İsmail Küçükkaya'nın yazısı
Deneyimli meslektaşımız, Hürriyet"in Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu cumartesi günkü, “taraftan hakem olur mu?” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Gül"ün inisiyatif alması önerilerine, şöyle bir soruyla itiraz etti:
“Cumhurbaşkanı son yılların en ciddi sistem krizinde nasıl olup da tarafsız arabulucu sayılacak?”
Hayli dikkat çeken yazıda, “Bugün yargıyı siyasallaşma eğilimine girmekle suçlayan iktidar sözcüleri ve yandaş medyası... Çankaya"ya uzlaşmaya gerek duymadan bir parti büyüğünü yollamanın günahını tamamen unutmuşa benzerler” dedikten sonra, “Meclis ve Çankaya"yı sadece oylama/onaylama mercii haline getiren hükümet yargıyı da ehlileştirme peşindedir” tespitini yaptı. Berberoğlu yazısını “son bir soru: Türbanla ilgili Anayasa değişikliği Çankaya"dan geri dönseydi, AKP"ye kapatma davası açılır mıydı?” diye bitirdi.
Kapatma davasından sonra siyasi kulislerde, “Gül, Köşk"e çıkmasaydı bütün bunlar yaşanmazdı” diyenler olduğu gibi “Hükümet türban düzenlemesini gerçekleştirmeseydi kapatma davası açılmazdı” görüşünü savunanlar da var. Şimdi burada Berberoğlu bir adım ileriye giderek “Gül, türban düzenlemesini veto etseydi” diyor.
Peki bu eleştirilere Çankaya Köşkü nasıl bakıyor? Kendisine de kesilmek istenen faturaya Gül"ün hiç itirazı yok mu? Cumhurbaşkanı Gül tartışmaların odağında da olsa, temsil ettiği makamın ağırlığı ve tarafsızlığı gereği, kamuoyunun karşısına çıkıp bu eleştirileri yanıtlama lüksüne sahip değil. Ancak Çankaya"dan sızan bilgiler, Gül"ün yakın çevresiyle paylaştığı çok önemli görüşleri, bu satırlara taşıdı.
Bakınız, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, türban düzenlemesiyle ilgili ne düşünüyor?
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 10"uncu ve 42"nci maddelerinde yapılan değişiklikleri onaylarken son derece önemli bulduğum bir gerekçe yayımlamıştık. Aslında değişiklikleri onaylamadan önce Meclis"te grubu bulunan partiler arasında bir mutabakat arayışına girişilmiş, konunun Anayasa"da değişiklik yapmadan çözümlenme imkânları araştırılmıştı. Fakat sonuç alınamamıştı. Konunun her yönüyle değerlendirilmesi ve ayrıntılı incelemenin tamamlanması için onaydan önce, uzunca bir süre beklemeyi uygun gördüm. Düzenlemeyi ancak onuncu günde imzaladım.
Onay gerekçesinde ise bazı vatandaşlarımızın endişelerinin de anlayışla karşılanmasında ve bu endişeleri giderecek düzenlemelerin hayata geçirilmesinde zorunluluk bulunduğunu vurguladım.”
YÖK Başkanı"nın acelesi...
Cumhurbaşkanı Gül"ün durumunu, pozisyonunu ve düşüncelerini anlamak için Çankaya Köşkü"nün nabzını tutmaya devam edelim.
Gül, kendisini hedef alan eleştirilere karşı sağlam bir argümanı daha öne sürüyor. İşte Gül"ün en yakın kurmaylarıyla paylaştığı çok özel cümleler;
“Anayasa değişiklikleriyle ilgili düzenlemeyi hukukun genel ilkelerine, Cumhuriyet"in temel niteliklerine ve Anayasa değişikliğine ilişkin şekil kurallarına aykırı bulmadığım için onaylamıştım. Bu noktada bize göre sorun yok. Ancak kaygıların giderilmesine yönelik düzenlemeler konusundaki uyarım hiç yokmuş gibi muamele yapılıyor. O gerekçe tarihi nitelikteydi. YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan da üniversitelere gönderdiği "ivedi" bir yazıyla "başörtüsünün yüksek öğretimde serbest bırakılmasına ilişkin değişikliklerin uygulanması için başkaca bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç yoktur" dedi. Bu tutum, gerekçedeki uyarımla uyumlu olmamıştır.”
Yapılan tartışmalar ışığında, sorular dizisine bir halka daha ekleyelim: “Eğer Köşk"ün uyarıları dikkate alınsaydı ve kaygıları giderecek düzenlemeler gerçekleştirilseydi, kapatma davası yine de gelir miydi?” Kronolojiyi de kısaca hatırlayalım. Cumhurbaşkanı Gül, türban düzenlemesini 22 Şubat"ta imzaladı. YÖK Başkanı, hemen iki gün sonra 24 Şubat"ta rektörlüklere bir yazı göndererek, “türbanlı öğrencileri derslere alın” dedi. Kapatma davası ise 14 Mart"ta açıldı.
Kapatma davasına giden sürecin asıl sebebinin ne olduğu tam bir muamma. O yüzden, tek bir sebep arayıp tek bir suçlu ilan etmek ne kadar doğru olur, tartışmalı. “Gül Köşk"e çıkmasaydı”, “Hükümet türban düzenlemesi yapmasaydı”, “Gül bu düzenlemeyi veto etseydi” ya da “Gül"ün gerekçedeki uyarıları dikkate alınsaydı” tarih farklı mı yazılırdı. Ne dersiniz?
Akşam