"Hakanlar Çarpışıyor" filmi hiç ciddiye alınmayan ve alay konusu olan bir filmdi. Yıllar sonra ise hiç gülünmeyecek trajik bir hikâyenin konusu oldu.
Son dönemde gazetelerde Karadeniz yöremizdeki artan ölümleri ve de bunlarla, yıllar önce Çernobil'teki atom santrali kazası arasında bağlantı kuran yorumları okurken, kafamda beliren bir şeyler vardı. Sanki geçmişten gelen silik ve bulanık hatıralar... Sonra birden hatırladım: Yıllar önce aynı şeyler bir filmin tüm kadrosu için söylenmiş değil miydi? Aralarında çok ünlü ve efsaneleşmiş oyuncular da olan? Ve birden bu ilginç olayı yazmayı düşündüm. Film, 1955 yılında çekilen ve bizde "Hakanlar Çarpışıyor" adıyla gösterilmiş olan "The Conqueror- Fetheden" adlı tarihsel kurdelaydı. Filmi dönemin RKO adlı büyük şirketi dağıtmıştı ama yapımın arkasında; geçen yıl hayatını anlatan "The Aviator- Göklerin Hakimi" filmi dolayısıyla size uzun bir portresini verdiğimiz ünlü, çılgın ve megaloman uçak ve film yapımcısı Howard Hughes vardı. Öyle ki Hughes daha sonra parasını bastırarak filmin tüm haklarını RKO'dan almış ve onu kendi malı yapmıştı. Bu nedenle zor bulunup görülen filmlerden biri olagelmiştir bu... "Hakanlar Çarpışıyor" bizlere tarihin en ilginç kişilerinden ve kumandanlarından Cengiz Han'ın yaşamından bir kesit veriyordu. Ama ne kesit! Tam anlamıyla Hollywood gözlükleriyle görülmüş Doğu ve tarih idi bu. Cengiz Han'ın henüz Timuçin adını taşıdığı gençlik yıllarında geçiyordu film (Evrensel Fatih anlamına gelen Cengiz Han ünvanını daha sonra alacaktı). 12. yüzyıl sonu- 13. yüzyıl başının bu büyük önderi, Tatar kralının güzel ama dikbaşlı kızı Bortay'ı esir alıyor, Bortay onu öldürmeye ve babasına başını götürmeye yemin ediyordu. Sonra Timuçin'e aşık oluyor ve onunla evlenerek, doğmakta olan büyük imparatorluğun kraliçesi olmayı kabul ediyordu. Arada Bortay ve diğer kadınların yaptığı sözüm ona oryantal danslar, bol kılıç-kalkanlı döğüşler, Moğolistan olarak sunulan çöl manzaraları ve ateşli aşk sahneleri vardı. Film hiç beğenilmedi. New York Times'a göre "Tam anlamıyla oryantal bir Western"di bu, Nation dergisine göre ise "Ne tarihe, ne de patlamış mısır seyircisine hizmet ediyordu". L. A. Times şöyle alay ediyordu: "John Wayne, Cengiz Han rolünde... Herhalde 'İsa'nın Hayatı'nda başrolü Mickey Rooney'e vermek kadar komik bir şey bu". (Not: Mickey Rooney, komik suratlı bir müzikal ve komedi yıldızıydı). Bir başka eleştirmen ise filmin olası bir "Sinema tarihinin en kötü 50 filmi" arasına rahatlıkla girebileceğini yazdı.
NÜKLEER TEHLİKE
Film gişelerde belli ölçüde başarılı oldu. Ama asla ciddiye alınmadı ve iyice eleştirildi. Batı dillerinde "kitsch" denen ve gösterişli ama değersiz ve uyduruk sözüm ona sanatı anlatan sözcük, bu filme çok iyi uymuştu. Özellikle John Wayne'in kimi sözleri yıllar boyu alay konusu oldu: "Bu tatar kadını çok güzel. Ve kanım bana onu al diyor" ya da "O bir kadın. Çok kadın" demesi. Ve de "Seni alacağım Bortay. Tutkuma karşılık vereceksin ve nefretin sevgiye dönüşecek" sözleri. John Wayne ise basına şöyle demişti: "Senaryoda gördüğüm kadarıyla, bu bir kovboy filmi. Ben de Cengiz Han'ı bir silahşör gibi oynayacağım". Ama aslında ciddiye alınmayan ve alay konusu olan film, yıllar sonra bambaşka bir hikayenin konusu oldu. Ne yazık ki bu kez gülünecek hiçbir yanı olmayan dramatik, hatta trajik bir hikayeydi bu... Film, ABD'nin dev çöllerin uzandığı Utah yöresinde Escalante Desert denen çölde çekilmişti. Çölde yıllardır atom bombası deneyleri yapılıyordu. Film ekibi çevre halkı tarafından sevinçle karşılanmış, becerikli Howard Hughes sayesinde her şey büyük reklam konusu edilmiş, hatta çevredeki üç dağa Wayne, Hughes ve yönetmen Dick Powell hatırına, Powell dağı adları konmuştu.
Atilla Dorsay/Sabah