Aydın Ayaydın'ın röportajı
Bugünkü konuğum Şevket Sabancı... Röportajı yaptığımız mekan ise,
73 yaşındaki Şevket Sabancı'nın fırsat buldukça balık yemek için gittiği “Gümüşlük Aquarium Restaurant”ın Yalıkavak Marina bitişiğinde geçen yaz açtığı Yalıkavak şubesi...
Sabancı ile şef Ali'nin hazırladığı masada buluştuk. Servisi Sabancı'nın çok sevdiği mekan sahibi Cengiz ve İlknur ikilisinin oğulları Cansın ve Can, Şef Ali Bey'le birlikte yaptı. Birbirinden güzel meze ve balıkları yerken Şevket Sabancı'ya Bodrum, Sabancı ailesi ve ülke ekonomisi ile ilgili sorular yönelttim. Sabancı da dobra dobra cevaplar verdi.
Sayın Sabancı sizi bir Bodrum aşığı olarak görüyorum. Bodrum aşkı nasıl ve ne zaman başladı sizde?
Arkadaş! 10 yıl öncesine kadar Bodrum'u bilmezdim. Benim yaz tatillerim Londra ile İstanbul'da geçerdi.
Peki Bodrum nasıl başladı?
10 yıl önce bir arkadaşım beni birkaç günlüğüne Bodrum'a davet etti. Geldim ve üç beş gün kaldım. Geliş o geliş. O zamandan bu yana 15 Haziran-1 Eylül arası Bodrum'dayım. Bir anlamda pijama ve terliğim bu süre zarfında Bodrum'da... Arada bir işim olduğunda günlüğüne İstanbul'a gider gelirim. Kışın da hava iyi olduğunda Bodrum'a gelirim.
Bodrum Turgutreis'te bahçeli güzel bir yazlığınız var. Burayı seçmenizin sebebi ne?
Aslında tamamen bir tesadüf. Sıtkı Koçman ile bir şirketin yönetiminde birlikte görev yapıyordum. Bir gün bana “Şevket Bey, Bir İngiliz dostumun Bodrum Turgutreis'te güzel bir yazlığı var. Eşi kanserden öldü. Ülkeyi terk ediyor, bu evini satıyor. Ona yardımcı olabilir misin?” dedi. Ben de etrafımda birkaç kişiye söyledim, alan olmadı. Bir gün oğlum Ali Sabancı'ya “Sen Bodrum'a hep kayınpederin Aydın Doğan'a gidiyorsun. Bak Bodrum'da böyle bir ev var. Bir bak, beğenirsen alalım dedim.
Ali'mi aldı?
Hayır hayır. Ali kayınpederi Aydın Doğan ile birlikte gelip bu eve baktı, beğenmediler ve Ali de almadı. Sonra ben gidip baktım, beğendim ve kızım Sadıka'nın (Sabancı) oğlu Can'a aldım ve yeniden düzenledik. O günden bugüne kadar da bu evde oturuyoruz.
Halkla iç içeyiz, çok memnunuz. Bu evi düzenledikten sonra bir gün bize Ali'nin kayınvalidesi Sema Doğan geldi. Sema Hanım, “Aydın mı bu evi beğenmedi?” dedi. Gördüm ki Sema Hanım da evi beğenmiş.
Bodrum aşkınız da bu evle iyice alevlendi öyleyse...
Evet. Ancak bu evle sınırlı kalmadı. Yalıkavak Tilkicik Koyu'nda denize sıfır 8 dönümlük bir araziyi de torunum Can'ın büyüğü Kâzım'a aldım. Bu ev daha güzel. Ancak eşim Hayırlı Hanım çarşı pazara daha yakın diye Turgutreis'te oturduğumuz evi beğendiğinden burayı seçtik.
Bodrum'da zaman nasıl geçiyor?
Eşim Hayırlı Hanım ile benim sakin bir yaşamımız var. Çok eğlenceli ve müzikli yerlere merakımız yok. Bodrum'un bana göre kıymetli yönü arkadaş, eş-dost zenginliği var. Bu zenginlikle beraber buluşup dışarıda bir mekanda veya evde yemek yer hoşça vakit geçiririz. Arada bir tekne ile arkadaşlarla denize çıkarız.
