Spor


Murat KAYA

Jose Mourinho, Roma macerasından sonra Türkiye devi Fenerbahçe ile anlaşma görüşmelerini bitirdiğinde, taraftarı heyecanlandıran bir fotoğraf paylaştı. 

Portekizli, 31 Mayıs’ta sosyal medya hesabından paylaştığı; bir çift spor ayakkabı, küçük el çantası, açık ve kapalı bavullarının göründüğü fotoğrafla, İstanbul’a doğru yola çıktığını ve aynı zamanda dünyada çok popüler olan o kişisel stilini de kente getireceğini müjdeliyordu. 

Peki bir zamanlar saha kenarında üstüne geçirdiği Armani paltosuyla hafızalara kazınan ve dünya moda uzmanlarınca “çok şık” bulunan Portekizli, “Mourinho stili”ni bu topraklara getirdi mi? 

“SİZE TARZIMI DA GETİRİYORUM”

Yeni bir hikaye yazmaya gelen Mourinho, başarılarıyla birlikte dünyada en çok konuşulan özelliğini, yani  giyinme sanatına olan tutuksunu da yeni maceralar yaşayacağı yeni bir ülkeye taşıdığının işaretini veriyordu. 

Kazandığı kupaların yanı sıra, futbol dünyasındaki hareketleri, filozofi konuşmaları, geçmişinde öğretmenlikten gelen öğretici tavırları hep ön planda olan Mourinho, stil uzmanlarının hep çok beğendiği, konuştuğu o ikonik modasını da İstanbul’a taşımaya geliyordu. 

Mourinho’nun Fenerbahçe ile görüşmeleri tamamlamak için üç günlüğüne geleceği İstanbul’da, fotoğrafını paylaştığı bavullar ve marka kıyafetleri, öylesine paylaşılmış değildi. 

O bize, “Size tarzımı da getiriyorum” diyordu. 

“HEPİMİZ GOGOL’ÜN PALTOSUNDAN ÇIKTIK”

Dünya edebiyatında, Rus yazar Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün 1842 yılında yayımlanan hikayesi çok ünlüdür. Gerçekçi bir üslupla kaleme aldığı “Palto” hikayesinde Gogol, küçük adam temasını ele alır; sıradan insanların çektiği sıkıntıları, maruz kaldığı eşitsizlikleri ve acılarını, baş kahramanı olan Akaki Akakiyeviç'in yaşantısıyla gözler önüne serer. 

Gogol’ün Palto’su o kadar ünlenir ki, gerçekçi Rus Edebiyatı’nın mihenk taşı olarak nitelendirilir. Hatta diğer ünlü Rus yazar Dostoyevski’nin Gogol'un bu eserine ilişkin söylediği, “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” sözü, eserin önemini gözler önüne sermektedir. 

“Mourinho ile ilgili kaleme alınan bir portre yazısında, edebi kişilikler Gogol ve Dostoyevski’nin, ‘Palto’ eserinin ne işi var?” sorusu akıllara gelebilir. Ancak, başarılarının yanında giyimiyle de öne çıkan teknik direktörün bir zamanlar ikonikleşmiş paltosundan bahsedecek olmamız, bu soruyu boşa çıkarıyor. 

GOGOL ÇIKARDI “O” GİYİNDİ: MOURİNHO’NUN PALTOSU

Portekizli’nin spor dünyasının ikonik tarz sahibi  isimleri arasında yer almasını sağlayan uzun, gri ve “uğur getiren” Armani marka paltosu, bu topraklarda çok bilinmese de, uzak diyarlarda çok biliniyor.   

Bu bilinmeyi sağlayan giyinme hikayesi 2004’de başlıyor. 

Porto’taki başarılarının etkisiyle İngiliz devi Chelsea’nin başına geçtiğinde Mourinho; en çok saha kenarında üzerinde görülen koyu gri, uzun, bol paltosuyla dikkatleri çekti. 

