Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin ile ilgili en acil meselenin Gazze'deki tüm ambargo ve kuşatmaların kaldırılması, Filistin halkına yardımların en süratli biçimde ulaşması ve Gazze'nin yeniden imarı olduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'nde Filistin Devlet Başkan ı Mahmud Abbas ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, görüşmelerinde İslam dünyasının Filistin konusunda birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini konuştuklarını kaydetti.
ABD'de yeni bir yönetim "iyi niyetlerle, diyalog anlayışıyla" göreve başlarken, bütün Arap dünyasının, Filistinliler'in, birlik ve beraberlik içerisinde çözüm için hazır olmaları gerektiğini düşündüklerini belirten Cumhurbaşkanı Gül, "Çünkü, acılar tekrar yaşanabilir, nasıl daha ö nce yaşandıysa..." dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hiç kimsenin birbirini suçlamaya fırsat vermeden birlik ve beraberlik içerisinde olunması gerektiğini teyit ettiklerini kaydederek, "Sayın Başkan da kendisine teşekkür ediyorum, Türkiye'nin bütün çabalarını, iyi niyetli olduğunu, güzellikler için uğraştığını, Filistinliler'in davasının güçlenmesi için uğraştığını bana söyledi" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu bir gerçek ki bugün kalıcı bir barışın sağlanması ve kalıcı bir barışın sağlanması için de Filistin Bağımsız Devleti'nin kendi topraklarının üzerinde muhakkak kurulması ve ancak o zaman İsrail ile yan yana, güven içerisinde yaşayabilmeleri gerekmektedir.
Bugün için en acil olan mesele de tabii ki Gazze'deki bütün ambargoları n ve kuşatmaların kaldırılması ve oradaki Filistin halkına yardımların en s üratli, hızlı şekilde ulaşması ve yıkılan, yakılan bütün Gazze'nin yeniden imarıdır.
Türkiye, bu arzularla elinden gelen bütün çalışmaları yapmaya çalışacaktır. Türk halkı Gazze'de olup bitenleri yediden yetmişe adeta ayaklanarak telin etmiştir. Ve onun temsilcisi olarak da tabii başta hükümet olmak üzere, bütün bizler de hep beraber bu olup bitenlerin bir an önce durması için elimizden gelen bütün gayretleri gösterdik ve göstermeye de devam edeceğiz.
Bugün Sayın Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bütün bunları çok geniş bir şekilde görüşmekten büyük bir memnuniyet duydum ve bundan sonra da yine çok yakın istişare içerisinde bütün bu çalışmalarımızı kararlı bir şekilde devam ettireceğiz.
Tabii, Türkiye'nin insani yardımları da nasıl Gazze'deki olaylar devam ederken başladı ve devam ediyorsa Türkiye bundan sonra da süratli ve yoğun bir şekilde Filistinli kardeşlerinin yanında olacaktır."
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini, "Tekrar kendilerine "hoş geldiniz" diyorum ve kendilerine kolaylık diliyorum, başarılar diliyorum, Filistin davasının selamete çıkması, kanın durması ve Filistin devletinin kurulup bütün dünya tarafından tanınması yönündeki gayretleri için..." diye tamamladı.
Gül sözlerine, "Filistin Devlet Başkanı, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı ve Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi Başkanı, değerli kardeşim Mahmud Abbas'ı ülkemizde ağırlamaktan ve son olaylardan sonra karşılıklı istişare yapmaktan büyük memnuniyet duyuyorum" diyerek başladı. Abbas ile yaptıkları baş başa ve heyetler arası görüşmelerde Filistin ile ilgili bugün gelinen durumu, son olayları, bundan sonra yapılması gerekenleri büyük bir samimiyet ve içtenlikle görüştüklerini belirten Cumhurbaşkanı Gül, Gazze'de yaşanan son olayların görüşmelerin odağında yer aldığını kaydetti.
