İngiltere'de yayımlanan günlük ekonomi ve siyaset gazetesi Financial Times, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye verdiği sözü tutması gerektiğini yazdı.
Gazetenin başyazarı tarafından kaleme alınan makalede, AB'nin sözünü mutlaka tutması gerektiği belirtilerek, buna karşılık Türkiye'nin de ifade özgürlüğü konusundaki taahhüdünü yerine getirmesigerektiği kaydedildi.
Yapılan bütün tartışmalara ve bölünmelere rağmen, AB'nin gelecek ay içinde Türkiye ile müzakerelere başlayacak gibi göründüğünü ifade eden FT başyazarı, Fransa ve Hollanda halklarının
geçen aylarda yapılan referandumlarda AB Anayasası'nı reddetmelerine rağmen, üye ülkelerin büyük bölümünün, Türkiye'ye aralık ayında verilen sözün tutulmamasının birliğe zarar vereceği gerçeğini gördüğünü bildirdi.
'Fransa, Almanya, Avusturya ve Kıbrıs Rum kesimi tarafından ortaya konulan bazı itirazların yolu tıkayan birer blok haline dönüşmesine ilişkin tehdide' de dikkat çeken başyazar, 'Avusturya veAlmanya'da ortaya konulan itirazların, Türkiye'nin büyük ve yoksul nüfusunun ötesinde Müslüman olması ve gerçekten Avrupalı olmaması fikri çevresinde yoğunlaştığını' savundu.
Fransa'da ise Kıbrıs konusunun çevresinde bazı tartışmaların yapıldığına işaret eden FT başyazarı, 'Aslında işler göründüğü kadar da kötü değil' ifadesini kullandı.
'Fransa Başbakanı Dominique de Villepin'in oportünizm kokan görüşlerinin daha ziyade iç politikaya yönelik olduğunu' da belirten başyazar, 'Amaç bu itirazı daha açık ortaya koyan (Fransa İçişleri Bakanı Nicolas) Sarkozy'den pozisyon çalmak. Ancak bu iki politikacının da yerine geçmek istedikleri Cumhurbaşkanı Jacques Chirac müzakerelerin başlamasına onay verecek gibi görünüyor' dedi. Almanya'nın da bu tutumu benimseme eğiliminde olduğunu vurgulayan FT başyazarı, Kıbrıs Rum kesiminin tutumunun son ana kadar tahmin edilemeyeceğini, ancak bu ülkenin de itirazında yalnız kalmaktan korkacağını ifade etti.
'Türkiye ile ilgili asıl kavganın müzakerelerin başlamasından sonra 10 yıldan fazla süreceği tahmin edilen süreçte yaşanacağını' daöne süren başyazar, bu süreçte Türkiye'nin sadece AB'nin ekonomik yasalarını uygulayabileceğini göstermekle kalmayıp, politik güçlüklerini yendiğini de ortaya koyması gerekeceğini savundu.