Kültür-Sanat


Türkiye Gazetesi'nden Murat Öztekin’in haberine göre, Francis Ford Coppola, başta “Baba” (The Godfather) üçlemesi olmak üzere eserleriyle sinemada derin izler bırakan ve “yaşayan efsane” diye anılan yönetmenlerden.

85 yaşındaki yönetmen, hikâyesini 40 yılda kaleme aldığı, servetini harcayarak uğruna 120 milyon dolar sarf ettiği ve farklı bir sanat idaresiyle çekilen “Megalopolis”te Roma tarihindeki “Çiçero ile Catilina Komplosu”nu geleceğe taşıyor. 

Eserin oyuncu kadrosunda ise Adam Driver, Giancarlo Esposito, Nathalie Emmanuel, Aubrey Plaza, Shia LaBeouf, Jon Voight, Jason Schwartzman, Talia Shire, Grace VanderWaal, Laurence Fishburne, Kathryn Hunter ve Dustin Hoffman gibi meşhur oyuncular yer alıyor.

İşte Murat Öztekin’in bugünkü köşe yazısı:

YENİ ROMA

“Megalopolis” aslında günümüz ABD’sinde geçiyor ama özünde ‘Antik Roma’ kokulu bir kahramanlık hikâyesi var. Bu yüzden İtalyan kökenli olup yıllardır Hollywood’a film yapan yönetmenin karakterine de çok benziyor.

Hikâyede artık New York, “Yeni Roma Şehri” diye anılıyor ve metropolde her şey karmakarışık. Teknoloji aslında bugünden çok ileride ama hem Roma devrini hem de 1930’ları hatırlatan bir konsept var. Burada dahi mimar Cesar Catilina ile tanışıyoruz. Onun hayalinde keşfettiği “megalon” adlı yapı malzemesiyle geleceğin sıra dışı şehrini kurmak var. Ancak karşısına metropolün yolsuzluğa dibine kadar batmış belediye başkanı Franklyn Cicero çıkıyor. İkisi kapışırken idealist mimar ile bu kötü siyasetçinin kızı arasında bir gönül münasebeti doğuyor. Sonrasında ise sıra dışı bir hikâye ortaya çıkıyor… 

DAĞINIK BİR ÇALIŞMA

Yönetmen Coppola hakkında “Her şeyimi kaybedebilirim. Bir yandan da artık kaybedecek bir şeyim yok” ifadelerini kullandığı eseriyle çok büyük ve bir o kadar da sıra dışı filme imza atıyor. Politika, ihtiras, aşk ve felsefe gibi mevzularda dolaşıyor. Ancak oldukça dağınık bir çalışma ortaya koyuyor. Seyirci, sık sık “Sanki filmin bazı yerleri montajda fazladan kesilmiş” hissine sevk ediliyor.

Doğrusu Coppola’nın bazı düşünce ve aksiyonlarının demode kaldığı da görülüyor. Mesela CGI efektlerine dayanan sersemletici bir görsellik olsa da artık yapay zekânın şaha kalktığı günümüzde bunlar istenen tesiri uyandırmıyor.

ÇOK KONU, “TEK DÜNYA”!

Filmin özünde ise Coppola, “seküler bir rahip” gibi ABD’nin ve Batı medeniyetinin geleceğine dair mesajlar veriyor; siyaset kurumunu, bencilliği ve yükselen ırkçılığı tenkit ediyor. (Trump’a da örtülü şekilde yüklenmeyi ihmal etmiyor!) Hikâyenin merkezine yerleştirdiği mimar Cesar’ın şehir tasavvuruyla insanlığın bir araya geldiği “tek dünya” düşüncesini savunuyor. Bütün bunları yaparken rahatsız edici sahnelere de başvuruyor.

Yönetmen bu bilim kurgu eserinde kader, varoluş gibi hususlarda fazla özgüvenle ağır yüklere girişiyor ve doğrusu taşıyamıyor.

Oyunculuklar ise filmin negatif hâlinin gölgesinde kalıyor. Buna rağmen Adam Driver’ın ustalıklı iş çıkarmak için yorgun bir Roma Gladyatörü gibi çaba sarf ettiğini not düşmek lazım.

Hasılı “Megalopolis” aşırı özgüvenle çekilmiş, gösterişli ama seyircide “kekremsi bir tat” bırakan o “vasat” filmlerden oluyor...

patronlardunyasi.com