Medya
Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, göreve geldiği dönemlerde gazetede Bizans oyunlarının oynandığını ve herkesin birbirinin ayağını kaydırmaya çalıştığını anlattı.İşte Vuslat Doğan Sabancı'nın ilginç açıklamaları!...
Babalar, son yıllarda şirketlerinin yönetimini kızlara bırakıyor. Vuslat Doğan Sabancı, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan'ın kızı. Ve bugün medyanın amiral gemisi olarak tanımlanan Hürriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı.Yani kritik ve önemli bir yerde.Eğitimini Amerika'da yapmış.İki yıl New York Times ve Wall Street Journal'da stajyer olarak çalışmış. Aynı zamanda 7 yıldır Uluslararası Basın Enstitüsü'nün tek kadın yönetim kurulu üyesi.Medya dünyası gibi yüzbin oyunun,dengenin,ilişkinin ve cin fikirli adamların ortasında medya patronu olmayı Vuslat Doğan ile konuştuk. Daha çok da Türkiye bakışını…
Bir kadın olarak bugün bulunduğunuz göreve geliş hikayenizi anlatır mısınız ?
Anadolu'dan gelen ve dört kızı olan bir babanın çocuğuyum.Aydın Bey, İstanbul'a üniversite okumak için geldi ve buraya annemle evlendikten sonra taşındılar. Kökenleri Gümüşhane'de olan bir aileyiz.Erkek kardeşimiz yok.Bu mutlaka etkili olmuştur,her zaman sorumluluk alacağımız,ayaklarımız üzerinde durmamız gerektiği öğretildi.Babamızın şirketi bugün olur, yarın olmayabilirdi.Çevremizde,toplumda bir kadının özellikle medyada o zamanların Bab-ı Ali'sinde hele Hürriyet'te yöneticilik yapması çok kolay kabul edilebilir şey değildi.Karşımda olanlar da vardı. Ancak Doğan Grubu'nun Başkanı İmre Barmanbek,yıllardan beri Aydın Bey'in sağ kolu olarak devam etti.Babam ve annem çok açık insanlardı, bunları vermek için iyi takımdılar.
Sizin yöneticiliğiniz Hürriyet grubuna nasıl bir katkı sağladı.Bulunduğunuz görevde ne kadar etkin olabildiniz ?
Hürriyet'i Doğan Grubu'nun alması 12 yıl evveline gidiyor.Gazetede alt seviyeden,reklam satarak ve ufak ilanlarla başladım.Bugün 10. yılımı doldurdum.Bu dönem içinde Hürriyet şirket olarak çok farklı bir yere geldi.Ekonomik açıdan 1,5 milyar dolarlık bir şirket olduk.Fakat Hürriyet,bir buzdolabı fabrikası değil,daha önemli bir rolü ve sorumluluğu var.Türkiye'nin en büyük ve etkin gazetesi.Bu gazeteyi yönetirken,sosyal konularda daha hassas ve daha özenli olunması gerektiğini göstermeye çalıştım.Mesela " Kadın' konusu.Özellikle Hürriyet bir lokomotif,etkin bir gazetede yapılanlar basına hızla yayılıyor.
Medya dünyasındaki erkek hakimiyeti hep görmek istediği,gözlerine hoş gelen kadını ilk sayfalara taşıdı.Hürriyet de böyle bir gazeteydi.Siz bir fark getirebildiniz mi ?
Fark ettim ki birçok meslektaşımızla anlaşamıyoruz.Kadın meselesine sadece çıplak kadın düzleminde bakıp daha derine inemiyorlar.Bunun üzerine' kadın grubu' kuruldu.Ferai Tınç bayraktarlığını yaptı ve Hürriyet, diğer medyayı da takip eden, gerekli gördüğü yerlerde eleştirel ve kritize eder hale geldi.Aile içi şiddet meselesi ile ilgilenmemiz bunun uzantısıdır.Grup toplantılarından çıkan sonuçtur bu.
Size göre Türkiye'deki en önemli kadın sorunu nedir ?
Şiddet,en önemli kadın ve insan hakları sorunudur.Eğitimde özellikle Doğu'da ciddi sorun.Birçok aile ekonomik koşulları el vermediği için erkek çocuklarını okula göndermekle yetiniyorlar.Bunu da üzerine gidilmeli.Siyaset çok önemli, ama maalesef siyasete katılım çok az.Hepsi birbiriyle ilintili.Eğitim oldukça,sorunlar azaldıkça siyasete de katılımın artacağından eminim.
