Çiğdem Yücesoy Subaşı'nın röportajı/CNBC-e Business
TURKCELL'İN CEO koltuğunda oturduğu dönemde ciro, kâr ve abone sayısının üçünü birden artırarak yakaladığı başarı hâlâ dillerde… Üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Turkcell ve GSM sektörüyle ilgili analizlerde mutlaka ismi geçiyor. Söz ettiğimiz kişi, hem yönetim modeli hem de başarılarıyla head hunter'ların gönlünde taht kuran, profesyonel yöneticiliğe dönüşü dört gözle beklenen Muzaffer Akpınar'dan başkası değil…
Turkcell'le yolları ayrıldıktan sonra birçok patronun onu yakın markaja aldığı biliniyor. Dergimizin geçen sayısına konuk olan ünlü beyin avcısı Şerif Kaynar da “Bir süre sonra onu çok daha farklı noktalarda göreceksiniz” diye söz ediyordu Akpınar'dan… Oysa Akpınar iki yıl önce Turkcell'in kurucusu Murat Vargı ve yine Turkcell'deyken yakın çalışma arkadaşı olan Ruhi Doğusoy'la birlikte enerji sektörüne yatırım yapmıştı. Akpınar'ın yüzde 40'ına ortak olduğu Dost Enerji, ilk rüzgâr santralını İzmir'de faaliyete geçirmişti. Acaba Akpınar, ileride bir gün yeniden profesyonelliğe geri döner miydi? “Çok kıymetli kişilerden çok kıymetli teklifler aldım” diyen ve birçok beyin avcısının dönüş yolunu gözlediği Akpınar, ısrarlı sorularımız üzerine son noktayı koydu: “Kesinlikle düşünmüyorum.”
Enerji sektörüne hızlı bir giriş yaptınız, nasıl başladı?
Dost Enerji'nin iki yıllık bir öyküsü var. Haziran 2006'da Turkcell'deki görevlerimden ayrıldıktan hemen sonra bu sektörde neler oluyor, bakmaya başladım.
Öncesinde ilgileniyor muydunuz enerji sektörüyle?
Hep ilgilenirdim, ama çok yoğun bir iş hayatım olduğu için ciddi olarak incelemeye fırsatım olmadı. Ancak sonra şöyle oldu; ben çok spor yaparım. Rüzgâr sörfü yapar, nefes tutarak serbest dalarım. Bu sayede enerji işi ilgimi çekti. Fark ettim ki, Türkiye'de iki tane rüzgâr enerji santralı var. Bozcaada ve Alaçatı'da. Yani biri dalış diğeri windsurf yaptığım yer. Bunları hep görür “neden Türkiye'nin diğer yerlerinde yok” diye düşünürdüm. Zaman zaman sektöre göz atıp, mevzuatı okurdum. Haziran 2006'dan sonra ise ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladım. Böyle bir işi yapmaya kalkarken bir sinerji ve ortaklık lazımdı.
Bunun için iki kişiye gittim. Biri Ruhi Doğusoy. Ruhi Bey benim Turkcell'den çalışma arkadaşım. Turkcell'de olduğum dönemde teknik ve operasyonlardan sorumlu genel müdür yardımcısıydı. Turkcell'de benden de öncedir. Yedi yıllık bir geçmişi vardır. Öncesinde Ericsson, daha da öncesinde inşaat ve projelerle ilgilenmişti. Ciddi bir bilgi birikimine sahip... Diğeri de Murat Vargı. Onlarla konuştum, ikisi de çok kısa zamanda “bu işe gireriz” dediler.
OYUNUN EN YEŞİL TARAFI
Götürdüğünüz dosyada her ikisini de cezbeden ne oldu?
Biz oyunun en büyük tarafı değil ama en çevreci, en yeşil, en teknolojik tarafı olan yenilenebilir enerjide heyecan duyduk. Bunun da çok çeşitli kulvarları var. Ölçülebilir ve kendini ispatlamış olan rüzgâr enerjisinde karar kıldık biz. Yenilenebilir tarafta iş bizi nereye kadar götürürse oraya kadar büyüyelim diye bir amacımız var. Rüzgârda beş yılda 250-300 megavatlık kurulu güce ulaşmayı hedefliyoruz.
Bu güce ulaşıldığında ne kadarlık yatırım ve iş hacmi yaratılmış olacak?
