İşte Hürriyet yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun o yazısı:
Haklı olarak hepimiz yaşlanmaya biraz çekinceyle bakarız.
En olumlu düşünenlerimiz bile zihnimizde yaşlanma dönemimizi canlandırdığımızda biraz tereddütlü ve biraz da çekimser kalırız. Bunun temel nedeni kolektif bilincimizdeki yanlış yaşlanma algısıdır. Bunda muhakkak ki popüler medyanın da bir ölçüde etkisi vardır. Medyada ve kolektif bilincimizde yaşlılık “biraz ağrı, biraz yorgunluk, biraz uyku kaybı ve bir dizi kronik hastalığı” içerir. “Fiziksel ve duygusal acılar”ın, daha da önemlisi “sosyal tecritler, finansal kayıplar, bedensel güçsüzlük ve çelimsizlikler, görme ve işitme yetisindeki azalmalar, entelektüel melekelerdeki yıpranmalar” ve daha pek çok olumsuz durumun toplamı gibi düşünürüz yaşlılığı. Peki, doğru mu? Yaşlılık daha önce de yazdığım gibi bir çeşit “KAYIPLAR SENFONİSİ” olmak ve öyle kalmak zorunda mı? Bana sorarsanız bu yaklaşım her zaman herkes için doğru olmasa gerek. Yaşlılığın biyolojik ve psikolojik gerilemelerini tamamen telafi edemesek bile oluşturabileceği olumsuz kimi etkileri önceden yapacağımız plan ve hazırlıklarla savuşturmamız mümkündür. Tıptaki yeni gelişmelere, teknolojik ilerlemelere ayak uydurarak, olumlu yaşam biçimi değişimleri, fiziksel ve ruhsal hazırlıklar yaparak yaşlılığın olumsuz pek çok etkisini hafifletmemiz hatta durdurup önlememiz, daha da ileri gidelim; mevcut bazı yaşlılık sorunlarını tamamen ortadan kaldırmamız mümkündür. Peki, bu nasıl olacak?
ÖNEMLİ: YAŞLILIK BİR DİP DEĞİL ZİRVEDİR
Muazzam bir yaşlılık devriminin başlangıcındayız. Bunun birinci nedeni “KÜRESEL YAŞLANMA”dır. Küresel yaş ortalamasının 70’li yılları devirip 80’li yaşlara yelken açması hepimizin hayatın bu güzel dönemi ile ilgili düşüncelerinde derin değişikliklere yol açmıştır. Daha önce de yazdım “YAŞLILARI YÜK YERİNE KAYNAK OLARAK GÖRMEK VE YAŞLANMAYI BİR GERİLEME, DİBE VURMA DEĞİL BİR ZİRVE OLARAK DÜŞÜNMEK” yeni bin yılın en büyük sağlık ve sosyal devrimlerinden biridir. Bu yaklaşıma hepimiz daha yürekten, inançlı ve samimi bakabilirsek “YAŞLILIĞIN ERDEMLERİ”ni yaşadığımız toplumlarla paylaşarak muazzam sosyal ve ekonomik gelişme ve iyileşmelere yeni imzalar bile atabiliriz. Zira yaşlılık Dr. Daniel J. Levitin’in de ısrarla altını çizdiği gibi daha güçlü ve daha çok “feraset, zarafet, hoşgörü, tahammül, bağışlayıcılık ve kabullenme” gibi önemli insani vasıflarla iç içedir. İyi planlanmış bir yaşlılık “sabırsızlık, zahmetsizlik ve empati eksikliği ile parçalanmış mevcut dünyamıza” o çok ihtiyaç duyduğumuz barışı ve şefkati geriye getirebilecek en önemli güç ve ilaç olabilir.
UNUTMAYALIM: BEYİN SÜREKLİ DEĞİŞİR
Yaşlanma özellikle “BİLGECE VE ZARAFETLE YAŞLANMA” sosyal kalitesi giderek bozulan dünyamızı değiştirebilecek en önemli kaldıraçlardan biri olabilir. Zira yaşımız ne olursa olsun beynimiz sürekli değişir. Genlerimiz, kültürlerimiz, yaşadıklarımız, yaşam tarzı seçimlerimiz, tabii ki biraz da şanslarımız yani “HAYATIN KENDİSİ”; beynimizi yaşımız ilerledikçe geliştirip olgunlaştırır. İyi bilelim ki: “GENETİK MİRASlarımız birer SENARYO, HÜCRELERimiz/bedenlerimiz birer OYUNCU, BİZlerse o senaryoyu o oyuncularla sahneye koyan YÖNETMENleriz.”
Bu durumda genlerimiz bize yalnızca en genel şeylerin tasarlanmış olduğu bir tür “YAŞAM SENARYOSU” verir. Ama biz bu senaryoyu sahneye koyarken istediğiniz zaman gerekli “doğaçlamaları” da yapabiliriz. Bu doğaçlamaları etkileyen temek belirleyiciler ise “eğitim düzeyimiz, kültürümüz, fırsatlar ve koşullar”dır. Eğitim, kültür, fırsat sözcüklerinin altını dikkat ve ısrarla çizmenizi tavsiye ederim.
İYİ BİLGİ: YAŞLILIĞIN 10 FAYDASI
92 büyük araştırma makalesinin meta analizinde elde edilen sonuçlar bakın bize neler söylüyor...
1.Yaşımız ilerledikçe dürtülerimizi kontrol etmekte daha iyi ve güçlü olma eğilimine giriyoruz.
2.Özdenetim ve öz disiplinlerimizi daha iyi seviyelere yükseltiyor, kurallara uymakta daha dikkatli davranıyoruz.
3.Yaş aldıkça başkalarıyla iş birliği yapıp iyi geçinmekle ve genellikle başkalarında iyi izlenimler bırakmakla daha fazla ilgileniyoruz.
4.Yaşlanma süreci uzlaşmacı yanımızı kayda değer bir oranda arttırıyor.
5.Yaşlanmak duygusal denge ve sakinliğimizi de destekliyor.
6.Yaşlılık bizi yeni tecrübelere daha açık biri olma yönünde değiştiriyor.
7.Yaşlı kişiler tehlikeli ve heyecan dozu yüksek davranışlardan uzaklaşıyor ahlaken daha sorumluluk sahibi kişiler olmaya yöneliyor.
8.Yaş ilerledikçe “daha iyi olmaya çabalamak” gayretlerinde de belirgin bir artış fark ediliyor.
9.Yaşlanmak mutluluk arayışı çabalarımızı yoğunlaştırıyor.
10.Yaşımız ilerledikçe daha hoşgörülü, yapıcı ve affedici donanımlar elde ediyoruz.
PEKİ NE YAPMALI? YAŞLILIK ÜÇGENİNİZ HAZIR MI
Yaşlıları bir yük gibi gören Batı kültürünün aksine bizim de dahil olduğumuz Doğu kültürleri yaşlılığı bir dip, bir çöküş değil bir zirve olarak kabul eder. Yaşlıları “AKSAKALLILAR” olarak değerlendirir. Bilelim ve inanalım ki yaşlılıkta da kendimizi değiştirmemiz, kendi geleceğimizi yeniden yaratmamız, rol modeller ve bilge kişiler olarak topluma yön vermemiz mümkündür. Bunun için yapmamız gerekenlerse 3 sözcükten ibaret basit bir yaşam üçgenini oluşturmakla ilişkilidir: SAĞLIKLI KALMAK, MEŞGUL VE AKTİF BİRİ OLMAK, ZARAFETLE VE BİLGECE YAŞLANMAK.
patronlardunyasi.com