Patronlar


Fehmi Koru'nun yazısı...

Dayak delisi

Bizde âdet böyledir: Önce köşeye sıkıştırır, sizi bir güzel döverler, sonra "Bunlar zaten dayaktan anlar" deyip sizi bir kez daha pataklarlar. Şu son günlerde siyasî alanda yaşananlar bu âdetin en çarpıcı örneğini teşkil ediyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) iktidara geldiği ilk günden beri kendisini geniş yığınlara açmaya kararlı görünüyor. İmam Hatipler konusunda birkaç hamle yaptı, türban yasağına karşı olduğunu ifadeden de geri durmadı, ama işte o kadar; her iki konuda da sistemi zorlayacak herhangi bir ısrarı görülmedi Ak Parti'nin... Özgürlükler konusunda hassas çevreler sıkıştırdıklarında, Ak Parti liderleri, sorunların 'toplumsal uzlaşma' ile çözüleceği mesajını vermekle yetindiler.

Bugün geldiğimiz noktaya bakın: Gazete köşelerinde, televizyon kanallarında, "Ak Parti üç yılda biriktirdiği krediyi üç ayda nasıl tüketti?" yorumları yapılıyor. Hem statükocu, hem de İslâmcı olmaya başlamış Ak Parti hükümeti; belediyeler ve kamu kuruluşları, birbiri ardına 'İslâmcı-Şeriatçı davranışlar' sergiliyormuş...

Yabancı bir gezegenden gelmediyseniz, yapılan yorumları dinlediğinizde etrafınıza bakıp "Bunlar hangi ülkeden söz ediyorlar?" diye şaşırabilirsiniz. Şaşırmanıza gerek yok; olanı size ben söyleyeyim: Değişen kesinlikle Ak Parti veya hükümetin tavrı değil; değişen bu yorumları yapanların ve köşelerini işgal ettikleri gazeteler ile yorum yaptıkları televizyon kanallarının tavrı...

Ak Parti'nin üzerine oturduğu muhafazakâr tabanın iki köklü sorunu olan İmam Hatipler ve başörtüsü konusunda, şu yakınlarda herhangi bir girişimi oldu mu hükümetin? Hayır, olmadı. Daha önce uzak durduğu halde şimdi tehlikeli sularda manevralar mı yapıyor Ak Parti? Bu soruya da ancak "Hayır" cevabı verebiliriz. Tam tersine, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten hükümet, bağrına taş basıp suyun akışı istikametinde davranarak Terörle Mücadele Yasası çıkartmanın peşinde...

Hükümet ve Ak Parti cephesinde yeni bir şey yok sizin anlayacağınız; ancak medya cephesinde durum hayli değişik...

Türkiye'ye son dört yılda gelen istikrar ve güven ortamında patronların zenginliği müthiş arttı. Dört yıl önce yüzüne bakılmayan şirketler, bankalar, fabrikalar, yabancıların Türkiye'ye ilgisi sayesinde, milyar dolarlarla el değiştiriyor. Medya patronları da bu gelişmeden nasiplerini aldı; gelir vergisi bir ölçüyse, "Türkiye'nin en zengini" bir büyük medya patronu bugün...

Bu tabloya bakarak söylenebilecek olan şu: Patronlar Ak Parti hükümetinden bıkmış görünüyor...

Sebep?

Bu sorunun kolay bir cevabı yok. Zorladıkları erken seçim gerçekleşirse ortaya çıkacak tablo ülke istikrarını olumsuz etkileyecektir. Hele destek verdikleri köhne liderler siyasî hayatta belirleyici hale gelsinler, onların dar ufukları, bugüne kadar edinilmiş kazanımları da yok edebilecektir. Patronlara rahat batıyor gibi... Uçuk gibi gelebilir, ama şu ihtimali yine de bir tarafa yazın: Düne kadar büyük değerlerle elden çıkardıkları şirketler ve bankaları, istikrarın kaybolacağı ortamda çok düşük bedellerle geri almayı düşünüyor olabilir patronlar...

Bir diğer ihtimal, İtalya'da Sylvio Berlusconi'nin tattığı yenilgiden sonra daha da uçuk görünüyor, ama yine de yazayım: Bizzat kendilerinin siyasete heves etmeleri... Birileri, patronlarını, "Siz daha iyisini yaparsınız" diye siyasete itiyor olabilir.