6 yıl başkanlık yaptığı dönemin yanı sıra gelecek yıla ilişkin beklentilerini de ortaya koyan Cansızlar, ilginç değerlendirmelerde bulundu. Yeniden aday gösterilmeyeceğini belirten Cansızlar, birikimini üniversite, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine aktaracak.
"Görevde kaldığım süre içerisinde ipotekli konut finansmanı olarak adlandırılan mortgage sisteminin yasalaşmasını çok isterdim." diyen Cansızlar, yıllarını verdiği ancak yürürlüğe girmesi kendisine nasip olmayan düzenlemeleri ise şöyle sıraladı: "Teknik altyapısını hazırladığımız KOBİ piyasası oluşturulması, tabela şirketlere yönelik hazırladığımız ve Başbakanlık'ta bekleyen yasa tasarısı, ÇEAŞ-Kepez ve Fon'a devredilen 4 bankanın küçük yatırımcılarının sorunlarının çözümü, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Altın Borsası'nın özelleştirilmesi."
Cansızlar, Yimpaş tartışmalarının yeni olmadığını kaydederek hazırladıkları tasarı Meclis'ten geçmediği için genel kurul yapamayan iyi niyetli firmaların ortaklarına kâr dağıtamadığını söyledi. Cansızlar, yabancıların bankacılıktaki payına yasal olmasa da gizli bir sınırlama getirilmesi gerektiği görüşünde. SPK Başkanı'na göre TMSF'ye banka operasyonlarında olağanüstü yetkiler tanıyan ve 'Uzan Yasası' diye bilinen 5020 sayılı kanunun yerli yatırımcının sektörden çıkmasına yol açtığını öne sürdü. İşte sermaye piyasalarına veda etmeye hazırlanan Cansızlar'ın sorulara verdiği cevaplar...
Görev süreniz doluyor. İçinizde ukde olarak kalan konular var mı?
Özellikle mortgage bunlardan biri. Üzerinde 4-5 yıl hazırlık yaptık. Teknik çalışmalar bitti. Ancak yürürlüğe girmesi benim dönemime nasip olmadı. Şu an Meclis Genel Kurulu'nda önümüzdeki günlerde yasalaşması bekleniyor. Yerli yatırımcıların yanı sıra dünyanın önde gelen yabancı yatırımcılarının da gözü bu tasarıda. Hükümetin vakit geçirmeden sistemi devreye sokması gerekiyor.
Uzun süredir üzerinde çalıştığınız küçük ve orta boy işletmeleri yakından ilgilendiren bir çalışmanız vardı. Şu anda hangi aşamaya gelindi?
Doğru, KOBİ'lerle ilgili çalışmamız vardı. KOBİ piyasası oluşturmak için teknik altyapıyı hazırladık. Faaliyete bu yıl geçecekti. Aracı kuruluşlar önderliğinde kurulduğu için 2007ye bırakıldı. Anadolu Kaplanları'na çare olurdu. KOBİ'lerle ilgili organize bir yöresel piyasa oluşturulması öngörülüyor. Örneğin Konyadaki müteşebbis, o yöredeki tasarruf sahibi insanların birikimlerini yatırıma dönüştürecek. Proje ortaklığı olacak. Konya'daki makine üreticisi o yöredeki tasarruf sahibi insanlardan topladığı paralarla iş yapacak. Ege, İç Anadolu, Güneydoğu veya Doğu Anadolu'daki bir Borsa'ya kote olacak. Denetimi SPK tarafından yapılacağı gibi o yörede olduğu için tasarruf sahibi insanlar da müteşebbisi istedikleri zaman kontrol etme şansına sahip olacak. 4 yıldır üzerinde çalışıyorduk. 2007'de faaliyete geçecek. Bu sistem ABD'nin kalkınmasında önemli bir yere sahip. İMKB'den daha hafif kotasyon şartları koyduk. Aynı yıl devreye girecek olan Basel II'ye çoğu KOBİ'nin uyması kolay olmayacağı için bu KOBİ piyasası önemli. Çünkü KOBİ'lerin bankalardan kredi alması zorlaşacak. Hem de faize bulaşmak istemeyen tasarruf sahipleri için de iyi bir alternatif olacak. Sermaye piyasaları sadece İMKB'den oluşmuyor.
Son günlerde SPK üzerinden Yimpaş'la ilgili tartışmalar sürdürülüyor. Bu konuda denetleyici kurum olarak siz müdahalede geç mi kaldınız?