Bundan çok kısa bir süre önce, bütün dünyanın gözü önünde çok büyük bir trajedi, dram ve acı yaşandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Gül, "Çok büyük kayıplar oldu. Bütün dünya maalesef bunu seyretmekten başka bir şey de yapmadı" diye konuştu. Gül, saldırılarda hayatını kaybedenlere rahmet, Abbas'a da baş sağlığı diledi.
Abbas ile görüşmelerinde, Filistin'de birlik ve beraberliğin temin edilmesinin esas mesele olduğunu konuştuklarını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, "Filistin'de iki ayrı devletin olmasının asla mümkün olmadığını konuştuk. Bütün Arap dünyasının, İslam dünyasının birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini konuştuk" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir gazetecinin, "Türkiye için ilk adım bir birlik hükümetinin kurulması mı? Filistin Kurtuluş Örgütü'nün bir reforma tabi tutulmasına Ankara nasıl bakıyor? Türkiye'nin İsrailli tutuklu er Gilad Şalid'in kurtarılması da dahil olmak üzere girişimleriyle ilgili son durum nedir?" sorularına, Gül şöyle yanıt verdi:
"Her şeyin başında birinci öncelik Filistin uzlaşı hükümetinin kurulmasıdır. Filistin davası ancak böyle tekrar güçlü hale gelir. Türkiye olarak biz Filistin'in iç işlerine karışmayız. Bunu kendi belirler. Filistin toplumu aslında Arap dünyasındaki, en fazla demokrasiye açık olan toplumdur. Kendi aralarında farklılıklar olabilir ama Filistin davası için hepsinin güçlü bir şekilde beraber çalışması olur. Bu bizim birinci önceliğimizdir. Bunu Sayın Abbas da söyledi, kendilerinin de birinci önceliğidir.
Bir millet, bir devlet içerisinde farklı partiler, farklı gruplar olabilir. Herkes 'Ben daha iyi yapayım' diye yarışabilir. Bu ayrı bir meseledir. Ama milli mesele söz konusu olunca -ki burada milli mesele Filistin devletinin kendi toprakları üzerinde kurulması meselesidir- o zaman herhalde herkesin birlik beraberlik içerisinde olması birinci şarttır. Bu yönde katkımız olursa bundan çok memnun oluruz. Bizim Filistinlilerle görüşmelerimiz bu çerçevededir."
Cumhurbaşkanı Gül, aynı gazetecinin İsrailli asker Gilad Şalid ile ilgili sorusunu hatırlatması üzerine, "Sırası gelince onların hepsini öğrenirsiniz" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, ABD Başkanı Barack Obama'nın Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell'in bölge turu kapsamında Türkiye'yi ziyaret etmediğini söyleyerek, "Buna rağmen ABD'deki yeni yönetimden hala bir rol bekliyor musunuz?" diye sorması üzerine, şunları söyledi:
"Filistin ile İsrail arasındaki nihai barışın sağlanmasında ABD'nin iradesi ve katkısı birinci derecede önemlidir. Yeni yönetimin de daha çok diyalog yanlısı ve böyle bir konuya sempati ile baktığı, adım atmak istediğini de biliyoruz. Bundan memnun olduğumuz gibi bu yönde çağrılarımız var biliyorsunuz, ısrarlı bir şekilde. ABD temsilcisinin Mitchell'in Türkiye'ye gelememesi tamamen teknik bir olaydır. Buraya gelmek istediği gün hem Sayın Dışişleri Bakanı hem Sayın Başbakan hem de benimle görüşmek istedi. Ama üçümüzün o gü n Ankara'da olması mümkün olmadı. Diplomatlarımız programları denkleştirmek için uğraştılar ama mümkün olmayınca bir dahaki sefere kaldı."
Cumhurbaşkanı Gül'e, kendisini ağırladığı için duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başlayan Abbas, "Dost ve kardeş ülke Türkiye ile bugün burada ortak dertlerimizi konuştuk" dedi.
Abbas, Filistin halkının üç hafta boyunca acımasız ve barbar bir saldırıya maruz kaldığını kaydederek, bu saldırılar sonucu 1300 kişinin öldüğünü, 5000 kişinin yaralandığını, 90 bin kişinin evsiz kaldığını ve Gazze Şeridi'ndeki binaların yüzde 15'inin yıkıldığını bildirdi.
