Finans


Dünya ekonomisinde genel bir daralmaya yol açacak krizin Türkiye'ye muhtemel etkileri konusunda menfi ve müspet görüşler dile getiriliyor. Türkiye Finans Genel Müdürü Yunus Nacar, doğru adımların atılması halinde bu dalganın büyük bir fırsata dönüşebileceğine inananlardan. Nacar'a göre bunun yolu da reel sektörü yani sanayi kesimini desteklemekten geçiyor. Hükümet ve bankalara büyük görevler düştüğünü vurgulayan Nacar, makro reformlarla ekonomik istikrarın güçlendirilmesi ve bankaların reel sektörü cesaretle desteklemesinin şart olduğunu ifade ediyor.

'Paranın Patronları' serisinin bu haftaki konuğu olan Türkiye Finans Katılım Bankası Genel Müdürü Nacar'a göre tarihin en büyük finansal krizini büyük fırsata dönüştürmek pekala mümkün. "Amerikan ekonomisine aşırı derecede bağımlı olan Çin'de yaşanan bu kriz sonrasında ciddi yapısal sorunlar ortaya çıktı. Bu, rekabet gücü açısından son derece olumlu bir haber. Bu dönemde sanayi kesimini güçlendirebilirsek sınıf atlayabiliriz." diyen Nacar, gelişmiş ekonomilerin tarumar olduğu 2007'de Türkiye'nin 250 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ve düşük kura rağmen 100 milyar dolarlık ihracata imza attığına işaret ediyor. Nacar, Türk bankalarının reel sektörü finanse etmeye odaklanmasının önemli avantaj olduğunu vurguluyor.

Yüzde 60 hissesi, 1 milyar 80 bin dolara Suudi Arabistan'ın en büyük bankası The National Commercial Bank'a (NCB) satılan Türkiye Finans Katılım Bankası, bir ay içinde yapacağı olağanüstü genel kurulda yeni stratejilerini belirleyecek. Katılım bankacılığında 23 yıllık deneyime sahip nadir bankacılardan birisi olan bankanın genel müdürü Yunus Nacar, reel sektör yani sanayi kesiminin nabzını en iyi tutan bankacılar arasında gösteriliyor. Sanayi kesiminin yaşanan son dalgalanmanın aşılmasında hayati bir rol oynadığını anlatan Nacar, "Bankalar dünyadaki bu krize rağmen reel sektörü finanse etmeye devam ederse, başarıyı bu yıl da devam ettirebiliriz." değerlendirmesinde bulunuyor. Bazı bankacılar tarafından dile getirilen "Bu sene sendikasyon ve seküritasyon kredilerinde maliyetler artar." tezine de bazı çekinceler koyuyor:

 "Şimdi bir olayı tersten düşünelim. Yurtdışından elde ettiğimiz bu kaynaklar bugüne kadar bir zarar görmedi. Bilakis ülke ekonomisinin büyümesinde ve reel sektörün güçlendirilmesinde kullanıldı. Belki 2008'de daha fazla sendikasyon kredisi verecekler Türkiye'ye. Çünkü sağlam bir liman." Burada canını çok sıkan bir duruma da özel bir parantez açıyor deneyimli bankacı. Uluslararası borçlanma maliyetlerini artıran kredi notu konusunda Türkiye'ye haksızlık yapıldığını anlatıyor. Nacar, şu değerlendirmeyi yapıyor: "A kredi notuna sahip uluslararası bir banka batıveriyor veya tarihî zarar açıklıyor. Sonra o bankanın üst düzey yöneticilerini Körfez fonları ile vaziyeti kurtarma çabası içinde görüyorsunuz. Hâlbuki Türk bankaları, parayı alıp reel sektörde kullandırmışlar, sağlamlar. Dünya ölçeğinde gerçek bankacılık yapıyorlar ama tüm bunlara rağmen düşük nota sahipler. Burada bir yanlışlık vardı. Bunun düzeltilmesi şart."

