Gündem


İsmail Saymaz ın Malatya daki Zirve katliamını inceleyen kitabında yer alan bilgiler, Malatya Jandarma Komutanlığı nın misyonerlere yönelik hukuk dışı faaliyetlerinden Bakan Egemen Bağış ın bile nasibini aldığını gösteriyor.

Radikal muhabiri İsmail Saymaz’ın önceki gün satışa çıkan ve Malatya’daki misyonerlere yönelik Zirve Katliamı davasını inceleyen ‘Nefret/Malatya: Bir Milli Mutabakat Cinayeti’ isimli kitabında yer alan bu iddiaya göre, Egemen Bağış ile Protestan Emanuel Bağdaş arasında bir kan bağı olup olmadığına dair Genel Bilgi Toplama (GBT) sorgulaması yapıldı.

18 Nisan 2007’de Zirve Yayınevi’nde üç Protestan’ın öldürülmesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında eski Malatya İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Ülger, İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Haydar Yeşil, Malatya ve Mersin jandarmasında görevli bulunan beş astsubay ile İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde akademisyen olarak görev yapan Ruhi Abat tutuklanmıştı. Kitapta yer alan bilgilere göre, Binbaşı Yeşil 20 Mart 2011’deki savcılık sorgusunda, eski Başpapaz İlker Çınar’ın Emanuel Bağış veya Emanuel Bağdaş adından bahsettiğini ve bunun Egemen Bağış ile bir akrabalığının bulunduğunu aktardığını ifade etti. Yeşil, “Emanuel Bağış’ı da biz İlker Çınar’dan duyduk. Hatta Egemen Bağış’la akraba olduğunu söyledi, biz baktığımızda akrabalık göremedik” dedi.

Ölenin dosyası daha kalın

Saymaz’ın kitabında Zirve Katliamı’nda emniyetin de büyük kusuru bulunduğunu gösteren detaylı bilgiler de bulunuyor. Saymaz kitabında özellikle öldürülenlerden Necati Aydın’ın emniyet tarafından sıkı takibe alındığına ilişkin bir evraka yer verdi. Kitapta ayrıca saldırganların cinayetten bir gün önce atış taliminden dönerken yakalandıkları halde serbest bırakıldığının belirlendiği, polis memurlarının talimden dönen saldırganların aracını aramadıkları için, toprido gözündeki iki kurusıkı silahı göremediği aktarılıyor. Bu iki silah ertesi gün cinayet mahallinde bulunmuştu.

Kitapta, cinayetten sonra ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayınevindeki kitapların ‘yasadışı yayın’ olup olmadığına baktığına, şüphelilerden çok kurbanların hesap akışını ve telefon dökümünü merak edip incelediğine de dikkat çekiliyor.

Nitekim, savcılık ve emniyet çoğu özel yazışmayı, e-mail içeriği ve e-mail adresini içeren 16 klasörlük bilgi ve evrakı soruşturma dosyasına koydu. Öyle ki, faillere dair 15 klasör hazırlanırken, kurbanlara dair 16 klasör vardı.

EMNİYETİN ‘ZİRVE’ SABIKASI

Silahları aramamışlar

Saldırganlar Emre Günaydın, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım cinayetten bir gün önce üç kurusıkı silahla Orduzu Mevkii’nde atış talimi yaptı. Üç saldırgan, dönüşte polisçe durduruldu, emniyete götürüldü. Sadece Günaydın’ın belinden çıkarıp verdiği silaha el konulurken, araçta hiçbir arama yapılmadı. Bu nedenle torpidoda bulunan silahlar fark edilmedi. O iki silah ertesi gün cinayet mahallinde bulundu.

Aydın yakın takipteydi

Cinayetten sonra Malatya Terörle Mücadele Şubesi’nin ilk işlemlerinden biri, katiller ve kurbanların arşiv tetkikinin aynı anda yapılmasıydı. Bir tek kişi hakkında bilgi geldi: Öldürülen Necati Aydın. Erzurum Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Demiral’ın, cinayetten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı, İzmir ve Malatya Emniyet müdürlüklerine gönderdiği yazıdan, Necati Aydin’ın polisçe izlendiği anlaşılıyordu.

Ölenlerin GBT’si incelendi

Malatya Emniyeti kurbanların da parmak izi ve GBT işlemini gerçekleştirdi. Malatya Olay Yeri İnceleme Şube Müdür Vekili Fatih Koç’un 19 Nisan’da TEM’e gönderdiği yazıya göre; Aydın’ın “31 Ocak 2000 tarihinde ‘Histiyanlık Propagandası Yapmak’tan Emniyet Genel Müdürlüğü’nde parmak izleri” alındı. Bu bilgi emniyet arşivinde tutuluyordu. Yasalarda ‘hristiyanlık Propagandası’ diye bir suç yokken, Necati Aydın’ın GBT’sine bu kayıt düşülmüştü.

Kurbanlar şüpheli oldu

Öldürülen üç Protestan’ın geçmişe dönük olarak hesaplarının dökümü bankalardan istenirken, beş sanığın sadece altı aylık dökümü ile yetinildi. Aynı şekilde kurbanların telefon kayıtlarının bir yıllık HTS dökümü (arayan ve aranan kaydı) istenirken, dört sanık için altı ay yeterli görüldü. Bilirkişi raporuna göre, Emre Günaydın son altı ay içerisinde 37, Abuzer Yıldırım 34, diğer üç sanık ise 6 ila 14 farklı telefon cihazı kullandığı halde bu konu araştırılmadı.

Radikal