gerginliğin de arttığını işaret eten kaptan, takım olarak 16. sıradan başladıklarını ve ilk 10’a girmelerinin başarı sayılacağını sözlerine ekliyor. 

Bireyselde daha rahat oynandığı ancak takım adına oynayan sporcuların takımı direkt etkileyeceği için daha fazla stres yaptıklarını kaydeden Kanmazalp, kaptanların oyun sırasında müdahale edemediğini ancak maçtan sonra maçın değerlendirildiğini de söylüyor. 

SATRANCA NASIL BAŞLADILAR?

Gazeteciler orada bulunan bütün sporculara satranca nasıl başladıklarını soruyor.

Sporcuların çoğu “anne-baba yönlendirmesi” cevabını verirken, bazı sporcular da kendiliğinden gelişen bir zevk olarak bahsediyor. 

Yağız Kaan Erdoğmuş, bu gruptan biri. Satrancın ilgisini çektiğini ve bu durumu annesiyle paylaştığını anlatıyor. 

Vahap Şanal, bir derse katıldığını, orada görüp beğendiğini, sürekli oynamaya başladığını söylüyor. 

Emre Can ise, bacağının kırıldığı bir döneme denk geldiği için satranç öğrendiğini vurgulayarak, “Satranç hayatımı kararttı” espirisi yapıyor. 

“AZERBAYCAN’DA MİLLİ SPOR”
 
Diğer sporcular da, “kurslara gidip öğrendikleri, ailelerinin oynamadığını ancak bu sporu komşulardan görüp hayatlarını soktukları, küçük yaşlarda internette görüp başladıkları, ailelerinin de kurslara gönderdiği, öğretmenin tavsiyesiyle ilgilerinin yükseldiği” gibi farklı yanıtlar sunuyor. 

Azerbaycan kökenli kadın milli sporcu Hayale İsgenderova, satrancın ülkesinde milli bir spor olduğunu ve bu sporun profesyonel satranççı olan anne-babasından kendisine geçtiğini aktarıyor. 

SATRANCIN EMEKTAR BAŞKANI: GÜLKIZ TÜLAY 

Toplantıda söz sırası, konuşurken sporcularına gururla bakan ve gözleri parıldayan Türkiye Satranç Federasyonu’nun (TSF) özverili başkanı Gülkız Tülay’a geliyor. 

Satrancın Türkiye’de kalıcı hale gelmesi ve ülkenin dünyada en başarılı ülkeler arasına girmesi için mücadele eden, sponsor bulmakla uğraşan, destekçi arayan Tülay, hedeflerini ve sporcularını şevkle anlatıyor ancak sporcularının söylediklerini doğruladığı sorunlardan da üzülerek bahsediyor. 

Takımın olimpiyattaki performansının iyi olduğunu, sporcularının olağanüstü çabası ve iletişimleninin başarıyı getirdiğini belirten Tülay, “Özellikle olimpiyat sahasında diğer ülkelerden delegelerle karşılaştığımda, bizi tebrik ettiler. ‘Türk takımı çok iyiydi kadın ve erkekte’ dediler. Özellikle ekibin genç olması, Ediz ve Yağız gibi pırıl pırıl çocuklarımızın yer alması çok takdir görüyor” diyor. 

“SATRANCIN MÜFREDATTAN ÇIKARILMASI İYİ OLMADI”

Oyuncularının sürekli maçlar olduğu için dinlenmeye çok fırsat bulamadığını anlatan Tülay, zor olan bu sporun daha kolay hale gelmesi için gösterdiği çabayı ve destek arayışlarından söz ediyor. 

Eskiden satrancın seçmeli dersler arasına alındığını ancak müfredattaki 4+4+4 değişikliğinden sonra ilk 4 yıllık seçimlerden kaldırıldığını vurgulayan Tülay, “Bunun ben ber zaman yanlış olduğunu anlattım. Sadece o değil, tiyatro dersi de yok, drama da yok seçmeliler arasında. Satranç otomatik olarak kaldırıldı. Bu satrancın geleceği için iyi olmadı” ifadelerini kullanıyor. 

