Patronlar


İş dünyasının duayenlerinden Profilo Holding'in patronu Jak Kamhi, 50 yıla yakın süredir Türkiye'nin gönüllü elçisi gibi mücadele veriyor. İş dünyasını temsil eden birçok örgütün kurucusu olan ve uzun yıllar İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanlığı yapan Kamhi, Türkiye'nin Avrupa yolculuğunun en yakın tanıklarından.

 

30'lu yaşlarında başlayan mücadelesine 80 yaşında hız kesmeden devam ediyor. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni bir dönüm noktası olarak nitelenen 6 Aralık sonrası için "müzakerelerin dondurulması" gibi bir sürecin yaşanmayacağını söyleyen Kamhi, "Müzakerelerin durdurulması mümkün değil. AB'nin asıl amacı, Türkiye'nin ekonomik olarak hazmedilir hale gelmesi. Engeller bu yüzden çıkarılıyor, bundan sonra da sürecek" diyor. Ömrünü atalarının 500 yıl önce İspanya'dan kaçarak yerleştiği Türk topraklarına adayan Kamhi, "Türkiye'ye borcumu ödüyorum. Osmanlı'nın bu tutumu olmasaydı ecdadım buraya gelemez, ben de olmazdım. Ben de vatanım için minnetle hizmet ediyorum" diye devam ediyor...

 

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) yolculuğunun en yakın tanıklarından birisiniz. Türkiye, geçen yıl 3 Ekim'de önemli bir eşiği atlattı. Şimdi başladığımız noktaya geri mi döndük?

 

Geçen hafta Hürriyet gazetesinde Belçika hapishaneleri konusunda bir yazı okudum. Bana Türkiye'ye gelen ziyaretçilerden biriyle olan ilginç bir anımı hatırlattı. Avrupa Sosyalist Partileri Konfederasyonu Başkanı M. M. Guyy Spitaels, Ankara'ya yaptığı ziyaretten sonra İstanbul'a gelmişti. İktisadi Kalkınma Vakfı'nı ziyaret etti. Tesadüfen bir gece önce Belçika televizyonunda Belçika hapishanelerinde kötü muamele hakkında gizli kamera ile çekilmiş bir program seyretmiştim. Spitaels, Türk hapishaneleri hakkında eleştiriye geçince bir gece önce gördüğüm, Belçika hapishanelerindeki mahpuslara yapılan baskı muamelesini gizli kamera ile tespit eden TV programından söz ettim. "Sus sus ben bizim hapishanelerden de utanıyorum" dedi. Esasen Avrupa ülkelerinin çoğunun ve dolayısıyla AB'nin bu konuda kusurları olmasına ve sorunlar yaşamalarına rağmen güçlerine dayanarak başka ülkelere karşı ayrıcalıklı tutumlar geliştirdikleri vakidir. Türkiyemiz de ortaklık anlaşmalarından beri benzer tutumlarla karşılaşmaktadır.

 

Güney Kıbrıs'a limanların açılması Türkiye'nin bugün karşısındaki en büyük engel. AB'nin tutumu haklı mı?

 

Kıbrıs'a bağımsızlığını sağlayan Türkiye'nin haklı müdahalesi olmuştur, aksi halde Kıbrıs bugün Yunanistan"ın bir parçası olmuştu ve bu durumda Kıbrıs Türkleri kendi muhtariyetleri için başka ülkelerde olduğu gibi, kanlı uğraşlar veriyor olacaklardı. Türkiye, yerinde müdahalesiyle akıtılan kana ve çekilen acılara son vererek Kıbrıs Türk toplumuna güvenli özgürlük sağladı. Güney Kıbrıs, ezelden beri iki topluma eşit haklar veren Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına uymamıştır ve ihtilaf bugünlere kadar gelmiştir. AB ise bu itaatsizliğini hiçe sayarak Rum kesimini üyeliğe kabul etti. Bu, hatalı bir tutumdu. Bugün ise üçüncü bir ülke durumunda olan Türkiye'nin henüz tam üyeliğini garanti altına da almadan çözüm istemekte. Ancak AB daima müzakerelerde süre uzatımı sağlamak için bu tür tavırlar takınır. Aslında bu sorun çözülse bile bir yenisi gelecektir.

