Patronlar


Türk siyasi tarihinin yakın dönemdeki en büyük krizlerinden biri Rus uçağının düşürülmesiydi. 

O günlerin ardından yaşanan krizin çözümünde ise iş ve siyaset dünyasının önemli isimlerinden Cavit Çağlar vardı. 

Cavit Çağlar, gazeteci Zeynep Bilgehan’a o krizi nasıl çözdüklerini anlattı. 

İşte o röportaj;

1) Önce kendi hikâyesiyle başlayalım… Cavit Çağlar, 1945 yılında Hacer ve Mustafa Molla çiftinin oğlu olarak Gümülcine’de dünyaya geliyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çıkan iç savaşla Türk toplumu da zor günler geçiriyor. Çağlar beş yaşına gelince aile Meriç Nehri’ni aşarak anavatana geliyor, Manisa’nın Akhisar ilçesine yerleşiyor. Baba burada bir un değirmeni kuruyor.

MENDERES’E MEKTUP YAZDI

Çağlar, girişimci bir ruha sahip; ders çıkışlarında istasyonda simit satıyor, eczanede çıraklık yapıyor, benzincide çalışıyor. Ailenin bir derdi var; vatandaşlık alamıyor. Çağlar, 1958’de Akhisar’a gelen Başbakan Adnan Menderes’in yolunu kesiyor ve ona durumu anlatan bir mektup veriyor. Kısa süre sonra müjdeli haber geliyor. Gümülcine’den getirdikleri ‘Molla’ ismini de geride bırakarak, 10. Yıl Marşı şairlerinden Behçet Kemal Çağlar’dan esinle ‘Çağlar’ ailesi Türk vatandaşı oluyorlar.

‘SULTANHAMAM’DA TAHSİL

Babası hayata veda edince annesiyle İstanbul’a taşınıyor. Tahsiline Sultanhamam’daki tekstil atölyelerinde devam ediyor; işin inceliklerini öğreniyor. Askerlikten sonra dayısının yanına Bursa’ya gidiyor. Babasından emanet sermaye ile bir tekstil firması kuruyorlar. İşler büyüyor. Binlerce çalışanlı bir patrona dönüşüyor. Bursaspor’a başkan oluyor; tanınıyor.

2) ESNAFI, KÖYLÜSÜ İŞÇİSİ AP’DEYDİ

Siyasete ilk adımı 1968 yılında Adalet Partisi (AP) Gençlik Kolları’na üye olarak atıyor. Çağlar, bunun sebebini “AP merkezdeki partiydi. Biz, Demokrat Partisi’nin devamı olan AP’ye daha meyilli olduk çünkü kendimize daha yakın, daha halkın partisi olarak gördük. Esnafı, işçisi, köylüsü oradaydı. CHP daha bürokrasinin partisiydi ve kendimizi oraya koyamıyorduk. Bana göre o günkü CHP halktan kopuktu. Bugün CHP o tabuları yıktı. Merkezdeki insanlara da ihtiyacı olduğunu anladı” diye anlatıyor.

3) İLK TANIŞMA ZİNCİRBOZAN’DA

Süleyman Demirel ile 32 yıl sürecek yol arkadaşlığı da bu dönemde başlıyor:

“Ben babamı 15 yaşında kaybettim. Baba sevgisini yeniden Süleyman Demirel’de gördüm. Süleyman Bey ile 12 Eylül darbesinden sonra siyasilerin kapatıldığı Zincirbozan’da tanıştık. Eski Bursa Valisi, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil çok yakın büyüğümüzdü. Onları ziyarete Zincirbozan’a gide gele yakınlaştık. Demirel bir bilge, güzel adamdı. Biz de müteşebbis genç bir sanayici olarak ona gençlik enerjisi verdik, tamamlayıcısı olduk.”

4) DEMİREL’İN TELEFONU HÂLÂ EZBERİMDE

Çağlar, 1987 yılında Bursa milletvekili olarak TBMM’ye giriyor. 1991 yılındaki seçimlerden birinci parti çıkan DYP’nin SHP koalisyonuyla kurulan iktidarında devlet bakanı oluyor. Sağ ve soldan oluşan bu koalisyonun nasıl kurulduğunu şöyle anlatıyor:

“Siyahla beyazı yan yana getirdik. Bu koalisyon Hikmet Çetin Bey’le benim başarımdır. Türkiye, 1980 öncesi büyük sıkıntılar çekmişti. Sağcısı solcusu herkes kapışmış, gençler ölmüş… Ortak noktamız Türkiye’ye hizmet etmekti. SHP Lideri Erdal İnönü Bey müstesna bir şahsiyetti. Demirel deseniz bir dev. O da hoşgörülü. İkisinin yan yana gelmesi lazımdı. Hikmet Bey’e ‘Erdal Bey şu numarayı arasın: 27-52-31’ dedim. Numara hâlâ ezberimde (gülüyor). Demirel, İnönü’ye ‘Hikmet Bey’le Cavit Bey bizi yan yana getirmişler madem biz de yan yana gelelim’ dedi. Erdal Bey de ‘Seviniriz, çözülemeyecek sorunlar yoktur’ karşılığını verdi.”