Türkiye'yi doğu ve batı arasında nerede görmek istersiniz ?
Doğunun yada batının parçası olmak yerine Türkiye kendi durduğu yerde başarılı olmalı.Şahsen,beni batıda bir şirkete koysanız,doğudaki bir şirkete göre daha rahat çalışırım.Çünkü aldığım eğitim ve iş deneyimim şuana dek tamamen batıya yönelik.
İş dünyası da sonuçta erkeklerin hakimiyeti altında.Nedense buralarda başarılı olan kadınlar hep biraz erkeklerin parantezi içinde değerlendirilir.Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz ?
İş kadını olmak,erkek gibi olmak demek değildir.Buna şiddetle karşı çıkıyorum.Zaman zaman bu tuzaklara ben de düştüm.Kendimi ispat etmek için özel hayatımı ihmal ettim ama iş kadını olmak illa siyah pantolon,ceket ve beyaz gömlek değildir.Kendi kimliğini,anne ve kadın olarak koruyup iş dünyasında başarılı olmaktır.İki çocuk annesi olarak,yoğun bir iş temposunu götürmek tabii kolay değil.Bir insanın kendi içinde hesaplaşmaları,gelgitleri oluyor.
Ailenizi ataerkil olarak tanımlayabilir misiniz ? Din ilişkileriniz nasıl ? Bu ülkede dindar kadınlara yönelik baskı olduğunu düşünüyor musunuz ?
Çok bağımsız ve demokratik bir ortamda yetiştim.Kurduğum aileye ataerkil diyebilmem mümkün değil.Dinle ilişkim çok kendi başıma yaşadığım ve topluma da yansıtmadığım bir ilişki.Türkiye'de dini inançlarını daha özgürce yaşamak isteyen kadınlar sıkıntı duyuyor olabilirler.Başımı istiyorum ama bağlayamıyorum gibi sıkıntım yok.Onun için asla baskı hissetmedim.Bunu doğal karşılıyorum ve insan hakları açısından önemsiyorum,insan istediğini giyinebilmeli,inançlarını istediği gibi yaşayabilmeli.Fakat bunun politikleştirilmesine, simgeleştirilmesine karşıyım
Biraz da siyaset… Türkiye'deki değişimi nasıl yorumluyorsunuz ?
Tek parti iktidarı karar mekanizmalarını daha hızlı çalıştırdı.Türkiye uzun zamandır atamadığı adımı attı.Ecevit döneminde başlatılan bir adımdı aslında ama bunu tamamlamadı.Önümüzde daha çok adımlar var.10 yıl gibi bir süreçten bahsediliyor.En önemlisi bizim iç politikadaki istikrarımız,istikrar olrsa ve her parti bunu önüne önemli hedef olarak koyarsa Türkiye hedeflerine kilitlenir,kilitlenince de başarılı olur.
Bildiğimiz medya dünyasının Kaotik bir yapısı vardır,çok güçlü isimler bile burada dönen oyunlara uzun süre dayanamaz.Medya patronunun kızı olmanın dışında burada sizi güçlü kılan faktörler neler oldu ?
Bab-ı Ali hızla değişiyor.Çok Bizans oyunları oynanır ve herkes birbirinin ayağını kaydırmaya çalışırdı.Hürriyet'in başına geldiğimden bu yana bunu kırmak ve paylaşımcı,açık bir yönetim anlayışı getirmeye çalıştım.Çok da etkili olduğunu düşünüyorum.Çünkü bizim dalaverelere ayıracak zamanımız yok.Bir aile havası yaratmaya çalıştım ve şiddetle karşı çıktım dalaverelere.Kimse bana,odamdan çıkan birisini eleştiremez. "Yanında eleştir yada eleştirme' derim. Dinlemem.İsimsiz mektuplara asla cevap vermem.Bu nedenle Hürriyet'te koridor fısıltıları çok azaldı.Söylenenleri kontrol ederim, birine sorarım. Temkinliyim. Kimseyi kolay kolay harcamamak ve yanlış adım atmamak lazım.Kolay kandırılacağımı sanmıyorum,bilakis erkekler,o kadar çok kendi kendilerine türetip,kendi kendilerine pişirip yiyorlar ki, işlerine öyle geldiği için öyle söylüyorlar.İş dünyasında erkekleri çok daha saf ve naif görüyorum.
Ayşe Böhürler/Yeni Şafak