 

AB, Türkiye'nin önüne neden sürekli kabul edemeyeceği engeller çıkarıyor?

 

Avrupa'nın asıl beklentisi ekonomik. Türkiye'nin ekonomik olarak onların arzu ettiği seviyeye gelmesini bekliyorlar. Esasen 3 Kasım'da Avusturya bunu açık açık söyledi. AB, daima alacağı ülkenin hazmedebileceği ülke olmasını bekler. Ben İspanya müzakerelerinde yıllarca bulundum. İKV olarak İspanyollarla bir anlaşmamız vardı. O dönemde de birçok kere müzakere kesildi. Bu kesilmeler Avrupa'nın da işine yaramadı. Bir araya geldiler, müzakere kesilmelerine son verdiler ve anlaşmaya varamadıkları konuları, dönem dönem ertelediler. Bu ertelemelerden sonra diğer sorunları çözmeye çalışıyorlardı. Yani müzakere sistemi devam ediyordu. Müzakereler tamamen kesilmiyordu.

 

AB Komisyonu 8 başlıkta müzakereleri askıya aldı. 26 Aralık'taki liderler zirvesinde ne olur?

 

Müzakereler dondurulamaz. Çünkü müzakere sisteminde kesmek değil ertelemek sistemi var. Müzakerelerin kesilmesi için 25 ülkenin 13'ünün kesme kararı alması lazım. Bunun için de Türkiye'de hayati önemde bir değişimin olması lazım. Mevcut duruma göre başka bir şey yapılamaz. AB'nin müzakerelerin ertelenmesindeki asıl amacı ekonomik gelişmede henüz istedikleri noktaya gelemediğimiz için süre kazanmaktır. Bu amaca yönelik olarak uyguladıkları yöntem de kabul edemeyeceğimiz sorunları önümüze getirerek, müzakere sürecini uzatmaktır. Türkiyemizin AB'nin hazmedebileceği bir duruma gelmesini bekliyorlar.

 

AB ülkeleri arasında bazıları Türkiye'nin sert tepkisinden biraz korkuyor gibi...

 

Geçenlerde ben Elysees Sarayı'nı gezdim. Danışmanlarla konuştum. “Türkiye, neye güveniyor da kafa tutuyor Avrupa Birliği'ne” diye sordular. Ben de “Türkiye'nin güvendiği çok şey var. Siz tek çözüm değilsiniz. Başka çözümler var. Yanı başımızda Asya var. Asya'nın nüfusu dünya nüfusunun yarısından fazlasıdır. Çin, Hindistan kuvvetleniyor. Rusya var. ASEAN diye birlik kurarlarsa hem ABD'yi hem Avrupa'yı geçerler. Onlar zaten bize 'Sizin ne işiniz var AB'yle' diyorlar. 'Öyle bir duvar öreriz ki Asya'ya geçemezler' diyorlar. Türkiye bir tüneldir. Politik yönden medeniyetlerin bir arada olmasından dolayı farklıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı olan bir ülkedir ve tüm dünyadaki Türkler çok etkilidir. Biz ekonomiyi düzeltir düzeltmez siz sarılacaksınız bize. Biz 43 senedir sizi bekliyoruz, siz ise bizleri oyalayıp duruyorsunuz, bu tutumunuz ilerde dünya tarihine AB"nin büyük bir ayıbı olarak yazılacaktır” dedim.

 

Türkiye üyelik konusunda sabretmeye devam etmeli mi diyorsunuz?

 

Elbette, Türkiye ekonomik yolda tek başına ilerleyemez, bir topluluğa bağlanmak zorundadır. Avrupa"ya, Asya"ya, olmazsa bir başka birliğe. Ayrıca beklemekte olan İslam birliği var ama bu hiçbirimizin arzu etmediği bir olasılıktır. Bizi temel hedefimiz olan “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarından uzaklaştıracak, Avrupa Birliği"nin temel direklerinden biri olan, medeniyetler ve inançlar mozaiği AB"nin gerçekleşmesini olumsuz etkileyecek ve tersine ayrılıkçılığı körükleyecek bir durumdur. Bence Avrupa için de dünya için de büyük bir kayıp olur.