Palto, uzun süreler, en az Mourinho’nun taktikleri, sahada yaptıkları ve başarıları kadar konuşuldu. Öyle ki saha kenarında galibiyetlere çılgınca sevinirken, hakemleri haşlarken ve mağlubiyetlere üzülürken hep üzerinde bu palto vardı. Gazetelerde de paltolu fotoğrafları…Onun paltosu o kadar çok konuşuldu ki, rakip takım taraftarları, paltosuna laf atmak zorunda kaldı. 

RAKİP TARAFTARIN “PALTO” TEZAHÜRATI 

Rakip taraftarlar “The Special One"ın, paltosunun çok kaliteli olmadığını ve orta direğin alışveriş yaptığı bir indirim mağazasından alındığını belirten bir tezahürat bile besteledi. 

Bir röportajında “Ben ikon olmaya çalışmayan bir ikonum” diyen Morinho, gerçekten de çok çalışmadan, sadece saha kenarında durup işini yaparken giyindiği bir paltosuyla bile doğal ikoniklik yaratmıştı. Öyle ki giyindiği bu palto, taraftarların bestesine konu edilmişti.

O dönem dünyanın en önemli erkek giyim markalarından birinin, Armani’nin elçisi olma payesi verilen Portekizli; önceliğinin rahatlık olduğunu söylemesine rağmen şıklığıyla ön palana çıkıyordu ve futbol dünyasının olduğu kadar çılgınca takip edilen moda dünyasındaki isimlerin de tüm gözlerini üzerine yöneltmesini sağlıyordu. 

DÜNYA ONUN İKONİKLİĞİNİ KONUŞTU

Ama Mourinho’nun tarzıyla ön plana çıkmasını sağlayan şey sadece şıklık değil, seçimlerindeki elitizmdi. Futbolla yatıp kalkmış, ömrünü öğretmenlik ve futbola adamış bir adamın; ikonik bir isme dönüşmesi ve herkesin ilgisini çekmesi, medyanın baş köşelerindeki yazılarla kutsanıyordu. 

O saha kenarında çalışırken, çalıştırdığı takımın renkleri ne olursa olsun hep kendi renkleriyle boy gösterdi. Ama renkleri gökkuşağı renkleri değildi. Griden siyaha uzanan “kapalı” bir renk paletini tercih ediyordu ve laciverti ise bir klasik haline getiriyordu. Süet ayakkabıları, takım içine giydiği kazaklar, saç kesimi, atkıları; onun en belirgin görünürlüğü olmuştu. 

PALTOSUNU 22 BİN POUNDA MÜZEYE BAĞIŞLADI

Mourinho’nun paltosunun en az Gogol’ün paltosu kadar ünlü olduğu savımızı kanıtlayan başka bir hikaye de kuşkusuz o paltonun Chelsea’nin kupalarla dolu müzesinin baş köşesinde yer almasıydı. 

Ünlü paltosu ucuz bir indirim mağazasından değil Armani’dendi. Eşi almıştı ve sürekli onu giyindiği için paltosunun ona uğur getirdiği söyleniyordu. 

O ise bununu doğru olmadığını belirtip, “Uğur falan yok; bu paltoyu seviyorum. Sıcak tutuyor, içinde kaşmir ve yumuşacık. Ben seçtim; kimse bana bunu giymemi dayatmadı. Bir sponsor tarafından da verilmedi. Bana başka paltolar olabilir ama bunu değiştirmek istemiyorum. Ama eğer biri onu satın almak isterse bana çok para ödemek zorunda kalacak” demişti.

Jose Mourinho, 2007’de ayrıldığı Chealsea’ye 2013 yılında döndüğünde taraftarların ve gazetecilerin en çok merak ettiği o paltoydu. Ama Mourinho, bir yardım kuruluşu için 22 bin pound’a satılan bu ikonik paltoyu Chelsea Müzesi’ne verdiğini söylemişti.

TÜRK MARKASI TERCİHİ PD RÖPORTAJINA YANSIMIŞTI

Jose Mourinho’nun şıklığı, PD’nin 7 Mart 2007’deki bir röportaj haberine de yansımıştı. 