“MAARİF MODELİNDE DAHA ÇOK DİNİ DERSLER VAR”

Ancak İş Bankası’nın yıllardır destek olmasıyla güçlü pozisyonlarını korumayı bildiklerini ve bankanın 40 bin tane sınıf açtığını söyleyen Tülay, “Zaten istesen de kaldıramazsın artık. Bundan 5 sene önce ortaokul seçmeleri dersler kısmına eklettim ama iki sene sonra o da kaldırıldı. Yaygın mıyız, evet…Her okulda, sınıfta dersleri, derslikleri var. Maarif modelinde daha çok dini dersler vs var. Zaten maarif temeli atıldığında ilk tırpan atılmıştı” diye konuşuyor. 

“BEŞİKTAŞ, GALATASARAY, FENERBAHÇE BU SPORA ANGAJE OLMALI”

Satranç kültürünün, popülaritesinin yükselmesiyle gelişmesi değil, eğitimle aşılanması taraftarı olduğunu vurgulayan Başkan, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Ama bundan sonrası için popüler olma yönünden daha çok gelişme yaşanacağını öngörüyorum. Bireysel de olsa sponsorların sporcu kontağı kurduklarını görebiliyoruz. Ülkemizde satranç kültürü tam olarak gelişmedi. 
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray gibi büyük kulüplerin bu spora da angaje olması lazım. Biz insanları çekmek için uğraşıyoruz. Bunların da dahil olması lazım. Sporcularımızın da bahsettiği maddi kaygıların olamaması açısından bu önemli. İleride belki minimize edilebilir ama sporcularını destekleyen ülkeler var. Ancak birçok ülkede de bizim konuştuğumuz maddi konular sorun olarak gündemde.”

“SPOR BAKANLIĞI’NIN ‘AMATÖR’ AYRIMCILIĞI BÜTÇE SORUNU YARATIYOR”
 
Satrancın gelişimi için federasyona ve devlete çok iş düştüğüne dikkati çeken Tülay, “Bu yıl İş Bankası’nın özel desteğiyle daha iyi hazırlanıldı olimpiyatlara. Çok büyük etkisi var. Ancak yeterli mi? Sıkıntı şurada; olimpik branşlar ve amatör branşlar şeklinde ikiye ayrılıyor spor kategorileri. Eğer bir spor amatör branşsa bütçede üvey evlat muamelesi görüyor. Sorun da Spor Bakanlığı’nın bu ayrımcılığından kaynaklanıyor” diyor. 

Bugüne kadar sponsor bulmak için müthiş çabalar sarf ettiğini belirten Tülay, takımlarına 13-16 yaşlarında gençlerin eklenmesi ve gelen başarıların konuşulmaya başlanmasıyla biraz ilgi görmeye başladıklarını hatırlatıyor. 

POPÜLERLİK YOLU AÇIK: FİLM ÇEKİLİYOR

“Satranç gündeme geldikçe satrancın önü çok açık, eskisi gibi olmayacak” diyen Tülay, son 2 yıllık başarıların dikkatleri çektiğini, çocukların gündemde yer alabildiğini belirtiyor ve popüler olmaya giden yolun ilk işaret fişeğini şu sözlerle atıyor:

“Satrançla ilgili yeni bir film çekiliyor şu an. Yakında gösterime girecek.”

FARK EDİLEN IŞIK VE GELECEK

Satrançla, sporcularıyla, sorunlarıyla hemhal olan gazeteciler; genç gözlerde ışığı fark ediyor. Ama sorunların en büyüğü olarak görülen santranca desteksizliği onlar da idrak etme üzüntüsü yaşıyor.

Gazeteciler de, tıpkı TSF Başkanı Gülkız Tülay gibi, devlet birimlerinin desteğinin yanı sıra, daha çok çocuğa ulaşılması için satrancın özel destek görmesi gerektiğini düşünüyor, sporculara yönelttikleri sorularına da bu düşüncelerini yansıtıyor. 

ŞAH VEYA MAT

Amatör spor branşları kuran büyük takımların satranca el atması ve bu oyunun diğer popüler oyunlar gibi Türkiye’nin en önemli oyunlarından biri olması hayal ediliyor. 

Genç nüfusuyla dünyada göz dolduran koca bir ülkenin geleceği, potansiyeli ve satrancı; hamle bekliyor…

Ya ülkenin zeki çocuklarıyla geleceği parlak olduğu bilinen bu sporu tehdit edecek, potansiyeli öldürecek yatırımsızlık şahı çekilecek, ya da bütün potansiyeli kullanmayı sağlayacak bir destekle o belirsizlik mat edilecek. 

Şah veya mat!

patronlardunyasi.com