Hiçte söylendiği gibi değil işin aslı. İzinsiz halka arzla ilgili 78 şirket ile ilgili çalışmayı biz yıllar önce başlattık. Niçin bugün gündeme geldiğini ben de anlayabilmiş değilim. Hazırladığımız tasarı 3 yıldır Başbakanlık'ta bekliyor. Tasarı yasalaşsaydı mağdur sayısı daha da azalabilirdi. Ayrıca biz vatandaşları bilgilendirmek için SPK olarak 6 ülkede 14 toplantı düzenledik. O toplantıları yapmamıza karşın sisteme girmeye devam edenler oldu. Toplantıları yapmasaydık 400 bin olan mağdur sayısı 1 milyon rakamlarına çıkardı. "SPK'dan izinsiz, para yatırmayın." dedik. Uyarmasaydık 'görevinizi niye yerine getirmediniz?' diye sorarlardı. Bu bilgilendirme toplantılarına hükümet yetkilileri de katıldı. Hatta bu toplantılarda Başbakan Yardımcıları Abdüllatif Şener, Mehmet Ali Şahin ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın da yer aldı.
Peki bu şirketlerin hepsi, vatandaşı kandırmak için mi kurulmuştu?
Bu şirketlerin içlerinde iyi niyetli olanlar da vardı, ancak mevzuattan kaynaklanan sıkıntılar bu süreci zora soktu. Örneğin mevcut düzenlemede bu şirketlerin genel kurul yapabilmesi için üçte iki çoğunluğu toplama şartı var. 80 bin ortağı bulunan bir şirketin bu kadar insanı toplayabilecek bir yeri yok. Bir de bu şirketlerin üyelerinin büyük çoğunluğu farklı ülkelerde. Onların da Türkiye'ye gelmesi çok kolay olmadı. Bunun için de şirketler kâr dağıtımı gerçekleştiremedi. Yine bir şirketin kendi hissesini geri satın alamaması hükmü de iyi niyetli şirketleri zor duruma düşürdü. Sorunların çözümüne yönelik çalışmamız yasalaşırsa şirketlerin kâr dağıtımında yaşadıkları sorunlar ortadan kalkacak. Buna göre genel kurula ilk önce ortak sayısının yüzde 50'si, ikincisinde ise kaç kişi gelirse toplanabilme şartı getirdik. Öte yandan tasarıda şirketlerin istediği hisse senedini alıp satabilmesine imkân tanıyan maddeler var.
Yimpaş yöneticilerinin 'SPK bizi engelliyor' yönünde açıklamaları oldu.
Bu işe girenlerin kapasitelerinin üzerinde sermaye birikimi olmaya başlayınca tehlike çanları da çalmaya başladı. Şirket yönetmek profesyonel yöneticilerin işi, bunları çok iyi yönetemediler. Bu şirketlerin yöneticileri de SPK'ya gelip, "Bizi böyle kabul edin." diyor. Oysa biz kanunları uyguladık. Sisteme entegre edilmeleri çok önemli. O zaman teknik çalışmadılar. Mevzuata aykırı olduğu halde izinsiz halka arz gerçekleştirildi. Kurallarını kendilerinin belirlediği sanal bir sermaye piyasası kurmak istediler. Buna müsaade etmemiz mümkün değildi.
28 Şubat sürecinde yeşil sermayeye yönelik bir operasyon gibi algılandı bu çalışmalar.
Tabii o tarihte ben, bu kurumun başında değildim. Ancak SPK başkanı olarak sermayeye yeşil, mavi gibi renkleri yakıştırmıyorum. Çünkü paranın rengi olmaz. Sermaye bir cıva gibi, oradan oraya geçer. Bugün İngiltere'de faizsiz enstrümanlara yönelik çalışmalar var. Dünyanın her yerinde faizsiz sistemi çekebilmek için bir çalışma var. Biz o süreçte sadece bilgilendirme yaparak görevimizi yapmış olduk. Biz bilgilendirme yapmasaydık görevimizi yapmamış olurduk. İrtica İle Mücadele Kurulu'na ayda bir bilgi veriyorduk. Mevcut bu hükümet döneminde de yine biz ayda bir bu kurula bilgi verdik.
Sizden sonra gelecek kişi bu koltuğa oturacak. Zor bir görev mi devralacak?
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı keyifli, ancak zor bir koltuk. Bu koltuğa oturacak arkadaşın piyasaları çok iyi takip etmesi gerekiyor. Biz bu koltukta akşama kadar alarm halinde oluyoruz. Ancak akşam olunca rahatlıyoruz. Kriz dönemlerinde ve Borsa operasyonlarında gecelemek zorunda kaldık.