5) KOALİSYONU NASIL KURDUK

Koalisyon kurmak zor bir şey midir? Çağlar, “Değildir, şu an da beşli koalisyon var. Biz  iyi yönettik. Geçen hafta yapılan ‘Demirel’in 100. Doğumgünü’ toplantısına iki bin kişi geldi! Halk bizden memnundu, bizi özlemiş” diye yanıtlıyor:

“Ana konularda anlaşılmıştı. Erdal Bey, ‘Siz yıllarca devleti yönettiniz, bu işleri iyi biliyorsunuz, nasıl istiyorsanız öyle yapalım’ dedi. Onlar da biz de özveride bulunduk. Bu özveri lafta değildi. Her şeyi paylaşırdık. Örneğin MİT’ten gelen her bilgi Erdal Bey’e de giderdi. Tek parti gibi hareket ettik. Turgut Bey vefat etmeseydi koalisyon bozulmazdı. Merkez sağın bu hale gelmesi bizim suçumuz. Demirel’den sonra ben devam etseydim merkez sağ devam ederdi.”

6) MERKEZ ARANIYOR

Peki merkez sağın yeniden hayata dönmesi mümkün mü? Çağlar, “Merkez sağ bir yerde bulunacak. İktidarı hâlâ merkez belirler” diye yanıtlıyor:

“AK Parti merkez sağa yanaşabilir. İYİ Parti güzel gidiyordu ama yolda kendilerini sakatladılar. CHP kendisini devşiriyor. İdeolojiler kalktı, artık herkes geçimine bakıyor. Merkez sağ dediğiniz orta tabandır. Türkiye’de şu an enflasyon belası var. Ne yapıp edip buna çare bulmak lazım. Bizim zamanımızda da sıkıntılar oldu ama çabuk yendik. Nasıl? Halk size güvenecek. Demirel mücadeleciydi ama kavgacı değildi. Kucaklayıcıydı. Adalet herkese lazım.”

UZLAŞTIRMA SANATI BARIŞMASINI BİLMEYEN KAVGA ETMESİN

Cavit Çağlar, Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krizde arabulucu rolü üstlenerek buzların erimesini sağlamıştı. Kavgalı ülkeler nasıl uzlaştırılır? Sanatının incelikleri:

“Taviz vermem ama çözüm odaklıyımdır. Sayın Cumhurbaşkanımız yetkiyi verdiğinde iki şey dedi; özür dilemem, tazminat vermem. Karşı tarafın da mutlu olacağı söylemi bulmanız lazım. Biz onu bulduk. Araya 25 yıllık eski dostumuz Dağıstan Cumhurbaşkanı girdi. Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür! Demirel’den aldığım ders vardır; barışmasını bilmeyenler kavga etmesin.”          

ÖNÜMÜZDEKİ MESELELER

Çağlar’a göre önümüzdeki en mühim uluslararası meseleler neler? Yanıtı:

“İsrail’e ‘Artık dur’ deme zaman geldi. Amerika müdahale etmeli. Bir de Ukrayna savaşının artık bitirilmesi lazım. Trump ve Putin’in anlaşıp bu sorunu çözeceğine inanıyorum. Trump ticaret adamı. Her şeye ekonomik bakacaktır. İlk altı ayından sonra dünyanın nereye gideceğini görürüz. NATO üyesi olarak Amerika’yla hiçbir zaman bozuşamazsınız. Rusya da komşumuz, ticaret yapıyoruz. Onunla ilişkileri ayrı tutacaksınız.”

DEMİREL MİTİNGE OTOSTOPLA GİTTİ

Çağlar’ın en sevdiği Demirel aforizmaları:

“Dün dünde kaldı cancağızım, yollar yürünmekle aşınmaz ve meseleleri mesele etmezsen mesele kalmaz.” Peki hallolmayan mesele yok mudur? Bazı meseleler kalır mı? Cavit Bey, “Kalmaz, kalmaz…” diyor:

“Her mesele biter! Her gecenin bir sabahı vardır. Silivri tarafında bir mitinge gidiyorduk. Hava çok kötü olunca helikopterle tarlaya indik. Yetişmek için yoldan bir araba çevirdik. Arabayı kullanan bir doktordu; tarlaların içinden Demirel çıktı! Mitinge halkın içinden yürüyerek girdik. Dönüşte yine helikopter sallanıyor. Demirel, beni sakinleştirmek için ‘Her gecenin sabahı var. Merak etme, sabret, güneş açar sağ salim gideriz’ dedi. Hep iyiye doğru motive eder ümit verirdi. Korku aşılamazdı. Benim için Demirel, Atatürk’ten sonraki en büyük liderdir. Isparta’nın bir köyünden çıkıyor. İstanbul’da yüksek mühendis oluyor. Amerika’ya gidiyor, yeni dünyada gördüklerini Türkiye’ye getirmeye çalışıyor. İktidarın ilk yılında binlerce köyümüze telefon ve elektrik götürdük. Demirel gittiğimiz her yerde önce halka bakardı. Ekonomik durumu halkın giydiği kıyafetten anlardı. Çok tatlı bir insandı. Onu çok özlüyoruz.”

ESAD’IN BAŞINA GELECEKLER BELLİYDİ

Cavit Bey, 1992 yılında Süleyman Demirel ile Suriye’ye gidip Öcalan’ın iadesi için Hafız Esad’la görüşmüştü:

“Esad, Öcalan’ın Suriye’de olduğunu inkâr edince Demirel cebinden Öcalan’ın bulunduğu evin adresini ve telefon numarasını çıkarmıştı. Poker yüzlü biriydi baba Esad. Aradan yıllar geçti. Oğul Esad’ın da bu işi götüremediğini görüyorum. Dengeleri iyi kursaydı başına bunlar gelmezdi. Mühim olan bize sıkıntı gelmemesi. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin zarar görmemesi için bütün tedbirleri alacaktır.”

Bu sözlerin üstünden birkaç gün geçtikten sonra Esad’ın ülkeyi terk ettiği haberi geldi…

patronlardunyasi.com