Tekne merakınız var mı?
Teknem var, ama çok meraklı değilim.
Su, arıtma, yol ve enerji problemi bölgeye büyük zarar veriyor ama her şey devletten beklenmemeli
Size göre Bodrum'un ne eksiği var?
Bodrum bölgesinde 11 belde ve belediye olması hem israf, hem de imar bütünlüğünü ortadan kaldırıyor. Bölgenin sadece Bodrum Belediyesi çatısı altında toplanması, tek elden yönetilmesi daha uygun olur kanaatindeyim. Bodrum'un bütün güzelliklerine baktığımızda döviz kazancı bir yanda, diğer yanda temel bazı problemler var. Bu problemler devam ettiği sürece de Bodrum'a zarar veriyor. Problemler şunlar; su, arıtma, yol ve enerji. Bu dört sorun Bodrum'un en önemli sorunlarıdır. Bunları çözmek için her şeyi devletten beklememek lazım. Belediye ve beldelerin mali yapıları bu sorunları çözecek kapasitede değil. Bu sorunlar için alt yapıyı başlatabilir mi? Kuşkularım var. Mesela Bodrum için bir vakıf kurulmalı. Bu vakfın vergi muafiyeti olması lazım. Vakfa her yıl rutin bağışlar yapılmalı. Bu vakıf, su, arıtma, yol ve enerji konusunda beldelere mali katkı sağlamalı. Vakıf demeli ki; “Ey şu belde, senin bütçen bu işleri çözmeye yeterli mi? İhtiyacın var ise, biz vakıf olarak sana yardım yapacağız. Her şeyi devletten bekleme arkadaş” demeliyiz.
Size göre vakıf bu sorunları çözer mi?
Vakıfçılık derin ve zengin müesseselerdir. Osmanlılardan bu yana vakıfçılık değer verilen bir müessesedir. Avrupa vakıfçılığından daha köklüdür. Vakıfçılık, her şeyi devletten beklememenin yolunu açar. Hiçbir vakıf şahısların hizmetinde olmamalı. Bana göre Bodrum'un sorunları böyle bir vakıf çözer. Böyle bir vakıf kurulacaksa Bodrum için ilk katkıyı da ben koymaya hazırım.
IMF de, Türkiye de daha esnek olmalı
Şevket Bey ülkeyi nasıl görüyorsunuz?
Ülke olarak gayet iyi gidiyoruz. Çünkü potansiyelimiz var. Bu potansiyel bir gün mutlaka değerlendirilir.
IMF ile yeni bir anlaşma henüz olmadı. Başbakan Erdoğan ”IMF'nin dayattığı şartları kabullenmemiz mümkün değil“ diyor. Sizce IMF ile ne olursa olsun bir anlaşma olmalı mı?
Mali destek olarak IMF ile bir anlaşma olmasının yararı vardır. Gerek parasal destek ve gerekse referans olarak IMF gerekli. Ancak Türkiye gibi kalkınmakta olan ülkelerin problemlerine yaklaşımda katı kurallara bağımlı olmamaları lazım. Çünkü gelişmekte olan ülke esnekliğe dayalı yaklaşımın sahibi olmalıdır. Anladığım kadarı ile IMF bazı rijit uygulamaların yapılmasını şart koşuyor. Bu talepleri aynen kabul etmek Türkiye için doğru olmayabilir. IMF biraz esnemeli ve elbette bizler de biraz esnemeliyiz. IMF diyor ki, ”Özel idarelere, belediyelerin harcamalarına dikkat edin. Mali harcamalarınıza fren koyun.“ IMF, Türkiye'yi Fransa, Almanya ve İngiltere gibi görüyor. Oysa Türkiye bu ülkelerin seviyesine henüz ulaşmamış ve gelişmekte olan bir ülke. Elbette birtakım sosyal sıkıntılar olabilir. Mali harcama gerektiren uygulamalar olabilir. Burada bir miktar esnemeye ihtiyaç var.
Kışın Rusları, Antalya ve Bodrum'a getirmeliyiz
10 yıldır Bodrum'da yaşadığınıza göre, artık bir Bodrumlu'sunuz. Bodrum'u nasıl buluyorsunuz?