Filistin Devlet Başkanı, "Şüphesiz ki Gazze'de yaşananlar açık bir cinayettir. Bütün dünya bunu kabul ediyor ve buna kimse suskun kalamaz" diye konuştu. Filistin halkının ihtiyacı olan insani yardımın hızlı bir şekilde ulaştırılmasını istediklerini ifade eden Abbas, bugüne kadar ulaşan yardımın Filistin halkının ihtiyaç duyduğu yardımın yalnızca yüzde 20'sini oluş turduğunu belirtti.
Ablukanın kaldırılmasını ve bütün sınır kap ılarının açılmasını istediklerini vurgulayan Abbas, böylece Filistin halkının dünyadaki diğer bütün halklar gibi onurlu ve sıkıntıdan uzak bir şekilde yaşayabileceğini söyledi.
Abbas, ateşkesin kalıcı olması gerektiğini de belirterek, Filistinliler arasındaki ulusal uzlaşının ve yeniden imarın sağlanmasının, ayrıca birlik ve ulusal uzlaşı hükümetinin kurulmasının önemini vurguladı.
Hükümetin, yasama ve başkanlık seçimlerinin hazırlıkları nın yapılmasını beklediğini de kaydeden Abbas, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gerek Filistin topraklarında, gerekse Arap dünyasında gerçek uzlaşmalara ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, Türk diplomasisine teşekkür ediyorum. Harcadıkları çabalar için başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer bütün yetkililere teşekkür ediyorum. Çünkü biliyoruz ki Türkiye'nin gizli gündemi yoktur. Bir tek gündemi vardır, o da barışı sağlamak ve Filistin halkın ın tekrar öz güvenini kazanıp, barış içinde yaşaması, haklarını geri alması.
Bu bağlamda, Türkiye tarafından atılan bütün adımları kutluyorum ve Türkiye'nin iyilikleri çoktur. Sadece siyasi değil, sosyal ve ekonomik alanda da yardımlarının sürekli devam ettiğini unutmamak gerekir. Türkiye'nin kesinlikle Arap barış planını desteklediğini de açıkça gördük."
Abbas, Arap barış planının uluslararası meşruiyet zemininin bir parç ası olduğunu vurgulayarak, bu planın BM Güvenlik Konseyi'nin 1515 sayılı kararıyla desteklendiğini kaydetti. Arap barış planını kabul etme konusunda tereddüt edenler için üç seçenek bulunduğunu belirtmek istediğini söyleyen Abbas, birincisinin "savaşsızlık ve barışsızlık durumu" olduğunu, bunu uzun süre yaşadıklarını ve tekrarınını istemediklerini vurguladı.
İkincisinin ise savaş durumu olduğunu bildiren Abbas, bunu da 60 yıl boyunca yaşadıklarını, bunun istikrar ve güven getirmeyen bir yol olduğunu gördüklerini kaydetti. Mahmud Abbas, üçüncüsünün ise barış olduğunu ve bunu da birçok Arap ve İslam ülkesinin, ABD'nin yeni yönetimiyle desteklediğini belirtti. Abbas, ABD Başkanı Barack Obama'nın Arap barış planını desteklediklerini söylediğini anımsattı.
"Araplar ve Müslümanlar olarak barışı istiyoruz. İsrail bunu reddederse dünya onlara nasıl bir tepki gösterecek?" diyen Abbas, Türkiye'nin Filistin sorunu için çok çaba sarf ettiğini, Gül'ün ve Erdoğan'ın bölge ülkelerini sıkça ziyaret ettiğini hatırlattı. Abbas, "Bu ziyaretlerinizin devamını diliyoruz. Bunların, Allah rızası ve barış için atılan adımlar olduğunu biliyoruz" dedi.