Chelsea’nin teknik direktörü Mourinho’nun, Türk markası Damat’tan alışveriş yaptığını kaydeden firma sahibi Süleyman Orakçıoğlu, “Mourinho, Damat"ın Londra’da mağazası olduğundan çok emin olarak, Londra"da nerede olduğumuzu sordu. Londra’da mağazamız yok ama 2008’de açacağız” ifadelerini kullanmıştı. 

İngiliz devinin Barcelona’daki Damat mağazasından alışveriş yaptığını, Mourinho’nun da bu kıyafetleri görüp çok beğendikten sonra kendilerinden alışveriş yaptığını aktaran Orakçıoğlu, onun sayesinde Londra’da mağaza açacaklarını dile getirmişti. 

“FUTBOLCULARA, ‘DÜZGÜN GİYİNİN’ DİYORUM”

Jose, GQ Dergisi’ne verdiği bir röportajda, genç futbolcuları ”çok şık” olmadıkları için şöyle eleştirmişti: 

“Teknik direktörler yaşlanıyor ama futbolcular hep gençler. Onlara ayak uydurmak önemli... Futbolculara kıyafetleri konusunda sadece, ‘düzgün giyinin’ diyorum. Bunun nasıl olduğunu onların anlaması gerekiyor. Çünkü onların seçimi.”

Portekizli ayrıca ikonikliğini kabullenmişcesine; maç günleri tıraş olmadığını, yüz kremi ve nemlendirici kullandığını, bir erkeğin takması gereken tek takının saat olduğunu düşündüğünü de, en çok sevdiği iki çift ayakkabısı olduğu vurgusuyla aktarıyordu. 

Bir ayakkabısını Porto’yla kupaya uzandığında diğerini ise Inter’le kupayı kaldırdığında giydiğini anlatan Mourinho, “Bu iki çift ayakkabı gardırobumda duruyor ve onları asla bir daha giymeyeceğim. Batıl inançlı olduğum için değil sırf o günlerin anısı için...” diyerek de, taraftarların çok benimsediği totemlere karşı olduğunu anıları sahiplenerek belirtmişti.

FUTBOLCULARIN ÖNÜNE GEÇEN TEKNİK ADAM ŞIKLIĞI: VİTRİNDE MOURİNHO VAR

Gazeteci Aysun Öz, Habertürk gazetesinin Cumartesi ekinde, 2013’te bir yazı kaleme almış ve Mourinho’nun, trendi giyim tarzını, stilde öne çıkan diğer teknik direktörlerle karşılaştırmıştı. 

Türk teknik direktör Fatih Terim’in de aynı klasmanda gösterildiği bu yazıda; Jose Mourinho, Pep Guardiola, Roberto Mancini ve Terim’in tek ortak noktalarının meslek hayatlarının zirvesinde olmaları değil, kadınların ilgisini çekecek şıklıkları olduğundan bahsedilmişti. 

Moda sektöründeki markaların artık saha kenarında eşofmanlı halleriyle bilinen teknik direktörleri de vitrine çıkardığınve bu vitrinde en başta Mourinho’nun yer aldığını dile getirilen yazıda, futbolla pek ilgisi olmayan kadınların gözlerinin de artık saha kenarında olduğu, o dönem teknik direktörlerin şıklığının futbolcuların şıklığından daha çok konuşulur hale geldiği aktarılmıştı.

BECKHAM’I GERİDE BIRAKTI: GQ DERGİSİ’NİN EN İYİ GİYİNEN ERKEĞİ O

Nisan 2005’te GQ Dergisi Morinho’yu, “En İyi Giyinen Erkekler” listesinde ikinci sıraya yerleştirdi. Bu sıklığıyla ünlenen Beckham’ı en kötü giyinen erkek seçtikleri yıla denk geliyordu. 

Tüm dünyanın dikkatle izlediği Jose, o günden bugüne pek çok listede ilk sıraları kimselere bırakmadı.  Ayrıca ikonik duruşunun hakkını verircesine reklam anlaşmaları yaptı, American Express reklamlarında göründü, bir tıraş makinesi reklamında rol aldı. 