2008 yılında bin yeni personeli işe alacağız

Yunus Nacar, sektöre 'özel finans kurumları' tabelasının asıldığı ilk dönemlerde adım atan deneyimli bir bankacı. 4 özel finans kurumunun; Faisal Finans, Kuveyt Türk, Anadolu Finans ve son olarak Türkiye Finans'ın kuruluşunda aktif rol alan Nacar, 8 yıldır çalışmalarını, önceleri Anadolu Finans adını taşıyan 2005 Temmuz'unda Türkiye Finans adını alan kurum çatısı altında sürdürüyor. Nacar, birçok ilke imza attı. Aynı alanda faaliyet gösteren iki finans kurumunun; Anadolu ve Family Finans'ın birleştirilmesinde etkin rol oynayan Nacar, bankanın yabancılar tarafından tercih edilmesinde de başroldeydi. Yunus Nacar, "2007'de yabancı gruplar Türkiye Finans'taki ışıltıyı gördü. On beş gruptan ortaklık teklifi geldi. Sonunda Temmuz 2007'de Suudi NCB'ye bankanın yüzde 60'ını iftihar edilecek bir fiyata sattık." diyor. Satışa onay, geçen hafta Ankara'dan geldi. Bankanın onay sonrasında daha saldırgan büyüme politikası izleyeceğinin ilk işaretleri ise Nacar'ın açıklamalarından anlaşılıyor: "Bu yıl 38 yeni şube açıp, bin kişiyi işe alacağız. 2008'de nakdi kredi toplamımızı 6,3 milyar YTL'ye, gayri nakdi krediler toplamımızı 4 milyar YTL'ye yükselterek reel sektöre desteğimizi sürdüreceğiz."

Hazine, BDDK ve Merkez Bankası uyumlu olmalı

Yunus Nacar, son krizin hafif sıyrıklarla atlatılmasında BDDK'nın getirdiği düzenlemelerin etkisine dikkat çekiyor. Yine Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası'nın görevini sağlıklı yapması da çok önemliydi. Nacar, Merkez Bankası'nın, hisleriyle hareket etmeyip rasyonel davranarak ülkeyi sağlıklı bir noktaya getirdiğini vurguluyor. "Bu bizim gösterdiğimiz direncin esas noktasını oluşturuyordu." diyen Nacar, 2001 krizinin bankaları risk yönetimi konusunda dikkatli davranmaya ittiğini kaydediyor. Genel müdür, bu durumun en iyi örneğinin kredilerin dağılımı olduğunu ifade ediyor: "Demirbank olayı devlet kâğıdıyla bankacılık yapılamayacağını gösterdi. Siyasî istikrarın sağlanmasıyla reel faizlerin inişe geçmesi kâr etmek isteyen bankaların yönünü KOBİ'lere çevirdi. Bankaların kredi portföyü renklendi ve çeşitlendi."

YUNUS NACAR'DAN SATIR BAŞLARI

Bana 'Bankacılıkta hangi ekoldensiniz?' diye soranlara, 'Yunus Nacar ekolündenim.' diyorum. Çünkü katılım bankacılığını kuran insanlardan birisiyim. Sektördeki tüm ekolleri ben oluşturdum.

Türkiye'de insanlar aşkları ile işleri arasında bir tercih yapmak zorunda kalır. Ben de bu çelişkiyi yaşayanlardanım. Lise yıllarımda edebiyat öğretmeni olmayı çok istedim. Ama gelin görün ki hayat, sevdiğimiz şeyleri yapmamıza engel oluyor.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye bölümüne girdim. Babam kaymakam olmamı çok arzu ediyordu. Kafam karıştı. Meslek seçimi konusunu bir büyüğümle istişare ettim. O da hesap uzmanlığını önerdi, ben de kabul ettim.

Prensipli bir bankacıyım. Hesap uzmanı kökenli olduğum için kurallara, kitaba uygun hareket ederim. Riski çok dikkatli alırım. İşletmeleri, şubelerimi ve personelimi çok iyi tanımaya çalışırım.

Bankacılıkta başarıya giden yolun 'üç i' formülünden geçtiğine inanıyorum. Bunlar; ihlâs, istişare ve inançtır. Eğer bu üç şey yoksa bir takımın başarılı olmasını beklemek mucize olacaktır. Bunlara ilaveten nezaket ve saygının da benim için özel bir anlamı vardır.

Bilgi, tecrübe filan bir noktadan sonra çok önem arz etmiyor. Bence hayatta başarılı olan insanların ortak özelliği işlerini yaparken duydukları heyecandır. Heyecan, insanı diri tutar. İnsan geleceğe heyecanla bakabilir. Dolayısıyla takım arkadaşlarımın çok heyecanlı olmasını isterim.

Rakamlarla Türkiye Finans*

Toplam aktifler............................4,9

Toplanan fonlar...........................3,9

Kullandırılan fonlar.....................4,2

Net kâr.........................................0,114

Şube.............................................129

Çalışan.........................................2.452

(*) Eylül 2007 sonu itibarıyla, milyar YTL.

Zaman