Medya


TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu gazeteci Mehmet Ali Birand'ı dinledi.

Gazeteci Mehmet Ali Birand, 28 Şubat döneminde medya patronlarının yazı işlerine hiçbir zaman ''askeri destekleyeceksiniz'' diye talimat vermediğini belirterek, ''Gerek de yoktu. Biz hazırdık zaten'' dedi.
 
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu'nun  dinlediği Birand, darbe dönemlerini inceleyerek, belgeseller yaptığını söyledi.
 
Darbelerde Soğuk Savaş döneminin etkisi olduğunu ifade eden Birand, ''Darbelerin anası 12 Eylül'dür'' dedi. Birand, 12 Eylül darbesinin Türkiye'nin modelini değiştirdiğini, ülkenin nasıl yönetileceğinin en ince yasalara kadar girdiğini belirtti.
 
Birand, 28 Şubat sürecini ''postmodern darbe'' olarak niteleyerek, o dönemde askerin yargı, medya ve sivil toplum gibi zaten kullanılmaya hazır mekanizmaları kullandığını dile getirdi. Kendisinin o dönemde tutumunu değiştirmediğini, programına başörtülü öğrenci çıkardığı için acımasız eleştiriler aldığını anlattı.
 
Birand, kendisinden önce komisyona bilgi veren gazetecileri de eleştirerek, ''O dönem askere takla atanlar, burada size neler anlatıyor, hayret ediyorum'' dedi.
 
28 Şubat sürecinde medyanın rolünü de değerlendiren Birand, ''Komutanlar bize, 'Vatan nereye gidiyor, görmüyor musunuz?' derdi. Biz de 'Olur mu? Tabii' derdik, 'siz işinize bakın' denmezdi. Olağanı da buydu. Medya patronları yazı işlerine hiçbir zaman 'askeri destekleyeceksiniz' demedi. Gerek de yoktu. Biz hazırdık zaten'' diye konuştu.

‘Hep alkışladık’

“Medya olarak biz darbeleri her zaman alkışladık, destekledik. Aksini söyleyen karşıma çıksın” diyen Birand, darbelerin hazırlanmasında medyanın rolünün de inkar edilmemesi gerektiğini söyledi. “Yetiştirilme tarzımızdan da kaynaklı doğal olarak darbelere teşneydik ve hep alkışladık” diyen Birand, “Sadece biz alkışlamadık. Üniversitesi, sendikası, sivil toplum örgütleri ve sermayesi de alkışladı. Zaten komutanlarla söze, ‘ne olacak bu memleketin hali’ diye başlıyorduk. Suçu sadece askere yüklememek lazım, hangi kesim direndi ki..?” şeklinde konuştu. 28 Şubat’ı “postmodern darbe” diye niteleyen Birand, “o dönemde asker yargı, medya ve sivil toplum gibi zaten kullanılmaya hazır mekanizmaları kullandı” dedi. Birant 28 Şubat sürecinde medyanın rolünü de şöyle değerlendirdi, “Komutanlar bize, ‘Vatan nereye gidiyor, görmüyor musunuz?’ derdi. Biz de ‘Olur mu? Tabii’ derdik, ‘siz işinize bakın’ denmezdi. Olağanı da buydu. Medya patronları yazı işlerine hiçbir zaman ’askeri destekleyeceksiniz’ demedi. Gerek de yoktu. Biz hazırdık zaten.”

‘İşimden oldum’

Kendisinin o dönemde tutumunu değiştirmediğini söyleyen Birand, kendisinden önce komisyona bilgi veren gazetecileri de eleştirerek, ”O dönem askere takla atanlar, burada size neler anlatıyor, hayret ediyorum” dedi. 28 Şubat döneminde askerin baskısıyla işinden olduğunu da söyleyen Birand, işine son verilmesinin nedenini, “Kürt sorunundaki tutumum, Gülen’in okulları ve başörtülü bir öğrenciyi programa çıkartmamdı bütün mesele, acımasız eleştiriler aldım” sözleriyle özetledi.

Birand, andıçlanmasının ardından yaşadıklarını da şöyle anlattı: “Çevik Bir adına hareket eden Erol Özkasnak benim için ‘hainler aramızda dolaşıyor’ diyordu. Andınçlanınca çok korktum. Genelkurmay Başkanı’na belgegeçer (faks) yolladım ve ‘Ya bu Albay doğru söylüyor, ya da bir açıklama yapın. Yoksa başıma geleceklerden siz sorumlusunuz.’ dedim. Ardından, Özkasnak beni aradı ve ‘Sen kim oluyorsun benim Genelkurmay Başkanıma faks gönderiyorsun, sen sıçanın tekisin. Genelkurmay Başkanı’na nasıl böyle bir şey yazabilirsin’ dedi.”

Birand, Özkasnak’ın daha sonra Show TV’nin Başkanı Erol Aksoy’u arayarak televizyon programına son verdirdiğini söyledi. Kendisinin dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan sadece programına çıkarak destek vermesini istemesine karşın, Yılmaz’ın “O işlere beni karıştırmayın” dediğini de söyledi. Birand, gazeteden atılma sürecini de şöyle anlattı:

“Andıç’la başlayan süreçte Zafer Mutlu bir gün yanıma geldi. Eveledi geveledi. Ben anladım. Ayrılmam mı gerektiğini sordum. Sıkıla sıkıla ‘öyle’ dedi. Yani kovuldum.” Aydın Doğan’ın kendisine sahip çıktığını söyleyen Birand, andıç olayının sahte belgelerle hazırlanmış olmasının ortaya çıkmasına rağmen, askeriyenin bir özür bile dilemediğini vurguladı.

Ölüm listesindeydim

Mehmet Ali Birand, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülecekler listesinde olduğu bilgisini de Mehmet Ağar’dan aldığını, daha sonra yine sebebini öğrenemediği biçimde infazdan vazgeçildiğini kaydetti.