Bodrum ve beldelerinde eskiden kooperatifleşme hakimdi. Daha ziyade orta gelirli aileler ve emeklilerin kooperatif kurarak konut sahibi olduğu bir yer idi. Ancak son yıllarda daha müspet gelişmeler oldu. Kooperatif tipi evlerin yerini daha modern, yeşilikler içinde güzel villalar almaya başladı. Bodrum mimarisine sadık kalınarak yapılan evler çok hoş.
Bodrum turizmden size göre beklenen payı alıyor mu?
Eskiden Bodrum'da beş yıldızlı otel yoktu. Bildiğimiz en iyi otel Manastır Oteli idi. Ve hepimiz orada kalırdık. Şimdi ise birçok 5 yıldızlı otel var. Sadece Turgutreis, Akyarlar ve Kadıkalesi'nde 7 tane 5 yıldızlı otel var. Turizm ile ilgili görüşümü geçenlerde çok üst düzey bir yetkiliye de aktardım.
Türkiye'de çok güzel ve yeterli havaalanları var. Kış sezonunda bu hava meydanları yeterince kullanılamıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir meydanları bile rantabl değil. Diğer alanlarımız ise tamamen boş duruyor. Bu şehirlerde de çok güzel oteller var. Havaalanları ile oteller arasında ulaşım çift yol ve güzel.
Bir ülkede havalimanları olur,
5 yıldızlı birçok oteli olur, yolu, denizi, kumu ve güneşi olur. Öte yandan doğa, tarih, kültür ve kış turizmine uygun potansiyeli olur da, bu oteller neden boş kalır anlayamıyorum. Orta Avrupa'da ve kuzeyde kışın insanlar evlerinde tir tir titerken, bu karı ve kocalar üşürken, bu güzel ülkemizdeki boş tesislere neden getirmenin yolu aranmıyor. Bu insanları bu otellere getirmenin
yollarını aramalıyız. Sağlık turizmini geliştirmeliyiz.
Bu konuda önerileriniz var mı?
Ülkemizde yeni otele de yeni hava meydanlarına da ihtiyaç yok. Mevcutları doldurmalıyız. Kışın Rusları, Antalya ve Bodrum'a getirmeliyiz. Bana bir yetkili, “Sizce Antalya'da kaç tane 5 yıldızlı otel var” diye sormuştu. Ben de 80-90 diye tahminde bulunmuştum. Öğrendim ki sadece Antalya'da 209 tane 5 yıldızlı otel var. Daha geçen gün açılan Madran falan da yoktu.
3 kardeş iyi bir takımdık ama çocuklarımın ayrılma zamanı gelmişti
Sayın Sabancı biraz Bodrum'dan uzaklaşıp Sabancı Holding'e gelmek istiyorum. Şevket Sabancı ve çocukları neden Sabancı Holding yönetiminden ayrılıp, bir holding kurdular. Bu bir anlamda Sabancı Holding'te taşların yerinden oynaması mıdır?
Sabancı Holding'ten ayrılıp Esas Holding'i kurma fikri benden çıktı. Biz 6 kardeştik. En büyüğümüz Güler'in babası İhsan'ın işle ilgisi yoktu. Diğer 5 kardeş, bir takım halinde yoğun çalıştık. 1980'den sonra yurt dışında iş geliştirme görevi bana verildi. Dış dünya ile yakınlaştım. Şu uyarıyı aldım: “Siz 5 kardeş ikinci nesilsiniz. Şimdi üçüncü nesil devreye giriyor. Problemler hep bu gibi kuruluşlarda 3'ncü nesilde olur.” Bir vesile ile ben de, Sabancı Holding'teki üçüncü neslin durumunu tespit ettim. Üçüncü nesilden 13 kişi fiilen görevdeydi. Bu sayı bana çok fazla geldi. Düşündüm ve karar verdim. Ayrı bir şirket kurmanın zamanı geldi diye... Esas Holding'i kurdum, Ak Sigorta murahhas üyeliği yapan Kızım Emine'yi (Kamışlı) istifa ettirip başına getirdim. Oğlum Ali de Sabancı Holding'teki görevinden ayrılıp aramıza katıldı. Böylelikle mizahlaşmanın dışına çıktılar. Bakışım şu idi: Benim çocuklarım Sabancı Holding'te görev yapmaya layık iseler, neden kendi işlerini kuramasınlar. Yetenekleri tam ise, geriye ihtiyaçları olan tek sermaye kalır. Hamdolsun o güç de var. Haydi “Hodri meydan” desinler ve kendi işlerini kursunlar.