ARMANİ TAKIMLARINI VE BALIKÇI YAKA KAZAKLARINI HİÇ BIRAKMADI

Türkiye’de bile firmalar ürünlerinin tanıtımını onun yüzüyle gerçekleştirdi. Bir inşaat firmasının reklamında yer alan Mourinho, insanlara ev sattırdı, ev aldırdı. 

Reklam yıldızına dönüşen Portekizli, İngiliz etkisi karışmış oda şıklığı yaratan stiline rağmen Armani takımlarını ve balıkçı yaka kazaklarını hiç bırakmadı.

“SARI KAZAK GİYEN BİRİ DEĞİLİM”

The Guardian’da Ekim 2013’te onun hakkında, “Jose Mourinho'nun moda rehberi” başlıklı bir yazı kaleme alınmıştı. 

Porsche Design Sport'un AW13 koleksiyonunun elçiliğini yapan teknik adamla ilgili, renkli modayı sevmediği vurgulanmış, Mourinho’nun parlak renklere geçmeyi düşünmediği, koyu mavinin gidebileceği en ileri nokta olduğu aktarılmıştı. Onun,  "Şahsen ben sadece koyu renkler giymeyi seviyorum. Turuncu ve sarı kazak giyen biri değilim" sözlerine işaret edilmişti.

Siyah, gri ve koyu maviyi tercih ettiği belirtilen Mourinho, yine kendi ifadesiyle anlatılmıştı:

“18 veya 19 yaşlarımda daha gizli giyinmeye başladığımdan beri bu renkleri tercih ediyorum" 

Ayrıca teknik adamın, futbol teknik direktörlerinin kıyafetleriyle ilgili görüşüne de yer verilmişti. 

O, "Avrupa'da, 70'lerde, herkes kulübede takım elbise giyiyordu. Sonra, 80'lerde, moda eşofmanlara geçti, bazılarında antrenörün baş harfleri vardı. 90'larda bu stillerin bir karışımını gördük. Benim için, bir süre önce, herkesin takım elbise ve kravat giydiğini hissettim ve benim için bir fark yaratma zamanı gelmişti. Bunu yapmanın yolu, iş kıyafetlerim olduğu için, çok rahat giyinmek ama stil unsurlarını korumaktı. Gardırobumda giymediğim hiçbir giysi yok. Çok fazla kıyafet almıyorum ama aldığımda ne istediğimi biliyorum. Şu Porsche pantolonuna bak, normal siyah pantolonlar gibi görünüyorlar ama yüksek teknolojili ve yenilikçi bir malzemeden yapılmışlar, böylece burada ve antrenmanda giyebiliyorum" diye değerlendirmeler yapmıştı.

ROMA “MODA” GÜNLERİ

Jose’nin yolu, şaaşalı İspanya ve İngiltere günlerinden sonra artık moda merkezi olmasıyla bilinen ve dünyada modayla ilgili ne varsa konuşulan Akdeniz ülkesi italya’ya düşmüştü. O artık ülkenin simge takımlarından Roma’nın çalıştırıcısıydı. Roma İmparatorluğu’nun kahraman bir yöneticisi edasıyla ikonikliğini oraya taşımıştı. 

Orada da o “Özel Kişi”, Instagram'daki fotoğraf paylaşımlarından genç oyuncularına verdiği hediyelere kadar, kendini olabilecek en iyi şekilde normalleştirdi.

İtalya gazeteleri o zamanlar onun hakkında; Manchester United ve Tottenham'ın İngiliz yedek kulübelerinde geçirdiği karmaşık yıllardan sonra Roma'da kariyerinin en iyi bölümünü belirleyen olağan iletişime geri döndüğü, mükemmel bir şekilde Roma’ya uyduğu, bir yılda genellikle çok eleştirel olan Roma taraftarlarının çoğunu fethetmeyi başardığı ve kişiliğini hem sopayı hem de havucu uzman bir terbiyeci gibi kullanarak karmaşık bir ortama dayattığını yazıyordu.

