Patronlar


Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Yardımcısı Lütfi Elvan başkanlığında oluşturulan bir ekip tarafından hazırlanan, "Türkiye’de Bölgesel Gelişme Politikaları: Sektör-Bölge Yığınlaşmaları" başlıklı rapor, aynı başlıkla Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafınodan düzenlenen seminerde tartışıldı.

Sabancı, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, raporun Türkiye’de sektörlerin ülke geneline dağılımında az sayıda bölgede çok ciddi yığınlaşmalar olduğunu gösterdiğini belirtti. Az sayıda sektör dışarıda bırakıldığında birçok bölgede sektörel çeşitliliğinin de olmadığını vurgulayan Sabancı şunları söyledi:
"Bazı bölgelerin coğrafya, ulaştırma, altyapı, insan kaynakları vb. alanlarda geçmişten beri gelen doğal rekabet üstünlükleri bu durumun ortaya çıkmasını hazırlayan koşullar olmuştur. Ancak, uygulanmış olan merkeziyetçi teşvik politikalarının da bu sonucun ortaya çıkmasında büyük etkisi olduğunu görürüz. Bugün varmış olduğumuz nokta, geri kalmış bölgelerde yıllardan beri uygulanan sanayi yatırımını artırıcı devlet yardımlarının başarılı olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla Türkiye, Avrupa ekonomisine entegrasyon sürecinde bu alandaki yaklaşımını değiştirmek, adımlarını hızlandırmak durumundadır."

Sektörel çeşitlenmeyi sağlayacak, bölgelerin rekabet avantajlarına uygun sektörlerde uzmanlaşmalarına olanak sağlayacak politikalarla bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının dengeleneceğini ve gelir ve istihdam olanaklarındaki uçurumun azalacağını savunan Sabancı, bu yolla Türkiye’nin büyüme potansiyelinin de daha da artırılmasının mümkün olacağını bildirdi.

Bölgesel farklılıkların azaltılmasının, Türkiye’nin bu alandaki yaklaşımını topyekun değiştirmesiyle mümkün olabileceğini ileri süren Sabancı, "Günümüzde bölgesel kalkınmanın sadece geri kalmış bölgeler için bir teşvik sistemi olarak görüldüğü dönem sona ermiştir" dedi.

Sabancı dünyanın gelişmiş ekonomilerinde, bölgenin mevcut yapısal sorunlarını göz ardı eden yaklaşımın, yerini bölgelerin rekabet gücünün topyekün artırılmasına bıraktığına dikkat çekerek, "Sorunlar mevcudiyetini korurken, bölgeye yatırım yapılmasını ancak palyatif, parasal teşvik tedbirleri ile sağlamaya çalışan anlayış terkedilmiştir. Günümüzde bölgesel politika, öncelikli olarak sorunların saptanıp ortadan kaldırılması ve bölgenin cazibesinin topyekun yükseltilmesi üzerine kuruludur" dedi. Sabancı, Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı AB’nin de bölgesel kalkınma yaklaşımının 1990’larda ciddi bir değişim geçirdiğine dikkat çekti.
Bölgesel eşitsizliğin önemli kaynaklarından birisinin de bölgeler arasında eğitilmiş insan kaynaklarının eşitsiz dağılımı olduğunu belirten Sabancı, büyüme ile arasındaki etkileşimin geçmişe kıyasla ciddi boyutta yükselmiş olması nedeniyle eğitimin, geleceğe yönelik stratejilerin oluşturulmasında hayati bir önem taşıdığını vurguladı. Bugüne kadar yapılmış olan çalışmaların ortak sonucunun, bölgeler arasındaki eşitsizliğin kendi dinamikleriyle azalmasının olanaklı olmadığını gösterdiğini belirten Sabancı şu görüşleri savundu:

"Dolayısıyla bölgesel gelişmişlik farklılıklarının azaltılması, sektörel çeşitlenmenin sağlanması ve bazı bölgelerde yığınlaşmanın önlenmesi için, merkezi ve yerel düzeyde politika belirleme ve uygulama süreçleri yeniden tanımlanmalıdır. Öncelikle, bölgenin yatırım potansiyelini aşağı çeken faktörlerin tespit edilerek ortadan kaldırılması, ulaşım, eğitim, enerji, sağlık gibi temel altyapı donanımının oluşturulması ve bölgenin mukayeseli üstünlüklerini dikkate alan uygun yatırım ortamının tesis edilmesi gerekmektedir. Bölgelerin yatırım ortamlarının iyileştirilmesine koşut olarak, teşvik politikaları da, AB ülkelerindeki gibi inovasyon, teknoloji, çevre, eğitim, toplumsal farklılıkların azaltılması gibi temeller üzerinde