Medya


Oray Eğin'in yazısı

En sessiz: Kürşat Bumin. Uzaktan selamlaşmalar dışında sosyalleşmelere pek katılmadı, konuşmanın ardından da erkenden döndü.

En kaçak: Can Dündar. Kendini görünmez yapma konusunda büyük başarı kaydetti. Ara ara görünür gibi oldu, sonra yine kayboldu. Kimsenin yanına yaklaşmadı veya yaklaştırılmadı.

En şık: Doğan Hızlan bir an bile papyonsuz görülmedi. Birkaç farklı palto seçeneğiyle gelen Hızlan'ın en şık kıyafetlerinden biri bu yıl yine moda olan duffel coat'tu.

En zarif: Filiz Aygündüz. Sabah erken olmasına rağmen saçları fönlü, makyajı hazır gazetecilerin arasında yer aldı, ne kadar bakımlı bir kadın olduğunu gösterdi.

En hırslı: Banu Güven. Gece gündüz, soğuk sıcak, karanlık aydınlık demeden, lobide otelde, imza gününde, törende, sokaklarda hep haber atlatmak için koşturup durdu.

En cömert: Cüneyt Özdemir. Grand Hotel'in barında içtiğimiz içkileri onun oda numarasına yazdırdık, hesapları ona yolladık.

En konuksever: Yavuz Baydar. 15 yıl Stockholm'de yaşamış olmanın verdiği deneyimle herkesin sorularını cevaplandırdı, İsveçlilerle İsveççe konuştu. Restoran önerileri, yol tarifleri, aktiviteler hep Baydar'dan geldi.

En sosyal: Okay Gönensin. Partilerin, lobi toplantılarının gözdesiydi. Anıları ve Hasan Cemal'e yönelik esprileriyle kahkahalara boğdu herkesi.

En asosyal: Fehmi Koru. Bir tek Yeni Şafak'çılarla dolaştı. Pek ortamlara girmeyi tercih etmedi, kahvaltıda ya da lobide karşılaşıldığında selam vermedi.

En janti: Altan Öymen. Burada olduğu kısa süre içinde bile Öymen mavi kanlı olduğunu gösterdi. Her zaman dik ve vakur, şık ve aristokrattı.

En bilen: Ferhat Boratav. Kendisine sorulan her soruya bir cevabı vardı, dersini çalışmıştı, ayrıca yabancı gazetecilerle en çok teması o yaptı.

En sanatsal: Soner Yalçın. Boş bulduğu her fırsatta Stockholm'ün birbirinden güzel müzelerini gezdi, çarpıcı tasarımları gördü, bütün sanat olaylarını takip etti.

En uykucu: İsmet Berkan. Boş bulduğu her fırsatta Stockholm'deki Grand Hotel'in birbirinden güzel yataklarında uyudu.

En Orhan: Hasan Cemal.

En ayık: Yasemin Çongar. Sosyalleşmelerde garsondan hep 'mineral water' yani soda istedi.

En kızgın: Ali Bayramoğlu. Özkök'ün yazısına en sert tepkiyi o verdi, ortalığı karıştıran cevabı yazıp İstanbul'a döndü.

En siyasi: Derya Sazak. Kahvaltı salonunda 'Biz siyaset yazarları da zamanla edebiyat öğreneceğiz' diye Doğan Hızlan'a espriler yaptı. Türk siyasetindeki gelişmelerle de sürekli ilgilenip, bu konularda sohbet açtı.

En beklenen: Güneri Cıvaoğlu. Spekülasyonlar yapıldı ama o gelmedi.

En eski: 'Güzel Zeynep' olarak bilinen Zeynep Oral.

En yardımsever: NTV'ye de çalışan Stockholm menşeeli gazeteci Osman İkiz herkesin her sorununa koşturdu, yardımını hiç esirgemedi.

En meraklı: Serdar Turgut. İstanbul'da olmasına rağmen bütün gelişmeleri an be an telefondan takip etti. Hasan Cemal'le karşılıklı benim aracılığımla birbirlerine mesajlar ilettiler, buradaymış kadar hakimdi olan bitene.

En anılan: Ufuk Güldemir. Gazeteciler, buradaki gelişmeler karşısında 'Acaba Ufuk Abi burada olsaydı bu haberi nasıl görürdü' diye sürekli ondan bahsetti.

En tartışmalı: Ertuğrul Özkök. Bir gün bir yazı yazdı ve ortalığı dağıttı.

En canayakın: Bu köşenin yazarı.

Akşam