İTALYA’YA UYUMUYLA GÖNÜLLERİ FETHETTİ

Onun İtalya'ya dönüşünde Marcus Aurelius'tan bir alıntı yaparak kendini tanıtması, gönülleri fethetmişti. İtalya klasikleri incelediğini de belirten Mourinho’nun o ülkeyle öz deşleşmiş klasik Vespa motosikletle gezileri yapması, Instagram'da Francesco Totti'ye saygı duruşunda bulunması, şehrin ruhunu benimsediğini göstermesi bütün gözlerin iyice üzerinde olmasını sağlamıştı. 

Özellikle gençler arasında savunulan ve şımartılan oyuncuları vardı. O, Genoa'ya karşı oynanan çift maçtan sonra hediye etme sözü verdiği Balenciaga Speed 2.0  ayakkabıları, canlı kutu açılımıyla Felix Afena-Gyan’a vermişti.  

Takımı Konferans Ligi'nin son aşamalarına ve Serie A sıralamasında Avrupa'da bir yere taşıyan Mourinho, yıllarca terzi işi takım elbiseler ve kravatlar giyerken artık marka elçisi olduğu Zegna kıyafetlerinden ve on yıldan uzun süredir onu takip eden sponsoru Adidas'tan hiç ayrılmıyordu.

Mou, gündelik resmi giyim prensiplerine sadık kalırken, şıklıktan çok rahatlığı tercih ettiğini gösteriyor ve genellikle sadece en soğuk İngiliz gecelerinde giyilen dolgulu ceketlerle Roma'da boy gösteriyordu. Ancak renkleri hiç değişmedi ve griden siyaha kadar uzanan dar paletteki kıyafetlerini de üzerinden çıkarmıyordu. 

Gazeteler ondan o dönem, “zarif” diye bahsetmiş ve giyimini, her zaman karşılaştığı rakibe uyum sağlamasıyla eşleştirmişti. 

FENERBAHÇE HEYECANI

Roma’dan ayrılan ve bir süre takım çalıştırmayan Mourinho isminin, Türkiye’nin en köklü takımlarından Fenerbahçe ile anılmasını sağlayan ilk olay, Mou kadar evrensel olmasa bile Türkiye’de ikonik bir geçmişe sahip eski kulüp başkan Aziz Yıldırım’ın, aday olduğu son seçimde onunla çalışacağını söylemesiydi. 

Hali hazırda başkanlık yapan ve şıklığıyla konuşulan Ali Koç, bu hamleye sessiz kalamadı ve Mourinho ile görüşmeler gerçekleştirerek onu takımına bağladı. 

Bu olaylar geçtiğimiz haziran ayında yaşandı ve Mourinho’nun bu ülkenin yolunu tutacağı kesinleşti.

Dedikodusu bile gülerce konuşulan ikonik adamın Türkiye’de Fenerbahçe’yi çalıştıracağının kesinleşmesi, Fenerbahçe taraftarlarının yanı sıra diğer rakip kulüp taraftarlarını da ismine duyulan saygıdan dolayı heyecanlandırdı. Futbol taraftarı, spor uğraşıcıları bir tarafa Mou; ülkedeki moda dünyasına da hareket kattı. 

Magazini ve renkli dünyaları temsil eden camia insanlarının sıklıkla gündem oluşturduğu bu topraklar; gittiği her yerde başarıları, davranışları ve şık tarzıyla haberlere konu edilmiş, çok konuşulmuş Mourinho’yu hemen benimsedi. Artık onun davranışlardaki keskinliği, tarzı, giyimi, hayatı ve röportajları konuşulacaktı. 

“THIS SHIRT İS MY SKIN” ÇILGINLIĞI

Ve Mourinho, Kadıköy’deki Ülker Stadı’nda on binlerce taraftarın önünde gerçekleşen imza töreninde tavrıyla  çok konuşulacağına dair ilk işaret fişeğini attı. 

