Yavuz Semerci'nin yazısı
Sabancı'ya büyük alkış...
Umutlanmalıyız. Sevinmeliyiz. Büyük reklamverenler harekete geçti. Şiddet içerikli dizileri reklamlarıyla desteklememe kararı alanlara dün de Türkiye'nin en büyük gruplarından biri olan Sabancı Holding katıldı.
Sabancı Holding CEO'su Ahmet Dördüncü, tüm grup şirketlerinin (40'ın üzerinde) yöneticilerine aşağıdaki mesajı yolladı:
"Sevgili Arkadaşlar,
Şiddet içerikli televizyon programlarının şirketler tarafından verilen reklamlar ile desteklenmemesi konusu, topluma karşı sorumluluğu her zaman ön planda tutmuş Grubumuz tarafından benimsenmelidir.
Dolayısı ile yöneticisi olduğunuz şirketlerimizin pazarlama faaliyetlerini destekleyen televizyon reklamlarının konumlandırılması hususunun gözden geçirilmesini, reklamlarımızın şiddet içeren programlarda yayınlanmamasını temin edecek şekilde programlanmasını teminen gerekli yönlendirmelerin yapılmasını rica ederim. Sevgiler"
Böylece büyük reklamverenler sınıfında yer alan Koç Holding, Sabancı Holding, Eczacıbaşı, P&G, Anadolu Endüstri Holding, Zorlu Grubu ve Fortis'in reklamlarını artık yoğun şiddet içeren dizilerde (önünde ve içinde yer alan reklam kuşaklarında) görmeyeceğiz.
***
Akbank ve Türkiye İş Bankası'na ise özel bir teşekkür borçluyuz. Neden mi? Konuyu gündeme alınca fark ettim. Bu iki finans kurumu uzun bir süredir (hiçbir duyuru yapmadan) gençlerimizi lümpenleşmeye iten, silah taşımayı, kendi kurallarına göre adalet dağıtmayı teşvik eden, orman kanunlarını yücelten dizilere reklam vermiyormuş. İki bankanın yöneticileriyle konuştum. Bundan sonra da bu tutumlarını aynı kararlılıkla sürdüreceklerini ve bunun toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çizdiler.
***
Bazı gruplarla bire bir görüşmelere devam ediyorum. Pek çoğu iki noktaya takılıyor. Birinci tereddüt noktası, "reklam vermeme kararı ile büyük televizyon sahiplerini karşımıza alır mıyız" oluyor. Bu kaygıya katılmıyorum. Çünkü burada muhatap, televizyon kuruluşları değil. Tercih dışı bırakılan, dizinin kendisi. Hiçbir televizyon sahibi reklam alamayan bir diziyi yayınlamaz. Reklamverenler tavırlı olursa, televizyon sahipleri veya yöneticileri de şiddet içerikli dizilere prim vermez ve en değerli kuşaklarını bu tip dizelere ayırmaz.
İkinci nokta ise reklam vermemenin ceza ve rekabet hukuku acısından sakıncalı olup olmadığı.
Hukukçular, reklamverenlerin bir araya gelerek ortak hareket etmesinin Rekabet Kanunu'nun (RK) 4'üncü maddesi bakımından ciddi bir etki yapabileceğini kabul ediyor. Çünkü ambargo "açık TV kanalıyla reklam pazarını", "TV program yayıncılığı pazarını" ve "dizi yapım pazarını" etkileyecek bir eylem.
Ancak deniyor, "kuvvetli bir sosyal içeriği olması nedeniyle bu tip bir ambargo RK'nin 5'inci maddesi gereği muafiyet alır." Yani sorun yok!
Tüm bir yaz boyunca, (yeni yayın dönemine kadar) bu köşede konuyu yeri geldikçe (yani sık sık) işleyeceğim. Sabrınıza sığınmanın ötesinde desteğinizi de bekliyorum. Gelin bu işi birlikte temizleyelim. Gelin toplumsal sorumluluğunu yerine getiren firmalarımızı birlikte alkışlayalım.
Vatan