 

Siz Türkiye'nin ilk sanayicilerindensiniz. Türk sanayii nereye gidiyor?

 

Sanayici çok ciddi sorunlar yaşıyor. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri Çin, Hindistan gibi ülkelere kapıların sonuna kadar açık olması rekabet sorunları yaratıyor. Mutlu olan sanayici yok. Ne tekstilci ne elektronikçi, kimse mutlu değil. Büyük sorunlarımız var. Gümrük Birliği var diyorlar. Oysa Gümrük Birliği'nin lehimize olan birçok maddesi uygulanmıyor. Matutes paketinde Türkiye'nin dış hareketlerden dolayı açığı aşırı derecede büyürse birtakım özellikler tanınması hükme bağlanmıştır. Diyelim ki elektronikte Avrupa'ya karşı açık büyürse, diğer üreticileri denetleme olanağı sağlanır. Bu olanaklar harekete geçirilebilir ama ne yazık ki bir türlü harekete geçirilmiyor. Bazı menfaat grupları serbest ithalattan çok istifade ediyorlar. Ama bir yandan da üretimimizi mahvediyorlar. Bir ülkenin ekonomisinin sağlıklı büyümesi ancak üretimle olur. Üretim, üretim, üretim. Turizm çok güzeldir ama üretimin yerini tutmaz.

 

Elektronik sizin ana işkollarınızdan biri. Bu sektörde ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Türkiye'nin iddiası sürecek mi bu sektörde?

 

Elektronik sektörü bugün büyük bir kriz içinde. Vestel ve Beko"nun yaşanan güçlüklerden dolayı zararlı süreçleri oldu. Bu durumun devamı herkes için çok yıpratıcı oluyor. Bizim firmalarımız kuvvetli ama bu kadar haksız rekabet doğru değil. Asya ülkeleri benim iç pazarımı ele geçiriyorsa, -ki üretimde iç pazar çok önemlidir- o zaman kanaatimce Türk ekonomisi geriliyor demektir. Bu, tehlikeli bir gelişmedir. 

 

Yabancı sermaye Türkiye ile çok ilgili. Bu, yararlı bir gelişme değil mi? Ekonomi iyiye gitmiyor mu?

 

Türkiye özelleştirmede önemli adımlar attı. Türkiye'ye kaynaklar geliyor. Avrupa Birliği'ne gireceği beklentisiyle dış yatırımcıların güvenini de kazanmış vaziyette. Zaten yabancı sermaye AB'ye yeni girecek ülkelere hücum etmiştir. Polonya'da, Macaristan'da böyle olmuştur. Ancak gelen yabancı sermayenin seçtiği alanlar finans ve gayrimenkul oluyor. Bu paralar ekonomiyi kuvvetlendiriyor ama bu kuvvetlendirme sağlam değil. Burada üretim yok. Gayrimenkul bir ülkeye ne getirebilir ki? Üretim tesislerine talep yok. Halbuki ekonomiyi asıl büyüten, sağlıklı bir iç pazar ve verimli ihracata dayanan üretimdir.

 

Aynı sektörde rakibiniz işadamı Ahmet Nazif Zorlu, 'Sanayide treni kaçırdık' diyor. Katılıyor musunuz?

 

"Türk sanayii treni kaçırdı" demek yanlıştır. Sanayi; kudretini, potansiyelini çok önceden kanıtlamıştır. Türkiye'de krizler olmuştur. Yabancı bir dostum vardı Türk sanayiini hacıyatmaza benzetirdi. Bütün mesele Türk sanayiine hakkı olan korumanın verilmesidir. Oysa bugüne kadar destek vaat edildi ama verilmedi. Araştırma ve geliştirmeye verilen destek çok cüzidir. Kayıtdışı çok büyük bir sorundur. Çin"den parçalar geliyor, monte edilip satılıyor. Türkiye'deki sistemin yanlış olduğunu kimse inkâr edemez.

