Gündem


Toygun ATİLLA

BAŞKA HIRSIZLARA HESAP SORUYORLAR MI ?

Eniştem ve teyzem 70'li yaşlarının başında iki insan. Hali ile aldığım cevap karşısında onları koruma içgüdüsü ile, "Teyzecim ne işiniz var oralarda bu yaşta. Zaten neyin ne olduğu belli değil, bir sürü "hırsızlık" iddiası" var. Oturun oturduğunuz yerde" diyorum.

Demez olayım...

Teyzem açıyor ağzını yumuyor gözünü: "Hep senin gibiler yüzünden bu hale geldik. Neden gitmeyecekmişiz. Bu ülke bizim. Ayrıca hırsız mırsız bana ne... Başka bir sürü var bu ülkede. Diğerlerine hesap soruyorlar mı ? "

KRİTİK CÜMLE

Telefonu kapattıktan sonra düşünüyorum.

Teyzem ve eniştem klasik bir CHP seçmeni.

Bugün yaşadıklarımız yıllar önce olsaydı, teyzem ve eniştemin tepkisi böyle olmazdı.

Önce bir yolsuzluk, hırsızlık var mı diye bakarlardı. Sonra kanaatlerine göre hareket ederlerdi.

Şimdi ise durum şu: "Diğerlerine hesap soruyorlar mı ki ?"

Adalet terazisinin kantarı bozulduğu andan itibaren, dünyanın en büyük yolsuzluğunu da yakalasanız bunu kamuoyuna anlatma, ikna etme şansınız yok maalesef...

NEDEN ÇALANA DEĞİL DE YAKALAYANA KIZIYORLAR ?

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün "Çalana değil yakalayana kızıyorlar" dedi.

AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, "yakalayana neden kızıyorlar ?" diye merak ederse toplumun diğer kesimini yukarıda anlattığım sebeplerle anlamak durumundadır.

Toplum, "Bizimkiler" ve "Ötekiler" diye ayrışıp, kutuplaştığında "Bizimkilerin" her yaptığı görülmez, "Ötekilerin" her yaptığı ise suç sayıldığında bunu "adalet" olarak kamuoyuna anlatma şansınız sıfırlanıyor.

Sakın bu söylemimden İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturmasında bir yolsuzluk var da bu kamuoyuna yukarda söylediğim sebeplerden anlatılamıyor gibi bir sonuç çıkmasın.

Sadece oluşan durumun bir yönüne mercek tutuyorum.

MASUMİYET KARİNESİ ZORBALARI

Duruma, zamana, şartlara göre değil, "Masumiyet karinesine" yürekten inanan biri olarak söylüyorum tüm bunları.

Masumiyet karinesi demişken...

Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyonlarda "masumiyet karinesini" hatırlayan ve hatırlatanların da "samimiyetine" inanmadığımı söylemeden geçemeyeceğim.

Bugün "masumiyet karinesi" diye ortalıkta dolaşanların bir çoğunun şartlar ve zemin değiştiğinde ne kadar "zalim" olduklarını bilenlerdenim.

İSKİ SKANDALINDAN BUGÜNLERE

Bu yazıyı seyahatte olduğum Almanya'dan yazıyorum.

Türkiye'den uzakta, kafam berrak.

Her yazılanı çizileni okuyorum.

Ergun Göknel'in mahkumiyeti ile sonuçlanan "İSKİ skandalını" da yakından takip etmiş bir gazeteci olarak, nereden nerelere geldiğimizi ibretle izliyorum.

Hürriyet'te günlerce "İSKİ Skandalı" manşetlerdeydi.

O gün Ergün Göknel'in mahkumiyeti ile sonuçlanan soruşturma sonraki yıllarda Türkiye'deki yolsuzluk soruşturmalarının belki de yanından bile geçemeyecek kadar ufaktı.

O gün İSKİ Skandalına toplumun, Türk medyasının verdiği tepki ile bugünkü kıyas bile kabul etmez.

ERTUĞRUL ÖZKÖK DEĞERLENDİRSİN

O günden bugüne ne değişti ?

Soruşturmalara verdiğimiz reaksiyonlar neden değişti ?

Adalet duygumuzun ayarları ile kim oynadı ? Yolsuzluk kanıksanır hale mi geldi ? Gazeteciler artık objektiflikten uzak mı ? Yoksa hiç bir zaman objektif değiller miydi ?

Açıkçası o dönem benim de çalıştığım Hürriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ten hem olayları bizzat yaşamış bir gazeteci hem de "sosyolog" kimliği ile  değerlendirmesini bekliyorum.

GİZLİ TANIKLAR İDDİANAMESİ VE FETÖ TRAVMASI

Tüm bu toz bulutunun içinde gördüğüm tartışmalardan biri de "gizli tanıklara" ait değerlendirmeler.

Bunları da açıkçası geçmişte FETÖ travması yaşayan bir toplumun verdiği son derece doğal ve haklı reaksiyonlar olarak görüyorum.

Bir soruşturmanın sadece "gizli tanıklara" dayalı olarak yapılması ve soruşturmanın diğer maddi delillerle desteklenmemesinin toplumun "adalet" duygusuna onarılmayacak zararlar vereceğini düşünüyorum.

Soruşturma tamamlanıp da karşımıza "gizli tanıklar iddianamesi" gelirse bu vahim sonuçlar doğuracaktır.

CHP'DEN SON DURUM

Şimdi gelelim CHP'nin durumuna.

Özgür Özel'in son derece özensiz "Boykot listesi" anlaşılır gibi değildi. Kaygı ile izledim.

Ekrem İmamoğlu'nun karla kaplı bir İstanbul akşamında Boğaz'daki bir balıkçıda İngiltere Büyükelçisi ile başbaşa yediği yemek hem hafızalarda hem de devletin resmi kayıtlarında dururken Özgür Özel'in İngiliz BBC'ye "Demokrasinin beşiği İngiltere ve bizim kardeş partimiz İşçi Partisi buna nasıl sessiz kalabiliyor ? Gerçekten çok kırgınız" sözleri de ayrı bir tartışmayı beraberinde getirdi.

Bu satırları yazdığım sırada da Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nun İngiliz The Economist'e yazı kaleme aldığı haberleri ajanslarda düşüyordu.

Sürecin bundan sonrası kısmında "İngiltere" ve "İngiliz" ekseni de tüm bu soruşturmaların yanı sıra AK Partililer tarafından konuşulacaktır.

patronlardunyasi.com