Sofralarınvazgeçilmezi zeytin. Aynı zamanda zeytin ağacı, tarih boyunca çeşitli efsanelere konu olmasıyla da kadim bir anlatı. Yunan mitolojisinde, Anadolu’da, Arap coğrafyasında kültürleri etkileyen ve şekillendirmede payı olan, değerli bir meyve.
Sanatçı Cansu Sönmez, zeytin ağacının kadim bilgeliğinden esinlenerek “Soğuk Su Kadar Eski Bir Tat” başlıklı bir sergi sunuyor sanatseverlere. Maslak’ta bulunan PG Art Gallery’de 7 Nisan’a kadar görülebilir.
DÖNÜŞÜMÜN UNSURU
Sönmez, zeytini yalnızca bir meyve ya da tarihsel bir sembol olarak değil, dönüşümün ve sürdürülebilirliğin bir unsuru olarak ele alıyor. Sergide yer alan çalışmalarında farklı disiplinleri bir araya getirerek zeytinin çok boyutlu bir portresini çiziyor Sönmez, zeytin atıklarından ürettiği eserlerle de insanın doğayla kurduğu ilişkiyi sorguluyor. Sönmez, akışkan ve dönüşebilen yüzeylerle geçmişin bilgeliğini bugüne taşıyor, yok oluşun değil dönüşümün ve var oluşun olanaklı olduğunu vurguluyor.
HOMEROS’TAN ALINTI
Sönmez, eserlerin üretim aşamasında teknoloji ve endüstriyle de işbirliği yapmış. Zeytin atıklarından geliştirilen vegan deri malzemelerle sergide yer alan “Yeni Kabuk” serisi; yine zeytin atıklarından üretilen iç içe dolanan zeytin yapraklarını çağrıştıran üç boyutlu baskı heykel ve tamamen yapay zekâ araçları kullanarak üretilmiş “Herkesin ve Hiç Kimsenin” adlı video...
Videoda Homeros’tan alıntılanan “Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım” sözü de sergiye derin bir iz bırakıyor. Sönmez, videodaki estetiğin, sergide kullanılan vegan deri ve “Ölmez Ağaç” çalışmasındaki kolaj tekniğiyle bütünlük oluşturacak şekilde tasarlandığını belirtiyor. Video yapımında sanatçı Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, sergide eserlere eşlik eden metinlerde de Dilan Güven’in ve üç boyutlu heykelin dijital ortama aktarılmasında Artun İmamoğlu’nun imzaları var.
TOPRAĞIN HAFIZASINI YÜZEYE TAŞIMAK
Sergi için “Anlam ve malzeme arasında dolaşan bir hafızayı görünür kılıyor” ifadelerini kullanan Sönmez, “Sergide yer alan formlar yalnızca birer şekil değil, zamanın tortusu, insanın doğa üzerindeki izleri ve doğanın bu izleri ekolojik bir süreçle dönüştürme çabası olarak okunabilir” diyor. Bir ağaç olmanın ötesinde, doğayla insanın kesişim noktasında duran bir varlık olduğunu vurguluyor esin kaynağı olan zeytinin. “Antik tapınaklardan tufan mitlerine, savaşlardan kutsama ritüellerine kadar uzanan bir belleğe sahip” ifadelerini kullanıyor ve “Tarih boyunca yalnızca bir besin kaynağı değil, hafızanın taşıyıcısı, zamanın işareti ve direnişin alanı oldu. Yakıldığında bile köklerinden yeniden filizlenerek varlığını sürdürdü. Tarımsal bir döngünün, barışın, kutsalın ve gündeliğin ortak paydası haline geldi” dedi.
Sönmez, serginin zeytin ağacına ilişkin farkındalık yaratmak, toprağın hafızasını yüzeye taşımak ve insanın doğa üzerindeki müdahalesinin izlerini sorgulamak için bir alan açtığını vurguluyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Serginin malzeme ve kavramlar üzerinden kurduğu bu diyalogda, ziyaretçilerin de kendi hikâyelerini bulmalarını umuyorum.”
patronlardunyasi.com