 

Türkiye'de bir sanayi stratejisi yok. Hangi sanayiler gelişmeli bu konuda bir yol haritası da belli değil. Sizce Türkiye'de geleceği olan sanayiler hangileri?

 

Türkiye'de esas itibariyle stratejik sanayiler var. Çelik, maden, alüminyum, plastik sektörlerinde belli noktalara gelmiş durumdayız. Bundan sonra helikopter sanayii kurulmalı, uçak sanayii, savunma sanayii geliştirilmeli. Elektronik de şansımızın olduğu sektörlerdendir. Panel üretimi konusunda Vestel “Niye panel fabrikası kurmadık” diyordu. Bu tür sanayi dalları çok tehlikelidir, teknoloji değiştiği an yok olur. Bu alanlara 2-3 milyar dolar yatırım yapmanın anlamı yok. Engel çıkarıyorlar tabii. Bu dönem de geçer.

 

Yeni sanayici olacaklara öğütleriniz neler olur?

 

Sanayicilik bir aşktır. İş hayatında birçok başka olanaklar var. Sanayicilik yapacak kişinin o işi sevmesi gerekir. Ne gecemiz ne gündüzümüz var. Bir sanayicinin bir hanımla evlenmesi çok zordur. En önemli şey ise güvendir. Avrupa'da bana önem veriyorlarsa bunun tek nedeni güvendir.

 

Türkiye yeni bir seçim dönemine giriyor. TÜSİAD sık sık laiklik vurgusu yapıyor. Laiklik sizce de tehlikede mi?

 

Seçim konusunda bir şey diyemem. Yüzde 26 ile cumhurbaşkanı seçiliyorsa kanunların zayıflığındandır. Bence cumhurbaşkanını halk seçmeliydi. Bu konu Özal için de tartışılmıştı ama geldi, geçti. Kim gelirse hoş geldin demek lazım. Kavganın manası yok. Buna dayanamayız. Laiklik derseniz herkes başka türlü değerlendiriyor. Fransa'da, Almanya'da laiklik var mı? Tam manasıyla belki ABD"de var. Bugünkü Hıristiyanlık içindeki kavgalar da gösteriyor ki kısıtlama her yerde mevcuttur. Laiklik teoride var, pratikte ise aksıyor.

 

Alışveriş merkezlerinde uzmanız, yatırım sürecek

 

Profilo, alışveriş merkezi yönetiminde ciddi bir birikim elde etti. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Birçok yerde alışveriş merkezi teşebbüsümüz var ama belediye mevzuatlarını bekliyoruz. İzinler çok zor çıkıyor, şikâyetçiyiz. Elektronikte yatırımlar yaptık. Telefunken, Philips, Saba gibi markaları üretiyoruz. Tekne üretimi yapıyoruz. Şimdiden 5 yıllık üretimimiz dolu. Tersanemizde yeni bir tezgâh daha kuruyoruz. En küçük oğlum Kerim de güvenlik şirketi kurdu, çok başarılı gidiyor. Beko ile Profilo arasında geçmiş tarihlerde böyle bir girişim olmuştu ama konu güncel değildir. Haddizatında Avrupa"da bir iki ülkeye bir elektronik firması düşerken Türkiyemizde iç ve dış pazarda birbirinden rekabetle pay alan üç firma olması, temelde üç firmanın da rekabet gücünü azaltmaktadır. Geçmişte birkaç kere BEKO ile birleşme fikri ortaya atılmıştı ancak neticelenemedi ve iki firma da bu projenin gerçekleşmemesinden zarar gördü. Bu tür bir istek olursa, Rekabet Kurulu"ndan da olumlu görüş çıktığı takdirde bizler değerlendirmeye hazırız.