Kendime ”Çocuklarım hak ettikleri için mi Sabancı Holding'te çalışıyor“ diye sordum
Sabancı Holding'ten ayrılış fikrini kardeşlerinize nasıl açıkladınız?
Bu fikir ve uygulama kardeşlerimle aramda bir iyi diyalog olduğu zamanda başladı. Aramızda hiçbir kırgınlık olmadan oldu. Aynı şeyi kardeşlerime de tavsiye ettim. Baktım çocuklarımız Sabancı Holding'te görevli. Düşündüm, acaba çocuklarım hak ettikleri için mi Sabancı Holding'teki o görevde. Yoksa Şevket Sabancı'nın çocukları oldukları için mi? Vatandaş da bunu düşünebilir. Bu düşünce de çocuklarıma haksızlık olurdu. Kendi Esas Holding'imizi kurduktan sonra da taşıdığımız bu şapka olunca, bir başka şapkayı da aynı anda taşımak doğru değildi. Bu nedenle Sabancı Holding'teki tüm yönetim görevlerinden ayrıldım. Ancak hissedarlığımız hem Akbank'ta hem de Sabancı Holding'te devam ediyor.
Sabancı Holding'ten ilk ayrılan kardeş siz mi oluyorsunuz?
Evet benim. Esas Holding bir problemden değil, farklı bir görüşten kaynaklanan görüş ve inanç meselesidir.
Memnun musunuz?
Bu görüşümün fevkalade doğru olduğunu görüyorum. Sabancı Holding yerine oturmuş bir müessesedir. Onun başarısının devamı için A ve B şahsı artık önemli değil. Hâl böyle iken gözü arkada kalmadan yeni girişimlere başlamamak için hiçbir neden yok.
Sakıp Sabancı'nın kaptanlığında başarılı işlere imza attık
Sakıp Ağa'dan sonra yönetim değişikliğini nasıl buldunuz?
Sakıp Sabancı rahmetli oldu gitti, yerine kim geldiyse bir değişiklik olması normal. Bu değişimi kendi değerleri içinde tabii karşılamak gerekir.
Sakıp Ağa'dan duymuştum. Rahmetli Babanız Hacı Ömer Sabancı vefat edince, Akbank'ın o günkü Genel Müdürü, definden hemen sonra annenizin de olduğu bir sırada kardeşlere şu soruyu sormuş. Siz şimdi fabrikayı ve malları bölüşmek mi istiyorsunuz, yoksa holdingleşmek mi? Buna tepkiniz ne olmuştu?
Ahmet Dallı İş Bankası Umum Müdürü idi. 60 ihtilalinden sonra Balmumcu'da zorunlu misafir edildi. Balmumcu süresi bitince Babam Hacı Ömer Sabancı ve eşimin babası Ahmet Sapmaz, Ahmet Dallı'yı müştereken Akbank'a göreve davet etti. O da gelip ekibini kurup, görevi devraldı. O ekipte Memduh Yaşa, Medeni Berk, Nurullah Narin ve Merkez Bankası İstanbul Şube Müdürü Emin Sencer vardı. Babamın vefatında Ahmet Dallı, annemizin yanında bizlere: “Size babanızın bıraktığı mirasa sahip çıkmanızı tavsiye ve rica diyorum. Fabrikaları kardeşler olarak bölmeyin. Birlik olun, holding olun” dedi. İşte Ahmet Dallı'nın o önerisi üzerine biz kardeşler fabrikaları bölmedik birlikte bir takım olduk. Takım armonisinin kaptanlığını da uzun süre Sakıp Sabancı yaptı. Bu takım iyi işler yaptı ve başarılı oldu.
Şevket Bey, siz Sakıp Ağa'yı özlüyor musunuz?
Dört kardeşimi kaybettim. En büyüğü İhsan Abi, Sakıp, Hacı ve Özdemir. Hepsini özlüyorum.
Vatan