Rüzgâr enerjisi alanında 1 megavatlık kurulu güce sahip bir santral kurmanın maliyeti 1 milyon 250 bin euro. 250 megavat'lık ise 300 milyon euro'luk bir yatırım demek. Geçen ay 42.5 megavat'lık yatırım olan ilk rüzgâr enerji santralımız Innores'i bitirdik. Innores'in senelik üretimi yaklaşık 160 milyon kilovatsaat olacak. 250 megavat kurulu güce çıktığımızda ciromuz yaklaşık 95 milyon euro'ya ulaşacak.
Başarılı olmak için elinizde ne gibi doneler var?
Kendimizi başarılı olacağımıza inandıracağımız üç temel unsur var. Bir tanesi enerji de telekom gibi regüle (düzenlenmiş) bir ortam. Telekom dünyasında çok regüle ortamlarda çalıştık. Düzenleyici kurum ne demek ve düzenlenen ortamda oyuncu olmak ne demek biliyoruz. Tabii ki farklı kurumlar, farklı kanunlar var ama okuduk, öğrendik. Diğeri teknolojiye hakimiyetimiz. Telekomda teknolojiyi çok kullandık, teknolojide evrim-devrim ne demek bunu hissedebiliyoruz. Üçüncüsü ise finansman. Enerji, sermaye yoğun bir sektör. Yüksek kredibilite, finans kesiminde tanınırlık ve belli bir sermaye gücü gerektiriyor. Bu yapının bunları yapabileceğine inandık ve yola çıktık. Birinci etap da bunları kanıtladı zaten. Çok zorlanmadan kredilerimizi aldık.
Enerji operasyonunda nasıl ilerleyeceksiniz?
Dost Enerji, operatif değil, bir enerji holding şirketi. Altında da enerji şirketlerinin hisseleri var. Her şirketin elinde de bir santral var. İlk santralimiz olan Innores'le ilk adımı attık. İkinci santralimizin kurulu gücü ise 15 megavat olacak. Yeri İzmir Çeşme yolu üzerinde Kocadağ'da. Santral yılda 60 milyon kilovatsaat elektrik üretecek. Yaklaşık 22 milyon euro'luk bir yatırım olan santralde 2009'un birinci çeyreğinde üretime geçmeyi planlıyoruz. Aralık 2008'de türbinler gelecek.
Sektör sizi oldukça heyecanlandırıyor anlaşılan…
Bugüne kadar bir çok işin içinden geçtik ömrümüzde... İş hayatı, başarı ve para kazanmak için yapılır ama onun çevresinde bir de lezzet olması lazım. Bu sektörde bu lezzet var. Karbon salmıyor ve temiz enerji üretiyor olmamız bizi çok heyecanlandırıyor. Örneğin birinci tesiste bu şekilde yaptığımız üretimle 113 bin tonluk karbondioksit salımını engelledik. Yani biz o kadar elektriği fosil kaynaklardan üretseydik havaya 113 bin ton karbondioksit salardık. Bu ne demek; senelik 32 bin tane binek aracın her birinin 20 bin kilometre yol yaptığı zaman ürettiği karbona eşit. Çok ciddi bir kirlenme, dolayısıyla bu tarafları bizi çok heyecanlandırıyor.
“TURKCELL KEYİFLİ AMA YORUCU BİR TECRÜBE”
Peki Turkcell gibi komplike bir yapıdan ve yoğun bir süreçten sonra patronluğa geçmek nasıl bir duygu?
Turkcell'den önceki bütün işlerde ben hep kurucu ortaktım. İş hayatımın başından bu yana vizyonum, hem hissedar hem de yönetici olarak işlerin içinde olmaktır. Turkcell benim için apayrı bir tecrübe. Bütün iş hayatımın içinde farklı bir pencere. Çok keyifli ama aynı miktarda yorucu bir tecrübe. Başlarken kendime bir limit koymuştum. Hatta hissedarlarla da paylaştığım bu süre, hedeflediğimden daha uzun oldu.
Turkcell'den sonra normal hayata nasıl adapte oldunuz?
Çok yoğun bir dönemdi. Sabah 8:00'den, akşam 9:00-10:00'lara kadar dakikası dakikasına plan yapılmış bir hayattan çıkmak rahatlattı beni. Hiç boşluk ve sıkıntı yaratmadı.
Profesyonelliğe dönüş için sizi ikna edecek bir patron çıkmadı mı?