İmza töreninde Fenerbahçe atkısını eliyle sallayıp taraftarı selamlayan, Roma taraftarını olduğu gibi Fenerbahçe taraftarının gönlünü de ilk günden fetheden Portekizli, asıl bombayı konuşurken patlattı. 

Mourinho, geçmişindeki moda tarafına referans gösterircesine Fenerbahçe formasını kast ederek, “This shirt is my skin (Bu forma artık benim tenim)” ifadesini kullandı. Bu ifade öyle bir etki yarattı ki, gerek sosyal medya gerekse de gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında günlerce konuşuldu. 

Evet, Mourinho bu topraklara adımını atmış ve ilk tavırları, sözleriyle o çok bilinen kimliğini de bu ülke insanlarının dikkatine sunmuştu.

O MOURİNHO BURADA MI? 

Ancak futbol sezonu başladığında ve günler geçtiğinde bu adamın tarzı da konuşulmaya başlandı. Sanılanın aksine görünür şıklığı değil, sadeliği konuşuluyordu. 

Bildiğimiz takım elbiseli, dolgulu ceketli Mourinho’nun yerini, benzer renklerle kombine edilen keten veya kanvas pantolonlarla tişörtlü Mourinho almıştı. Tarzındaki sadelik gözle görülebilir, öne çıkan boyuttaydı. 

KENDİ MARKASIYLA BOY GÖSTERİYOR

Jose’nin, maçları saha kenarında izlerken, basın toplantılarında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, bir yerden bir yere giderken hep bu sade kombinleriyle görüyoruz. 

Ama bu görüntülerde bir şey daha dikkatimizi çekiyor. O da; bu sade kıyafetlerinin üzerinde taşıdığı "J.M." arması…

Kendi markasını yaratan başarılı teknik adam, ismi ve soyisminin baş harflerinden oluşan markasının kıyafetlerini giyiyor. Bu da onun, eski tarzından uzaklaşarak kendi markasına olan tutkuyla bağlılığının bir ifadesi olsa gerek. Yoksa bize futbolun güzelliği kadar, kendi şıklığını da göstermemesi için hiçbir sebep bulunmuyor. Tutkulu bir futbol bağlılığı olan bu adamdan, yarattığı bir markaya bağlanmamasını beklememek abes olur.

İLK KEZ PD YAZIYOR

Her zaman saha kenarı veya bir toplantı salonunda ışıl ışıl ışımasıyla bilinen Mourinho, biraz daha sadeliği seçmiş gibi görünüyor. Çünkü bugüne kadar onu PD’den başka bu yönüyle yazan olmadı. 

Fenerbahçe’yi sezon başı olmasına rağmen başarılı bir yarışmacı haline getiren, puan kaybına tahammülü olmayan, standartlarını korumak için oyunundaki sadeliği bozmayan Mourinho; acaba kıyafet seçiminde de oyun tarzına benzer bir sadeleştirmeye mi gitti? 

Çok şık görünürken basit oyunu seven Mourinho, basit oyun oynarken basit bir tarzla mı arzı endam edecek?

Bütün bu soruların cevabı; şimdilik “evet”...

Çünkü o Türkiye’deki son dört ayında, gerek toplantılar gerekse de saha kenarında hep “sade” göründü. 

İleride Gogol’ün kasvetli paltosunu çıkarıp “evet”leri değiştirecek renkli kıyafetlerle bir moda yaratacak mı, hep beraber göreceğiz?

PD Notu:

PD olarak, "Mourinho kimdir?" diye bir başlık ekleyecektik ancak Wikipedia’da sayfalar tutan biyografi, gözümüzü korkuttu. Henüz 60’lı yaşlarında Wikipedia sayfalarını uzun uzun bağlantılarla dolduran bu adamın kim olduğunu zaten herkes biliyor. Bize düşen, başarılılarla dolu hayatında, kendi tarzını yaratmış olmasıyla ilgili bir kaç kelam etmekti.

patronlardunyasi.com