 

Ermeni sorunu dramdı şimdi komedi

Ermeni soykırım iddiaları Türkiye'nin önümüzdeki dönem sık sık karşısına çıkarılacak engellerden biri. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bu konuda ben çok uğraş verdim. Masum insanların ölmesine karşı, kim olursa olsun barış isteyen bir insanım. Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" şiarı içime yerleşmiş. Bazı odaklar bu işlerden rant elde ediyor. PKK da böyle, EOKA da Ermeni organizasyonları da. Onlar yok olmadıkça bunlar olacaktır. Sözde Ermeni soykırımı bana göre büyük bir dramdır ama büyük bir komediye çevrilmiştir. Amaç farklıdır. Nasıl Museviler Avrupa'dan tazminat aldılarsa onlar da bunu istiyor. Hiçbir şekilde Avrupa'da olan soykırıma benzer tarafı yoktur. O soykırım tektir. Yahudiler o ülkenin vatandaşı olmuşlardır, toprak talepleri de yoktur. Öldürülmeleri için tek gerekçe sadece genleridir.

 

Fransa hatasını anladı geri çekiliyor

Fransa'da yıllardır Türkiye'nin lobisini yapıyorsunuz. Meclisten çıkan kararı nasıl yorumladınız?

 

Fransa'da büyük bir hata yapıldı. Evet Ermeni dramı olmuştur ama İspanya'da ayaklanma olduğunda binlerce İspanyol da ölmüştür. Bu, soykırım mı? Habeşistan'da, Cezayir'de her tarafta böyle büyük dramlar yaşanmıştır. Bu durum, daha ziyade Musevi diasporasını üzmektedir. Bu iddialar Yahudi soykırımını da sulandırmaktadır. Bu ayırımın yapılması için çok uğraş verdim. Fransa'da belli bir noktaya gelmiş durumdayız. Geri çekiliyorlar. Tarihçiler artık “Biz bu olaylarla uğraşamayız yoksa hapse gireriz, Cezayir'de Fransa'da neler oldu, artık parlamentolar çözsün” diyor.

 

Babacan, çok başarılı bir müzakereci

AKP hükümetinin AB konusundaki çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Başmüzakereci Ali Babacan'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ali Babacan, çok başarılı; canla başla çalışıyor. Avrupa'da mükemmel bir müzakereci. Eskiden Gümrük Birliği tartışmaları sırasında Avrupa'dan bize şikâyet gelirdi. Bilgisizlik çok fazlaydı ve her şeye evet diyorlardı. Gümrük Birliği de bu nedenle iyi tartışılmadan imzalandı. Halbuki şimdi her adımda çok iyi müzakere ediliyor. Babacan çok yeterli, çok kuvvetli bir kişilik. Bilgili ve karizması var. Adamları yerine oturtuyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de öyle. Başbakan Erdoğan"ın becerisi ise malum...

 

Jak Kamhi kimdir?

 

1925 yılında İstanbul"da doğdu. Saint Michel Fransız Lisesi ve Yıldız Teknik"ten mezun olduktan sonra Fransa"da “çelik konstrüksiyon” konusunda ihtisas yaptı. Çelik inşaat, metal eşya ve elektronikte birçok ilklerin Türkiye"de üretilmesine öncü oldu. Profilo Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Kamhi, İstanbul Sanayi Odası, İktisadi Kalkınma Vakfı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Türk-Fransız İş Konseyi ve Metal Eşya İşverenleri Sendikası'nın kurucusudur.

 

TÜSİAD"da uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği yapan Kamhi, Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası"nın (ERT) ilk ve tek Türk üyesi olarak 12 yıl hizmet verdi. 1991 yılında Dışişleri Bakanlığı “Üstün Hizmet Ödülü”ne, 1992"de İstanbul Üniversitesi tarafından “Fahri Mühendislik Doktorluğu” unvanına layık görüldü. Uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle Fransa hükümeti tarafından 1991 yılında “Legion d"Honneur”, 1997"de de Fransa Cumhurbaşkanı tarafından “Commandeur dans l"Ordre National du Merite”, 2003 yılında İspanya Kralı tarafından “Commander of the Order of the Spanish Civil Merit” nişanlarına layık görüldü. Ödülleri arasında; 1992 yılında Türk-Amerikan Dostluk Konseyi tarafından verilen liderlik ödülü, 2003 yılında Türkiye Hahambaşılığı-Türk Musevi Cemaati"nin “Takdir ve Teşekkür” plaketi bulunmaktadır. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca bilen Jak Kamhi, 3 çocuk ve 5 torun sahibidir.

 

Jale Özgentürk/Referans