Teklifler oldu ama ikna edebilen olmadı. Çok kıymetli insanlardan, çok kıymetli teklifler aldım. Ama ben kategorik olarak orayı kapatmıştım. Profesyonel olarak Turkcell, zaten bu kocaman ailenin doğuşundan beri bir parçası olmamdan dolayı teklif edildi ve ben de kabul ettim. Yoksa “maaşın şu kadar gel burada çalış” denmedi. Zaten benim için o tarafları hiç önemli değildi. Bu konuyu konuşmadan başladım işe. Daha duygusal bir süreçti Turkcell, kesinlikle profesyonel bir süreç değildi. Dolayısıyla bir başka yerde profesyonel yöneticilik yapmayı hiç düşünmedim.
“HAKKANİYET ÖNEMLİ”
Ama head hunter'lar sizi rahat bırakmayacak gibi görünüyor. Ne olursa dönersiniz?
İhtiyaç olursa insan her şeyi yapar. Ama hiçbir şekilde profesyonelliğe dönmeyi düşünmüyorum.
25 yıldır Murat Vargı'yla çalışıyorsunuz, bu kadar uzun zaman birlikte çalışabilmenin bir sırrı olmalı?
Murat Bey, ben iş hayatına atıldığımda da çok bilinen kıymetli bir iş adamıydı. O zaman Penta Dış Ticaret'in yönetim kurulu başkanıydı. Bence kader bir şekilde ağlarını örüyor. Kısmet. Hayat bizi buraya kadar getirdi. Demek ki bütün dönemlerin içinden keyifli ve başarılı çıkmışız ki hâlâ birlikte iş yapıyoruz. Dediğim gibi Ruhi Bey ve Murat Bey'e ayrı ayrı ortamlarda enerji projesinden bahsettiğimde her ikisinin de olumlu cevabı vermesi sadece yarım saati buldu. Aramızda saygı, sevgi ve güven var. Daha evvel yaşanan tecrübeler bunları daha da pekiştirdi. İş yaparken şeffaflığa çok özen gösteririz. Bütün şirketlerin tamamının ortak özelliğidir bu. İş yaptığımız insanları da çok sayarız ve hakkaniyete, adalete çok önem veririz. İnovasyona çok önem veririz. Her ikimiz de hızlı karar veririz. Risk ve inisiyatif alırız.
İkinizin de patron olması çatışmaları da beraberinde getirmiyor mu?
Hiç çatışma olmuyor. Biz aramızda çok net iş bölümü yapıyoruz. Murat Vargı'nın kurucusu olduğu MV Holding, burada yönetim kurulu seviyesinde var. Ancak ben ve Ruhi Bey ekseninde yönetiliyor şirket. MV Holding'e de aylık olması gerektiği gibi bilgiler akıyor. Murat Bey'in zaten birçok şirkette yatırımı var. Bu fikir ilk çıktığında “Sen yeterince ilgileneceksen ben girerim. Yoksa benim vaktim yok. Sermaye yatırırım, güvenirim, risk alırım ama yöneticilik ve karar vericilik pozisyonundan uzak dururum” dedi. Dolayısıyla bir arada değiliz olsak da sıkıntı çıkmaz.
İş dışında da bir araya geliyorsunuz mutlaka...
Nadiren. Herkesin hayatı o kadar dolu ki, örtüşmüyor. İkimiz de özel hayatımıza çok vakit ayırıyoruz. O da ben de denizi çok severiz. Ama alanlarımız farklı. Ben bol bol Alaçatı'ya gidip sörf yapıyor ya da dalıyorum. Lisanslı masa tenisi oyuncusuyum. Kurumlararası ligde hâlâ Turkcell takımında oynuyorum. Yakın zamanda Bursa'da yapılan Türkiye Şampiyonası'na gittim. Turkcell'le tek ilintim spor.
Çağrı merkezi Vodatech'e ortak oluyor
Portmobil, Akpınar'ın sahip olduğu yatırım şirketi. Dost Enerji'ye yaptığı yatırımın ardından son bombası ise bir çağrı merkezine ortaklık. Akpınar, Türkiye'nin ilk dış kaynaklı çağrı merkezi olan Vodatech'in hissedarı olmak üzere görüşmeler yapıyor. 440 çalışanı ve 600 koltuk kapasitesi olan şirketin büyüme potansiyeli taşıdığını söylüyor Akpınar ve ekliyor: “Hem bankacılık hem teknoloji şirketine hizmet veriyor. Sahibi Bedri Yoru'yu yakından tanıyorum. İşin hızla büyüdüğünü görüyorum. Bu işte aktif satış imkanı yakalamak mümkün. Türkiye'de bu konuda gidecek çok yol var. Biz de yakın zamanda hem işi büyütmek hem de kurumsal yönetim olarak katkıda bulunmak için ortak olmaya karar verdik. Görüşmelerimiz sürüyor.”