Türkiye'nin Filistin'le ilgili çok sayıda ekonomik projesi olduğunu da bildiklerini belirten Abbas, bu projeler için Türkiye'den kaynaklanmayan bazı engeller olduğunu, ancak bu projelerin hayata geçirilmesi konusundaki umudunu dile getirdi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Abbas, Filistin Kurtuluş Örgüt üyle (FKÖ) ilgili, bu örgütün 1964'te kurulduğunu hatırlattı, çok sayıda sarsıntı geçirdiğini, ancak yine de "Filistin'deki zeytin ağacı gibi dimdik ayakta durduğunu" belirtti.
FKÖ'nün reforma ihtiyaç duyduğunu kabul ettiklerini ifade eden Abbas, "oluşan bazı defoların kapatılması gerektiğini" söyledi. Abbas, "Fakat, FKÖ'y ü yı kmak ya da yerine başka bir yapıyı kurmak, Filistin halkı adına işlenebilecek bir cinayettir. Bu Filistinlilerin manevi evidir, yıkılması veya yerine başka bir şeyin kurulması asla kabul edilmez" diye konuştu.
Abbas, Filistin'deki ablukaya ilişkin bir soru üzerine, ülkesindeki ablukadan İsrail'in sorumlu olduğunu belirterek, "kuşatma getirmeyecek bir hükümetle" İsrail'e ablukayı sürdürmesi için gerekçe sağlayacak bir hükümeti istemediğini kastettiğini vurguladı. Abbas, Hamas'a "uluslararası meşruiyete uygun hareket et ve İsrail'i kabul et" demediklerini, ancak yeni gelecek hükümetten İsrail ablukasını devam ettirmesini sağlamamasını istediklerini yineledi.
"FKÖ bünyesinde temsil edilmeyen tarafların ne zaman ve nasıl bu örgüte katılabileceklerine" ilişkin bir soru üzerine ise Abbas, FKÖ'nün yapılanmasının, hükümeti kurma çalışmalarıyla çelişmeyeceğini vurguladı.
FKÖ'de temsil edilmeyen gruplar olan, Hamas ve El Cihad'ın temsili için hızla hareket etmek gerektiğini söyleyen Abbas, birçok kuruluşun FKÖ'nün içinde temsil edilmediğini anımsattı. FKÖ'ye katılmak isteyen her kuruluşun FKÖ'nün tüzüğünü ve kanunlarını kabul etmesi gerektiğini belirten Abbas, "Bunları kabul ettikten sonra herkese kapı açıktır. FKÖ'ye girdikten sonra, her kuruluş köklü değişiklikler yapabilir. Çoğunluğu oluşturabiliyorsa, gelsinler tepeden tırnağa her şeyi değiştirsinler" diye konuştu.
Abbas, bir gazetecinin "konuşmanızda FKÖ'ye girmek isteyenlerin, şartlara tabi olduğunu söylediniz. Bu söyleminizle Arapların işini zorlaştırmıyor musunuz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Direnişten bahsetmek istiyorsak, Arap dünyasında bunu icat eden biziz. Akıntıya karşı kürek çekmeyi öğrenen ve öğreten ilk biz olduk.
İşgal olduğu sürece, direnişin her zaman gerekli olduğunu söyledik. Fakat makbul ve istenilen direniş nedir, kararını kim verir, hiç kimse bir halkın tamamını ipotek altına koyarak, peşimden gelin diyemez, bunu kimse kabul edemez. Hiç kimse tek başına bunun kararını veremez. Filistin ulusal yönetiminde, tüm taraflar bir araya gelir, gerekli direniş şekliyle ilgili karar verir, ama hiç kimse tek başına bunun kararını veremez. Şartları koyan ben değilim, bunlar FKÖ'nün tüzüğünde vardır, bunları kimse değiştiremez.
(Hamas'ın Suriye'deki Siyasi Büro Şefi) Halid Meşal'in dün bahsettiği ifadeler yeni değildir, daha önce de söylüyordu, ancak bunun daha iyisini de söyleyebilirdi, 'FKÖ'yü tanıyorum ve değişimi için çalışacağım' diyebilirdi."
Bu arada, Abbas basın toplantısının ardından yapımı devam eden yeni Filistin Büyükelçiliğinin binasını gezdi.