ABD'ye oğlumun yanına gideceğimGörevim 17 Kasım'da bitiyor. Görevde olduğum 6 yıl içinde epey yoruldum. Amerika'da amazon.com şirketinde çalışan oğlumun yanına gidip biraz stres atacağım. Öncelikle dinleneceğim. Aynı göreve yeniden teklif gelse de artık düşünmüyorum. Çünkü Amerikan sisteminde insanlar görevlerini yapar, yerlerini yeni insanlara bırakır. En az bir yıl yeni tekliflere açık olmayı düşünmüyorum. Bu süre içerisinde yüksek lisans ve doktora öğrencilerime ders vermeye devam edeceğim.
Bankacılıkta yabancı için gizli sınır olmalı
Türk bankalarına yabancı ilgisi devam ediyor. Sizce yabancıya herhangi bir yasal sınırlama getirilmeli mi?
Yasal olarak yabancıların payı yüzde 20'yi geçmesin gibi bir oran belirleyemeyiz. Fakat küresel piyasalarda diğer ülkelerin yasal olmasa da gizli sınırları var. Finans kesimi çok önemli. Bizim mutlaka bir stratejimiz olmalı. Osmanlı'dan beri finans sistemini benimsememişiz. Oysa finans kesimi reel kesimin ayrılmaz bir parçası. Elinizi kolunuzu sallayarak Yunanistan'da bir banka satın alamazsınız. Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve ABD'de de yasal sınır yok, ancak uygulamalarda yabancıların girişi sınırlandırılıyor. Bu konuda bir devlet politikamız olması lazım. Yabancıların payı Borsa'daki ile birlikte yüzde 33 seviyelerinde. Sigorta sektöründe yüzde 34, Borsa'da ise yüzde 66'larda.
Patronlar, bankasını elden çıkartmak için adeta yarış içinde. Bunun hikmeti nedir?
Türk bankalarına yönelik yabancı ilgisi devam ediyor. Yabancıların Türkiye'ye gelmesine asla karşı değilim. Ancak işadamları bankaları niye satıyor? sorusunun cevaplarından biri 5020 sayılı Bankacılık Yasası. Bu yasa ile TMSF'ye banka operasyonlarında olağanüstü yetkiler tanındı. Kanun yürürlükte kaldığı sürece yerli bankacı bulmak mümkün değil. Çünkü birçok işadamı bankasına el konulmaması için ya tamamını satıyor ya da ortaklık yöntemini tercih ediyor. Bazıları ise hisse oranını yüzde 10'un altına düşürerek bundan korunmaya çalışıyor.
Borsa'mız devlet dairesi gibi çalışıyor
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası özelleştirilecekti. Niçin somut bir adım atılmadı?
Benim dönemimde İMKB ve Altın Borsasının özelleştirilmesini isterdim. Hükümetin ilk dönemlerinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e bağlıyken özelleştirmeyi gündeme getirmiştik. Ancak bu fikir şimdiye kadar realize edilemedi. Bütün dünyada borsalar özelleştiriliyor. Borsası devlet dairesi gibi çalışan nadir ülkelerden birisi olarak kaldık. Eğer özelleştirebilseydik İMKB'nin önünü daha da açabilirdik. Daha verimli ve etkin çalışırdı. Şimdi ise tasarruf genelgeleri ile uğraşıyoruz.
2007'de cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler bahane edilerek yeni dalgalanmaların yaşanacağı ifade ediliyor. Size göre ufukta yeni bir dalgalanma var mı?
2007 faizlerin yükseldiği bir dönemde sermaye açısından çok da kolay bir yıl olmayacak. Güçlü ekonomiye geçiş programı devam ediyor. AB ilerleme raporu, Kıbrıs, cumhurbaşkanlığı, genel seçimler ve dış piyasalardaki gelişmeler ekonomiyi etkileyecek. Dirayetli olmak lazım. Hükümet ve ekonomi yönetimi iyi duruş sergilemeli. Piyasalar açısından olumsuz olmaz. Yeter ki dış şoklar olmasın. Merkez Bankası, 'Dalgalanma olursa faiz silahımız var.' diyor. Zaten global sermayenin de aradığı bu. Ekonomi artık eskisi gibi kırılgan değil. Borsa'da yabancı payı yüksek. 50 milyar dolarlık sıcak para var. Yerli de yabancı da temkinli. Çok fazla bir şey olmaz.
Hüseyin Sümer/Ercan Baysal/Zaman